Hikaye anlatıcılığında bütün sınırları zorlayan klasik anlatı sineması, seyirciye sinemanın özünü, empatiyi sunar.

Klasik Anlatı Sinemasının Kökenleri

Klasik anlatı sineması, Aristoteles’in Poetika’sından temel alınarak yola çıkılmış, sinema sanatında bir hikaye anlatma biçimidir. Sinema sanatının en çok başvurulan hikaye anlatı formatıdır. Kökenleri piyes yazma sanatına da bağlı olan bu anlatı, zamanla geliştirilmiş ve sinema sanatının temel özelliklerini var edip, sanatla bütünleşmiştir.

Tiyatro ve sinema kısmen iç içe olan sanatlar. Klasik anlatı sineması, piyeslere ve tiyatro sanatına bağlılıklar göstermekte ve ortak yönleriyle var olmakta.

Klasik Anlatı Sinemasının Özellikleri, Dramaturjik Yapısı

Tıpkı bir tiyatro oyununda olduğu gibi klasik anlatı sineması da bir perdeleme tekniği kullanıyor. Bu perdeleme tekniği sanatın birçok yönünde mevcut aslında. Bir edebi paragrafta da görebiliriz, bir piyeste de… Klasik anlatı sineması hikaye anlatıcılığının dayandığı temel ise şöyle: Serim – Düğüm – Çözüm. Bu bildiğimiz giriş, gelişme, sonuç aslında. Ancak sinemanın hikaye anlatıcılığında diğer sanatlarla ayrıldığı yerler var. Bunlardan biri doruk noktası (climax). Diğeri olmazsa olmaz çatışma kurgusu.

Klasik anlatı sineması örneği olarak yaratılmış bir hayali filme hep beraber bakalım şimdi. Hikayenin adımlarını tek tek verelim. Hayali filmimiz açılışında bir ilk 10 dakika tekniği kullanıyor. Bu aşamadan bir sonraki büyük aşamaya kadar bazı ufak aşamalar mevcut. Bu ufak aşamalarının en mühim olanı ise “maceraya çağrı” bölümü. Bu bölüm karakterin bir teşvik aşamasından geçmesini ele alıyor. Bu aşamada karakteri konfor alanından çıkartarak hikayenin ana hadisesine doğru yola çıkarmak hedef alınıyor. Seyirciyi, filmin ana hadisesine götürürken karakterin kaygılarını, alacağı riskleri ve bu süreci kabullenemeyişini görürüz. İç çatışması bittikten sonra ise aslında 1. perdemiz sonlanıyor.

2. perde, “1. dramatik dönüm noktası” ile açılıyor. Bu eşikte film, kendi içinde bir değişime uğrayarak seyirciyi hikayenin içinde başka bir katmana götürürken hikayenin de ana hadisesini sunuyor. Düğüm perdesi bölümü filmimizin çok büyük bir bölümünü kapsıyor. Hikayenin ana katmanı diyebiliriz. Bu aşamada klasik anlatı sinemasının ve sinema sanatının en büyük hikayecilik unsuru da seyirciyle buluşuyor. Çatışmanın kurulması. İyi bir olay örgüsüne ve hikayeye sahip film, iyi kurulmuş ve ana hadiseye parçaları iyi yerleştirilmiş bir çatışmadan geçer. Bu eşiğe gelene kadar “protagonisti” yani baş kahramanımızı, ana karakterimizi seyirciye tanıttık. Çatışma kurulumu evresinde ise devreye antagonistin tanıtımı giriyor. Antagonistin motivasyonu ve neden karakterimize karşı olduğu seyirciye sunulduktan sonra bu ikilinin çatışması düğüm perdesinde aktarılıyor.

Düğüm perdesinde süregelen olay zinciri “maceraya doğru” olarak adlandırılır. Bu eşiklere gelene kadar kahramanımızın motivasyonuna, hedeflerine, hikayedeki yerine, korkularına, kaygılarına hakim oluruz. Bundan sonrası için ise geriye kalan şey ana hadisenin olay örgüsü üzerinden devam edip protagonist ve antagonistin yüzleşmesidir. Kahramanımız, doğru veya yanlış, isteyerek veya istemeyerek bazen de gerekliliklerden ötürü verdiği kararlar doğrultusunda seyirciye 3. perdenin kapısını açar.

2. dramatik dönüm noktası, filmin çözüm perdesidir. Ustalıkla kurulmuş düğüm perdesinin ardından son perdede seyirci, uzun süredir takip ettiği hikayedeki ana hadisenin finalini öğrenecektir. Sorularına, cevaplar alacaktır.

Bu perde, hazırlık süreci ile başlar. Kahramanımızın yaptığı onca aksiyondan ve hem ana hadise hem yan hadiselerden dolayı aldığı sorumlulukların ardından son bir kez bir yüzleşme yaşayacaktır.

Filmin tanıttığı, hazırladığı dünyaya veda etmeden önce o dünya için son karar verilecektir. Kahramanımız içinde bulunduğu durumdan, belki bir iç çatışmadan sıyrılıp "diriliş" bölümüne yola çıkar. Çatışmanın sonu seyirciye verilir.

Bundan sonrasında ise seyirci için bir filmin en önemli eşiği gelmiştir: Doruk noktası (climax). Protagonistin son eylemi, son kararı filmi doruk noktasına çıkarmış ve seyirci katarsis eğrisinin tepesindedir. Cevaplar bulunmuş, ana hadise tamamlanmıştır. Bu aşama tamamlandığında film, eğrisini düşürür. Seyirciye veda eder.

Klasik Anlatı Sinemasının Sanatçıya ve Seyirciye Sağladığı Önemli Unsurlar 

Bu hikaye anlatma biçiminin hem sanatçı hem de seyirci için artıları vardır. Sanatçı tarafından bakarsak şöyle artılarla karşılaşırız:

Klasik anlatı sinemasının hikaye anlatma biçimi, sanatçıya bir taslak verir. Bu taslak, sanatçı eserini oluştururken onun pusulası olur. Hikayede ters giden şeyleri veya ana hadisedeki eksik parçaları tespit edip düzeltmek açısından bir kolaylıktır bu. Sanatçının zihnindeki olay örgüsü bu taslağa eksiksiz oturduğu takdirde; formül bakımından, sanatçı doğru adımları attığını anlar.

Bu sayede seyircisi için özenle hazırladığı olay örgüsü, onlara kahramanın yolculuğuna en net şekilde verecek, filmdeki bütün motivasyonları ve duyguları istediği ölçüde beyaz perdede buluşturacaktır. Doğru kurulmuş bir anlatı yapısı seyirciyi filmin içinde yönlendirmekte olup empati duygularını açığa çıkarmalarında bir tetikleyici görevi görecektir.

Sanatçı, pusulasını takip edip anlatmak istediği hikayeyi doğru bir iletişimle vermiş olacaktır.           

Seyirci, bir filmle her zaman bütünleşmek ister. Bu sanatın büyüsü budur diyebiliriz. Seyircinin doğru bir katarsis eğrisinde olması bu dramaturjik yapı içerisinde rahatça kendilerini bulmalarını sağlar. Bütün bir yolculuğu doğru adımlarla aktarmış bir film, doruk noktasıyla birlikte seyirciye son demini vurur ve onları bu deneyimden tatmin ederek çıkartır. Başarılı anlatı yapısına ve formatına ulaşmış eser, seyirci için bazen benzersiz bazen de zamanını boşa harcamadığından emin olduğu bir yapıya erişmiş olur.

Seyirci için klasik anlatı sinemasının önemi çok büyüktür. Bu anlatı yapısı, tamamen onlar içindir. Seyirci, deneyimden talep ettiği şeyleri, bu anlatı yapısının inceliklerine ve matematiğine sahip bir eserden alacaktır. Bazen talep ettiklerinden çok daha fazlasını…

İlk 10 Dakika Tekniği Nedir?

Dramaturjik yapı bölümünde bahsettiğimiz ilk 10 dakika tekniğini açalım. İlk 10 dakika tekniği aslında yazımızda hep bahsettiğimiz benimseme, yani empati duyma olayının ilk tohumlarıdır. İlk 10 dakika tekniğinde filmin açılışından, serim perdesindeki maceraya doğru kısmına kadar olan bölüm kullanılır. Bu bölümde hedef, filmin evrenini, kahramanımızı seyirciye tanıtmak ve onun dünyasında yaşadığı illüzyonunu vermektir.

Bir filmin en önemli kısmı bile diyebiliriz bu teknik için. Çünkü, seyirci eğer deneyime başladığında kendini o evrene ve kahramana adapte edebilirse ana hadisenin filme girdiği bölümlerde kendini filmi yabancı hissetmeyip aksine filmle bir bütün olmaya başlar ve bütün bunların doğrultusunda onu beyaz perdeye kilitleyecek merak duygusu tetiklenir. Bu aşamadan sonra deneyim, seyirci için çok daha benzersiz bir tat oluşturacaktır ve filmin potansiyelini gözler önüne serecektir.

Klasik Anlatı Sineması Örnekleri

Örnek vermek gerekirse; klasik anlatı sinemasının en başarılı örneklerinden biri “Leon” üzerinden gidelim.

Filmimiz Leon’un iş vereninden bir iş almasıyla başlıyor. Bu sahnelerde ise yavaş yavaş Leon’un karakterini biraz olsun öğrenmeye başlıyoruz. Soğukkanlı, sert mizaçlı, az konuşan bir karakter portresi çiziyor seyirciye. İş alındıktan sonra ise Leon’un hedefini öldürmeye gittiğini görüyoruz.

Hedefini alt ettiği sahnelerde ise Leon’un profesyonelliğini, karanlık tarafını ve kendinden emin ifadesini görüyoruz. Kahraman, kafamıza az çok oturmaya başlıyor. Yaptığı pis işteki başarısını ve karakter özelliklerini tanıyoruz. Aynı zamanda işi aldığı yeri ve hedefini öldürmeye gittiği yeri görerek, tavırları okuyarak filmin evreni hakkında da bilgi sahibi oluyoruz.

Leon’un Mathilda ile tanıştığı sahneye kadar filmin evreni ve kahramanın yapısı ile alakalı pek çok bilgimiz bulunuyor. Bu, çok başarılı bir ilk 10 dakika tekniği kullanımıdır. Bundan sonrası için seyirci filmin atmosferine ve sinemanın büyüsüne kapılıp kendini bir deneyimin içine atacaktır.

Başarıyla kurulmuş bir ilk 10 dakika tekniği eser sahibini de seyirciyi de oldukça rahatlatır.

Climax Nedir? Climax’in Önemi 

Climax, yani doruk noktası bir eserin katarsis eğrisindeki en tepe noktasıdır. Olabildiğine güçlü ve vurucu olmalıdır. Seyircinin duygularının en yoğun olduğu bu aşamada, kurulmuş dramatik yapının son sınavıdır. Güçlü bir climax, seyircinin o film ile ilgili aklındaki her şeyi değiştirebilir. Tat almadığı bir filmi, onun için keyifli bir deneyime dönüştürebilir. Zayıf bir climax, seyircinin içine girdiği, kendini kaptırdığı filmi onun için tatsız bir deneyime de dönüştürebilir.

Duyguların bu kadar yoğunlaşması gereken bu aşamada bütün o düğümün çözülmesi climax sahnesine bakar. Başarıyla kurulmuş bir dramatik yapıda, climax de sağlam olacaktır. Sanatçının bütün sihrinin son bir kez sahaya çıkması olayıdır. Climax, seyircinin filmi bitirdikten sonra daha ne kadar o filmin içinde yaşayacağı ile bağlantılı bir ölçüm noktasıdır.

Son Söz Olarak;

Klasik anlatı sineması, sinemadaki hikaye anlatıcılığı için benzersiz bir formattır. Başarıyla kurulmuş üçlü dramatik yapı filme hizmet eden olay örgüsünün bütün potansiyelini seyirciye sunmak için önemli bir adımdır.

Seyircinin oluşturmak istediği empati duygusu ve filmle bütünleşme arzusu bu anlatı biçimiyle iç içedir. Sanatın neredeyse bütün olasılıklarının kullanan bu hikaye anlatıcılığı, tamamen seyirciye benzersiz bir deneyim yaşatmak için var olur. Seyirci, bu deneyimle bütünleşmeyi gerçekleştirirse format ve hikaye görevini tamamlayacak, seyirciye bir anlam katacaktır.

Kaynakça

Aristoteles, Poetika

Lajos Egri, Piyes Yazma Sanatı

Christopher Vogler, Yazarın Yolculuğu

https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/923484


BENZER YAZILAR

Oppenheimer: Christopher Nolan'ın Yeni Filmi

21 Temmuz 2023'te vizyona girecek olan, Christopher Nolan merakla beklenen yeni filminin ilk tanıtımı yayınlandı. Film, yıldız oyuncu kadrosuyla öne çıkıyor.


Paylaş