Türk Edebiyatı’nda tiyatronun gelişimi ve Batılı anlamdaki Türk tiyatrosunun kurucusu Muhsin Ertuğrul’un yaşamı.

Türk Edebiyatı'nda önemli bir yere sahip olan tiyatronun geçmişten günümüze nasıl değişimlerden geçtiğini Karagöz ve Hacivat, orta oyunu ve meddah üzerinden inceleyerek ve tiyatroya büyük katkılar sağlamış olan Muhsin Ertuğrul'un yaşamını ve tiyatroya olan katkılarını derledik. 

Geleneksel Türk Tiyatrosu

Türklerde tiyatro kavramının ortaya çıkışı, eski dönemlerde benimsedikleri Şamanizm inancına dayanır. Tanrılarını memnun etmek için yapılan dini ayinler ve ritüeller, Türklerde tiyatro kavramını geliştirdi. Yapılan törenlerdeki gösteriler, zamanla geliştirilerek oyun şeklinde oynanmaya başlandı. Bu oyunlar, genel olarak kullanılan belli başlı kalıp ifadelerin dışında herhangi bir metne dayanmadan doğaçlama bir şekilde oynanırdı. Geleneksel Türk Tiyatrosu’nun tarihçesini incelediğimizde, kırsal kesimlerde oynanan köy tiyatrosu ve şehirlerde oynanan halk tiyatrosu olarak ikiye ayırırız: kırsal kesimlerde bayram, düğün gibi özel günlerde oynanan ve Köy Seyirlik Oyunu adı verilen tiyatro, şehirlerde oynanan Karagöz ve Hacivat, Orta Oyunu ve Meddah gösterileri.

Karagöz ve Hacivat

Günümüzde Ramazan Ayı ile özdeşleşen Karagöz ve Hacivat, halk tiyatrosunun vazgeçilmez oyunlarından biridir. Hayalbaz adı verilen kişi tarafından figürlerin perdeye yansıtılmasıyla oynanan ve gölge oyunu olarak da bilinen oyunun, gerçekten yaşamış iki karakteri konu alıp almadığı hakkında kesin bir bilgi olmamakla beraber bu konu hakkında çeşitli rivayetler vardır. En bilindiği ise, Orhan Gazi döneminde yaşamış iki işçinin hayatını anlattığıdır.

Rivayete göre, Orhan Gazi Bursa’yı fethettikten sonra burada bir cami yapılmasını emreder. Cami inşasında çalışan işçiler arasında Hacivat isimli duvar ustası ve Karagöz isimli demirci ustası da vardır. Orhan Gazi caminin mimarına “cami vaktinde bitmezse kelleni alırım” der ve bu yüzden bir an önce cami yapımına başlanır. Fakat cami yapılırken Hacivat ve Karagöz arasında sürekli, yanlış anlaşılmalardan meydana gelen komik anlar yaşanır ve diğer işçiler de bu durumu izlemek için işlerini aksatırlar. Bunun sonucunda cami zamanında yapılamaz. Cami mimarı ise buna sebep olarak Hacivat ve Karagöz’ü gösterir ve bu yüzden ikisi de idam edilir. İkiliyi çok seven ve ölümlerine çok üzülen Şeyh Küşteri ise onların anılarını yaşatmak için kuklalar ile böyle bir oyun oynatmaya başlar.

Orta Oyunu

Doğaçlama olarak oynanan, müzikli ve danslı bir tür olan Orta Oyunu; Kavuklu ve Pişekar adlı iki ana karakterin arasında geçen diyaloglardan oluşur. Bazı araştırmacılar, Hacivat’ın Pişekar, Karagöz’ün Kavuklu ile olan benzerliklerinden dolayı Karagöz ve Hacivat’ın bu oyundan esinlendiğini düşünür.

Oyun palanga denen bir alanda oynanır ve ana dekoru yeni dünya denen ev ile paravan denen dükkandır. Sahneye ilk olarak Pişekar ve bir zurnacı girer, Pişekar açılış konuşmasını yapıp oyunun adını söyledikten sonra zurnacı oyun havası çalmaya başlar. Oyun havası çalınınca Kavuklu ve “Kavuklu Arkası” denen cüce sahneye gelir ve böylece oyun başlar. Kavuklu ve Pişekar’ın tanıdık çıktığı ilk bölüm oynanır, sonrasındaysa farklı kişilerin de dahil olmasıyla oyun devam eder. Oyun bitmeden önceyse Pişekar ve Kavuklu kostümlerini çıkarıp sahneye çıkarlar ve Pişekar kusurlarının affedilmesini dileyerek gelecek oyunun yerini ve zamanını söyler.

Batılı anlamda tiyatroya geçilmesinden sonra iyice önemini yitiren Orta Oyunu, 1973 yılında İsmail Dümbüllü’nün ölümüyle son temsilcisini de kaybetti. Hocası Kel Hasan Efendi tarafından kendisine verilen ve Türk Tiyatrosu’nun mirası olarak adlandırılan kavuk ise kendisinden sonra sırasıyla Münir Özkul, Ferhan Şensoy, Rasim Öztekin ve Şevket Çoruh’a verildi. Bu geleneğe Türk Tiyatrosu’nda Kavuk Geleneği denir.

Meddahlık

Tek kişilik tiyatro da denilen meddahlık, bir elinde mendil diğerinde sopa bulunan bir kişinin yüksek bir yere oturarak taklit yoluyla çeşitli hikayeler anlatmasıdır. Farklı farklı kılıklara giren oyuncunun amacı, yaptığı taklitler ile seyirciyi güldürmektir.

Batılı Anlamdaki Türk Tiyatrosu

Öncesinde doğaçlama şekilde karşımıza çıkan Türk Tiyatrosu, Tanzimat Dönemi’yle beraber bir metne dayanmaya başladı. Tanzimat Dönemi’yle beraber Batılılardan etkilenmeye başlayan Türk toplumu, bu etkileşimi edebiyat alanında da gösterdi. Tiyatro kavramı Türk Edebiyatı’nda yeni bir tür olarak karşılandığı için ilk olarak Batı’dan yapılan çeviriler yoluyla tanındı. Sonrasındaysa başta Ahmet Mithat Efendi ve Ahmet Vefik Paşa olmakla beraber, Namık Kemal, Recaizade Mahmut Ekrem ve Şemsettin Sami gibi Tanzimat sanatçıları bu türde eserler ortaya koydu. Batılı anlamda yazılan ilk Türk Tiyatro eseri ise İbrahim Şinasi tarafında yazılan Şair Evlenmesi adlı oyundur.

Bu dönemlerde Güllü Agop tarafından ilk Türk tiyatrosu olarak kabul edilen Gedikpaşa Tiyatrosu da kuruldu. Tercüme ve yerli oyunların sahnelendiği bu tiyatro, 1884 yılında Ahmet Mithat Efendi tarafından yazılan “Çerkez Özdenler” oyunu yüzünden, Çerkez’lerin bağımsızlık ve özgürlüğünü savunduğu gerekçesiyle yıktırıldı.

Muhsin Ertuğrul ve Tiyatro’ya Olan Katkıları

Batılı anlamdaki Türk Tiyatrosu’nun kurucusu olarak kabul edilen Muhsin Ertuğrul, tiyatro ve sinemaya olan büyük katkılarıyla tanınır. 28 Şubat 1892 tarihinde İstanbul’da doğan Ertuğrul’un tiyatroya ilgisi, ilkokul yıllarına dayanır. Sahneye ilk çıkışı Burhanettin Tiyatrosu’nda sahnelenen Sherlock Holmes oyunundaki “Bob” rolüyle oldu. Kendisi tiyatroya büyük ilgi duymasına rağmen babası tiyatrocu olmasına izin vermedi ve bunun üzerine evi terk ederek 1911 yılında Paris’e gitti. 1912 yılında İstanbul’a döndü ve William Shakespeare tarafın yazılan Hamlet’i sahneledi. Bu onun sahnelediği ilk oyunuydu.

1913 yılında siyasi nedenlerden dolayı sınır dışı edilince tekrar Paris’e gitti ve burada tiyatro üzerine olan çalışmalarına devam etti. 1 yıl sonra İstanbul’a geri döndü ve Darülbedayi-i Osmani’nin kuruluş çalışmalarına katkıda bulundu ve girdiği oyunculuk sınavını kazanarak yardımcı öğretmen olarak atandı. Burada çeşitli rollerde yer aldı ve sonrasında Berlin’e giderek tiyatro üzerine araştırmalar yaptı. Berlin’de İstanbul Film adlı bir film şirketi de kurdu. 1921 yılında Darülbedayi’de yönetmenlik yapmaya başlasa da çıkan anlaşmazlıklar sonrası işten çıkarıldı. Aynı dönemlerde sinemaya da yönelmeye başladı ve ilk filmi olan İstanbul’da Bir Facia-i Aşk’ı çekti. İlk filmlerini Kemal Film şirketi için çekti. Halide Edip Adıvar’ın Ateşten Gömlek romanını sinemaya uyarladı ve filmin başrol oyuncusu Neyyire Neyir ile evlendi.

1927 yılında Belediye Başkanı Muhittin Üstündağ’ın tavsiyesi üzerine Darülbedayi’de sanat yönetmeni oldu. Bu dönemde sahne çalışmalarını düzenlemek için çeşitli yönetmelikler uyguladı. 1928 yılında ikinci en büyük yapım şirketi olan İpek Film’in kurulmasında öncü oldu. Burada ilk sesli Türk filmleri olan “İstanbul Sokaklarında” ve “Bir Millet Uyanıyor” filmlerini çekti. 1947 yılında “Bir Komiser Geldi” oyunuyla, son kez oyuncu sıfatıyla sahneye çıktı. 1953 yılında çektiği Türk sinemasındaki ilk renkli film olan “Halıcı Kız” başarısız bir sonuca ulaşınca bir başka film daha çekmedi.  1964 yılında Shakespeare’in 400. doğum yılına özel beş sahnede beş Shakespeare oyunu sahneletti. Bu olay bazı kesimler tarafından eleştirilere maruz kaldı ve 1966 yılında başrejisörlük kadrosunun kapatılmasıyla işsiz kaldı. 1971 yılında kendisine Cumhuriyet Dönemi’nde ilk kez bir sanatçıya verilen “Devlet Kültür Armağanı” verildi. 1974 yılında Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmenliği'ne atandı.

Muhsin Ertuğrul'un Ölümü ve Ardında Bıraktıkları

Muhsin Ertuğrul 23 Nisan 1979 yılında, Ege Üniversitesi tarafından kendisine verilen fahri doktora unvanını almak için İzmir’e gitti. 29 Nisan günü burada kalp krizi geçirerek hayatını kaybetti.

Ertuğrul’un; Leblebici Horhor, Ateşten Gömlek, Boğaziçi Esrarı, Halıcı Kız, Sözde Kızlar ve Akasya Palas filmleri, ardınca bıraktığı onlarca filmden birkaçıdır. Bunun dışında, yayımlanan iki tane kitabı da vardır. Ayrıca 1997 yılında Muhsin Ertuğrul anısına, tiyatroya katkılarda bulunan kişilere Afife Tiyatro Ödülleri verilmeye başlandı.

Kaynakça

https://tr.wikipedia.org/wiki/Muhsin_Ertu%C4%9Frul

https://core.ac.uk/download/pdf/38310059.pdf

https://tr.wikipedia.org/wiki/Gedikpa%C5%9Fa_Tiyatrosu

https://www.soylentidergi.com/golge-oyunu-karagoz-ve-hacivat-kimdir/

http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/13/1190/13743.pdf

https://tr.wikipedia.org/wiki/T%C3%BCrk_tiyatrosu

https://tr.wikipedia.org/wiki/Orta_oyunu

https://tr.wikipedia.org/wiki/Meddah


BENZER YAZILAR

IMDB'ye Göre Gelmiş Geçmiş En İyi Filmler Listesi

IMDb puanları ve beğenilerine göre tüm zamanların en iyi filmler listesi serimizin ilk on filmi.

Honeyland: Bal Ülkesi

Bal Ülkesi güçlü bir kadın karakterini hayatın en içinden, gerçeklerle harmanlanarak seyirciye sunmuş başarılı belgeselin konusu ve ayrıntıları. ''Yarı Sana, Yarı Bana''


Paylaş