Sofraların vazgeçilmez araçlarından olan çatal, bıçak kaşık ve yemek çubuklarının ortaya çıkış hikayeleri ve Türk kültüründeki yeri.

İnsanın serüveni, dünyaya gelmesinin de ötesinde aç olduğunu fark etmesi ve karnını doyurma çabalarına girmesi ile başladı. Çünkü hayatta kalabilmesi ve yaşamsal faaliyetlerini devam ettirebilmesi için temelde açlığını gidermesi gerekiyordu.

Doğada buldukları ile beslenmeye başlayan insan, avcılık ve toplayıcılığa yönlendirdi kendini. Hem bu avlama ve toplama işlemini yapabilmek ve elde ettiklerini tüketebilmek hem de günlük birtakım faaliyetlerini gerçekleştirebilmek için de araç gereç üretimine başladı. Bu üretilen araç ve gereçler o kadar önemli bir yere sahip ki günümüzde bile yazıdan önceki tarihi incelemek ve araştırmak için arkeolojik kazılar sonucu elde edilen araç gereçlere bakar ve tarihin karanlık yüzünü aydınlatmaya çalışırız. Ayrıca sadece tarih öncesi çağlarda değil, yazı bulunduktan sonra bile insanların ürettiği ve kullandığı araç gereçler her zaman ilgi çekici, aydınlatıcı ve araştırmaya değer konular olmuştur. İşte tam bu noktada hem yemeği hem de araç gereç kavramını bir odakta birleştiren noktalardan biri: Çatal, bıçak ve kaşık devreye giriyor.

Çatal, Bıçak ve Kaşık Nasıl ve Ne Zaman Ortaya Çıktı? 

Belirtmeliyiz ki çatal, bıçak ve kaşığın ilk olarak ne zaman kullanılmaya başlandığı tam olarak bilinmemektedir. Sadece sandığımızın aksine her daim sofralarda yer almadıklarını, aşama aşama üretim gelişim ve değişim gösterdiklerini söyleyebilmekteyiz ve hangilerinin daha önce üretildiği ve kullanıldığı konusunda tahmin yürütebilmekteyiz.

İlk sırayı hangisinin aldığı konusunda farklı görüşler olsa da hemfikir olunan konu son sırayı çatalın aldığıdır. Kimi kaynaklarda kaşığın milattan önce inşa edilmiş Mısır mezarlarında bulunduğu ve bıçağın daha sonraları kullanıldığı söylenirken, kimi kaynaklarda bıçağın ilk olarak kullanıldığı öne sürülmektedir.

Bıçak Nasıl ve Ne Zaman İcat Edildi? 

Avlanma, ağaçları ve dalları oyup kullanma gibi faaliyetlerle birlikte bıçağı, yemekleri ateşte yakmadan pişirebilme, yerken kolayca tutabilme gibi alanlarda da görmekteyiz. Sivri uca sahip bıçaklar kullanılmaya başlandığı dönemden günümüze kadar oldukça işe yarar ve kullanışlı olmuşlardır. Kullanışlı olmaya da devam edeceklerdir. Peki, madem sivri uçlu bıçaklar görevlerini gerektiği şekilde yerine getiriyor, neden özellikle kahvaltılarda ve meyvelerde kullandığımız yuvarlak uçlu bıçaklar üretime ve kullanılmaya başlandı?

Bunun nedeni bize 17. yüzyılda Fransız Kardinali Richeliau’yu işaret etmektedir. Bu döneme indiğimizde ise karşımıza iki rivayet çıkmaktadır. İlk rivayete göre Kardinal, ucu sivri bıçakların sofrada yemek yiyenlerin birbirilerine zarar vermek amacıyla kullanıldığını görür ve bıçak uçlarının yuvarlak olmasını emreder. Bir diğer rivayete göre ise Kardinal, bu sivri uçlu bıçakların sofradakiler tarafından kürdan işleviyle kullanıldığını görür ve bundan rahatsızlık duyar. Böylece ucu yuvarlak bıçaklar da hayatımızda ve sofralarımızda yer almaya başlar.

Kaşık Ne Zaman ve Nasıl İcat Edildi?

Yapılan yemeği karıştırma, tadına bakma gibi amaçlarla birlikte yaprak, ağaç dalları ve deniz kabuklarıyla başlayan kaşık serüveni, daha sonra metal kaşıkların üretimiyle devam etmiştir. Elbette bu üretimler metalle sınırlı kalmamış, 16. yüzyılda altın, gümüş, kristal, fildişi, boynuz ve akik gibi birçok malzeme kaşık yapımında kullanılmıştır. Sadece yemek yapma ve tadım işlemleriyle sınırlı kalmayan kaşık, birçok işlevi, farklı çeşit ve boylarıyla da sofralarda yer almıştır. Yiyeceklerin dışında çay ve kahve başta olmak üzere içeceklerde de kaşığın farklı kullanım örnekleri olduğunu görmekteyiz.

Çatal Nasıl Ortaya Çıktı?

Kökeni Antik Yunan’a dayanan çatal, bugün kullandığımızdan farklı olarak iki dişliydi. Temel amaç da ateşte pişen etleri daha rahat alabilmekti. Zamanla üç dişli olan çatal, günümüzde yaygın olarak dört dişli şekilde sofralarda yer almaktadır. Aslında çatal bizlere elimizde bulunan ve günlük hayatın telaşı içerisinde hikayelerine, gelişim ve değişimlerine pek de dikkat etmediğimiz ürünlerin kullanıldıkça ve belli süreçlerden geçtikçe değiştiklerinin en basit örneklerinden biri olarak karşımıza çıkmaktadır.

Yemek Çubukları Nasıl Ortaya Çıktı?

Günümüzde dünyanın diğer ülkelerinde de kullanılmaya başlanan fakat anavatanı Uzak Doğu olan; çatal, bıçak ve kaşığın dışında yemek yerken kullanılan ve önemli bir yere sahip olan yemek çubuklarını da göz ardı etmemeliyiz. Uzak Doğu’da hala kullanılmakta olan yemek çubukları, 5000 yıl önce Çin’de ortaya çıkmıştır.

Çatal bıçak kullanımının aksine yemek çubukları kullanımının temelinde Çinlilerin yemeğe olan saygıları yatmaktadır. Çinliler, çatal ve bıçakla yemeği parçalamayı saldırganlık olarak görmenin yanında, her şeyi pişirmeden önce çok küçük parçalara ayırıp çubuklarla yemişlerdir. Bununla birlikte dünya mutfak tarihine önemli ve kültürel bir özelliği de sokmuşlardır. Bu özellik dünyanın da her geçen gün biraz daha fazla küreselleşmesiyle birlikte diğer ülkelerde de kullanılmaya başlanmıştır. Bu çubukların yemek çubuğu, chopstick gibi isimlerle anılmış olduklarını görsek de bu çubukların asıl adı Wribashi’dir. Hashi olarak adlandırıldığı da görmekteyiz.

Türk Tarihinde Çatal, Bıçak ve Kaşık Kullanımı

Dünya genelinden ve Uzak Doğu’dan bahsettik. Peki biz Türklerde durum nasıldı? Türklerin yüzyıllar boyunca farklı inanışlara sahip olduklarını, farklı toplumlar ile uzun zaman yaşadıklarını ve doğal olarak o kültürlerden beslendiklerini hatta o kültürleri beslediklerini ve etkileşim halinde olduklarını bilmekteyiz. Yaşanan bu etkileşim hareketleri gerek somut gerek soyut değerlerin alınıp verilmesini de sağlamıştır. İşte bu değerlerden biri genel olarak dünyanın, özelde ise Türklerin önem verdikleri ve özen gösterdikleri; yemek ve sofra adabıdır.

Besinlerin içerik olarak değişim göstermelerinin yanında bir de sofrada kullanılan araç gereçlerin de yine dünya genelinde olduğu gibi Türklerde de değişime uğradığını söyleyebiliriz. Çok uzun zaman göçebe bir şekilde yaşayan Türklerde masa kullanımı yerine sini kullanımı yaygındı. Çünkü toplumun yaşayış şekli neyse bu kültürüne de yansıyordu. Konar göçer bir durumda olan Türklerde pratiklik baş sıradaydı. Başta kolay taşınabilmesi gibi önemli bir özelliğe sahip olan sini, bu özelliği ile Türklerin ilk aşamada uzun süre kullanmasına olanak tanımıştı.

Türklerin masa kullanımına geçmesi ve çatal bıçak kullanımının yaygın olarak başlaması Avrupa ile ilişkilere dayanmaktadır. Özellikle 19. yüzyılın ortalarında Fransa ile kurulan ilişkiler sofra kültürünün gelişmesine ve değişmesine yol açmıştır. Sarayda başlayan bu değişim zamanla halk sofralarında ve mutfaklarında da yerini almayı başarmıştır. Çok çeşitli yemek kültürüne sahip olan Türkler zaman içerisinde bu araç gereçleri değiştirmiş, geliştirmiş ve hatta yemeklerine özel kaşıklar çatallar yaparak zengin bir kullanım alanı yaratmıştır.

Özetle;

Çatal, kaşık ve bıçaklar çok farklı malzemelerden çok farklı şekillerde üretimlerle karşımıza çıkmıştır. Hangi malzemeden yapıldığı ve hatta sadece birer malzeme olarak sofralarda yer alması bile sosyal statüyü ve yemek yenilen yeri belirleyen faktörler arasında olmuş ilk başlarda. 

Dünyanın hangi bölgesinde olursak olalım çatal, bıçak ve kaşıklar artık hem hayatımızın birçok alanında hem de sofralarımızda yer almaya devam eden önemli ihtiyaçlardandır. En başından var olduğunu zannettiğimiz bu araç gereçler zaman içerisinde üretilmiş ve bizlerin kültürüne yerleşmiştir. En basitinden her gün elimize aldığımız bu araçların altında bile farklı değişim ve var oluş hikayeleri yatmaktadır. 

Kaynakça:

https://yemek.com/catal-kasik-bicak-nasil-ortaya-cikti/

“Lezzet” dergisi, 1998 basım


BENZER YAZILAR

Julia Child

Yazdığı kitaplar ve sunduğu yemek programlarıyla, Fransız mutfağını Amerikalılara tanıtıp sevdiren Julia Child'ın hayatı.

Rönesans Dönemi'nin en gösterişli eserlerinden: Palazzo Te

Burası Rönesans Dönemi'nin tüm zenginliklerini gözler önüne seren yerlerden biri.


Paylaş