Çaresizliği nasıl öğreniriz? Bu kelime lügatımızda nasıl yer alır? Bazen hayatta bazı şeyler istediğimiz gibi gitmediğinde pes etme eyleminde bulunuruz. Hal böyle olunca da zaten hep böyle olduğunu söyler ve beyaz bayraklara asılıp yenilgiyi tercih ederiz.
Bunun neden böyle olduğunu anlamak üzere psikolog Martin Seligman bir deney yapmaya karar veriyor. Biz de sizin için çaresizliği nasıl öğrendiğimizi açıklayan bu deneyi araştırdık.
Martin Seligman Kimdir?
12 Ağustos 1942’de Amerika’da dünyaya gelen yazar, üniversite hayatına kadar New York’ta yaşamıştır. Princeton Üniversitesi’nde felsefe lisansını onur derecesiyle bitirdikten sonra Pennsylvania Üniversitesi'nden psikoloji doktorasını tamamlamıştır. Pozitif psikolojinin en ünlü isimlerinden olan Seligman, Pennsylvania Üniversitesi'nin pozitif psikoloji merkezinin de direktörüdür. Halen bu üniversitede Zellerbach Ailesi psikoloji profesörü olarak görev yapmaktadır.
Seligman Deneyinin İşleyişi
Aslen öğrenilmiş çaresizlik sendromu adıyla bilinen bu deney, korku ile öğrenme arasındaki ilişkiyi incelerken ortaya çıkan şu soruya cevap arıyor: Neden kendimizi olumsuza koşullandırıyor ve böylece pasifleşiyoruz?
Bu konuyu aydınlatmak adına psikolog Martin Seligman ve Steven F. Maier, köpekler üzerinde deney yapmaya karar veriyor.
Deneyin ilk aşamasında köpekler üç farklı gruba ayrılıyor:
- Grup 1: Boyunduruk grubu
- Grup 2: Kaçış grubu
- Grup 3: Kontrol grubu
Grup 1’de köpekler bir süre için şoka maruz kalırlar ancak onlara şoktan kaçabilecekleri bir imkân tanınmaz.
Grup 2’de bulunan köpeklere de şok verilir ancak düzenekte bulunan düğmeye bastıkları zaman köpeklere kendilerine verilen bu şoktan kaçma şansı tanınır. Bu gruba şöyle de bir ayrımcılık tanınır: Köpekler düğmeye bastıkları zaman Grup 1’de bulunanların şoka maruz kalmasına son verebilirler.
Grup 3 ise kontrol grubu olarak da geçer. Bu köpekler sadece deneyin ilk aşamasının tamamlanmasını bekleyecek ve bu süreçte de hiçbir şoka maruz kalmayacaktır.
Deneyde ikinci aşamaya geçildiğinde köpekler, iki bölmeden oluşan bir kutunun içine yerleştirilmiştir. Kutuyu ortadan ikiye bölen bariyer düzeneği ile köpeklerin şoktan kurtulmak için bu bariyerden diğer tarafa atlaması planlanmıştır. Şokun geldiğinin habercisi olan ışık ile de köpeklere şoktan kaçmaları için bir dakika gibi bir süre tanınır. Işık yandıktan sonraki bir dakika içerisinde bariyerden atlarlarsa eğer bir şoka maruz kalmayacak ancak belirlenen süre içinde atlamazlarsa şoka maruz kalacaklardır.
Seligman Deneyinin Sonuçları
İlk aşamada bir etkiyle karşılaşmamış olan 3. grup (kontrol grubu) köpekleri, bir dakika içerisinde karşıya geçtikleri sürece şoka maruz kalmayacaklarını öğrenmiş ve güvenli bölgeye geçmişlerdir.
Düğmeye bastıkları zaman şoktan kurtulabileceklerini ilk aşamada deneyimlemiş olan 2. grup (kaçış grubu) köpekleri de 3. grupla aynı tepkileri göstermiş ve güvenli bölgeye geçmişlerdir.
İkinci aşamada 1. grup köpekleri başarısız olmuş ve bunun sonucunda da şoka maruz kalmışlardır. Verilen şokun yarattığı stres ile köpekler önce bir koşma eyleminde bulunsalar da hemen ardından bulundukları yere yatmış ve şokun geçmesini beklemiştir. Bazı köpekler güvenli bölgeye geçmeye başarsa da bu aşama tekrarlandığında bu hareketi tekrarlamadıkları gözlemlenmiştir.
Seligman Deneyinin Benzerleri
Deneyin asıl ilham kaynağı olan Pavlov’un köpekleri, klasik koşullanma ile açıklanan bir deney olsa da öğrenilmiş çaresizlikle benzer özellikler taşır. Pavlov’un durumunda köpekler zil ile yemek arasında olumlu bir bağlantı kurarken, Seligman’ın deneyinde olumsuz anlamda şok ile kaçış arasında bağlantı kurar. Pavlov’un köpekleri dışında da bu deneyle benzer sonuçlar gösteren örnekler verebiliriz:
- Örneğin sirklerde binlerce kilo ağırlığındaki filleri nasıl terbiye ettiklerini bilir misiniz? Küçükken ayağına bağlanan zincirden dolayı yürüyemeyen filler birkaç kez yürümeye çalışsalar da her seferinde zincir engeliyle karşılaştıkları için bir yerden sonra bunu denemeyi bırakırlar. Sirk ekibi zinciri çıkartsa bile fil yürüyemeyeceğini düşünür ve harekete geçmez.
- Başka bir örnekte büyük bir akvaryum ortadan ikiye bir cam yardımıyla bölünür. Bir tarafa uskumrular konurken, diğer tarafa ise bir barakuda balığı yerleştirilir. Uskumruları gören barakuda, balıklara saldırmaya çalışır fakat her seferinde cama çarpar. Bir yerden sonra balıklara ulaşamadığını anlayan barakuda bu saldırıları bırakır. Cam bölme sonrasında çıkarılsa da artık balıklara karşı bir saldırı söz konusu bile değildir.
- Son bir örnekte ise zıplayan pirelerden bahsedebiliriz. Kavanozun içine konulan pireler her seferinde kapağa çarptıklarından dolayı asla kavanozdan çıkamayacaklarını öğrenir ve diğer örneklerdeki gibi engel ortadan kaldırılsa bile hayvan artık pasifleşerek tepkisizliğe başvurur.
- İnsanlarla etik çerçevesi içerisinde yapılan bir benzerinde ise depresif olanların öğrenilmiş çaresizlik sendromuna daha yatkın oldukları gözlemlenmiştir.
- Ayrıca bu öğrenilen çaresizliğin sadece tek bir türle sınırlandırılamadığı sonucuna da ulaşılmıştır.
Özetle,
Birden fazla kez ve birbirinden farklı hayvanlar üzerinde gerçekleştirilen bu deneylerin sonucu hep aynı kapıya çıkıyor: Öğrenilen çaresizlik. Hayatımızda birçok kez işler istediğimiz gibi gitmediği için beyaz bayrakları indirerek yenilgiyi kabullenme yoluna girmişizdir. Bunu yaparken de “Hep böyle oluyor. Elimden bir şey gelmez çünkü sonuç hiç değişmiyor.” gibi ve benzeri bahanelerin ardında saklanarak sorunlarımızı çözmek yerine pasif bir yol izliyoruz. Seligman da deneyiyle bize bunu kanıtlamıştır.
Seligman gibi Pavlov’un köpeklerinden esinlenilerek hayata geçirilen bir diğer deney olan Küçük Albert veya öğrenilmiş çaresizlik etkisi görebileceğiniz Monster Study deneyleri hakkındaki yazılarımızı da okuyabilirsiniz.
BENZER YAZILAR
Yapay Zeka ile Üretilen İnsan Yüzleri
Yapay zekanın ürettiği insan yüzlerini gerçeğinden ayırmak neredeyse imkansız. Nasıl yapılıyor ve bu teknoloji nerelerde kullanılacak?
Puantiye Kraliçesi Yayoi Kusama ve Benekli Dünyası
Eserlerinde puantiyeler kullanmasıyla tanınan Yayoi Kusama, “avant-garde” sanatının en büyük temsilcilerinden.