Yetişkinlerin kirlenmiş dünyasında, iki masum çocuğun arkadaşlık hikayesini anlatan Çizgili Pijamalı Çocuk filminin konusu ve film incelemesi.

Çizgili Pijamalı Çocuk filmi, II. Dünya Savaşı sırasında bir Alman askerinin 8 yaşındaki çocuğu ile toplama kampı Auschwitz'deki bir Yahudi çocuğun  arkadaşlığını anlatan, John Boyne’un aynı adlı romanından uyarlanan, yönetmenliğini ve senaristliğini Mark Herman’ın yaptığı, 2008 yapımı dram filmidir. En iyi kadın oyuncu, Yılın ilk 10'u, Yılın en iyi 10'u, En iyi yönetmen, En iyi film, En iyi yeni oyuncu performansı, En iyi yardımcı kadın oyuncu dalında 7 ödül sahibi bir film olan Çizgili Pijamalı Çocuk Filmi'nin fragmanı aşağıda yer almaktadır.

Çizgili Pijamalı Çocuk Fragman

Bu yazıda, puanı 7,8/10 olan Çizgili Pijamalı Çocuk filminin, konusuna değinerek genel film incelemesi yapılacaktır. 

Çizgili Pijamalı Çocuk Konusu

8 yaşındaki Bruno (Asa Butterfield), ailesiyle birlikte Berlin’de yaşamaktadır. II. Dünya Savaşı döneminde babasının görevi sebebiyle Berlin’den ayrılırlar ve Polonya’ya taşınırlar. Taşındıkları yer bir toplama kampına yakındır. Aslında, Bruno’nun babası bu toplama kampının başındaki askerlerden biridir. Bu durumdan çocukların haberi olmadığı gibi annenin de haberi yoktur. Ancak küçük Bruno çok yalnızdır ve eski arkadaşlarını özlemektedir. Etrafı keşfetmek için evin sınırlarından çıkan Bruno, burada arkadaş edinmek isterken, toplama kampını görür ve oranın normal bir çiftlik olduğunu düşünür.Tellerin arkasındaki Shmuel  (Jack Scanlon), isimli küçük çocukla arkadaşlık kurmaya başlar.

Arkadaşlıkları kısa bir süre sonra, Bruno'nun babasının yaptıklarını ortaya çıkarır. Ancak, filmin sonu şu soruları akıllara getiriyor: ''Büyüklerin yaptığı şeylerin sonuçlarını çocuklar mı çekiyor?'', ''Çocuk masumluğu, büyüklerin masum olmayan planlarının altında nasıl bu denli kirlenebiliyor?'' 

Bruno'nun ve Shmuel'in arkadaşlığı izleyenlerin yüreğini sıcacık yaparken, her iki çocuğun hayat farkı da bir o kadar yürek yaralıyor. Sonu hiç tahmin edemeyeceğiniz bir dram hikayesine dönüşüyor.

Çizgili Pijamalı Çocuk Filmi İncelemesi

-Spoiler içerir-

Filmde iki farklı hayat yaşayan, aynı yaşta iki çocuk görüyoruz. Bruno, temiz giyimli, çok iyi bakılan, her dediği yapılan ve her imkana sahip olan bir çocuktur. Kendi çocukluğunun dünyasında yaşayan ve dışarıdaki hiçbir kötü olaydan haberi olmayan, sadece oyun oynamak isteyen normal bir çocuk olan Bruno, Shmuel ile yolu kesiştiğinde aslında çocuk kalbinin ne kadar büyük olduğunu gösterir.

Shmuel, Bruno'nun aksine, Yahudilere toplama kampında giydirilen çizgili pijama giyen, sürekli köle olarak kullanılan ve insan değilmiş gibi davranılan, ailesinin nerede olduğunu bilmeyen bir çocuktur. Baktığınızda ikisi de çocuk, fakat hayatları o kadar farklı bir noktadadır ki filmin bütününde bunu iliklerinize kadar hissediyorsunuz ve bu kalbinizin orta yerine bir yük gibi oturuyor. Bu iki farklı çocuk ortak bir hayatta buluşmaya çalışır. Aslında Shmuel, yaşadığı koşullara mecbur bırakılan bir çocuktur. Onların dünyası oyundur ve onları buluşturan nokta da aslında budur. Ancak Shmuel için oyun oynamaktan daha önemli ihtiyaçlar vardır; yemek yemek gibi.

Bruno kolay bir şekilde bu yemeğe ulaşabilirken, Shmuel yediği küçük bir kek parçası için dayak yer. Çünkü onlara göre, "çizgili pijama giyen herkes" insan bile değildir ve çizgili pijama giyen herkes Yahudi’dir. Bruno, kampta yaşananlara dışarıdan şahit olurken, olanları anlamlandırmaya çalışır. Fakat, olanlar çocuk dünyasına göre o kadar ağır ve anlamsızdır ki aklı bunu bir yerde konumlandıramaz. Babasının söylediklerine inanan Bruno, bir yerden sonra onu da sorgulamaya başlar. Ancak kimse, babasının söylediklerinin, Bruno'nun sonu olacağını farkında değildir.

Ralf (David Thewlis), yani Bruno’nun babası, Alman askeridir ve toplama kampındaki görevi için Polonya’ya gelmiştir. Karısı Elsa'nın (Vera Farmige), bu görevden haberi yoktur, ancak filmin başındaki tavırlarından dolayı haberi varmış algısı izleyicinin kafasına yerleşir. Karısının da hiçbir şeyden haberinin olmadığını ise filmin ortalarından sonra anlıyoruz. Kampta birçok çocuğu ve yetişkini ölüme mahkum etmişken ve buna izin vermişken, kendi ailesini bu durumdan uzak tutmaya çalışır. ''Yahudiler insan değildir!'' düşüncesi Ralf'ın kafasına iyice yerleşmiştir ve attığı her adımı ona göre atar. Kendi çocuğunun, ölüm kampına girişine bile dayanamazken, orada milyonlarca insana yapılanlara göz yumar.

Gretel (Amber Beattie), ise evin büyük kız çocuğudur. Bruno’nun aksine bir şeyleri sorgulamadan kabul etme düşüncesi yüksek bir karakterdir. Babasının izinden giden ve SS subaylığını doğru bulan, Yahudilerin bir insan değeri görmemesi gerektiğini düşünen bir genç kızdır. Onun da kırılma noktası, babasına en yakın görev yapan subayın görevden uzaklaştırılması olarak değerlendirilebilir. O noktadan sonra, Gretel de bir şeylerin yanlış olduğunu düşünmeye başlar.

Bütün karakterlerin kırılma noktası, Bruno’nun Yahudi kampına girmesi olarak nitelendirilebilir. Ralf, orada masum insanların yakılması için emir verirken, aslında kendi çocuğu için emir vermiş olur. Onu oradan çıkartmak için her şeyi denese de başarılı olamaz. Filmin sonunda, her iki çocuk da ortak bir sonda buluşur. Bu son, Ralf ve ailesi için ise oldukça travmatik ders niteliğinde bir sondur. 

Çizgili Pijamalı Çocuk İzleyici Yorumları

Çizgili Pijamalı Çocuk filminin etkisi, izleyenlerin yorumlarında bile derinlerinizde bir yerlerde hissediliyor. 

''Başkaları adına konuşamam ama benim için Çizgili Pijamalı Çocuk, bir kez izlenebilecek bir film çünkü etkisi çok sarsıcı. Bu filmle bir taş heykel bile yerinden oynatılamaz.''

''Masum gözlerden savaş ve Holokost'un yürek kıran görünümü.''

''Şaşırtıcı derecede etkili ve yıkıcı!''

''Günlerce elinizi sıkacak güçlü ve unutulmaz bir final.''

''Çocuklar için savaşın ne ve nasıl olduğuna kalp kıran bir bakış.''

Son olarak;

Film, tarihin acı dolu sayfalarını, bir çocuğun gözünden anlatarak masumiyetle vahşet arasındaki çizgiyi bütün derinliğiyle bize sunuyor. Bunu yaparken kalpte de derin bir sızı bırakıyor. Kitaptan uyarlanan bu filmin kitabı için söylenen bir cümle, aslında filmin de ne kadar yürek burkan olduğunu bize gösteriyor:

''Bu kitabı okumaya başladığınızda 9 yaşındaki bir çocukla yolculuğa çıkacaksınız. (ama bu kitap 9 yaşındakiler için değil)'' 

Film de tıpkı bu cümledeki gibi, 9 yaşındaki bir çocukla yolculuğa çıkıyorsunuz ama film 9 yaşındakilere göre değil.''

Yetişkinlerin kirlenmiş dünyasında bembeyaz bir nokta olan iki farklı çocuğun arkadaşlık hikayesine ve buluştukları ortak noktaya şahit olduğumuz bu film, hem yürekleri ısıtacak hem de yürekleri parçalayacak bir filmdir.


BENZER YAZILAR

Türk Sinematek Derneği

1965'te kurulup 1980'da kapatılan Türk Sinema Derneği ve Yeni Sinematek Sinemaevi hakkında bilgiler.

Simetri ve Renklerin Ustası: Wes Anderson

Filmlerinde tercih ettiği pastel renk paleti ve simetrik kadrajı ile kendine özgü bir tarz yaratan ünlü yönetmen Wes Anderson kimdir?


Paylaş