Yaklaşık bir yıldır dünyanın pek çok yerinde sinema salonlarının kapalı olması, film festivallerinin iptal edilmesi, stüdyoların filmlerin yayın tarihlerini ertelemesi sinemayı nasıl etkiledi?

Yaklaşık son bir yıldır, dünyanın pek çok yerinde sinema salonlarının kapalı olması (veya belirli bir kapasitede çalıştırılması), büyük film festivallerinin iptal edilmesi, stüdyoların filmlerinin yayınlanma tarihlerini ertelemesi sinemanın geleceğiyle ilgili şüpheler oluşturmaya başladı. Bir yandan insanlar zaten hayatlarına iyice yerleşmiş olan dijital platformların başarısını görürken diğer yandan, dünyanın her yerinde çok sevdikleri ve gitmeyi alışkanlık haline getirdikleri sinema salonlarının çöküşüne tanıklık ediyorlar.

Sinema Salonlarının Tarihsel Gelişimi

Sinemanın projeksiyon teknikleri icat edildiğinde ve ilk filmler çekildiğinde, film gösterimleri genelde zaten var olan gösteri ve eğlence mekanlarında yapılıyordu. Özellikle Amerika’da, müzikli güldürülerin ve çeşitli performansların yer aldığı Vodvil Evleri’nde film gösterimleri gerçekleşiyordu. Bu Vodvil Evleri’ne genellikle daha alt sınıf seyirciler gidiyordu. Zamanla filmlerin sürelerinin uzaması ve üst sınıfların da film izlemeyi bir kültürel aktivite olarak görmeye başlamasıyla sadece film gösterimi için salonlar inşaa edilmeye başlandı.

İlk zamanlarda, sinema salonları tiyatro geleneğinden esinlenerek gösterişli mimarilere sahipti. Türkiye’deki ilk sinemalar ise İstanbul’da İstiklal Caddesi’nde kuruldu. 1970’lere gelindiğinde sinema salonları özellikle alışveriş merkezlerinin yakınlarına yapılıyordu. Böylece insanlar sinemaya geldiklerinde hem alışveriş yapıp hem de yemek yiyebileceklerdi veya alışverişe, yemek yemeye geldiklerinde sinemaya gidebileceklerdi.

Pandemi Öncesinde Dijital Platformlar ve Sinema Salonları

Geçtiğimiz yıllarda dijital platformların sayısında ciddi artışlar vardı. Şu anda Türkiye’de var olan yabancı platformlar Netflix, Amazon Prime ve MUBI ve yerli platformlar BluTV, Exxen ve Gain. Ayrıca, HBO Max, Hulu, Disney+, Apple TV+ gibi başka platformlar da dünyadaki belli ülkelerde hizmet vermekte. Özellikle Netflix’in ödül töreni dönemlerinde de öne çıkan Roma, The Irishman, Marriage Story gibi filmlere yaptığı yatırımlar dijital platformlar hakkında tartışmalar yaratmaya başlamıştı. Bazı insanlara göre dijital platformlar sinemanın geleceğiydi ve zamanla fiziksel gösterimler sona erecek, yerini tamamen online gösterimlere bırakacaktı. Bazlarına göre ise sinema salonlarında film izlemek asla yok olmayacaktı, en fazla dijital platformlarla birlikte var olacaktı.

Martin Scorsese, The Irishman filmini yapmak için aradığı bütçeyi yalnızca Netflix’te bulabilmişti. Ancak, filmin fiziksel olarak sinemalarda da gösterime girmesi konusunda ısrarcıydı. Cannes Film Festivali ve Netflix 2018 yılında, Bong Joon-Ho’nun Okja filmi Fransa’daki sinemalarda gösterilmeden Netflix’te yayınlanacağı için büyük bir tartışmaya tutuştu. Sonuçta genel kanı, bir film bir dijital platform tarafında yapılmış olsa ve orada yayınlanacak olsa da filmin sinemalarda da gösterime girmesi gerektiğiydi.

Pandemi Döneminde Stüdyoların Yayın Takvimleri

2020’nin başlarından beri çoğu stüdyo filmlerini ertelemekte. Geçtiğimiz günlerde, James Bond serisinin yeni filmi No Time to Die ve John Krasinski’nin ilk korku filminin devamı A Quiet Place Part II üçüncü kez ertelendi. Bu ertemelerin sebebi film stüdyolarının, büyük bütçeli filmlere yatırdıkları paraları ancak bilet satışlarından çıkarabilecek olmaları. Eğer stüdyolar, şu anda pek çok ülkede sinema salonları kapalıyken veya kısıtlı kapasitede çalışıyorken filmlerini gösterime koyarlarsa yeterince para kazanamayacaklar. Aynı şekilde bir dijital platforma satarlarsa da istedikleri parayı kazanmaları zor. Tam olarak bu yüzden, Disney kendi dijital platformu olan Disney+’da yayınladığı filmler için fazladan ücret istiyor. Yani, bu yıl içerisinde yayımlanan Mulan’ı izlemek isteyen izleyiciler yaklaşık 29 dolar gibi bir ücret ödemek durumunda kaldılar. İzleyiciler bu durumu karışık tepkilerle karşıladı; pek çok kişi şikayet etti ancak Disney belli bir para kazanmış olacak ki devamında da filmlerini bu şekilde gösterime koydu.

Yine de, tüm stüdyolar erteleme yoluna gitmiyor. Warner Bros., yaz aylarında pek çok ülkede ve yazın sonunda Amerika’da Christopher Nolan’ın Tenet filmini gösterime koyarak belki de sinema tarihinin gidişatını belirlemiş oldu. Christopher Nolan'ın filminin dijital ortamlarda gösterime girmesine karşı olmasıyla, Warner Bros.’un filmin ertelenmesinden para kaybetmesi birleşince Tenet gösterime girmiş oldu. Warner Bros., filmin bütçesinden fazla kazandığını belirtmişti. Fakat, Tenet’in Box Office’ten özellikle ilk dönemde kazandığı miktar, çoğu stüdyonun filmlerini olabildiğince ertelemesine veya dijital platformlara satmasına neden oldu.

Dijital platformlardan özellikle Amazon Prime, bu yılın öne çıkan filmlerinden Sound of Metal, One Night In Miami ve Steve McQueen’in antoloji serisi Small Axe’ın yayın haklarını almış durumda (Sound of Metal ve One Night In Miami Türkiye’deki Amazon Prime’da da var). Netflix de benzer şekilde ilk gösterimini Venedik Film Festivali’inde yapan Pieces Of A Woman filminin haklarını almış durumda (ayrıca, zaten kendi yapımı olan Da 5 Bloods, Mank, I’m Thinking of Ending Things, The Trial of the Chicago 7 gibi filmlerle bu yıl pandemiden bağımsız olarak öne çıkıyor). Hulu, yaz aylarında Andy Samberg’ün ve Christin Milioti’nin yer aldığı Palm Springs’i yayınlamıştı.

Cannes Film Festivali bu yıl iptal olmuş olsa da devamında gelen Venedik Film Festivali gerçekleşti. Onun dışında, ülkelerde bölgesel festivaller genellikle dijital ortamlarda yapılmaya devam etti. Böylece, normalde de stüdyoların festivallerde ilk gösterimlerini gerçekleştireceği filmler BFI Londra Film Festivali, İKSV İstanbul Film Festivali gibi festivallerde gösterilmiş oldu.

Pandemi Döneminde Sinema Salonları

Türkiye’de Rexx sinemasının şu anda kapanmış olması, ülkemize özgü bir durum değil. Pek çok ülkedeki yerel sinema salonları kapanmakta veya kapanmanın eşiğinde. Çoğu, çeşitli yardım kampanyaları ile ayakta kalabilmiş durumda. Amerika’daki büyük sinema zinciri AMC bile kendisini batmaktan zar zor kurtarmış durumda.

Birçok ülkenin karantina kuralları şu sıralar sinemaların kapalı olması gerektiği yönünde. Sinemaların açık olmasına izin veren ülkelerde bile bazı salon sahipleri kapalı tutmayı seçiyor. Zaten açık olsalar dahi stüdyolar filmlerini gösterime koymadıkları sürece, ellerinde gösterecekleri filmler yok. Bazı sinema salonları, bölgelerinde yapılan festivaller sayesinde bir süre çalışmış bulundu. Amerika gibi ülkelerdeki arabalı sinemalar ise bu dönemde en çok revaç gören yerler oldu.

Gelecekte Film Gösterimleri Nasıl Olabilir?

Tüm dünyanın hala içinden geçtiği sürecin belirsizliği göz önüne alındığında bu sorunun kesin bir cevabı yok gibi. Stüdyolar en azından bir şeylerin düzeleceğine ve sinemaların eski haline döneceğine inanıyor çünkü COVID-19 kuralları çerçevesinde pek çok film sete çıkmış durumda. Çeşitli ülkeler aşılama işlemlerine başlasa da sinema salonları konusundaki asıl sorun seyircilerin sinemaya gidecek kadar kendilerini rahat hissetmesi. Bunun ne zaman yaşanacağı ise pek bilinmiyor.

Yakın zamanlı planlara bakıldığında, Warner Bros.’un Judas and the Black Messiah, In the Heights, Dune gibi filmlerini sinema salonları ve HBO Max’te eş zamanlı olarak yayınlayacağını açıkladığı gözüküyor. Bu açıklama ilk başta çok büyük bir tepkiyle karşılanmıştı. Mesela, Dune’un yapımcısı Legendary Stüdyoları ve yönetmeni Denis Villeneuve bu karardan memnun olmadıklarını ve filmin öncelikli olarak sinema salonlarında gösterilmesi gerektiğini ısrarla belirttiler.

Bu konudaki en genel görüş, pandeminin zaten kaçınılmaz olarak dijital platformlara geçecek sinema sektörünün bu geçişini hızlandırdığı yönünde. Ancak, sinemanın birlikte yapılan bir izleme etkinliği olduğu gerçeği de sürekli olarak vurgulanıyor. Yüz yıldan fazla süredir sinema birbirlerini tanımayan insanların ortak bir şey paylaşması üzerine bir sanat dalı olarak varlığını sürdürüyor. Çoğu insanın düşüncesine göre bu kolay kolay kaybolacak bir şey değil. Toplu olarak film izleme etkinliğinin yalnızca şekil değiştirebileceği öngörülüyor. Bir teori, daha büyük bütçeli filmlerin sinema salonlarında, bağımsız filmlerin ise dijital platformlarda izlenebileceği yönünde. Bir başka teori ise evdeki sinema sistemlerinin gelişmesi ile insanların arkadaşlarını, komşularını eve çağırarak toplu bir izleme etkinliği yaratabileceği yönünde.

Tek bir kesin görüş, sinemanın düşünüldüğü gibi yok olmayacağı. Seyirciler var olduğu sürece sinema da var olmaya devam edecek.

Kaynakça

https://www.vulture.com/2020/10/the-fate-of-american-movie-theaters-looks-terribly- bleak.html

https://www.vulture.com/2020/09/what-if-studios-decide-they-dont-need-movie-theaters.html

https://www.indiewire.com/2020/05/film-festivals-online-future-1202231417/

https://cinephilefix.com/2010/03/24/film-history-from-vaudeville-houses-to-deluxe-theaters/

https://www.vox.com/culture/2018/4/13/17229476/netflix-versus-cannes-ted-sarandos-thierry-fremaux-okja-meyerowitz-orson-welles-streaming-theater


BENZER YAZILAR

Dünyadan Haberler Filmi: News of The World

Kasabaları dolaşarak haberleri okuyan Amerikan İç Savaşı gazisi bir adamın bulduğu yetim kıza yuva arama hikayesi.

Firefly Lane: Ateşböceği Yolu

70'lerde "Firefly Lane" isimli sokakta yaşayan Tuly ve Kate adında iki kızın karşılaşmalarıyla başlayan muhteşem dostlukları, hayat hikayeleri.


Paylaş