Kökeni Güney Amerika’ya dayanan Avrupa’da bugünkü halini alan kakaonun hikayesi

İlk izine 2600 yıllık bir çömleğin içinde rastlanılan çikolatanın kökeni nereye dayanmaktadır? Avrupa çikolatayla nasıl tanışmıştır? Belçika çikolatasını diğer çikolatalardan ayıran nedir? 

Kakaonun Kökeni

Latincede "Tanrıların gıdası" anlamına gelen Theobromo Cacao yani bugün bilinen adıyla kakao; millattan önceki yıllarda Olmekler’in ilk defa  Meksika’da kakao ağacı yetiştirmesi ile ortaya çıkmış. Bir hayvanın kakao ağacından meyve kopardığına şahit olan Mayalar ise kakaoyu ilk kez kullanan toplum olarak biliniyor. Zamanla yılda iki kez meyve veren bu ağacın çekirdeklerini nasıl kullanılacağını öğrenmişler. Milattan sonra 600’lü yıllarda Mayalar kakaoyu kullanarak çikolatalı bir içecek üretmişler. Kakao, Maya ve Aztek toplumlarında önemli bir yere sahipti. Alışverişlerinde para birimi olarak kakaoyu kullanıyorlardı. Hatta Mayaların dinlerinin temelinin kakaoya dayandığı ve Kakao Tanrısına taptıkları belirtiliyor. Çünkü, enerji ve güç veren, kişiyi mutlu eden bu içeceğin mistik bir özelliği olduğuna inanıyorlarmış. Aztek mitolojisi kakaonun cennette yetişen iyilik ve kötülük ağacının yeryüzündeki temsilcisi olduğunu düşünürmüş. 

Kakaonun İlk Kullanıcıları 

Bu içecek özellikle Maya ve Aztek toplumlarında daha çok kraliyet ailesinin tükettiği, sıradan insanların özel durumlarda tükettiği bir içecek olarak bilinmekte. Efsanelere göre Aztek Kralı Moctezuma günde 50 fincan çikolata içiyordu. Aztekler’de yöneticilerin yanı sıra rahipler, rütbeli askerler ve onurlandırılmak istenen tüccarlar da bu içecekten tadabiliyordu.

"Çikolata"nın Etimolojik Kökeni 

Biber ve çeşitli baharatlarla içilen çikolataya ilk kez Aztek dilinde acı içki anlamında Xocoatl adı verilmiş. Xocol kakao çekirdekleri havanda dövüldüğü için “gürültü” anlamına geldiğini düşünen etimologlar var. Fakat bazı etimologlar ise “acı” veya “sıcak” anlamına geldiğini söylerler. Kelimenin sonundaki “atl” ise “içecek” veya “su” anlamına geliyor.

Çikolatanın Avrupa'ya Gidişi

14. yüzyılda Kristof Kolomb’un kakaoyu keşfettiği fakat hiç tadamadığı ve böylece ülkesine taşıyamadığı iddia ediliyor. 16. yüzyılda Meksika’yı işgal eden İspanyol kaşif Hernan Cortes çikolatayı İspanya’ya taşıyan ilk kişi. İspanya’da bilinen ilk adı “Chocolatl” olarak kayıtlara geçmiştir. İspanyollar, çikolatayı Aztek ve Mayaların teknikleriyle işlemişler. Onlardan farklı olarak ise baharat koydukları bu içeceğin içerisine bal, tarçın ve şeker kamışı koyarak günümüzdeki çikolata için önemli bir adım atmışlardır.

İspanya uzun bir süre bu içeceği diğer ülkelerden sakladı. Çikolatanın diğer Avrupa ülkelerine geçişi, İspanya Kral III. Philip’in kızı Prenses Anne’nin Fransa Kralı XIII. Louis ile evlendiğinde çikolatayı kendisiyle beraber Fransa’ya götürmesiyle birlikte olmuş. Sanayi Devrimi'yle birlikte İngiltere’de içeceğin yapılması için bugün bildiğimiz katı çikolatalar (tabletler) üretilmeye başlandı. Bu nedenle kakao üretimi arttı. 1828 yılında kakaoyu kolay bir şekilde çikolataya dönüştüren bir makine icat edildi. Bu makineyle beraber üretim fiyatı düştü ve sıradan insanlar da artık kolaylıkla çikolataya ulaşabildi. Ve tablet çikolata satan “çikolata evleri” tüm Avrupa’ya yayıldı. 

Belçika Çikolatası ve Brugge Kenti 

Avrupa’da üretilen çikolatalardan en ünlülerinden biri Belçika çikolatasıdır. Geleneksel yöntemlerinden ödün vermeden üretirler. İsviçre’de fabrikasyon yapımıyken, Belçika’da el yapımı olmasına önem gösterilir. Çekirdeklerinin en üst kalitede seçilmesi önemlidir. Kakao çekirdekleri kavrulması, karıştırılması yüzyıldır kullanılan ve değişmeyen tekniklerle yapılıyor. Aynı zamanda ihracatın büyük bir bölümünü oluşturan çikolatalar için özel bir yasa var. Belçika yasalarına göre çikolatanın içeriğinde en az %35 saf kakao bulundurma zorunluluğu var. Best Belgian Chocolate Of The World’ün denetlediği bu çikolataların bir de kendilerine has logosu bulunuyor. Bu logo çikolatanın içerisindeki kakaoların %100 doğal ve gerçek çikolataları içerdiğini gösteriyor. 

Çikolata konusunda dünyaca ünlü markaları bulunan Belçika’nın Brugge kenti neredeyse mücevher mağazaları kadar şatafatlı 200’e yakın butik çikolatacısını barındırıyor. Brugge kenti çikolata yapımını bir sanat eserine dönüştürmüştür. Birçok çikolata zanaatkarını barındırıyor. Bu zanaatkarlar tat ve estetiği birleştirmişler. Aynı zamanda şehirde Choco-Story adında bir çikolata müzesi bulunmakta. Müzenin misyonu kakaonun tarihçesini anlatmak ve çikolatanın farklı yönlerini göstermek. Bunlara ek olarak, kakao ve çikolata üzerine kaynaklar barındıran bir kütüphanesi bulunuyor. Müzenin bir kısmında ise çikolatanın faydaları anlatılıyor.

Maya ve Azteklerin acı olarak tükettiği çikolata Avrupa’ya coğrafi keşifler sayesinde geçti. Sanayi Devrimi ile de tüm dünyanın tüketebileceği tatlı bir yiyeceğe dönüştü.  Belçika ise diğer ülkelerden farklı olarak geleneklerinden dışarı çıkmayarak ve çikolatayı bir sanat haline getirerek adından söz ettirmiştir.

Kaynaklar: https://en.wikipedia.org/wiki/Choco-Story, https://web.archive.org/web/20140820044614/http://www.choco-story-praha.cz/en/museum, https://atif.sobiad.com/index.jsp?modul=makale-detay&Alan=fen&Id=AXC_MFYlyZgeuuwfWDSW,

 


BENZER YAZILAR

Tarihin En Gösterişli Mimarilerinden: Aslanlar Mahkemesi

Aslanlar Mahkemesi, Endülüs'te yer alan Elhamra Sarayı'nın bir bölümü.

Neuschwanstein Şatosu

Almanya'nın güneyineki Füssen şehrinde Kral 2. Ludvig tarafından yaptırılan, Alp Dağları'nın arasında yükselen görkemli bir şato.


Paylaş