Kökenleri Rus tiyatrosundan Hollywood'a ve Dünya sinemasına uzanan oyunculuk tekniği "metot", bir ekol haline gelerek birçok oyuncunun örneğini vereceğimiz olağanüstü performanslarına kaynaklık etmeye devam ediyor. Biz de bu tekniğin nasıl ortaya çıktığına dair ayrıntılardan bahsedeceğiz.
Metot Oyunculuğu Nedir?
Rus tiyatrocu ve yönetmen Konstantin Stanislavki tarafından temeli atılan metot oyunculuğu, karakterin ruhsal durumunu benimseyip yansıtmak suretiyle, gerçekçi oyunculuğu oluşturmak ve somut yaşamı yansıtmak adına geliştirilen alıştırma ve tekniklerin genel adıdır.
Özelliği Nedir?
Metot oyunculuğunun en önemli özelliği seyirciye bir kurgu izlediği unutturularak farklı bir gerçeklik yaratılmasıdır. Bu oyuncunun ezberlenmiş, klasik ve abartılarla süslü sahne performansı ezberciliğini bozarak oyunculukta içtenliğin ön plana çıkarılmasıyla mümkün kılınmıştır.
Oyunculuk performansının yanında izleyiciye gerçek bir yaşam kesiti sunması açısından; kostüm, dekor, makyaj da bu yöntemin önemli bileşenleri arasındadır.
Metot Oyunculuğu Nasıl Ortaya Çıktı?
Stanislavski, sahnede yaratıcılığın, özel bir duruma bağlı olduğunun farkına varmış ve bu duruma “Yaratıcı Ruh Durumu” adını vermiştir. Yaratıcı ruh durumunda olmayan oyuncu, içinde bulunmadığı bir durumu, hissetmediği bir duyguyu canlandırmaya çalışarak "-mış gibi yapıyor" dolayısıyla karakteri özümsemek ve izleyiciye hissettirmek yerine yalnızca yüzeysel bir yansımaya bürünüyodu.
Stanislavki bu basit ve alışılmış canlandırmayı gerçek bir performansa dönüştürmenin yolunun bilinçaltına inmekle mümkün kılınabileceğini açıklamıştır.
Bilinçaltındaki ruh durumunun canlandırılan karakterle bütünleştirilerek yansıtılması, dolayısıyla oyuncunun kendi ruh durumundan başkalaşım geçirerek "o" karaktere dönüşmesi beklenilmektedir.
Ancak bu anlık bir biçimde değil, performans süresi boyunca karakterin tepki ve duygu değişimlerinin takibinde bir denge içinde gerçekleşmek zorundadır ki Stanislavki’ye göre oyuncu bu süreci yönetmek zorundadır. Dolayısıyla bilinçaltında bir değişim geçirmenin yanında, oyuncu bu değişim üzerinde izleyiciye karşı gerçekçi bir kontrol de sağlamalıdır.
Stanislavski’nin Bir Aktör Hazırlanıyor, Bir Karakter Yaratmak ve Bir Yol Yaratmak kitaplarında geliştirilen Stanislavki sistemi metotun bahsi geçen ilke ve yöntemlerini oluşturmaktadır.
1922’de Stanislavki ve Moskova Sanat tiyatrosu Avrupa ve Amerika üzerine iki yıllık bir turneye çıktı. Aralarında Maria Ouspenskaya, Barbara Bulgakov, Richard Boleslavski gibi isimlerin bulunduğu bazı oyuncular Amerika’da kalmayı tercih etti ve buradaki okullarda oyunculuk dersleri vermeye başladılar. Böylelikle Stanislavki Sistemi ışığında Amerikalıların oyunculuk anlayışı yeni bir form kazanıyordu.
Stanislavki’nin öğrencileri Ouspenskaya ve Boleslavki American Laboraty Theatre’da dersler verdi, burada Lee Strasberg, Stella Adler, Ruth Nelson, Harold Clurman eğitim aldı ve böylelikle Amerika’da fiilen metot oyunculuğunun temelleri atılmış oldu. Lee Strasberg, Stella Adler ve Sanford Mesiner metotun temel standartlarını belirleyen diğer önemli isimlerdir.
Ancak bu üç isim de metot tekniğinde performansı ortaya koyan faktörlerin birbirlerinden farklı yönlerine vurgu yapmaktaydı. Meisner oyuncunun karakter üzerinde davranışsal yönlerine eğilirken, Adler sosyolojik, Strasberg ise psikolojik yönüyle özellikle ilgilenen teknikler üzerine çalışıyordu. Bu çalışmaların ardından Cheryl Crawford’la bir araya gelen Harold Clurman ve Lee Strasberg Group Theatre’ı kurdular (1931-1940).
Elia Kazan, Cheryl Crawford ve Robert Lewis gib profesyonel oyuncu, yönetmen ve oyun yazarları tarafından 1947’de kar amacı olmayan The Actors Studio ise New York’da kuruldu. 1940 yılında Group Theatre’ın kapatılmasıyla birlikte Stella Adler, Lee Strasberg, Sanford Meisner The Actors Studio’ya katıldılar.
Hollywood’da Metot Oyunculuğu: Performanslarıyla Metot’u Dünyaya Tanıtan Oyuncular
Eşsiz performanslarıyla Metot Oyunculuğu’nun tüm dünyada popülerlik kazanmasında etkili olan başlıca oyuncular ise, Marlon Brando, James Dean, Al Pacino, Robert De Niro, Robert Duvall, Dustin Hoffman gibi isimlerdir. Biz de bu isimlerin ve devamında bu ekolden gelen yeni nesil oyuncuların bazılarından yaşamları ve örnek performanslarıyla bahsedeceğiz.
Al Pacino
Tam adı Alfredo James Pacino olan İtalyan kökenli Amerikalı oyuncu 25 Nisan 1940’da New York’ta doğmuştur. Actors Studio'ya girdikten sonra James Earl Jones ile çalıştığı The Place Creep'te rol aldı. Kariyerindeki ilk filmi, 1969 yılında çevirdiği Me, Natalie'dir.
Pacino, kariyerinin çıkış noktasını hiç kuşkusuz Godfather serisindeki Michael Corleone rolüyle yakalamıştır. Yapım şirketi Paramount ve hatta Al Pacino bile kendisini bu rol için uygun bulmamış ancak yönetmen Francis Ford Copolla’nın ısrarlarıyla filmde yer almıştı.
Godfather serisinin ilk filminde Michael’ın ilk cinayetini işlediği sahne önemlidir. Copolla’nın yapım şirketini ikna etmek için deneme çekimlerinde Pacino’nun özellikle bu sahneyi canlandırmasını istemesiyle etkileyici bir performans sergileyen Al Pacino, rolünün hakkını vereceğini kanıtlamış oldu.
Kariyerinin diğer önemli filmi Scarface’de anadili İspanyolca olan Kübalı bir gangsteri canlandırırken, karakterle içsel bir bağ kurmasını kolaylaştırmak için görüntü yönetmeninden sette kendisiyle yalnızca İspanyolca konuşmasını istemiştir.
En iyi oyuncu Oscar’ını aldığı Spent of Woman filminde karakterine hazırlanmak için altı ay görme engelliler okulunda gözlem yapmış, bu karakteri gerçekçi bir şekilde canlandırırken sürekli aynı noktaya baktığı için görme bozukluğu oluşmuş ve gözlük takmaya başlamıştı. Al Pacino metot oyunculuğunun önemli bir yüzü olarak yaşayan en büyük aktörlerden biri.
Metot Ekolünden gelen iki oyuncu: Al Pacino ve Marlon Brando. Ancak bu sahnede oyuculardan ziyade içten bir baba-oğul konuşmasına tanık oluyor gibiyiz.
Robert De Niro
İtalyan kökenli Amerikalı oyuncu Robert De Niro 17 Ağustos 1943’de New York’da doğmuştur. Sanatçı bir aileden gelen ve Broadway’de sahnelenen oyunlarla büyüyen De Niro, ilk rolünü Oz Büyücüsü ile deneyimledi. Birçok başarılı oyuncu gibi ünlü tiyatro öğretmeni Stella Adler’den dersler aldı. İlk filmi 1963’te tamamlanan, ancak 1969’da gösterime giren The Wedding Party'dir.
Godfather deneme çekimlerine aslında Sonny rolü için katılan De Niro, ikinci filmde Vito Corleone’nin gençliğini canlandırdı (1972). Bu süreci takiben Oscar tarihinde bir ilk olarak Marlon Brando ile aynı karakter üzerinden iki ayrı Oscar almışlardır.
Sicilya’dan Amerika’ya göç eden ve başlarda İngilizce bilmeyen genç Vito karakterini canlandırırken yalnızca sekiz kelime İngilizce konuşan Robert De Niro, aylarca Sicilya diyalekti çalışmış ve bir süre orada yaşamıştır. 1973'te De Niro ve yönetmen Martin Scorsese birlikte filmler çevirmek üzere adım attılar. İlk filmleri Mean Streets’den sonra devamında sekiz film daha çektiler. Bunlara örnek olarak Taxi Driver (1976), Goodfellas (1990) ve Casino (1995) kariyerinin önemli filmleri arasındadır.
Daniel Day Lewis
Hollywood’da metot oyunculuğu denilince akla ilk gelen isimlerden biri olan İngiliz oyuncu 1957’de Londra’da doğdu. Tam adı Daniel Michael Blake Day-Lewis olan aktör "En İyi Erkek Oyuncu" dalında üç Oscar alarak bu kategoride bir ilki başarmıştır.
Küçük rollerden sıyrıldığı ilk filmi The Bounty’dir. The Last of the Mohicans, The Age of Innocence, In the Name of the Father filmlerindeki başarılı oyunculuğu ardından dünyanın en iyi aktörlerinden biri haline geldi, öyle ki kendisine İngiltere’nin Robert De Niro’su deniyordu.
Rollerine hazırlanma sürecindeki ilginç davranışlarıyla bilinen Lewis, Abraham Lincoln’ü canlandırarak Oscar aldığı Lincoln filmi çekimleri sırasında mesajlarının sonuna "Abe" yazmış, “The Crucible” filmi için aylarca 17. yüzyıla ait film setinde yaşamıştır. Filmleri için birçok dil ve aksan yapısı üzerinde çalışmış, karakterlerini ve yaşadığı mekanları özümsemek için setleri yaşam alanı olarak kullanmıştı. There Will Be Blood (2007) filmindeki karakteri için yaşadığı kilo kaybı ve aylar süren aksan çalışmasını kazandığı Oscar ödülüyle taçlandırdı.
Daniel Day Lewis'in her rolünde farklı bir kimlik yaratan aksan kullanımı
Natalie Portman
İsrailli-Amerikalı aktris 1981 yılında Kudüs’te doğdu. On dört yaşında Leon filminde canlandırdığı Mathilda karakteriyle dünya çapında ünlendi. 2005 yılında rol aldığı Closer filmiyle Oscar’a aday gösterildi, 2011 yapımı Black Swan filmindeki Nina karakteriyle, En İyi Kadın Oyuncu dalında Oscar ve Altın Küre’yi kazandı.
V for Vendetta filminde Evey Hammond'ı canlandırırken saçlarını kazıtmış, Black Swan’deki rolüne hazırlanırken bir yıl bale kursuna gitmiş ve 9 kilo vermiştir. Daha önceki rollerinde sesi çok ince bulunduğu için sürekli ses egzersizleri yapan Portman, Black Swan’de yönetmenin tam tersi daha ince ve savunmasız bir ses istemesi üzerine sesi üzerindeki tüm gelişimlerini geriye almak zorunda kalmıştır. Kendisinin yönetmenlik ve yapımcılık kariyeri de devam etmektedir.
Anne Hathaway
Tam adı Anne Jacqueline Hathaway olan Amerikalı oyuncu 1982 yılında Brooklyn’de doğmuştur. 1999 yılında Get Real dizisinde oynayarak oyunculuk hayatına başlamış ve buradaki oyunculuğuyla Gençlerin Seçimi Ödülleri'nde (televizyon için) En İyi Kadın Oyuncu adaylığı elde etmiştir. Sinema hayatına 2001 yılında Acemi Prenses adlı komedi filminde oynayarak giriş yaptı.
2005 yılından itibaren yetişkin rollerde boy gösteren Hathaway 2006’da The Devil Wears Prada filminde Meryl Streep ile oynayarak daha fazla tanınmaya başladı. 2014 yılında Nolan’ın İnterstellar filminde oynayan Anne Hathaway, 2015 yılında Robert De Niro ile birlikte Stajyer filminde yer aldı.
Bu döneme kadar kendisi çeşitli animasyon filmlerinde seslendirmeler de yapmıştır. Her rolüne özenle hazırlanan aktris Les Misérables filmindeki rolü için 12 kilo vermiş ve bu zamana dek yulaf ezmesinden başka hiçbir şey yememiş.
Christian Bale
Metot oyunculuğunun popüler örneklerinden biri olan İngiliz Aktör, 1974 doğumludur. 1990'da Louis Stevenson'ın uyarlaması Define Adası filminde Jim Hawkins karakterini başarılı bir şekilde canlandırdı.
Bret Easton Ellis'e ait romandan uyarlanmış 2000 yapımı American Psycho filmi ile Entertainment Weekly internet üzerinden düzenlenen '10 Sene İçindeki En Güçlü 8 Kült Figür' listesine girdi. Oyunculuk disiplininin sinyallerini verecek olan bu film için yoğun antrenmanlar yaparak vücudunu güçlendirmişti.
Amerikan tüketim kültürünü eleştiren filmde Bale rolünü özümseyebilmek için, Patrick karakterinin sabah rutinini film çekimleri süresince her gün tekrarlamıştır. The Machinist filmi için 28 kilo veren aktör, yer aldığı projelere hazırlanma sürecindeki fiziksel dönüşümleriyle sık sık gündeme geliyor.
Kaynaklar
BENZER YAZILAR
2020’de Gözden Kaçmış Olabilecek En İyi 5 Film
I'm Thinking Of Ending Things, The Assistant, Undine, Mank ve Boys State filmleri hakkında kısa bilgiler.
Kin: Yılmaz Erdoğan'ın Yeni Filmi Netflix'te
Başrolünde ve senaryo yazımında Yılmaz Erdoğan'ın yer aldığı BKM yapımı film, 8 Ekim tarihinde Netflix'te yayında olacak.