Histeri Kişilik Bozukluğu Nedir?
Histeri kavramı psikanaliz alanında ilgi ile araştırmalarda yer almış ve bu alanın gelişmesinde etkin rol oynamıştır. İlk olarak, S. Freud öncesinde anlamı "rahim" olan histeri bir kadın hastalığı olarak biliniyordu. Lakin histeri çalışmaları özellikle Freud ile ivme kazanarak, histerinin kökeninde bir yetişkinin tacizinin yattığı yönündeki bir açıklama ile ilk dönem travma kuramında etkili bir söylem olmuştur.
Histerinin duygulanım ve mizacına bakıldığında, aşırı duyarlı, engellerle karşılaştığında tekmeler atıp, aşırı tepkiler verebilecek ama keyifli anlarında ise mutluluktan neşeyle zıplayacak bir yapı söz konusudur. Aynı zamanda ilişkilerinde yüksek yoğunluk, yüksek derecede tepkisellik ve yüksek kaygı yaşayabilirler. Özellikle kaygı, utanç ve suçluluk duygularına çok hızlı bir şekilde kapılabilirler.
Nedenleri, Histerik Olan Neden "Öteki"nde Arzulanmak İster?
Freud, histeride oral ve ödipal mesele çatıları altında açıklamalarda bulunmuştur. Duyarlı olan kız çocuğunun, anne tarafından doygunluğunun sağlanmaması eksik bırakılması, bebeğin ödipal döneme yaklaşırken anneyi değersizleştirip, ondan uzaklaşmasına sebep olmaktadır. Kız çocuğu anneyi değersizleştirdiği bu dönemde, kadınları kendisi dahil zayıf ve önemsiz görürken, erkekleri güçlü görür ve onlara karşı beğeni hissetmeye başlar. Erkeklerle kurduğu yakınlıklarında, yeterlilik duygusunu ve özsaygısını arttırmaya çalışır. Arzulandığını görmek onun için bu noktada önem kazanmaya başlar.
Lacan, cinsiyetlenmenin konumunu belirleyenin öznenin ilk büyük başkası ile, genellikle anne, olan ilişkisinden doğduğunu belirtir. Bebek hayatının ilk aşamasında annenin bir uzantısı olarak kendini deneyimler ve ayrı bir birey olduğunun ayrımına varabilmesi ise ayna evresi ile olmaktadır.
Lacan, özne olabilmenin yolunun kişinin kendine yabancılaşmasından geçtiğini söyler, bebek ise aynada gördüğü imgeyle özdeşleşerek kendine yabancılaşır. Ayrışma evresinde ise bebeğin içindeki eksik ile ötekinin eksiğinin örtüşmesi sonucunda gerçekleşir.
Özne için varoluş soruları başlar ve tam bu noktada arzu kavramı devreye girer. Özne olan öteki üzerinden arzusuna cevap aramaya başlar. Lakin, öteki olan da kendi eksikliği sebebiyle öznenin sorularının cevabı olamaz. Çocuk, annenin tek doyum kaynağı olamayacağını anlar ve bu başka şeyleri de arzulamasına olanak sağlar.
Histerik özne başka olanın arzusuna odaklanır ve onun ne arzuladığı üzerinden kendisini sorgular. Yapısal olarak bir başka olan ile bağlanmıştır ve başkasının eksiğinde kendisini bulmaya çalışır. Histerik, başkasının arzusu üzerinden kendisini feda edebilecektir ve bunu başkanın tatmini olacağı için gönüllü bir şekilde gerçekleştirecektir aynı zamanda başkanın arzusunun nesnesi olmaya çalışır.
Arzu daima başka olan arzulara götürür. Histeride, arzu asla tamamlanamadığı için devinim ile başka arzulara aktarılır. Histerik yapıdaki kişiler, çocukluk dönemlerinde anneleri tarafından yeterince sevilmemiş kişiler olarak görülmektedir. Histerik olan, başkanın ideal arzu nesnesi ile özdeşleşebilmek için ve eksikliği ile yüzleşmemek için olabildiğince çaba sarf eder. Başkalarının nasıl memnun olacağına dair olan odaklar, onların beğenilmelerine dair öznel fikirlerini şekillendirir. Histerilerde, yakınlık ve sevgi için özlem yaşanırken, doyurulmamış cinsel istekleri olağanın üzerinde seyredebilir. Bu kişiler baştan çıkarıcı şekilde davranırlar. Onlar için arzulanmak en önemli detaydır.
Gustave Flaubert’in Madam Bovary Eserindeki Histeri Nasıl Görülür?
-Dikkat! Spoiler İçerir-
Madam Bovary Özet
Madam Bovary çok küçük yaşlarda annesini kaybetmiş olan ve eğitimi için babasından uzakta manastırda eğitim gören bir kız çocuğu olarak büyümüştür. Madam Bovary manastır eğitimi sırasında okuduğu aşk dolu, ihtiras dolu romanlar sebebiyle kısa sürede manastırdan atılmıştır.
Onun aşk, sevgi ve arzuyu arayışı o dönemlerde başlamıştır. İlk gördüğü anda kocası Charles’ı beğenerek evlenme kararı almıştır lakin kendisi çok arzulanmasına rağmen aradığı ihtirası, heyecanı, romantizmi bulamamıştır. Kendisi okuduğu aşk romanlarındaki gibi bir aşk aramaktadır. Madam aşırı derecede hayal kuran, güzelliği ile yaşadıkları yerde ün salmış, lüksü ve şatafatı son derece seven, duyguları ile hareket eden, sorumluluk almayı kabul etmeyen ve karşı tarafın arzularında kendisini kaybeden bir karakter çizmektedir romanda.
Önceleri eşine sadık kalmak konusunda tutarlıyken, zamanla katıldığı davetlerde, giydiği kıyafetler, konuşması ve davranışları ile dikkati üzerine çekmeye başlamıştır. Eşinden başka aşıkları olmuştur ve her birinde arzulanmayı, istenmeyi beklemektedir.
Kitapta "Kişi ahlak anlayışına boyun eğmelidir." cümlesi kendisinin ahlaki boyutta doğru olanı yapmaya çalıştığını gösterirken, sonraları aşığına söylediği "Beni kendinizden uzaklaştırmayın, cesaretim var sizinle olmaya.", "Onları (bedenini, güzelliğini kast ederek) küçümsediğinizden beri albenilerini kaybettiler." cümlelerinden karşı tarafın onu arzulamasını ne kadar istediğini ve sırf kabul edilmek için cesaretini ortaya koymaktan çekinmeyeceğini belirtmiştir.
Aşıklarının ondan önceki hayatlarındaki ve şimdiki etraflarındaki kadınlara karşı kıskanç bir tutum sergilemiştir ve gözlerinin kendinden başkasını görmemeleri için baştan çıkarmanın bin bir yolunu denemiştir.
Aynı zamanda sonunda aşıkları onu terk ettiklerinde çok yoğun bir depresyona girmiştir. Aşıklarından sürekli onu ne kadar sevdiklerini duymak isteyen ve sürekli ne kadar arzulandığını görmek isteyen Madam, aradığını hiçbir erkekte bulamamıştır ve tamamlanamamıştır.
Asla sevilmeyeceğine dair düşünceler onu çok yoğun kaygıya çekmiştir ve bu da bir histeriğin en yoğun hissettiği duygulardan biridir. Kabul edilmeye layık kişiler olduklarını düşünmelerine rağmen bunun aksini gördüklerinde bir yıkım yaşarlar.
Öteki erkeğin onu arzulamadığını gördüğünde, kocası hala onu sadık ve iyi görüyorken kocasından da tiksinmeye ve nefret etmeye başlamıştır. İyileştiğinde ise kendisini dine vermeye çalışmasına rağmen, kısa süre sonra eski sevgilisini görerek arzusunun ve aşkın yeniden peşinden gitmeye başlamıştır. Eşini kendi ihtiras ve istekleri için kullanmıştır. Borçlanmıştır ve en sonunda çözüm olarak borcunu ödemek için ise terziye bedenini sunmuş, arzulanacağını düşünerek terziye yanaşmıştır. Lakin ne yazık ki terzi borcunun karşılığında Madam Bovary ile ilişkiyi kabul etmemiştir ve Madam daha çok hiddetlenerek, öfkelenerek tepki göstermiştir. Onun için arzulanan, güzel ve çekici bir kadındır ve çözemeyeceği hiçbir şey olmamalıdır.
Aradığı heyecanı, aşkı ve tamamlanacağı arzuyu bulamayan Bovary birden fazla terk edilmiştir ve en sonunda bu hayal kırıklığı ile başa çıkamamıştır. Maddi kayıplar yaşanmaya başladıktan sonra artık sıkışmış hisseden Madam, sonunda ise intihar ederek hayatına son vermiştir.
Kaynakça
Aydoğ, S . (2020). Lacanyen Yaklaşımda Cinsiyetlenme ve Histeri Nevrozu . AYNA Klinik Psikoloji Dergisi , 7 (1) , 20-40 . DOI: 10.31682/ayna.659658
Flaubert, G., Madam Bovary, Gece Kitaplığı 1.Basım, 2017, Ankara
Haute, P., Geyskens, T. (2012). A Non-Oedipal Psychoanalysis? A Clinical Anthropology of Hysteria In The Words of Freud and Lacan, Leuven University Press, Minderbroedersstraat 4, B-3000 Leuven (Belgium)
McWilliams, N. (2011), Psikanalitik Tanı: Klinik Süreç İçinde Kişilik Yapısını Anlamak, çev: Kalem, E., İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul
BENZER YAZILAR
Türk Edebiyatı’nın Melankoli Prensesi: Nilgün Marmara
Türk Edebiyatı'nın "yaşama karşı ölümü" savunan melankoli şairi Nilgün Marmara'nın hayatı, edebi kişiliği, eserleri ve hakkında bilgiler.
Felsefi Bir Roman: Nietzsche Ağladığında
Nietzsche ve Dr. Breuer arasında geçen hayatın anlamına yönelik sohbetleri içeren Nietzsche Ağladığında kitabını ele aldık.