Savaşın ve nükleer silahlanmanın yok ettiği masum hayatların en çarpıcı örneği olan Sadako Sasaki'nin öyküsü.

Geçtiğimiz günlerde insanlık tarihinin en acı olaylarından olan Hiroşima ve Nagazaki’ye atom bombası atılışının yıldönümüydü. Biz de bu ortamda barış ve umut kavramlarını yeniden yeşerten; nükleer silahlanmanın ve savaşın geride bıraktığı hayatlardan Sadako Sasaki’nin öyküsünü sizlere sunduk. İyi okumalar.

Savaş Zihniyeti

Tarihsel sürecin en büyük kıyımlarına sahne olmuş II. Dünya Savaşı, siyasi ve ekonomik sonuçlara yol açtığı gibi milyonlarca insanın hayatına dokunmuş ve geri dönülemez bir şekilde etkilemişti. Hiroşima ve Nagazaki bu noktada insanlık tarihinde savaş zihniyetinin ne denli farklı ve tehlikeli bir noktaya ulaştığının en çarpıcı örneğidir.


                           Nagazaki'ye atılan atom bombası 'Fat Man'

Pearl Harbor Limanı’na yaptığı baskına karşılık ve savaşa bir son vermek gerekçesiyle 1945 yılında ABD, Japonya’nın iki kentine “Little Boy” ve “Fat Man” isimlerinde iki atom bombası attı. İki ülkenin Çin üzerinde çıkar çatışmasına yönelik çekişmeleri II. Dünya Savaşı ile hız kazanmıştı. Japonların savaşma azmini son bir darbeyle kırmak temel amaçtı. Atılan atom bombaları sonucu binlerce insan olay anında hayatını kaybetti. Hayatta kalanların bir çoğu da radyasyon tepkimesi sonucunda oluşan çeşitli hastalıklarla yaşamını yitirdi.

Hibakuşa'lar

Saldırıdan kurtulan insanlara ise "Hibakuşa" deniyordu. Japonya Atom Bombası ve Hidrojen Bombası Mağdurları Federasyonu (NIHON HIDANKYO) Genel Sekreter Yardımcısı Miçiko Kodama da Hiroşima saldırısına 7 yaşındayken şahit olmuş biri olarak bir Hibakuşa idi. Miçiko'nun anlatımına göre savaşın kızıştığı zamanlarda bölge halkı hava saldırılarından korunmak için "boukuuzukin" isminde dayanıksız bir miğfer giyiyorlardı. 

Saldırı anında 14 yaşında olan Hibakuşa Şair Bun Hashizume, Hiroşima'da 'o' sabahı anlatıyor..

Sadako Sasaki ve Bin Turna Kuşu

Atom bombasının etkilediği yaşamlardan biri, saldırılar anında 2 yaşında olan Sadako Sasaki idi. Sasako saldırıdan sonra normal yaşantısına dönüp okula devam ederken 12 yaşına geldiğinde sağlık sorunları baş göstermeye başladı. Vücudunda sebebi anlaşılamayan yaralar ve şişlikler oluşmaya başlamıştı. Küçük kıza doktorlar tarafından kan kanseri teşhisi konuldu. Atom bombaları normal bombaların anlık yıkıcı etkisini aşarak uzun vadede insan sağlığı üzerinde ölümcül etkilere sebep oluyordu. Kan kanseri de o dönemlerde “atom bombası hastalığı” olarak nam salmıştı. 

Sadako’nun ciddiyetini koruyan sağlık durumu, duyduğu bir efsaneyle yaşam için umut dolmuştu. Efsaneye göre kağıttan 1000 turna kuşu yapan bir kişiye kabul olacak bir dilek hakkı verilir. Japon kültüründe manevi önem arz eden turna kuşu, origami sanatıyla bütünleşerek yıllarca insanların umut ve dilek aracı haline gelmişti.

Maalesef Sadako’nun ömrü 644 turna kuşu yapabilmeye yetti. Küçük kız 25 Ekim 1955 sabahı hayatını kaybetti. Eksik olan 356 turna kuşu arkadaşları tarafından katlanarak onunla birlikte gömüldü. Sadako’nun acı kaybının ardından turna kuşu tüm dünyada nükleer silahsızlanmanın sembolü haline geldi ve onun hikayesi tüm çocuklara umut ve barış anlayışı edinmek için örnek oldu. Hiroşima’da Kazuo Kikuchi ve Kiyoshi Ikebe isimli sanatçılar tarafından tasarlanan bir anıt küçük kızın anısına Hiroşima Barış Anıtı Parkı’na dikildi. Bu parka yüzlerce çocuk gelerek yaptığı kağıttan turna kuşlarını Sadako’nun anıtına bıraktı.

"Büyümez ölü çocuklar.."

Sadako ve bin turna kuşunun hikayesi tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de bilinmektedir. Sunay Akın tarafından kurulan Oyuncak Müzesi’nde Japon ve Türk çocuklar Sadako’nun anısına her yıl bir araya gelerek küçük kızın yarım kalan umudunu tamamlamak için turna kuşları yapmaktadır. Bu yıl da çocuklar Sadako için yaptıkları turnaları Baltalimanı Japon Bahçesi’nden gökyüzüne bıraktılar.


Sunay Akın: "Ülkemizin ve insanlığın geleceği çocuklarımızın hayallerindedir."

Yıllardır insanlık tarihinin utanç kaynaklarından biri haline gelen bu acı olay; binlerce masum çocuğun hayatını yok etmişti. Sadako’nun öyküsünden etkilenen isimlerden biri olan Nazım Hikmet de yok edilen bu masum hayatlar üzerine yazdığı "Kız Çocuğu" şiirinde hislerini böyle anlatıyordu:

Kız Çocuğu Şiiri-Nazım Hikmet

Kapıları çalan benim, kapıları birer birer.
Gözünüze görünemem, göze görünmez ölüler.
Hiroşima’da öleli oluyor bir on yıl kadar.
Yedi yaşında bir kızım, büyümez ölü çocuklar.
Saçlarım tutuştu önce, gözlerim yandı kavruldu.
Bir avuç kül oluverdim, külüm havaya savruldu.
Benim sizden kendim için hiçbir şey istediğim yok.
Şeker bile yiyemez ki kâat gibi yanan çocuk.
Çalıyorum kapınızı, teyze, amca, bir imza ver.
Çocuklar öldürülmesin, şeker de yiyebilsinler


BENZER YAZILAR

Kuantum Bilgisayarlar

Kuantum fiziğinin özellikleriyle milyarlarca ihtimali aynı anda hesaplayan, klasik bilgisayarlardan çok daha hızlı ve gelişmiş bilgisayarlar


Paylaş