Metin Erksan Sineması
Metin Erksan, Türk sinema tarihinin en çok sansüre maruz kalan ve bir o kadar da tartışılan yönetmenlerinden biridir. Ancak 1929 doğumlu olan Erksan, bu kadar sansüre rağmen döneminin çok dışında filmler üretmekten geri durmamıştır. Toplumsal gerçekçilik üzerine çalışmalar yapmış olsa da bağımsız bir sinemacıdır ve sosyal konuları da eleştirmekten kaçınmamıştır. Filmlerinde doğu-batı sentezini, evrensel bir dilde ele alarak doğu-batı insanı şeklinde ayırmanın aksine "insan’’ olarak ele almıştır. Yani filmlerinin temelinde "insanı’’ anlatmıştır.
Bu yüzden, filmlerinde kurduğu dünya imgelerle desteklense de tamamen gerçekçi bir dünyadır ve iyilerin kazandığı veyahut kötülerin kaybettiği bir dünya aktarılmaz. Yarattığı karakterlerin tahlilleri yapılırken, filmin kötüsü görünen bir karakterle empati kurduğunuzda ve iç dünyasına indiğinizde kendinizi karaktere hak verirken bulabilirsiniz.
Erksan’ın karakter analizini, oyuncu yönetimini ve kendine has bakış açısını en iyi anlayabileceğimiz filmlerden biri olan Sevmek Zamanı ile yapmak, konunun aydınlatılması açısından iyi bir örnek olacaktır.
Sevmek Zamanı
Sevmek Zamanı, Erksan’ın 1965 yılında çektiği, aynı zamanda senaristliğini ve yapımcılığını üstlendiği, başrollerini Müşfik Kenter, Sema Özcan, Fadıl Garan, Süleyman Saim Tekcan ve Adnan Uygur’un paylaştığı, IMDb puanı 8,2 olan; siyah-beyaz filmidir. Bu film, Metin Erksan’ın kendisini auteur olarak kabul ettirdiği film olduğundan oldukça önemlidir. Yeşilçam filmlerinde yaşanan aşkı bile kendine has yöntemiyle ele alınan bu film, birçok gerekçeyle seyirciyle buluşamayan, kendi içerisindeki imgelerle diğer türlerinden ayrılan bir filmdir. Özellikle Metin Erksan’ın bu filmi kendi imkanlarıyla çekmiş olduğunu bilmek, bu desteksizlikle "zamansız film’’ olma sıfatını alması filmi daha önemli hale getirmektedir.
Film, adada boyacılık yapan Halil (Müşfik Kenter) karakterinin, boyadığı evin duvarında bulunan tablodaki kıza aşık olmasını ve kız karşısına çıktığında ikilinin yaşadığı imkansız aşk sürecini, kendine has diliyle işliyor. İkilinin aşkı; var olmak ve yok olmak arasındaki çizgide kalıyor ve filmin sonu beklenilenin aksine masalsı şekilde bitmiyor. Burada Metin Erksan, izleyiciye, kendine has tarzını ve gerçek dünyanın masalsı olmayan tarafını göstermeye çalışıyor. Başvurulan yakın çekimler karakterlerin duygularını, bizim de yaşamamıza olanak sağlıyor.
Sevmek Zamanı Filmi Oyuncu Seçimi
Oyunculuk seçiminde ise oldukça doğal seçimler yapan Erksan, Müşfik Kenter’in ve Sema Özcan’ın ikili uyumunu kameraya yansıtıyor. Bu noktada, konuyu daha iyi anlayabilmek için oyuncu yönetiminde kullanılan çeşitli yaklaşımlardan bahsetmek gerekir. Belli bir kesim, yönetmenin oyuncuya müdahalesinin doğru olmadığını ve oyuncunun kendi haliyle, karaktere uygun bir doğaçlama oyunculuk çıkarabileceğini savunurken, diğer bir kesim ise oyuncuya müdahale edilmesi gerektiğini, çünkü filmin yapım sürecinden önce karakterleri yaratan yönetmenin, kafasında onlar için bir şema oluşturduğunu, oyuncunun da bu yönlendirmeye uyması gerektiğini savunur. Metin Erksan, bütün filmlerle bakış açısında doğal akıştan ve gerçeklikten yana olduğunu izleyiciye yansıtırken, oyuncu yönetimi ve seçimi konusunda da aynı doğallıktan faydalandığını, kafasındaki şemaya göre oyuncu seçtiği için onları yönlendirmek için onlarda baskı kurmadığını ve buna gerek kalmadığını bize aktarıyor.
Sevmek Zamanı Karakter Analizi ve Karakter Yorumlaması
Halil, Müşfik Kenter’in oynadığı, koyu renk saçlı, uzun boylu ve mesleği boyacılık yapmak olan bir gençtir. Bir sene önce evini boyadığı ailenin kızının duvardaki resmine aşık olur. Kendi kendine kurduğu dünyada yaşayan Halil, bu aşkı da kendi dünyasında yaşamaktadır. İçerisinde bulunduğu yalnızlık, sadece karakterde kalmamış, filmin bütününe işlemiştir. Bir senenin sonunda, aşık olduğu resimdeki kadını gerçekte karşısında gördüğünde karakterinde, bu aşkı kaybetme düşüncesi ortaya çıkmıştır. Bu aşkın karşılığını Meral’den alsa bile, onu kendinden uzaklaştırmak ve içindeki aşka sahip çıkmak için elinden geleni yapar. Bu, bütün repliklerinde hissedilse de özellikle, "Ben sana değil, senin resmine aşığım. Sen resmin değilsin.’’ cümlesinde görülüyor.
Ustası olan Mustafa usta ise, yaşlıca bir adamdır. O, film boyunca Meral ve Halil’in ilişkilerindeki tampon nokta olmuştur. Onları birbirine iten karakter onunla işlenmiştir. Doğu kültürüne ait olan surete aşık olmak düşüncesini de Halil karakteri üzerinden işlendiği söylenebilir.
Meral, Sema Özcan’ın oynadığı, kısa koyu renk saçlı, Halil’le aynı yaşlarda, zengin bir ailenin el bebek gül bebek büyütülmüş kızı olan bir gençtir. Meral karakterinin ismi, Maral’dan gelir. Maral, aşık olunacak güzel kadın demektir. İsim, karakterle ve filmle bu şekilde bütünleşmiştir. Hayatı dışarıdan çok güzel gözükse de aslında Meral, içinde yaşadığı yalnızlıkta sıkışmış durumdadır. Bu boşluk onu hayatının anlamsızlığında sürüklerken, kendisinin resmine aşık olan Halil’le karşılaştığında nihayet o boşluğu doldurabilecek alanı bulmuştur. Ancak olan statü farkı ikisi için sorun olmazken yine de havada dolaşan bir kara bulut gibidir. Öyle ki Meral, filmin başlarında hep camdan bakan taraf olmuştur. Bu cam, aradaki statü farkının bir imgesi olabilir. Fakat artık Meral, olduğu statüye yabancılaşmıştır. Bu statü farkını kaldırdığını bize anlatan sahne ise, Meral’in sevgilisinin arabasından inip, çıplak ayakla yürüdüğü sahnedir. Bu noktadan sonra artık birbirlerine, birbirlerini teslim etmelerine şahit oluyoruz.
Meral’in babası, bir iş insanıdır. Halil’le tanıştığında ona bu işin olmayacağını söylemektense, olabileceğini ancak Halil’in Meral’e yetemeyeceğini ifade ederek, ayrılmaları gerektiğinin bir güzellemesini yapmıştır. Klasik Yeşilçam filmlerinden kendini ayıran sahnelerden biri bu sahnedir. Yani babası da Yeşilçam filmlerinin ayrıksı kısmının temsilidir. Son olarak nasıl ki Halil, surete aşık olmanın bir işlenmesiyse, Meral de bu aşkın sonuçlarının işlenmesidir.
Başar, genç, uzun boylu, Halil’e göre daha çelimsiz fakat zengin bir ailenin çocuğudur. Meral’e aşıktır ve onunla evlenmek ister. Statüleri aynı olduğundan bunda bir engel görmez. Ancak, Meral, Halil’e aşık olduğunu söylediğinde Başar’ın git-gelleri yaşanmaya başlar. Meral’i evliliğe ikna etmek için her şeyi yapar. Evlenemeyeceğini anladığında ise, Meral ve Halil’i öldürür. Buraya kadar Başar kötü bir karakter olarak görülebilir fakat Metin Erksan’ın filmlerinde iyi ve kötünün belli olmadığını unutmamak gerekir. Başar, aslında onları öldürmek istemez. Bunu da onları tüfekle vurmadan önce yaşadığı duygusal git-gelden anlamak mümkündür, ancak içerisinde yaşadığı dengesizlik ve toplumsal yargılar onu, bunu yapmaya iter. Masalsı sonu engelleyen karakter, Başar’la işlenmiştir.
Sonuç Olarak
Toparlayacak olursak, Metin Erksan, kendine has bir yönetmen olmakla birlikte her filminde -sanatsal kaygı olduğunu hissettiğimizde bile- gerçekliği bize sunar. Hiçbir filminde masalsı sonu görmeyiz. İyi ve kötü karakterler, diğer filmler gibi sınıflandırılmamıştır. İnsanları ayırarak değil, bütünleştirerek işler. Bunu da senaryosu, seçtiği karakterler, oyuncuların yönetimi ve bunun filme yansıyış şeklinde net bir şekilde görebiliriz.
Özellikle, Sevmek Zamanı filminde, görsel-işitsel biçemi bütünleştirerek, karakterlerin anlatı içindeki konumlarını, oyuncu seçimleriyle bize aktarmıştır. Karakterlerin iç dünyalarındaki konumlarını ve dış dünyadaki konumlarını bizde görünür kılmıştır. Aslında Halil, Meral’in resmine, Meral de Halil’in aşık olma biçimine aşık olmuştur. Yani her iki karakter de ortak bir paydada buluşur ve birbirleriyle bütünleşirler.
BENZER YAZILAR
IMDB'ye Göre Gelmiş Geçmiş En İyi Filmler Listesi 2
IMDb puanları ve beğenilerine göre tüm zamanların en iyi filmler listesi serimizin sekiz filmlik ikinci listesi.
Oh Captain! My Captain! Dead Poets Society Film İncelemesi
Türkçeye "Ölü Ozanlar Derneği" olarak çevrilen, verdiği öğretiler ile eğitimin sadece akademik bilgilerden oluşmadığını gösteren ve kendi sesimizi bulmamızda yardımcı olacak filmin eleştirisi