Hayatınızın ölümün kıyısında şekillenebileceğini düşünür müsünüz? Ya da kimliğinizi oluşturan, sizi siz yapan şeyi ölüme en çok yaklaşmışken bulabileceğinizi? Cumhuriyet'in ilk kadın seramik sanatçısı Füreya'nın hayatına seramik bu şekilde giriyor ve kendisinde eşsiz bir tutku haline geliyor.
Hayatı ve Kişiliği
Cumhuriyet'in ilk kadın seramik sanatçısı Füreya; 2 Haziran 1910 yılında Büyükada'da doğdu. Ünlü Şakir Paşa ailesine mensuptur. Teyzeleri ressam Fahrelnisa Zeid ve gravür sanatçısı Aliye Berger, dayısı yazar Halikarnas Balıkçısı (Cevat Şakir Kabaağaçlı)'dır. Aristokrat ve sanatçılardan oluşan bu ailede Füreya, sanatın her dalı içerisinde büyüdü. 1927'de Notre Dame de Sion Lisesi'ni bitirdi. Daha sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'nde öğrenim gördü. Teyzesi Aliye'nin teşvikleri ile dönemin ünlü keman virtüözü Charles Berger'den keman dersleri aldı. Küçük yaşlarından beri müzik ve edebiyatla ilgilenen Füreya, müzik eleştirileri yazdı ve 1940-44 yılları arasında “Vatan” gazetesinde çeviriler yaptı. Bu sırada Bursalı bir çiftlik sahibiyle evlenen Füreya, ilk çocuğunu kaybetti. Bunalıma girdi ve iki yılını alan tedavi süreci ardından boşandı. İçinde dolmayan bir boşluk oldu çocuk özlemi. İkinci evliliğini ailesinin rızası olmadan, aralarında 33 yaş fark olan Kılıç Ali ile yaptı.
Atatürk'le tanışıklığı ve hayranlığı gençlik yıllarına dayanan Füreya Koral'ın unutamadığı bir anısı var. Mücadele zamanlarında Atatürk sık sık evlerine misafir olurmuş ve Füreya; dedesi ve Atatürk'e çay yapar, keman çalarmış. Atatürk Füreya'nın defterine bir gün bu satırları yazmış: “Görüyorum ki çok çalışkan bir insansınız. Millet sizden çok şey bekliyor. Siz çalışıp birşeyler vermelisiniz memlekete.” Füreya Hanım'ın bu notu özenle sakladığı bilinmektedir."
Seramik İle Tanışması
1945'te kendisine verem teşhisi konuldu. Birkaç yıl Büyükada'daki evinde tedavi gören Koral, hastalığının ilerlemesi üzerine İsviçre'deki bir sanatoryumda kalmaya başladı. Buradaki tedavi süreci boyunca oyalanması için Londra'da yaşayan teyzesi Fahrelnisa Zeid ona seramik araç-gereçleri gönderdi. Ve böylece hasta yatağında, hüzünlü Füreya ilk kez kendisini ciddi bir uğraş ile seramiğin içerisinde buldu. Seramiğe ilgisini profesyonel bir zemine taşımak isteyen Füreya, bir yandan hastalığı ile uğraşırken dönemin ünlü Fransız seramik sanatçısı Serre ile Paris'te tanıştı. Aynı dönemde litografi ile uğraştı. 1951 yılında Paris'te düzenlenen ilk kişisel sergisinde litografi çalışmalarını izleyicilere sundu. O dönem çalışmalarında hat ve Türk el sanatlarından izler görüldü. Aynı yıl vatanına döndü ve kendi imkanlarıyla Maya Galerisi'nde bir sergi açtı. Çalışmalarına İstanbul'da devam etmek istemiş olacak ki, Paris'teki fırınını yanına aldırdı. Fakat hastalığının tekrardan baş göstermesi sebebiyle Paris'e geri döndü. Hayati riski olan bir ameliyat ile hasta ciğerlerinden birini aldırdı. Bir süre sonra hastalığı tamamen yenmiş olarak memleketine döndü. Bu sırada eşi Kılıç Ali ile 19 yıllık evliliğini bitirdi. Sebebi ise Kılıç Ali'nin, eşinin seramik ile uğraşmasını istememesiydi.
Sanatı ve Başarıları
1954 yılında Şakir Paşa Konağı'nda kendi seramik atölyesini kurdu. Burada Ayda Arel, Alev Ebuzziya, Leyla Sayar (Akkoyunlu), Binay Kaya, Mehmet Tüzüm Kızılcan gibi önemli sanat insanlarına yol gösterdi. 1956 yılında Rockefeller bursuyla Amerika'da araştırmalar yaptı. Meksika'ya geçerek Aztek ve Mayaların sanat perspektifini deneyimleyen Füreya Hanım, duvar resmi geleneğinden çok etkilendi. Bu yolculuktan sonra duvarlar için seramik çalışmalarına yöneldi.
Füreya Koral'ın eserlerinin en büyük özelliği, seramiklerin temel malzemesi olan kili orijinal yorumunun aktarılmasında bir araç olarak kullanmasıdır. Fırında yüksek dereceye ayarlanmış çalışmaların sonucunda bulduğu “gre” kil ile eserler yarattı. Bu tutumu 1950'lere kadar Batı dünyasında bile yaygın değildi. Sanatçının çağdaş liderliği bu anlamda önemliydi. Seramik sanatımızı çalışmalarıyla dünyaya açan Füreya Koral, seramik karo sanatını da çağdaş bir yorumla Türk mimarisine getirdi. Doğu sanatının soyut ifade biçimlerine vurgu yaptı. Soyut unsurlara ek olarak, zaman zaman gerçeküstü ve yerel özelliklere yöneldi ve Doğu ve Batı sanat tarzlarının sentezlerini başarılı bir kombinasyonla taşıdı.
Koral, yurtiçinde ve yurtdışında açtığı yaklaşık 40 sergi sayesinde; Türkiye'de ve dünyada bir çok ödül ve madalya ile Türk sanatını dünyaya tanıttı. 1960'da Ankara'da Ulus Pazarı, 1966'da İstanbul Ziraat Bankası, 1969'da İstanbul Divan Oteli, İstanbul Sheraton Oteli ve Ankara Hacettepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi için yaptığı paneller Füreya Korel'in diğer eserleri arasındadır.
1970'lerin sonunda “evleri” bir konu olarak kullanmaya başladı. Üstlerine delik açarak ve farklı renkler kullanarak bu seramiklere küp şeklinde özgünlük verdi. Evleri bir araya getirerek “Seramik Evler: Mahalle” konusunda bir seri yarattı. Evlerini kuşlar, ağaçlar ve balıklarla süsledi. Tekrara düştüğünü hissettiği gerekçesiyle 1990'ların başına değin kendini kapattı ve seramik yapmayı durdurdu. 1990 yılında ise kendi deyimiyle "Boş gözlerle bakan; nereye niçin gittiğini bilmeyen insanlarla karşılaştığını" söyleyen Füreya Koral "Yürüyen İnsanlar" adlı heykelciklerini üretti.
Sanatçı çocuk özlemini, yeğeni Sara'yı evlat edinerek gidermek istedi. Bu karar aile içi anlaşmazlıklara sebep olsa da, Sara Koral Aykar 18 yaşına girdiğinde mahkeme kararı ile çok şey borçlu olduğu halasının manevi kızı oldu. Füreya'yı şöyle tanımlıyor: "Hiç sevgisini göstermeyen biriydi. Müthiş sevgi ve aşk dolu bir kadın ama hep bir maske vardı yüzünde. İnsanlara karşı bir maskenin arkasındaydı, duygularını göstermezdi. İnanılmaz sevgi doluydu ama daha mesafeli dururdu. Zor yaklaşırdı insanlara.”
Kaynaklar:
http://www.istanbulkadinmuzesi.org/fureyya-koral#tn5
https://en.wikipedia.org/wiki/Füreya_Koral
Ayşe Kulin - Füreya kitabı
BENZER YAZILAR
JR The Artist
Dünyanın dört bir yanındaki güçlü kompozisyonlu sokak sanatıyla ünlü bir fotoğrafçı: JR The Artist
Kanlı Kontes: Elizabeth Bathory
Çivili kafesler, kanlı banyolar, tüyler ürpertici ayinler, kıpkırmızı küvetler, sadistçe zevkler… Korku filmi sahnesi değil; bir seri katilin hikayesi.