1840 yılında Paris'te doğan Monet, gençlik yıllarının çoğunu ebeveynlerinin yerleştiği Le Havre'da geçirdi. Hala lisede iken, o dönem Eugène Boudin'in çalıştığı çizim malzemeleri mağazasında sergilediği karikatürleriyle meşhur oldu.
Boudin, ilk önce isteksiz olan genç Monet'yi onunla açık havada resim yapmaya ikna etti. Daha sonra Boudin için şöyle söyleyecekti: "Bu sanatına aşık olan sanatçının örneğiyle, bir ressam olarak kaderim açıldı."
Ailesi ressam olmasına karşı değildi, ancak bağımsız fikirleri ve akademik resim eleştirisi ailesiyle arasında sorunlara yol açtı. Sonunda Monet, 1859’da Pissarro ve Cézanne ile tanıştığı Paris'teki İsviçre Akademisi'nde çalışmaya başladı. Daha sonra da askerlik görevi için Paris’ten ayrıldı. Askerden sonra Paris’e dönerek Güzel Sanatlar Okulu’nda (Ecole des Beaux-Arts) daha ciddi çalışmalara devam etti, aynı zamanda okuldaki öğretmenlerinden biri olan Gleyre'nin atölyesine katıldı. Burada Bazille, Renoir ve Sisley ile yakın arkadaş olacak, ailesinden göremediği maddi ve manevi desteği arkadaşlarından görecekti.
Monet, tüm sanat eserlerinin yapıldığı yerde bitirilmesini savunuyordu. Bu sebeple yeni bir teknik geliştirmesi gerekti, çünkü doğa sürekli değişiyordu. Doğada belirli bir an yakalamaya çalışan ressamın boyalarını karıştırarak istediği rengi elde edecek vakti yoktu. Anın izlenimini yansıtabilmek için renkleri ani vuruşlarla ve detaylara takılmadan tuvale geçiriyordu. Dolayısıyla resimleri baştan savma ve bitmemiş gibi görünüyor, sanatçılardan olumsuz eleştiriler alıyordu.
Kendi üslubu için “Her zaman teorilerden nefret ettim. Sadece doğanın önünde doğrudan boyamanın ve izlenimlerimi en uçucu etkilerden önce yapmaya çalışmanın erdemine sahibim.” demişti. Işık, Monet için en temel faktördü ve her zaman değişen bir etki yakalamayı amaçladığı için, aynı konuyu günün farklı saatlerinde farklı ışık koşullarında boyama alışkanlığını edinmişti.
La Cathédrale de Rouen (Rouen Katedrali)
İzlenimciliğin tarihi, Paris Salonu’nun (Le Salon de Paris) tarihinden ayrı düşünülmemelidir. 19. yüzyılın sosyal, ekonomik ve kültürel gelişimi sanat eserlerinin artık bağımsız sanatçılar tarafından yaratılacağı anlamına geliyordu. Bu sanatçılar için sergi olanakları bulabilmek büyük bir sorundu. Sanat satıcıları ve galeriler zamanla artan bir önem kazanacaktı, ancak Fransa'da en önemli ve kaçınılmaz sergi olasılığı "Le Salon de Paris" idi. Güzel Sanatlar Akademisi üyelerinden oluşan bir jürisi olan Salon, 1863'ten itibaren her yıl düzenlendi. 1863'te, yaklaşık 5000 talep geldi, bunlardan 4000 eser reddedildi. Kargaşa çıkınca yetkili makamlar reddedilen eserler için Reddedilenler Sergisi (Salon des Refusés) açmak zorunda kaldı. Halk bu sergiye ressamlar ve eserleriyle dalga geçmek için gidiyordu.
Bundan birkaç yıl sonra, resmi kurumlar tarafından reddedilen, aralarında Monet ve Renoir’ın da bulunduğu Gleyre atölyesi ve İsviçre Akademisi’nin eski öğrencileri "Ressam, Heykeltraş ve Gravürcüler Anonim Şirketi" etrafında birleşmeye karar verdiler. Bu grup 1874’te bir fotoğrafçının atölyesinde sergi açacaktı. Monet bu sergiye "İzlenim : Gündoğumu" adlı eserini yolladı.
Ressam bu tabloya aslında “Havre’dan Görünüş” adını vermişti. Daha sonra serginin kataloğu oluşturulurken resimde bir şey görünmediği yönünde eleştiriler alınca adını değiştirdi. Sergi, sanat camiası tarafından olumsuz tepki topladı. Kimi sanatçıları aşağıladı, kimisi dalga geçti çünkü baktıkları resimlerde keyfi fırça darbelerinden başka bir şey görememişlerdi. Sergiyi gülünç bulan gazeteci Leroy, “İzlenimcilerin Sergisi” adında bir yazı yayınladıktan sonra bu grubun adı İzlenimciler olarak kaldı.
L’impression : Soleil Levant (İzlenim : Gündoğumu)
Başlangıçta, izlenimciler grubu, hepsi otuz ile kırk yaşları arasında olan ve yeni bir sanat anlayışını paylaşan küçük bir ressam grubuydu. Bu yeni sanat anlayışında sanat eseri göreceliydi, çünkü eseri ortaya koyan sanatçıya ve ona bakan izleyiciye bağlıydı. İzlenimciler için mesele gerçekliği olabildiğince sadakatle temsil etmek değil, izleyicide oluşturacağı izlenimleri temsil edebilmekti. Bu bakımdan izlenimcilik, romantik resim ve gerçekçi resim anlayışlarından ayrılmaktaydı.
İzlenimciler bu ilkelerini yalnızca manzara resimleri için değil, günlük yaşamdan herhangi bir sahneye de uyguladılar. Ancak eleştirmenler, resimleri gördüklerine göre değil bildiklerine göre yargılamaya bir süre daha devam ettiler. Nitekim, izlenimcilerin sanat camiasına karşı verdiği mücadele zaferle sonuçlandı. Monet bu zaferi görecek kadar uzun yaşamış, yapıtlarının müzelerde sergilendiğine tanık olabilmişti. Yaşanan değişim hem eleştirmenler hem de sanatçılar üzerinde kalıcı bir etki bıraktı, onları takip eden yenilikçi kuşak için ilham kaynağı oldu.
Kaynaklar:
https://www.eternels-eclairs.fr/biographie-claude-monet.php
https://www.beauxarts.com/grand-format/claude-monet-en-2-minutes/
BENZER YAZILAR
Ünlü Bilim İnsanlarının Daha Önce Duymadığınız Tuhaf Alışkanlıkları
Ünlü bilim insanları kaç saat uyuyorlardı, nefret ettikleri yemek neydi, nelerden korkarlardı?
Haftanın Gelişmeleri: 15-21 Haziran 2021
Parallel Universe sergisi Ataşehir DasDas'ta! Android 12 ve fotoğraf çekimi geliştirmeleri, Electronic Arts oyun şirketinin hacklenmesi, yeni tanıtılan iOS 15 ve Türkiye'nin ilk sanal Influencer'ı Aypera hakkında güncel haberler.