Ünlü film ve dizilerin, popüler olma sebepleri bizim algımız mı, yoksa çevresel etkenler mi? Dijital platformların ve medya popülerliği kavramının bu sürece etkisi nedir?

Popülerleşme kavramı, özellikle yeni medya teknolojilerinin hayatımıza girmesiyle birlikte toplumun geneline yayılmıştır. Pek tabi, geleneksel medyada da bu popülerleşme kavramının altını doldurabilecek içerikler üretilebilir ancak yeni medyanın bize sunmuş olduğu dijital platformlar, bu durumu hızlandırmış ve önü alınamaz bir hale getirmiştir.

Bu yazıda, popüler filmlerin/dizilerin niçin popüler olduğunu, bu durumun görünen ve görünmeyen nedenlerini ele alarak tartışacağız.

Pandemi dönemi her alanı etkilediği gibi, dizi/film izleme platformlarını ve izlenme seviyelerini de yüksek oranda etkiledi. Öncesinde beyaz perdede izlenme oranlarını belirlerken şu an, bu işlemi dijital platformlardan yapıyoruz. Herhangi bir yere gitmemize gerek kalmadan, oturduğumuz yerde, oturduğumuz şekilde, dünyanın herhangi bir yerinde, zaman ve mekan sınırını ortadan kaldırarak gerçekleştirdiğimiz bu işlem, dizi ve filmlerin popüler olma seviyelerini de etkilemiş durumda. Eskiden izlenme sonrası yapılan yorumlardan değerinin anlaşıldığı film ve diziler, artık sadece izlenme sayılarına veyahut toplumun izleyen kesimine göre belirleniyor. Bu noktada, kullanımlar ve doyumlar teorisinden bahsetmek konunun daha net anlaşılması için gerekli olacaktır.

Kullanımlar ve Doyumlar Teorisi Nedir?

Bu teoriye göre, biz medyadan sosyolojik ve psikolojik ihtiyaçlarımızı karşılıyoruz. Daha açık ifade etmek gerekirse, biz izlediğimiz dizi/filmlerle toplumda var oluyoruz. Kendi değerimizi ve yerimizi izlediklerimizle belirliyoruz.

Örneğin; bir topluluktasınız. Son dönemde çıkan bir film hakkında konuşuyorlar. Siz, izlemediğiniz için konuya dahil olamıyorsunuz. Bu durumda bilinçaltınız kendini dışlanmış bir konumda hissedebilir. Eve gidince, o filmi -konusu sizin ilginizi çekmese bile- izliyorsunuz. Sebebi, bulunduğunuz toplulukta o film hakkında iyi veya kötü bir yorumda bulunabilmek. İşte, bu noktada bu teori ortaya çıkıyor. Normalde izlemek istemeyeceğiniz bir filmi, ‘’popüler’’ olduğu için izleme ihtiyacı duyuyorsunuz. Bunun sebebi, bilincimizde yatan sosyolojik ve psikolojik ihtiyaçlarımız. Bu durumda, filmlerdeki popülerlik algısı, bireyin kendini saf dışı bırakması ve ‘’kişisel zevkten’’, ‘’kitlesel zevke’’ dönüşmesi ile gerçekleşiyor.

Peki bu popülerliğe nasıl ve nereden ayak uyduruyoruz?

Dijital Yayın Platformları

BluTv, Gain ve Exxen gibi birçok dijital platform sayabiliriz ancak en yaygın kullanılan platformlardan biri olan Netflix’ten bahsetmek, konunun anlaşılması açısından daha rahat olacaktır. Geleneksel medyadan yana olan ve yeni medyaya alışamayan ya da tercih etmeyen bireyler bile, artık bir şekilde dijital dünyayla bağ kurmaya başladı. Ucundan kıyısından mutlaka bir etkileşim kuruyorlar. Netflix üyesi olmayan ama arkadaşının Netflix’inden faydalanan birçok birey mevcut. Yani, Netflix, bahsettiğimiz popülerlik algısı için en uygun mecra.

Yine Kullanımlar ve Doyumlar Teorisiyle bağlantılı olarak Netflix üyeliğine sahip olmamız bile, aslında toplumdan geride kalmama psikolojisinden ileri geliyor. Elbet aynı zamanda o dizileri/filmleri izlemek ve vakit geçirmek için bu platformu kullanıyoruz. Ancak temelinde, sosyal doyumumuzu sağlamak için kitlesel grupların bizi yönlendirdiği içeriği izlemek istiyoruz. Ve zaman-mekan sınırı ortadan kalktığı için, dünyanın bir ucundaki bireyin izlediği içerik bile ilgimizi o noktaya çekebiliyor.

Top 10 listeleri bunu destekler nitelikte. Her Netflix’e girdiğimizde, "Türkiye’de Top 10 listesi’’ne bir kere göz atılır. Acaba diğer insanlar ne izliyor diye merak ederiz.

Bu teorinin haklılık payı olsa da bir diğer önemli nokta, kişisel zevklerimizin de popüler filmlerin çoğuna hitap etmesidir. Aslında kitle psikolojisiyle hareket etsek de bu durum, bütün filmlerin ve dizilerin popülerliğinin bir numaralı sebebi diyemeyiz. Kült olmuş filmlerden çok, özellikle son dönemde çıkan ve herkesin iyi veya kötü bir yorum yaparak izlediği filmlerden bahsediyoruz.

Mesela; Azizler ve 9 Kere Leyla. Bu iki film, popülerlik algısının olumsuz kategorisinde yer aldı. Kimi çok beğenirken kimi hiç sevmedi. Her iki durum arasında kalan da oldu. Bu iki filmi seven kesimden çok, sevmeyen ve anlamayan kesim daha fazlaydı. Peki nasıl popüler oldu ve bu kadar çok konuşuldu? Özellikle 9 Kere Leyla’da bu bölünme fazlasıyla yaşandı. Çünkü, popülerlik sandığımız gibi, sadece olumlu geri dönüşler yapılan filmleri içeren bir kavram değil. En çok konuşulanı içeren bir kavram. Yani olumlu veya olumsuz; önemli olan konuşulma sayısı.

Mesela; Fatma ve Bir Başkadır. Bu iki dizi, popülerlik algısının olumlu kategorisinde yer aldı. Çok az bir kesim mantık hataları olduğunu veya yavaş tempoda olduğunu söyledi. Ancak bunlar da yine popüler olan oldu. Çünkü az önce değindiğimiz gibi, önemli olan konuşulma oranı.

Peki bu sadece dijital platformlara özgü bir şey mi? Dijital platformlardan önce bu popülerlik nasıl oluşuyordu?

Televizyon Dizileri

Son dönemde adını çok duyduğumuz 3 dizi var; Kırmızı Oda, Masumlar Apartmanı ve Camdaki Kız.

Üçü de televizyonda yayınlanan birer dizi. Dijital platformlara göre daha az etkileşimde bulunabileceğimiz bir ortamda yayınlanıyor. Ancak yine de geri dönüşler hatırı sayılır nitelikteydi. Burada da sosyal medya etkisi devreye giriyor.

Eskiden sosyal medyanın etkisi bu kadar yoğun değilken, artık attığımız her adımda sosyal medyadan etkilenir olduk. Yukarıda Kullanımlar ve Doyumlar Teorisinde verdiğimiz örnekte, yüz yüze bir etkileşim sonucu ortaya çıkan bir etkilenmeden bahsederken, burada her an, her yerde ve her saatte ortaya çıkan etkileşim durumundan bahsediyoruz. Böylelikle, televizyonda yayınlanan bir dizi de en az dijital platformlarda yayınlanan diziler kadar etki yaratıyor. Her birimizin ortak bir toplanma alanı olarak belirlediğimiz sosyal medya, bizleri kitle endüstrisinin metalaştırdığı bir toplum haline getiriyor. Bir süre sonra, insanın kendine yabancılaşmasına da sebep olan bu metalaşma hali, sinemanın bir şırınga modeli olarak, aşılanmak istenen her fikrin, insan beynine, alt metin olarak enjekte edilmesine yardımcı olan etken olarak karşımıza çıkıyor.

Sonuç Olarak

Toparlayacak olursak, bir filmin veya dizinin popüler olması için, onu beğenmesek de izlememiz yeterlidir. Toplum tarafından yönlendiriliyor olmamızın yanı sıra, sosyal medya gibi güçlü bir aygıt tarafından da bir film veya dizi hakkında konuşmaya yönlendirilebilir bir haldeyiz.

Her bireyin ihtiyacı olan sosyolojik ve psikolojik ihtiyaçlarımızın birçoğunu bu platformlardan sağlıyoruz. Yeni çıkan bir dizi veya film hakkında konuşabilmek veyahut yeni çıkmamış ama popülerliğini yitirmemiş bir dizi/film hakkında konuşabilmek, kendimizi toplumda bir yerimiz olduğuna inandırıyor. Değerli olmak ve gittikçe kitleleşen toplumumuzda yer edinebilme güdüsü dolayısıyla, popüler kültür adı altındaki her fikre saplanıp kalabiliyoruz. Yanlış veya doğru, bunu tartışmak bireysel bir meseledir.

Bu filmlerin veya dizilerin bir süre konuşulup sonrasında yerini başka dizi ve filmlere bırakması, popüler kültürün işleyişinin de bir göstergesidir. Çünkü esas olan, bir filmin senelerce konuşulması değil, birçok filmin ardı ardına popüler, yani çok konuşulan olmasıdır.

Bir filmi çok konuşulduğu için mi izlersiniz, konusu ilginizi çektiği için mi?


BENZER YAZILAR

Sibel: Kurdu Öldürmek

Sibel 2018 yılında beyaz perdeye çıkan, bizlere kelimelerle değil ıslık diliyle güçlü bir kadın figürü sergileyen, bol ödüllü yerli bir film.

Bir Ayrık Otunun Hikâyesi: Duru Olmak

Nükhet Duru'nun hayat hikâyesine odaklanan ve Netflix’te yayınlanan ilk Türkiye belgeseli olan “Duru Olmak” üzerine detayları ve fikirlerimizi sizlerle paylaştık.


Paylaş