Berna Moran’ın yazdıklarından faydalanarak, Mimesis kuramını ele aldık.

Mimesis Nedir?

Platon ve Mimesis kavramı

Mimesis, Platon’un kavramlarından olup Türkçeye yansıtma veya taklit olarak çevrilir. Bu çeviri, kavramın Batı dünyasında da tam anlamıyla açıklanamaması dolayısıyla yeterli bir çeviri olarak görülmez ama kelimenin en uygun çevirisi yansıtmadır. Platon, bu kavramı Antik Yunan’da bütün edebiyatı kapsayan bir kavram olan şiiri izah etmek ve felsefeye karşı acizliğini deşifre etmek için kullanmıştır.

Platon’a göre, şiir "eidola" kelimesiyle ifade edilen üçüncü tür bir gerçekliği anlatır. Örneğin, Platon’a göre bir ağacın ideası vardır, bu bizim gördüğümüz ağacın arkasındaki gerçekliktir, bir de bizim gördüğümüz ağaç var ki o da bahsi geçen ideanın yansımasıdır. Şiir ise bu ağacı kendi kelimeleriyle anlatır yani zaten yansıma olan bir nesnenin yansımasını yaratmış olur. 

Aristoteles ve Mimesis Kavramı

Platon’un, bu konudaki düşüncelerinin, kapsamlı bir arka planı olsa da ondan farklı düşünen, şiirin/edebiyatın gerçekliği yansıtmasını Platon’dan farklı yorumlayan isimler olmuştur.

Örneğin bir başka büyük felsefeci olan Aristoteles, basit bir özetle, şiirin yani edebiyatın var olan gerçekliği değil, olabilecek olan gerçekliği anlattığını söyler. Aristoteles’e göre edebi yapıt tümel yani geneldir, mesela günümüz karikatürlerinde veya mizah anlatılarında bir esnaf tipi vardır.

Doğrudan o esnafı çarşıda, pazarda bulamayabilirsin ama o esnafın farklı özeliklerini taşıyan esnafları rahatça tespit edebilirsin. Yani ozan/yazar, gerçeklikten ihtiyacı olan kadarını, gerçekliğin bir panoramasını çizmek için alır. Bu ihtiyaç hali, aynı zamanda bir elemeyi gerektir. Gerçek hayattan bir örnek vermek gerekirse, yemek yeme hayatımızda uzun yerler kaplayabilir, bir roman kişisinde hayatında uzun bir yer kaplayabilir ama olay örgüsüne bir yararı yoksa roman kişisinin yemek ile olan tecrübesinin gerçekçi bir tarifi en basitinden faydasızdır. Bu yüzden, roman kişisinin bazı faaliyetleri romana uygun olarak elenmeli veya kısaltılmalıdır ki yansıtılmak istenen ortaya çıksın. 

Platon ve Aristoteles Kuramından Kopuş 

Mimesis kuramını takip etmek adına Orta Çağ’ın sundukları oldukça azdır, Rönesans devrinde ise Aristoteles, Platon ve bu filozofların görüşlerinin çeşitli yorumları hâkim olmuştur.

Yani, edebiyat üzerine bir konuşma, Aristoteles veya Platon’la başlamak zorundadır, en azından on dokuzuncu yüzyıla kadar. Bu kopuşun sebebini bulmak için birçok yorum yapılabilir, verimli sonuç alabileceğimiz yorumlardan biri, on dokuzuncu yüzyılın çevresindeki tarihsel olayları gözlemlemektir.

Örneğin, Fransız İhtilali, Napolyon Savaşları ve 1848 ayaklanmaları bu üç olay da halk kesimleri ile entelektüelleri baş başa bırakmış ve böylece şu soru ortaya atılmıştır. ‘’Koşullar değişti, yöntem niye aynı?"

Gerçekçilik ve Toplumcu Gerçekçilik

Gerçekçilik, her ne kadar kendi başına apayrı bir başlık olarak okunabilse de gücünü yansıtma kavramından aldığı için yazımızda yerini aldı. Ayrıca başlıkta da ifade edildiği gibi Gerçekçiliğin iki ayrı kolu var, bu ayrışmayı Avrupa ve Rusya kökenli olarak da ifade edebiliriz.

Bu ayrışmanın bir ilginç yönü de Avrupa’da gerçekçilik, romancılar eliyle kurulurken Rusya’da bu sorumluluğu yeni yeni filizlenen aydın sınıfı üstlenmiştir. Avrupalı romancıların niyeti, gerçeği göstermektir, Aristoteles çizgisinde, gerçeklik ayıklanmış bir gerçekliktir ama Avrupa’daki yeni roman anlayışı, bunun artık mümkün olmadığını ifade eder.

Rusya’da önerilen gerçekçilik ise gerçekliğin doğrudan aktarımını içerse de bu gerçekliğin, Rus toplumunun örnek alabileceği bir olumlu tip eliyle değiştirilmesini de vaaz eder. Yine de ortada bir paradoks vardır, Rus eleştirmenlerin önerileri, kanonik edebiyata yani bugün Rusya’nın klasikleri diye andığımız metinlere hiç sirayet etmemiş gibidir. Bazı, Rus Edebiyatı klasikleri incelenirse, bu durum daha bir açığa çıkabilir. 

Oblomov, öne çıkan özelliği tembellik, Yeraltı Adamı, öne çıkan özelliği hasta bir zihne sahip olması, Bazarov, öne çıkan özelliği Nihilizmi ve bilim hayranlığını eleştirmek adına inşa edilmiş bir negatif karakter olması. (Bu örnek, aynı zamanda, Rusya’nın aydını ile yazarı arasındaki gerilimi de deşifre ettiği için gözlerden kaçırılmamalı)  Olumlu tipin/karakterin yeterli formül olmaması, daha sonradan toplumcu eleştiriyi de endişelendirmiş olsa da bu yazının kapsamı dışında olduğu için bu konuyu başka bir yazıya bırakmak gerekiyor.

Özetle

Yansıtma kavramı, Antik Yunan’dan beri karşımıza çıkan, çeşitli değişimler geçiren ve yirminci yüzyıla kadar uzatabileceğimiz bir sürede hâkim edebiyat kuramı olmayı sürdüren bir düşünme biçimidir.

Kaynak

Bu yazıda Berna Moran’ın Edebiyat Kuramları ve Eleştiri kitabından faydalanılmıştır.

 


BENZER YAZILAR

Liderlik ve Güç Çatışması: Sineklerin Tanrısı

William Golding’in birçok sembolik yapıyı bir arada bulundurduğu, gücün baskıcı ve zorbaca kullanımı sonucu neler olabileceğini gösteren Sineklerin Tanrısı romanını inceledik.

Sait Faik Abasıyanık: Eserleri ve Edebi Kişiliği

Türk öykücülüğünün öncü ismi Sait Faik, hayatı ve çalışmaları.


Paylaş