Film eleştirisi yapmak ve film çözümlemesi yapmak birbiriyle karıştırılsa da her ikisi de ayrı kavramlardır. Bir filmi çözümlemek o filmi eleştirme gerekliliğini ortaya koymaz. Çözümleme, filmi anlama ve yorumlama ile ilgili olan bir kavramdır. Bir filmi derinlemesine anlamak için yapılması gerekir.
Bu derinlemesine analizden önce filmin, anlattığını anlayabilmemiz için bize verdiği destekleyici unsurları bilmek gerekir. Yazıda, bu unsurları ele alarak bir filmi incelerken nelere dikkat edilmesi gerektiğini açıklayacak ve bir film analizi örneği ile yazıyı sonlandıracağız.
Film Çözümlemesi Nedir ve Neden Yapılır?
Film analizi, filmin neyi anlattığını ve anlattığı şeyi neden o şekilde anlattığını çözümleyip; asıl vermek istediği mesajları algılayabilmemizi sağlayan ve çok yönlü düşünülmesi gereken bir kavramdır. Bir filmin okumasını yapmak demek, onu derinlemesine analiz etmek demektir. Bunu yaparken de sinematografik ögeleri, değerlendirme içerisinde bulundurmak gerekir. Kullanılan kamera açıları, diyaloglar, kostümler, ışık, makyaj vb. her küçük detay bile bize o filmin analizinde bir yol gösterici olabilir. Bir hikayesi olmayan, bir diğer değişle hikayeye hizmet etmeyen hiçbir nesne kamera önünde bulundurulmaz. Bu analizi yaparken dikkat edilmesi gereken noktalar vardır ve bunlar özellikle göz önünde bulundurulmalıdır.
Film Analizi Yaparken Dikkat Edilecek Noktalar
Bir film okunurken dikkat edilmesi gereken noktalar her film için farklı olsa da, temelde göz ardı edilmemesi gereken noktaları sıralayacağız:
1-Analiz yazınıza başlarken, filmin künyesini vermeniz ve sonrasında net cümlelerle ilerlemeniz okuyucunun ilgisini yazınıza çekecektir.
2-Argümanlarınızı ve fikirlerinizi destekleyecek olgular sunarak hikayeyi ana hatlarıyla ele almalısınız. ‘’Beğendim, beğenmedim’’ gibi kısa yargılar yerine, neden beğenmediğinizi ya da beğendiğinizi belirten yargıların altını net olgularla doldurmalısınız.
3-Hikayeyi ana hatlarıyla ele aldıktan sonra, daha derinlemesine bir analize yönelmelisiniz. Sinematografik ögeleri film üzerinde incelemelisiniz. Filmin alt metinlerine odaklanmalısınız.
4-Filmde kullanılan müzikleri, kostümleri, tonları ve oyunculukları, film değerlendirmesi yaparken detaylıca bahsetmek gerekir. Özellikle karakter analizlerine de değinilmelidir.
5-Kullanmak istediğiniz ve filmin anlaşılması açısından kullanıma uygun olan teorileri ve yaklaşımları da incelemeye katmanız konuyu daha net ortaya koymaktadır.
Filmden Önce ve Filmden Sonra Yapılacaklar
1-Filmi izlemeden önce bir kaynak taraması yapmak gerekir. Filmin künyesini not almanız gerekir, çünkü filmin analizini yaparken bu bilgileri vereceksiniz.
2-Filmi seyrederken her detay mutlaka not alınmalıdır. Gördüğünüz en küçük bir detay bile size analiz açısından yardımcı olacaktır. Kamera açıları, ses, ışık, oyunculuklarla ve diyaloglarla ilgili detaylar not alınmalıdır.
3-İlk izlemede kaçırdığınız noktalar olabilir. O yüzden dikkatinizi filme vererek, gerekirse durdurarak izleme yapabilirsiniz. Doğru ve detaylı bir analiz yapmak içinse filmi en az 2 kere izlemek gerekir. İlk izleme, konunun anlaşılması ve sindirilmesi için yapılan bir izleme olarak değerlendirilirken, ikinci izleme; sinematografik ögelerle konunun ve filmin genelinin detaylı değerlendirilmesi için yapılır.
Aşağıda örnek bir film analizi bulunmaktadır. Konuyu anlamak açısından onu okumak ve örnek üzerinden ilerlemek iyi olacaktır.
Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak Film Analizi
Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak filmi; Ahmet Uluçay’ın yönetmenliğini yaptığı, 2004 yılında vizyona giren, başrollerini İsmail Hakkı Taslak, Kadir Kaymaz, Gülayşe Erkoç, Boncuk Yılmaz ve Hasbiye Günay'ın paylaştığı, yapımcılığını Serdar Tahinoğlu ile Diloy Gülin'in üstlendiği, Imdb puanı 7,8 olan; 2004 yapımı bir uzun metrajlı sinema filmidir.
Film, küçük bir Anadolu kasabasında geçmektedir. Recep ile Mehmet, ergenlik döneminde ve sinema salonu kurmak gibi büyük bir hayalleri olan iki gençtir. Ancak bu hayalleri için para kazanmaya ihtiyaçları vardır. Bu yüzden, oldukları köyün dışında bir yerde, kasabada çalışmaya başlarlar. Recep, karpuzcu Kemal’in yanında çıraklık yaparken; Mehmet de berberin yanında çıraklık yapar. Oradan kazandıkları parayı, az önce belirttiğimiz gibi sinema salonu açmak için kullanacaklardır. Ancak sinema salonu açmak, hayallerinin başlangıcıdır. Asıl hedefleri, rejisör olmaktır.
Bütün köy, bunun delilik olduğunu düşünüp onlara destek olmazken, destek olan tek kişi köyün delisi Ömer’dir. Karpuzcuda çalışan Recep, dul bir kadın olan Nezihe’yle tanıştıktan ve evlerine bir kere girdikten sonra hayatı ve hayalleri farklı bir akışta ilerler. Nezihe, Recep’ten patlayan karpuzları ve boşa çıkan karpuz kabuklarını, hayvanlarına yedirmesi için kendisinin evine getirmesini ister. Recep, ilk gün karpuz kabuklarını toplar ve Nezihe’nin evine gider. Ancak Nezihe’nin büyük kızına aşık olur. Önündeki tek engel, kızın yaşının Recep’ten büyük olması değil, aynı zamanda; statü farkı, kızın kız kardeşinin de Recep’ten hoşlanması, toplumsal yargılar, kasaba-köylü zıtlığıdır.
Nezihe sürekli Recep’i hiç sahip olmadığı oğlu gibi gördüğü için, hep evine çağırıp yemek yedirmek veya çay içermek ister. Ancak bu durum bir süre sonra daha farklı olaylara sebep olur. Recep bu umutsuz aşkla uğraşırken sonunda sinema salonunu kurarlar ancak Deli Ömer, geçirdiği sinir krizi sonucunda projeksiyonu parçalar. Filmleri ortalığa atar ve hepsini karmakarışık hale getirir. Ancak Recep ve Mehmet, yaşadıkları aşk buhranından dolayı buna bile üzülecek hal bulamazlar. En son, sahil görüntüsünü kırık projeksiyona yansıtarak yeniden hayaller kurmaya başlarlar. Film bu sahneyle son bulur.
Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak, genelden özele yönelen ve köylü-kasabalı zıtlığını filmin bütününe yansıtan ve toplamda 7 karakter üzerinden aktarılan bir anlatım yapısına sahiptir.
Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak Karakter Analizi
Karakterler üzerinden kısa kısa ele alarak filmin okumasını daha net yapabiliriz. Recep ve Mehmet, sinemayı çok sevdiklerini ve bu yüzden rejisör olma ve bir sinema salonu açma hayallerini bize aktarsalar da aslında bu hayallerinin altında yatan temel neden, sinemayı çok sevmeleri değil, statü atlama istekleridir. Hatta tren, bu ortamda giderek statü atlayabilecekleri bir araç olarak nitelendirilmiştir. Çünkü oldukları statü "köylü" statüsü olduğu için, ön yargılarla yaşadıklarını ve toplumsal kalıplar içerisinde hayallerinin bile eritildiğini düşünürler.
Recep, Nihal’e aşık olunca içinde yaşadığı "ötekileştirilmiş" duyguları hissettiğimizde ve bir gün rejisör olduklarında Nihal’in ona aşık olacağını ve mutlu bir yuva kuracaklarını düşünmesinden, aslında hayallerinin temelinde statü atlamak olduğunu anlayabiliriz. Nihal ile mutlu bir son yaşamayacakları, Recep’in, Nihal’in annesi Nezihe’nin beğendiği saçları, aniden kesilmek zorunda kalınca anlaşılır. Bu saçları Mehmet’in kesmesi ise, ilerleyen sahnelerde Recep’i Nihal’den vazgeçirmeye çalıştığında, ikisi arasındaki aşkı engelleyen karakterin bir yansıması olarak ortaya çıkar. Toplum tarafından da sürekli olarak oldukları konum ve ortam dolayısıyla hayalleri ciddiye alınmaz ve bu işten vazgeçmeleri söylenir. Özellikle fotoğraf makinesi satan adamın, ‘’bunlar size yaramaz’’ demesi ve Recep ile Mehmet’in ‘’O zaman kendi makinemizi yaparız. Şuna bak, biz ekeceğiz, biçeceğiz, fotoğrafı onlar çeksin.’’ demesi bize şehirli-köylü zıtlığını tüm varlığıyla gösteriyor.
Karpuzcu Kemal'in ise daha filmin en başında, ‘’Kemal’in malını ya kuşlar yer, ya puştlar.’’ lafından aslında başarısız bir karakter olduğunu anlayabiliriz. Hatta bir adam, karpuz almak için yanına geldiğinde ona karpuzun iyi olduğunu söylemek için bir karpuz keser. Ancak karpuz kelek çıkar. Aynı zamanda gençlik yıllarına ait pehlivanlık fotoğrafının sürekli düşmesi de gençlik yıllarında da hayatta başarısız olduğunu anlatır. En sonunda karpuz işinde de tutunamayan Kemal, karpuzları satarak elinde iki sandalye ile oradan ayrılır. Gelen müzikle birlikte Kemal’in başarısızlığını iyice anlıyoruz.
Dul bir kadın olan Nezihe ve kızları ise toplumsal cinsiyet rolleri ve toplumsal kalıplar üzerinden bize aktarılmıştır. Nezihe hiç erkek çocuğu olmadığı için, Recep’e kendi oğlu gibi davranır ve gerçekten de kendi oğlu olmasını ister. Bu yüzden sürekli onu eve çağırmaktadır. Nezihe’nin ‘’bir eve bir erkek yeter’’ cümlesi, kadının kocası olmadığı için evde erkeksiz bir şekilde oturmanın Anadolu’nun bu kasabasında uygun bir durum olmadığı gibi toplumsal cinsiyet kalıplarının ne kadar baskın olduğunu bize aktarıyor. Nihal’in, Recep’in her gelişinde, "eve ne olduğu belirsiz erkekler gelmesin" demesinden bu toplumsal cinsiyet konumunda kendini ve ailesini korumaya çalıştığını düşünebiliriz.
Nihal ise kadınlığını yeni fark etmeye başlayan bir genç kızdır. Recep’in getirdiği cevizleri kabul etmemesi, aslında ceviz kadar sert kabuklarla, toplumsal cinsiyet kavramları arasında sıkışmış olduğunu gösterir. Ancak bir süre sonra, Recep’e aşık olduğundan değil, beğenilmekten hoşlandığı için, bu ilgi onun hoşuna gider. Kız kardeşi ceviz kırarken, cevizlerin oraya buraya saçılması ve bir türlü kıramaması, kız kardeşinin saf çocukluk düşüncelerini belirtirken, Nihal, o kaçan cevizlerden birini alarak gece gizli gizli kırar. Bir ritüelmiş gibi yatakta o cevizi yerken aslında yönetmen bize cinselliğin bir güzellemesini yapmıştır. Ayrıca, artık Nihal o cevizi kırarak sert kabuklarından kurtulmuş ve kadın olduğunu keşfetmeye başlamıştır. Burada ceviz, bunun için bir metafor olarak kullanılmıştır. Recep’in Nihal’e yazdığı mektubu, Nihal okurken odasındaki bebek sürekli yere düşmektedir. Oyuncak bebek de ceviz gibi, Nihal’in artık çocuk saflığında düşünmediğini ve kadınlığını keşfetmeye başladığını simgeleyen bir metafordur.
Sinemayı nitelendiren ışık ise evlerinden pencerelerinden sızan ışığın gölge oyunu yarattığı sahnelerde görünür. Recep’in annesi sinemayı bir şeytan icadı olarak görür ve evlerindeki bütün filmleri yakmak için köy ocağına götürür. Burada diğer kadınlarla birlikte bu filmler yakılırken ortaya çıkan gölgeler, kadınları büyücü gibi göstermiş ve bir kadının pişirdiği hamurlar insan kulağı gibi görünmüştür. Bu sahneler de özellikle, Anadolu köylerinde anlatılan peri, cin ve büyücü hikayeleriyle özdeşleştirilmiştir. Ayrıca, sinemanın şeytan icadı olarak görülmesinin sebebi, sinemanın bir yaratma sanatı olarak görülmesidir. Onlara göre, yaratıcı sadece Allah’tır. Bu yüzden sinemanın, durağan görüntülerden hareketli bir görüntü yaratması mümkün değildir ve bu yüzden sinema şeytan icadıdır.
Sonuç Olarak
Toparlayacak olursak, Recep ve Mehmet, gelenekçi bir toplumda kollektif bir yapının dışında yer alan bir hayal için çabalamaktadır. Film, bu hayalin, diğer karakterlerle yaşadıkları olayların birbiriyle iç içe geçmesinin tekelinde yer alır. Bazı yavaş sahneler ise, oldukları ortamda zamanın ne kadar yavaş ilerlediğini ve oldukları durumdan çıkamadıklarını, çıkmanın da çok uzun sürdüğünü anlatır. Recep, statü atlama hayali gerçekleştiğinde, dünyanın ayakları altına serileceğini ve elde etmek istediği aşkı bile bu yolla kazanabileceğini düşünür. Yani aslında başta da belirttiğimiz gibi, hayallerinin temelindeki tek güdü statü atlama güdüsüdür.
Maslow’un piramidinde bahsedildiği gibi, kendini gerçekleştirme en son hedeftir. Recep ve Mehmet ilk olarak, daha aşağıdaki eksikleri tamamlamak zorundadır. Ancak onlar, kendini gerçekleştirdiklerinde, diğer ihtiyaçlarının da karşılaşacağını düşünürler. Yani piramidin tam tersi yönünde ilerlerler. Bu da onları başarısız olmaya iten bir diğer insani yaklaşım kuramlarından biri olarak nitelendirilebilir.
BENZER YAZILAR
92. Oscar Academy “En İyi Film” Adayları Belli Oldu
2020 Oscar adayları belli oldu. 92. Oscar adayı "en iyi film" filmleri hangileri? Birlikte bakalım
Pandemi Sonrası Sinema Salonlarının Geleceği
Yaklaşık bir yıldır dünyanın pek çok yerinde sinema salonlarının kapalı olması, film festivallerinin iptal edilmesi, stüdyoların filmlerin yayın tarihlerini ertelemesi sinemayı nasıl etkiledi?