Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü roman incelemesi.

 Saatleri Ayarlama Enstitüsü Roman   Tahlili 

Ahmet Hamdi Tanpınar, Saatleri Ayarlama Enstitüsü'nde Abdülhamit Dönemi'nden Cumhuriyet Dönemi'ne kadar Türk toplumunu, dönemin eski-yeni çatışmasını, yanlış modernleşmeyi alegorik bir şekilde hicveder. 

Saatleri Ayarlama Enstitüsü, toplam dört bölümden oluşur: Büyük Ümitler, Küçük Hakikatler, Sabaha Doğru, Her Mevsimin Bir Sonu Vardır. 

İlk bölüm olan Büyük Ümitler, okuyucuya Hayri İrdal karakterinin çocukluk dönemini, onun karakterini oluşturan çevresini aktarmıştır. Hayri İrdal'ın çocukluğunun Abdülhamit Dönemi'nde geçtiği ve bu dönemin de romanda eleştirildiğini görmekteyiz. "Meselâ, benim çocukluğumun geçtiği Abdülhamit devrinde cemiyetimiz neşesizdi. Başta padişahın asık yüzünden gelen ve halka halka etrafa yayılan bu neşesizlik eşyaya da sirayet etmişti. O zamanın vapur düdüklerinin acılığını, hüznünü, keskinliğini benim yaşımda olanların hepsi bilir." (Tanpınar, 2022, s.15).

Hayri İrdal'ın çocukluğunu ve karakterini etkileyen en önemli unsurlardan biri ise babasının dostlarıdır. Hayri karakterinin ahlakî çöküşünü babası ve babasının dostları hazırlamışlardır. Bu çöküşü hazırlayanların başında babasını bulunmaktadır. Her erkek çocuğu, babasını rol modeli olarak almaktadır. Hayri İrdal için bu rol modeli pek de iyi bir seçenek olmamıştır. Babası çektiği sıkıntılara realist çözümler değil hayalperest çözümler bulmaya çalışmıştır. Bu hayalperest çözümleri dostları ile birlikte planlamıştır. Hayri İrdal, babasının çözüm yollarının Aristidi Efendi'nin eczanesinde gizli simya deneyleri yapmak, kız kardeşinin vefatını bekleyip mirasına konmak, Seyit Lütfullah'ın bahsettiği Kayser Andronikos hazinesinden elde edeceği ganimetleri beklemek olduğunu çok iyi bilmektedir. Bu sebeple babası, İrdal'a kolay yoldan kazanılan değersizlikleri öğretmiştir. Babasının dostu olan Seyit Lütfullah ise Hayri İrdal'ı ahlakî olarak olumsuz etkileyen karakterlerden biri olmuştur. Lütfullah, asla ve asla bir iş için emek harcamayan, çalışmanın ne anlama geldiğini bilmeyen, kolay yoldan nasıl para kazanmanın derdine düşmüş karakterdir.  Seyit Lütfullah karakterinin aksine Nuri Efendi çalışmanın, emeğin, çabanın ne demek olduğunu bilir ve Hayri İrdal'a da bunların önemini öğretmek ister. Hayri İrdal, Nuri Efendi'nin yanına çalışmaya başlamasıyla işin, emeğin ne olduğunu öğrenmeye başlamıştır. Hayri İrdal, saatçi çırağıyken Seyit Lütfullah, İrdal'ı ziyarete gelmiştir. Bu ziyarette Lütfullah, tamir için bırakılan saati aşırmıştır ve İrdal'ın işten kovulmasına sebep olmuştur. Seyit Lütfullah ile çokça vakit geçirmeye başlayan Hayri İrdal, çalışmanın ne demek olduğunu kavrayamadan Lütfullah ile vakit geçirerek kolay ve kısa yoldan para kazanmayı, mucizeleri beklemeyi, büyük hazineleri hedef belirleyerek yaşamaya başlamıştır. Böylelikle İrdal'ın ahlakî çöküntüsü iyice hızlanmıştır. Tanpınar, okuyucuya Seyit Lütfullah karakteri üzerinden Osmanlı Dönemi'ndeki insanların batıl inançlara, hurafelere gözleri kapalı bir şekilde inandıklarını hicvetmiştir. 

Kendisini masal diyarında sanan Hayri İrdal'ı gerçekliğe Birinci Dünya Savaşı getirecektir. 

Küçük Hakikatler bölümünde ise, Hayri İrdal savaştan geri dönmüştür. Bu bölümde babasının dostlarından Abdüsselâm Bey aracılığıyla ilk evliliğini yapmıştır. Abdüsselâm Bey, kalabalık aileyi seven herkesin bir arada olmasına alışkın bir karakterdir. Bu sebeple İrdal ve karısı Emine'yi konağına almıştır. Ev halkı bu kalalık yaşamdan sıkılınca teker teker konağı terk etmeye başlamışlardır. Abdüsselâm Bey'in yanında sadece İrdal ve Emine kalmıştır. Koskoca konakta yalnız üçünün olması Abdüsselâm Bey'i derinden sarsmıştır. Konağı borçlarla geçindirmeye ve git gide ruhsal sağlığını kaybetmeye başlamıştır. Bu kötü günlerde Emine hamile kalmış ve bir kız çocuğu dünyaya getirmiştir. Ruhsal sağlığı yerinde olmayan Abdüsselâm Bey bu bebekle kuvvetli bir bağ kurmuş ve ona annesinin adını vermiştir. Abdüsselâm Bey bu bebeğe olmayan mirasını bırakmaya ve bunun için vasiyetini sürekli olarak yazmaya başlamıştır. Bu vasiyet üzerine romanda abes olaylar başlamıştır. Abdüsselâm Bey vefat etmiştir ve tüm vasiyeti annesi sandığı bebek Zehra'ya kalmıştır. Fakat durum odur ki ortada böyle bir miras yoktur. Abdüsselâm Bey'in ailesi mirasın peşine düşmüştür. Hayri İrdal,ortada mirasın olmadığını hatta Abdüsselâm Bey'in herkese borcu olduğunu söylese de buna kimseyi inandıramamıştır. Bu durumu bir gün iş arkadaşıyla konuşurken Abdüsselâm Bey'in borçlarına karşılık Şerbetçibaşı Elması'nı sunduğunu söylemiştir. İrdal, sadece iş arkadaşıyla alay ettiğini düşünse de bu alay konusu çoktan etrafta duyulmaya başlanmıştır. Hayri İrdal, bu elmas yüzünden mahkemeye çıkmış ve bu elmasın gerçek olmadığını söylemiştir. Mahkeme sürecinde kendini kaybeden İrdal'ın aklî dengesinin sağlam olmadığına kanaat getirmişlerdir. Adlî tıbba gönderilen İrdal, hayatını değiştirecek karakterlerden biri olan Doktor Ramiz ile burada karşılaşmıştır. Aklî dengesi sağlam olan İrdal, Doktor Ramiz yüzünden aklî dengesini kaybedip delirmeye başlamıştır. Başlangıçta bir alay mevzusu yüzünden olmasına asla akıl sır erdiremeyeceğimiz bir olaya dönüşmüştür. Böylelikle Tanpınar, bu olayla abese ulaşmıştır. 

Bu bölümde Doktor Ramiz'in ilk hastasını iyileştiremeyip daha kötü hâle getirmesi, bilimden yana olsa da bazı batıl inançlara inanması okuyucuya sunulmuştur. Tanpınar, Doktor Ramiz üzerinden işini iyi yapamayan, uzmanlığının getirdiği yükümlülüğü kaldıramayan, eski ve yeni arasında bocalayan aydınları hicvetmiştir.

Hayri İrdal, Doktor Ramiz ile birlikte Şehzadebaşı'ndaki kıraathaneye gitmektedir. Tanpınar, bu kıraathanedeki insanlar üzerinden dönemi ve dönemin insanlarını hicvetmiştir. Bu kıraathanedeki insanlar, halkın dönemde iki uygarlık arasında bocalayışını simgelemektedir. Kıraathanedekiler, değişen zamana ayak uyduramayıp bununla başa çıkamamasını hicvetmektedir. Hayri İrdal, bu kıraathanedeki insanları "Hakikaten buradaki hayat, asıl kapının dışında bir hayattı. Ve onu yaşayanlar, o şekilde, yani içeriye girmeyi düşünmeden yahut da bir ayakları daima eşikte yaşıyorlardı." (Tanpınar, 2022, s. 136) şeklinde gözlemlemiştir. Kıraathane sahibinin bile görünüşü eski ile yeni arasında olduğu okuyucuya sunulmuştur. 

Bu bölümde Hayri İrdal, ahlakî çöküşünü hızlandıracak diğer bir karakterle yani Halit Ayarcı ile tanışmıştır.

 Sabaha Doğru bölümünde Hayri İrdal'ın tüm sıkıntılarına çare bulan Halit Ayarcı ile bağının nasıl oluştuğunu görmekteyiz. Halit Ayarcı, ortada bir enstitü yokken birden nasıl var ettiği işlenmiştir. Hayri İrdal, ilk karısını kaybetmiştir ve ikinci bir evlilik yapmıştır. Bu evlilik hem İrdal'ı hem de ilk karısından olan çocukları Zehra ve Ahmet'i kötü etkilemiştir. İrdal karısının ve baldızlarının bitmek bilmeyen isteklerini yerine getirmeye çalışmıştır. Fakat durumu gittikçe kötüleşmeye başlamıştır. Ta ki Halit Ayarcı ile karşılaşana kadar. Ayarcı, İrdal'ın saatlere olan ilgisini ve tamir yeteneğini keşfetmiştir. Böylelikle Saatleri Ayarlama Enstitüsü'nün kurulması fikri kafasında belirmiştir. Ayarcı, İrdal ile enstitü işine atılmışlardır. Bu durum İrdal'a asla gerçekçi gelmemiştir ve sürekli işe karamsar bakmıştır. Bu sebeple Ayarcı tarafından eleştirilmiştir. Saatleri Ayarlama Enstitüsü kısa sürede çok iş başararak herkes tarafından takdir edilmeye başlanmıştır.

Tanpınar, Saatleri Ayarlama Enstitüsü'nü toplumun modernleşmeyi nasıl anladığını okuyucuya göstermek için simgelemiştir. Öyledir ki bu enstitüyü kuran Halit Ayarcı, geçmişle bağını tamamen keserek yeniyi sürekli yüceltmiştir. Yeniyi anlamayan Hayri İrdal'ı ise eleştirmiştir. 

Berna Moran bu enstitü hakkında şu sözleri ifade etmiştir: "Saatleri Ayarlama Enstitüsü ne iş göreceği belli olmadan kurulmuş, yeni yeni kadrolarla şubeler açıp gittikçe genişleyen öylesine saçma bir kurumdur ki, Tanpınar, bu enstitüyü ele alarak birçok konuyla alay etmek imkânını bulur: Politikacılar, üstyapıda yapılan köksüz devrimler, bürokrasi, Batı taklidi, hayat biçimi vb." (Moran, 2002, s. 47).

Böylelikle Tanpınar, Saatleri Ayarlama Enstitüsü üzerinden toplumun sosyal bir hicvini yapmıştır. Yeniyi çıkarları ölçüsünde kabul eden çevreyi de oldukça sert bir dille eleştirmiştir. Romanda bu insanlar, enstitü için verilen partide tıpkı iğrenir gibi betimlemiş ve iğrenme duygusunu okuyucuya geçirmiştir.

Her Mevsimin Sonu Vardır, romanın son bölümüdür. Bu bölümde Hayri İrdal'ın oğlu ile birlikte tasarladığı bina enstitüde çalışan çıkarcı insanlar yüzünden inşaata başlamamıştır. Bunun üzerine, yeniliği sadece çıkarlarını koruduğu müddet kabul eden insanların gerçek yüzleri gösterilmiştir. Halit Ayarcı, birçok iyiliklerinin dokunduğu insanlar tarafından aldatılmıştır. Yeniye bu denli bağlı olan Ayarcı, yeninin eseri olan Saatleri Ayarlama Enstitüsü'nden soyutlanmaya başlamıştır. Bu soyutlanma enstitüyü bırakmasına da neden olmuştur. 

Sonuç

Saatleri Ayarlama Enstitüsü, toplumun alegorik hicvinden meydana gelmiştir. Romanda eski-yeni çatışması, yanlış modernleşme, batıl inançlar, yeniyi olduğu gibi benimseme, eskiyi tamamen silip atma konuları eleştirilmiştir. Modernleşmenin kurumlara ne kadar yanlış yansıdığını ele almıştır. Tanpınar, anlatıcı yoluyla iki uygarlık arasında bocalayan Türk halkını, Abdülhamit Dönemi'ni, Meşrutiyet Dönemi'ni, Cumhuriyet Dönemi'ni eleştirmektedir. Hayri İrdal, eskiyi silemeyen onun değerlerini taşımaya çalışan bir karakterdir. Fakat Halit Ayarcı'nın tam tersi olduğunu eskiyle bağlarını koparan yeniyi olduğu gibi benimseyen ve eskiden kurtulmadıkça insanın mazide unutulacağını savunan bir karakterdir. Saatleri Ayarlama Enstitüsü ise başlı başına bir hiciv konusu olmuş kurumdur. Enstitü, dönemin modernleşme kaygısı olan kurumları, politikacıları, bürokratları simgelemektedir. Enstitünün yalanlarla kurulması ve bu yalanlara bile bile inanan insanları da eleştirilmektedir. Bu kadar olumsuz durum ve çıkarcı karakterler varken Tanpınar bize gelecek hakkında hiçbir umut vermemiş gibi görünse de Ahmet karakteri üzerinden geleceğe olan umudun yitirilmemesi gerektiğini göstermektedir. Her zaman bir umut vardır.

 

Kaynakça 

Gündüz, Atalay (2009), Birbirimizi Kandırmanın Dayanılmaz Hafifliği: Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Ç.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Çukurova.

Moran, Berna (2002), Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Bir Gül Bu Karanlıklarda: Tanpınar Üzerine Yazılar, Haz. Abdullah Uçman ve Handan İnci, Kitabevi, İstanbul.

Tanpınar, Ahmet Hamdi (2022), Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Dergâh, İstanbul.

Tanpınar, Ahmet Hamdi (2021), Yaşadığım Gibi, Dergâh, İstanbul. 

 

 


BENZER YAZILAR

Edebiyat Festivalleri: Edinburgh Kitap Festivali

37 yıldır süregelen Edinburgh Kitap Festivali’nin ayrıntıları, amacı ve tarihçesi.

Tarihte Bilinen İlk Kitap Yakma Vakası

Konfüçyüs düşünce tarzını sansürlemek için Çin Hükümdarı Qin Shi Huang’ın, korkusundan tüm kitapları aleve verdiği M.Ö. 213-216 tarihli olay.


Paylaş