Normal İnsanlar Romanı Okuyucuya Ne Anlatıyor? 505 Kavramı Nedir? Birlikte Olunan İnsan Her Zaman Doğru Mudur?

Sally Rooney’nin kaleme aldığı ikinci kitabı olan Normal İnsanlar aslında tam da adının vadettiği gibi bize sıradan insanları anlatıyor. Yakın zamanda dizisiyle de buluştuğumuz bu roman lisede tanışıp âşık olan Connell ve Marianne adlı ana karakterlerin etrafında şekilleniyor. Roman boyunca bir sonraki yaşayacakları olayı beklerken okuyucu kendini kitaba bağlanmış ve sayfaları durmadan çevirirken buluyor.

Normal İnsanlar Romanının Kısa Özeti

Lisede oldukça içine kapanık olan Marianne, zengin bir aileden gelen ve ailesi tarafından hem fiziksel hem de psikolojik şiddet gören bir kadın olarak tasvir edilirken; Connell oldukça sosyal ve maddi durumu iyi olmayan biri olarak karşımıza çıkıyor. Connell’ın annesinin Marianne’in evinde temizlik yapıyor olması iki karakterimizi bir araya getiriyor. Okuldaki diğer tüm insanlar ve hatta ailesi bile Marianne’i soğuk ve insan dışı bir varlık olarak görürken Connell, Marianne’e oldukça iyi davranıyor ve bu sayede aralarında bir arkadaşlık ilişkisi başlıyor.  Daha sonra romantik bir ilişki halini alan bu birliktelik Connell, Marianne’den utandığı için gizli kalıyor.

Yılsonu balosunda Marianne Connell’dan davet almadığı için depresyona giriyor ve o zamana kadar gizli tutulmuş da olsa var olan birliktelikleri böylece bitmiş oluyor. Connell her ne kadar Marianne’den özür dilemeye çalışsa, onu sevdiğini ve hata ettiğini söylese de Marianne bunları cevapsız bırakıyor ve ikilinin iletişimi tamamen kesilmiş oluyor.

Üniversiteye geçtiklerindeyse başta okuyucuya gösterilen kişilik tasvirleri tam tersine dönmüş oluyor. Marianne popüler, herkesin sevdiği insan haline gelirken Connell arka planda kalıyor ve sosyal etkileşimler kurmakta zorlanıyor. Bir partide şans eseri karşılaşmaları sayesinde tekrar bir araya gelen ikili ilişkilerine kaldıkları yerden devam ediyor.

İkisi de kendi içinde oldukça zor hayatlar yaşıyorlar. Marianne’in çevresi ona zarar veren insanlarla çevrili. Connell ise tamamen yalnız. Belki de tanıdık bir limana dönmenin verdiği huzur hissiyle bir arada bulunan Connell ve Marianne, hayatın karşılarına çıkardıkları zorluklar ve bir türlü kurmayı başaramadıkları sağlıklı iletişim sebebiyle tekrar ayrılmak durumunda kalıyorl. Bu ayrılıktan sonra Marianne üzerinde oldukça kötü bir etkisi olan bir erkek arkadaş edinirken Connell mükemmele yakın bir kız arkadaş ediniyor. Fakat bu durum da Connell’ın liseden arkadaşının intihar etmesiyle son buluyor.

Depresyona giren Connell’ın yanında olan tek kişi ise yine Marianne oluyor. Romantik bir ilişki içinde olmasalar bile her zaman birlikte olan bu ikili hepimizin yaşayabileceği sıradan olayları yaşıyor. Yazarın tam okuyucunun istekle beklediği mutlu sonu vereceğini düşünürken Connell’ın yurtdışında bir okuldan kabul almasıyla yine ayrılmak durumunda kalıyorlar. Yazar şu çarpıcı sözlerle kitabını bitiriyor:

“Marianne yumuyor gözlerini. Dönmez herhalde, diye düşünüyor. Dönse bile aynı olmaz. Şu an yaşadıkları hayata bir daha asla dönemezler. Yine de Marianne için yalnızlığın acısı, eski acısına, hissettiği değersizliğe kıyasla hiçbir şey. Connell’ın bir armağan gibi hayatına getirdiği iyilik, şimdi kendisine ait. Connell’ın önünde hayat dört bir yöne birden açılıyor şimdi. Çok iyi geldiler birbirlerine. Gerçekten, diye düşünüyor Marianne, gerçekten. İnsanlar birbirlerini değiştirebiliyorlarmış gerçekten.

Gitmelisin, diyor Marianne. Ben hep burada olacağım. Biliyorsun.”

Kitaba ilk göz atıldığında çaresiz bir aşk hikâyesi görmek çok doğal olsa da anlatılanların derinlerine inildikçe Marianne ve Connel gerçekten birbirleri için mi yaratılmışlar yoksa yan yana olmaları onlara zarar mı veriyor, bunu sorgulamaya başlıyoruz. İngilizcede bu durumu oldukça iyi tanımlayan bir kavram var: 505.

505 Nedir?

Five-o-five şeklinde okunan 505, “aynı anda sizi hayatta tutan ve ancak öldüren şey” olarak tanımlanıyor. Başka bir tanımı ise “âşık olunan ancak kişi için kötü olabilecek insan” şeklinde. Kitap boyunca okuyucuya gösterilen, birbirlerine her zaman âşık olan ve sorgulanamayacak bir bağ ile bağlı karakterlerimiz aslında birbirlerine zarar da veriyorlar. Lise zamanlarında Connell’ın Marianne’den utanıyor olması; Marianne’in üniversite zamanlarında Connell’ı kendinden uzaklaştırıyor ve kendine zarar veren insanlarla birlikte oluyor olması okuyucunun onların ilişkisine farklı bir boyuttan bakmasını sağlıyor. Her zaman güveni, arkadaşlığı, aşkı ve korunma hissini birbirlerinde bulan karakterlerimiz bir yandan ilişkilerine zarar verdiklerinin farkında bile değil.

505 Kavramını Normal İnsanlar Romanında Nerelerde Görüyoruz?

Connell, Marianne’e birkaç kere onu sevdiğini söylese de Marianne bu söyleme kitap boyunca karşılık vermiyor. Bu durumun Connell için çok zorlayıcı olduğu gözlerden kaçmıyor. Kendi yaşadığı bitmek bilmeyen ekonomik ve psikolojik sorunların yanında Marianne’in ona gerçekten değer verip vermediği düşüncesi de tuz biber oluyor. Marianne’in onu böyle etkilemesine rağmen ondan uzaklaşamıyor olması, onun dışındaki insanlarla birlikte olduğunda eksik hissetmesi okuyucuya gösteriyor ki Marianne, Connell’ın 505’i olmuş. Connell’ın Marianne olmadan eksik hissedişi lisedeki sevgilisi Rachel ile birlikteyken aklından geçen şu sözlerle aktarılıyor okuyucuya:

“… Yan yana yatarlarken göğsünün ve boğazının sıkıştığını, nefes alamadığını hissetmişti. Onunla birlikte olmanın yalnızlığına iyi geleceğini düşünmüştü ama birliktelikleri yalnızlığını sanki içine ekili, öldürülmesi imkânsız inatçı bir şey haline getirmişti.”

Ancak sadece Marianne’i Connell’ın 505’i olarak değerlendirmek de doğru değil; tam aksine Connell da Marianne’in 505'i. Romanın başında Connell’ın Marianne’den utanması Marianne’de zaten ailesi sebebiyle oluşmuş özgüven sorunlarının daha da kötü hale gelmesine sebep oluyor. Roman boyunca Marianne’in hep kendine zarar veren ilişkilere ilgi duyduğunu görebiliyoruz. Bu sadece romantik ilişkiler değil, arkadaşlık ilişkileri için de böyle. Marianne, Connell’ın ona aşıladığı aşağılık kompleksini kitap boyunca üzerinde taşıyor. Ama görüyoruz ki Marianne her zaman yanında rahat hissedebileceği tek kişi olarak Connell’ı görüyor. Bu çelişki okuyucuya hatırlatıyor ki Connell, Marianne için hem bir bitim kaynağı hem de yaşam sebebi. Bu da kanıtlıyor ki iki karakterimiz de birbiri için bir 505.

Connel ve Marianne’in Birlikte Olması Doğru Muydu, Bizim Hayatımızda Böyle Kişiler Var Mı?

Aslında Rooney’nin, kitabın sonuna kadar okura Connel ve Marianne’in birbirleri için yaratıldığını kanıtlamaya çalıştığını görebiliyoruz. Hayatın onları beklenmedik şekillerde bir araya getirmesi, ne olursa olsun birbirlerine dönmeleri okuyucuda doğal olarak onların birbirlerine bağlı oldukları düşüncesini uyandırıyor. Kendi hayatlarımızdaki insanlar için de bazen böyle düşünüyor olabiliriz. Kader diye tanımladığımız bu durum, bizde hayatın önümüze çıkardığı ve vazgeçemediğimiz insanlarla birlikte olmamız gerektiği düşüncesini canlandırır. Ama Connell ve Marianne’in de açıkça gösterdiği gibi böyle insanlar her zaman birlikte olmamız gereken kişiler olmayabilir. Bazen kişilere bağlı kalıyor olmak 505 kavramına dönebilir ve sağlıksız bir hal alabilir.

Connell ve Marianne her ne kadar birbirleri için sığınılacak bir liman olsa da okuyucu, onların aynı zamanda birbirlerine zarar verdiğini göz ardı edemez. Sadece sürekli ayrılıp bir araya geliyor olmaları bile ilişkilerinin kusurlu olduğunun ve devam etmesinin daha çok zarara sebep olduğunun bir göstergesi olarak yorumlanabilir.

Özetlemek Gerekirse…

Normal İnsanlar; okuyucunun alıştığı, gerçek hayatta başımıza gelmeyeceğini düşündüğümüz olayların kitapta yaşanması durumunun dışına çıkıyor. Rooney başarılı bir şekilde gösteriyor ki kitap karakterleri de aynı biz okuyucular gibi olabilirler. Hayatımız boyunca bağlı kaldığımız insanlar bizim için bir gereklilikken aynı anda bize zarar veriyor da olabilir. Hem kitap hem de dizi haliyle Normal İnsanlar dikkate değer eserler arasında. Normal İnsanlar dizisinin incelemesine buradan ulaşabilirsiniz.

Kaynakça:

Rooney Sally, 2019, Normal İnsanlar, Can Yayınları

https://www.urbandictionary.com/define.php?term=505


BENZER YAZILAR

Utku Özmakas ile Michel Foucault Okuma Rehberi

Utku Özmakas ile Michel Foucault hakkında söyleştik.

11 Yaşında Bir Çocuk Yazarın Kaleminden: Uzay Mekiği 1966 Kitabı

Henüz 11 yaşında iken kitap yayınlayan bir yazar Hamza Musab Beylen. Uzay Mekiği 1966 kitabı nasıl ortaya çıktı, neler anlatıyor ve yazarı hakkındaki bilgiler burada!


Paylaş