13. ve 14. yüzyıllarda ortaya çıkan placebo kelimesi, zihin ve beden arasındaki kuvvetli bağı işaret ediyor. Düşüncelerimizin zihinde başlayan yolculuğunun bedenimize nasıl sirayet ettiğini gösteriyor.

James Allen "Hiçbir doktor bedenin hastalıklarını yok etmede neşeli düşünceler kadar etkili değildir!" derken şüphesiz düşüncenin gücüne vurgu yapmıştır. Beynin en önemli gücü düşüncelerimizi sağlığa ya da hastalığa dönüştürme yetisidir. Düşünceler soyuttur lakin kimi zaman düşüncelerimizin gerçeğimiz olduğuna şahit olmuşuzdur. Beynin, düşünceyi dönüştürücü gücü günümüzde birçok hastalığın tedavisinde kullanılan en güçlü silahtır. Bu bağlamda yazımızda, yaygın olarak düşünce gücü ile şifa olarak da bilinen,

-Placebo’yu tarihi kökeni ile beraber değerlendirip terim olarak tıp literatürüne nasıl geçtiğini,

-Placebo etkisinin ne olduğunu,

-Placebo'ya uzmanların bakış açısını ve zihin ile beden arasındaki kuvvetli ilişkiyi konu alacağız.

13. ve 14. Yüzyıllarda Placebo

Placebo kelimesi Latince kökenli bir kelime olup, tatmin etmek, mutlu etmek anlamına gelmektedir. Tarihi ise bilindiği aksine çok eski zamanlara dayanmaktadır. Placebo, 13. ve 14. yüzyılarda nüfuzlu insanların cenazelerinde, yalandan ağıtlar yakmak ve ağlamak üzerine parayla tutulan insanlara ithafen kullanılmıştır. İlk defa o zamanlar kullanılan bu terim sahte ağıtçılar anlamına gelmekteyken, 1758 yılı itibariyle ise New Medical Dictionary’de, sıra dışı tıp uygulamalarıyla ilgili bir terim olarak yerini bulmuştur (Güveloğlu, 2016: 233).

Placebo Etkisi Nedir?

Placebo ilaca benzeyen lakin gerçek bir ilaç olmayan, içeriğinde ise şeker, distile su ya da salin solüsyonu bulunduran bir maddedir. İlaca benzeyen bir görünüme sahip olsa da hastalıkları tedavi etme işlevine sahip değildir.

Placebo, bireylerin hasta olmaları durumunda ilaç kullandığı zaman bu rahatsızlıkların geçeceği inancıyla ortaya çıkmıştır. İkinci Dünya Savaşı sırasında, yaralanan Amerikan askerlerini tedavi eden ve ağrılarını dindirmek için ağrı kesici morfin kullanan Henry Beecher, elindeki ağrı kesiciler bittiğinde, yaralı askerlere morfin verdiğini söyleyip aslında salin (tuzlu su) salüsyonu vermeye başlamıştır. Bu tedavi(!) sonucunda askerler tarafından %40’ının ağrılarının dindiği ifade edilmiştir.

Genelde Placebo alan hastalar, kendilerine uygulanan tedavinin gerçek olup olmadığını bilmezler. Bu örnekten de anlaşılacağı üzere, üzerimizde pozitif etkiye sahip olacağını düşünerek kullandığımız şeylerin dönüştürücü bir etkisi vardır. Aslında sahip olduğumuz düşüncelerin, hastalığı; sağlığa; kötüyü ise iyiliğe çeviren gücünü görmekteyiz.

Onarım ve Tedavi Farkları

Onarım ile tedavi birbirinden ayrı iki kavramdır. Onarım, insan vücuduna bir bütün olarak bakmadan, yalnızca sorunlu organ üzerine yoğunlaşarak köklü olmayan bir geçici sorun halletme durumudur. Tedavi ise, hastayı bir bütün olarak görerek yalnızca bedenine değil ruhuna da ulaşarak gerçekleştirilir. 

Onarım, bir çeşit yama, tedavi ise iyileştirmedir. Örneğin bu durumda bireyin hazımsızlık yüzünden mutsuz olduğunu değil, mutsuz olduğu için hazımsızlık sorunu yaşadığı da hesaba katılmalıdır. Hastalıkların tedavisinde de ne düşündüğümüz, iyileşme sürecinin gidişatını belirlemektedir. Çünkü bedenimiz düşüncelerimiz doğrultusunda bir bağışıklık sistemini aktive edecektir. Düşüncelerimizin günün sonunda "gerçeğimiz" olabileceği ihtimalini her daim hesaba katmalıyız. Bu bağlamda Placebo, hastalığın tedavisini gerçekleştirmese de hastanın nasıl hissetiğini etkileme gücüne sahiptir.

Placebo Psikolojik Bir Tepkiyi Harekete Geçirir Mi?

Birçok araştırmacı, Placebonun psikolojik bir tepkiyi harekete geçirdiğini düşünmektedir. Nedeni ise ilaçları kullanmanın ardından gelen iyileşme hissidir. İnsanların ilaç aldıklarında, bunun sonuncunda ne olacağını zaten bildiklerinden, sonucu da bilinçsiz bir şekilde değiştirebilirler.

2006 yılında Amerika’nın Kaliforniya Eyaletinde UCLA Nöropsikiyatrik Entitüsü’nde  beynin ilaca ve placeboya nasıl cevap verdiğini araştırmak üzere bir çalışma yapılmıştır. Araştırmada, üç hasta grubu belirlenmiş, bu gruplardan ilk ikisine deneysel antidepresan üçüncü gruba ise placebo verilmiştir. İlaçları aldıktan birkaç hafta sonra ise her üç grubun da beyin aktivitesi EEG (electroencepholography) kullanırlarak ölçülmüştür.

Placeboya olumlu tepki veren beyin aktivitesinin, ilaca olumlu tepki verenlerden daha büyük bir artış gösterdiği tespit edilmiştir. UCLA araştırmacılarının bu çalışmasından da referans alarak, beynin ilaca ve placeboya farklı şekilde yanıt verdiğini söyleyebiliriz.

Placebolar Reçeteye Yazılıyor Mu? 

Placeboların klinik kullanımları hakkındaki çalışmalar oldukça yenidir. 2007 yılında, Chicago Üniversitesi’nde gerçekleştirilen bir çalışmaya göre, Chicago bölgesinde bulunan hastanelerde yaklaşık olarak 200 doktorun %45’inin reçeteye placebo yazdıkları belirtilmiştir. Reçeteye yazılmasının yanında, hemen hemen tüm doktorlar placeboların tedavici edici yanlarının olduğunu da iddia etmektedirler.

Amerikan Tıp Birliği 2006 yılında placebolarla ilgili bir politika oluşturmuş ve bu politikaya göre şeffaflık esas alınarak hastanın bildiği, kabul ettiği sürece teşhis ve tedavide placebo kullanılabileceği belirtilmiştir. Lakin buradan sorulması gereken en önemli soru şu olmuştur:

Bu durum placebo etkisini psikolojik yönden sekteye uğratmaz mı?

Bu soru bağlamında uzmanlar ikiye bölünmüştür. Birçok araştırmacı placebo alan hastaların, tedavi edici bir ilaç kullanmadıklarını bilmeleri durumunda placebo etkisinin psikolojik yönden sekteye uğrayacağına inansa da kimisi ise,  placebonun klasik koşullanma ile çalıştığına dolayısıyla ilacın aslında placebo olduğunu tüm şeffaflığıyla söylemenin bir hükmünün olmayacağını ifade etmektedir.

Beden Zihnin Düşündüğü Gibi Davranır 

Şüphesiz Mevlana Celaleddin-i Rumi’nin sözleri sağlıkta da geçerlidir: "Kardeşim sen düşünceden ibaretsin, geriye kalan et kemiksin… Gül düşünür gülistan olursun, diken düşünür dikenlik olursun…’’  Vücuda bir makine, organlara ise yedek parça ile bakıldığı sürece, zihin ve beden arasındaki kuvvetli bağı kaçırmamız olasıdır.

İnsan bedenini  bir bütün olarak almalı zihin ve beden arasındaki kuvvetli bağı göz ardı etmemeliyiz. Psikolojik durumun bedene yansıması olarak da adlandırılan psikosomatik hastalıkların listesi bu bağın örselenmesi nedeniyledir ki çok uzundur. Sedef hastalığından, romatizmaya, MS’ den kansere kadar uzanan geniş bir yelpazeye sahiptir. Bu durumda hastalıkların doğuşu doğrudan zihin ile ilgili derken, şifanın da doğuşunun yine zihin ile ilgili olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Zihnimizden geçirdiğimiz düşüncelerin "ne" olduğu bu noktada çok önem arz etmektedir. Ya düşüncelerimiz vesilesiyle sağlıklı oluruz,  ya da düşüncelerimiz yüzünden hasta (Güveloğlu, 2016).

Özetle;

13. ve 14. yüzyıllarda ortaya çıkan placebo kelimesi, o zamanlar sahte ağıtçılar anlamına gelmekteyken, günümüzde tıp literatüründe yerini almış, düşünce ve telkin gücüyle şifalanma olarak da adlandırabileceğimiz bir terim olarak karşımıza çıkmaktadır. Placebo etkisini, kişilerin ilaç almaları ardından sonucu zaten öncesinde tahmin etmeleri ve ilacı kullanmaları durumunda ağrılarına azaltıcı bir etkide bulunacağı ya da tedavi edeceği düşüncesiyle gelen iyi hissetme hali ile de tanımlayabiliriz. Bu durumda, zihin ve beden arasındaki kuvvetli bağı işaret etmekle beraber, düşüncelerimizin zihinde başlayan yolculuğunun bedenimizdeki akla nasıl sirayet ettiğini de görmekteyiz.

Günümüzde placebo etkisi hakkında yapılan araştırmalar sınırlı olmakla beraber, birçok noktada da tartışma konusu haline gelmiştir. Bunlardan en önemlisi ise; hastalığın tedavisini gerçekleştirmese de hastanın nasıl hissetiğini etkileme gücüne sahip olduğunu söylediğimiz placebonun, birçok uzman tarafından tedavi edici yanlarının da olduğunun iddia edilmesidir.

Kaynaklar:

Güveloğlu E.,(2016). Hastalıklar Öğretmendir. İstanbul: Hayykitap

https://evrimagaci.org/plasebo-etkisi-nedir-ne-degildir-bilimsel-arastirmalarda-plasebo-nasil-kullanilir-4325

https://bilimfili.com/plasebo-etkisi-nedir

 
 
 

BENZER YAZILAR

Sabahattin Ali: Cumhuriyet Döneminin Güçlü Kalemlerinden

Cumhuriyet dönemi Türk Edebiyatı’nı etkileyen önemli yazar Sabahattin Ali’nin hayatını, edebi ve siyasi görüşünü, eserlerini ve kullandığı dil, üslubunu inceledik.

Alfred Nobel ve Nobel Edebiyat Ödülü

Her yıl 10 Aralık’ta verilen, dünyanın en saygın ödüllerinden biri olan Nobel Ödülleri’nin nasıl ortaya çıktığını, Alfred Nobel’in hayatını, bilime katkılarını, Türk ve Dünya Edebiyatı’nda Nobel Edebiyat Ödülleri'ni inceledik.


Paylaş