Genç idealist öğretmen Erin Gruwell'in gerçek hayat hikayesinden uyarlanan, ders niteliğindeki gençlik ve drama filmi.

İnsanlığın dünyayı "diğeri" diye nitelendirdikleri için dar etmek adına korkunç bir çaba harcadığı çevrede, hümanizmi eğitim biçimi olarak benimseyip bir sınıf içerisinde empatiyi dayatarak, gençlere farklılıkların suç unsuru olmadığını aşılayan öğretmen Erin Gruwell’in ve özgürlüğünü tescilleyen öğrencilerinin gerçek hikayesine dayanan Özgürlük Yazarları filmi, izleyenleri her şeyden önce derin bir duygusallık ile sarsıyor.

Özgürlük Yazarları Yönetmen

Richard LaGravenese

Özgürlük Yazarları Uyarlandığı Eser

The Freedom Writers Diary

Özgürlük Yazarları Süresi

123 Dakika

Özgürlük Yazarları IMDb

IMDB 7.6/10, Letterboxd 3.6/5

Özgürlük Yazarları Fragman

Özgürlük Yazarları Oyuncuları

Hilary Swank - Erin Gruwell

Patrick Dempsey - Scott Casey

Scott Glenn - Steve Gruwell

Imelda Staunton - Margaret Campbell

April L. Hernandez - Eva (as April Lee Hernandez)

Mario - Andre

Kristin Herrera - Gloria

Jacklyn Ngan - Sindy

Sergio Montalvo - Alejandro

Deance Wyatt - Jamal

Vanetta Smith - Brandy

Gabriel Chavarria - Tito

Hunter Parrish - Ben

Antonio García - Miguel

Özgürlük Yazarları Konusu ve Film İncelemesi

Erin Gruwell ve öğrencilerinin yazmış olduğu defterler üzerinden anıların ve olayların derlenerek 1999 yılında kitap olarak yayımlanmasından sonra 2007 yılında Özgürlük Yazarları filmi, özgün İngilizce adı Freedom Writers, seyirciyle buluşmuştur. Hilary Swank’ın can verdiği Erin Gruwell isimli öğretmenin Woodrom Wilson Lisesi’nde göreve başladıktan sonra başarı seviyesi düşük olan ve sorunların arşa çıktığı 203 numaralı sınıftan sorumlu olmasıyla hikaye başlar.

Çete savaşlarının ve ırkçılığın sosyal ortamı ele geçirdiği bu dönemde bu sorunların en somut şekilde can bulduğu sınıfta öğretmen Gruwell’in, birçok nedenden ötürü hayatlarında öfkeye neden olan sorunlarla uğraşan öğrencilerinden vazgeçmeyişi hikayenin ana noktası denebilir. Erin Gruwell’in hikayesini sınıfında öne çıkan öğrencilerinden Eva’nın defterinden takip ediyoruz.[1]

Öğretmenin 203 numaralı sınıf içerisinde farklı ırklara mensup öğrencilerle beraber bu farklılıkların nefrete ve kavgaya dönüşmesine şahitlik etmesi öncelikle onun, dışarıda neler yaşandığını idrak etmesini yansıtır. Bununla beraber sınıfında farklılıklar üzerine konuşmak ve bunların kabullenilmesinin zor olacağını anlar fakat vazgeçmez. Beyaz ve avantajlı bir ekonomik sınıfa mensup olan Erin Gruwell, seçemedikleri özelliklerden dolayı sosyal ortamda acı içinde yaşayan öğrencileri tarafından kabul görmediği için uzun bir süre onlara ulaşabilmenin yolunu aramak zorunda kalır.

Güleryüz, açıklayıcılık ve klasik öğretmenlik işe yaramaz ve onlarla onlar gibi konuşmanın yolunu ararken kafiye dersinde rap müziklerini kullanarak bir şekilde bağ kurabildiğini fark eder. Fakat onlarla bağ kurmasının ve aslında öğrenmeye açık hale getirmesinin en can alıcı sahnesi sınıftaki birkaç öğrencinin ön sırada oturan siyahi bir öğrenci ile çizdikleri resim aracılığı ile dalga geçtiği sahnedir. Bu resme oldukça sinirlenen Gruwell bu tarz ayrımcılık ve psikolojik şiddetlerin kaynağı olan soykırım ifadesinden söz eder fakat öğrencilerinin yaptıkları şeyin ne olduğunu bile fark edemediklerini anlar.

Onlara soykırım ve ayrımcılık üzerine anlatılar yaparken Yahudilerin tarihte yaşamış olduklarından faydalanır. Bu noktada görüyoruz ki bilinçsiz bir çevrede her birinin farklı sebeplerle ayrımcılığa ve şiddete uğrayan öğrencilerin bildikleri tek dil hakaret ve şiddete dönüşmüş ve ifade biçimleri bu şekilde şekillenmiştir. Kaynağı tespit edebilen Gruwell onlara gerçekten anlayabilecekleri şeyler anlatmaya ve ilgilerini çekebilmeye başlar. Böylelikle hareketlerinin dayandığı temelleri ve bunun yol açtığı korkunç sosyal suçları fark etme konusunda yol alır öğrenciler.

Uzun süren iletişim çabaları sonucunda öğrencileri tarafından duyulmaya başlayan Gruwell elinden gelen her şeyi kullanarak onlara farklılıkların kabul edilmesi gereken bir gerçek olduğunu anlatma konusunda kararlıdır. Okuldaki yönetim ve diğer öğretmenler, umudu kesen ve bu sınıf ile ırk ayrımını kabul etmiş ayrıca değiştirmek için adım atmayan insanları temsil ediyor diyebiliriz. Bu sebepten dolayı okulda öğrencilerin gelişimleri için harcanan bir kaynak söz konusu değildir. Hatta o kadar ki kütüphanedeki kitaplar öğrencilere verilmemektedir.

Gruwell hümanist eğitim biçimini oldukça benimsemiş ve idealist bir öğretmen olarak yolunda kararlı adımlarla ilerlemektedir. Öğrencilerine ırkçılığın en temel eserlerinden biri olan Anne Frank’i okutmak istediği için ek işler yaparak her birine yeni birer kitap alabilmek adına çalışır. Öğrencilerine bu kitapları verdiğinde aldığı ilk tepkiler bu gençlerin ellerinden hiç tutulmadığını gösterir denebilir çünkü ilk defa yeni kitap kokusu alan öğrenciler görürüz sahnede.

Bu tutum direkt olarak şunu gösterir ki; eğitim sistemi bile insanları alıştıkları sınıflara ve yaşam şekillerine hapsetmekte ve kurtarmak adına hiç çaba göstermemektedir. Gruwell bir mucize gibi çocuklara dokunabilmiştir vermiş olduğu emekle. Hümanizma çerçevesinde değerlendirilmeye açık olan filmde en ciddi problemlerden biri farklılıklarıyla ön plana çıkan öğrencilerin bir türlü ait hissedememe durumudur.[2] Bundan dolayı sürekli tehdit altında hissetme ve bunun dışarıya şiddet ile yansıtılması kaçınılmazdır. Gruwell seçtiği yol ile farklı olanların aynı şeyi yaşadığı bir ortamda öğrencilerine "biz" kavramını aşılamasıdır. O sınıfı onlar için aile, ev, huzur ve konfor alanına çevirmesi her birinin diğerinden farklı oluşunu geri planda bırakmıştır.

Bir diğer önemli nokta ise eğitim biçiminde tercih edilen empatik yöntem. Yaşadıklarını anlatabilecek bir alan sunmak adına öğrencilerine defter veren Gruwell onların güvende hissetmesi için kilitli dolaplar oluşturuyor. Öğrenciler bu noktada hem dinlenildiklerini ve önemsendiklerini hem de tehdide açık olmadıklarını fark ediyorlar. O deftere onlar istemediği sürece kimsenin erişemeyecek olması öğrencileri iletişime daha açık hale getiriyor diyebiliriz. Gruwell’in onları anladığını en iyi şekilde temsil eden ve empati kurarak onlar için en iyi yolu bulmaya çalıştığının göstergesi olarak bu iletişim biçimi karşımıza çıkıyor.

Sınıfta oynattığı oyunlar ve sıkça yaptığı açıklamalar sınıf ortamında öğrencilerin birbirlerini anlamaya ve beraber hareket etmeye başlamasına yol açıyor. Oyunlar sırasında yöneltilen sorular ve her bir öğrencinin verdiği cevaplar, öğrencilerin kendi yaşadıklarından yola çıkarak bir diğerini anlamasını sağladığı için eğitimi neşeli kılan bu yöntem onlara empati kurmayı öğretiyor esasında. Birbirleri için hem ses hem kulak olmayı başarabilen bu gençler "siz" ve "biz" veya "onlar" gibi ayırıcı kavramları bir kenara bırakarak anlayışa dayalı bir bütünlük kurmayı benimseyebiliyorlar.

Anne Frank’e ait anıları okurken de empati kurabildikleri için böylesine bağlı kalıyorlar kitaba. Oradaki acılar, yaşananlar, korkular ve heyecanlar sokakta yaşadıkları duygulara benzer geliyor bir nevi. Bu noktada ırkçılığı hangi konu üzerinden kurduğunu tam anlayamadığımız film bize kalırsa şöyle denebilir ki; her türlü ayrımcılığı kapsayan bir anlatım tutumuna bürünüyor. Yahudi olmak, siyah olmak, Asyalı olmak veya beyaz olmak fark etmeden ötekileştirilen herkesin hislerine dokunarak empati kurdurup bir "biz" yaratıldığını görüyoruz.

Okudukları kitapla beraber yazmaya başlayan öğrenciler artık kendilerini ifade etmekten çekinmiyor ve hayatlarını ellerine alıyorlar. Gerçek mücadele başlıyor aralarında. Beraber daha güçlü hissettikleri, kendi hayatlarındaki zorluklarla mücadele biçimlerinin değişmesinden anlaşılıyor diyebiliriz. Artık birbirini anlayabilen, birbirine yardım edebilen ve başkalarına güvenebilen bir grup insandan söz edebiliriz bu noktada.

Anne Frank’e yardım eden Miep Gies’i okula konuşmacı olarak getirebilmek için beraber harekete geçen öğrenciler statükoya meydan okurcasına ellerinden geleni yapıyorlar. Sonunda okula gelen Gies ile konuşabilen öğrenciler için bunun en can alıcı noktası isterlerse ve uğraşırlarsa bir şeyleri her şeye rağmen yapabileceklerini görmeleridir.

Davada her ne olursa olsun doğruyu söyleyen Eva ve partide aynı sınıfta bulunan siyah ve beyaz öğrencilerin arkadaşlığı sayesinde beraber eğlenebilen iki farklı grup hikayedeki dönüşümleri oldukça net bir şekilde yansıtıyor. Hümanist eğitim biçimi ve empati gibi insan dair bir tutumun işlevselliği ile yaşamayı seçen genlerin hikayesi izlediğimiz filmde oldukça duygusal bir şekilde aktarılırken hayata dair bir inşa kuruyor. Vazgeçmemenin ve umudun en beklenmeyen insanların hayatına sirayet edişini izlerken bir dakikası bile boşa gitmeyen bir emek görüyoruz.

203 sınıfındaki kahramanların Özgürlük Yazarları Vakfı’nı kurmaları ile Gruwell’in onlara yazdırdıklarını 1999 yılında yayınlamalarına borçlu olduğumuz bu film izlenmeye kesinlikle değer.

Kaynaklar:

[1] https://ozetivar.com/ozgurluk-yazarlari/

[2] https://www.egitimpedia.com/ozgurluk-yazarlari-filmi-ve-humanist-egitim


BENZER YAZILAR

Kuleshov Efekti ve Sovyet Montajı Nedir?

Sovyet Montajı, görüntüleri bir araya getirmenin radikal yollarını içeren bir film akımıdır ve Kuleshov Efekti montajın önemini kanıtlamaktadır.

The Many Saints of Newark Filmi

The Sopranos’un öncesini anlatan filmin ortaya çıkışı, oyuncu kadrosu, konusu ve yayın tarihi.


Paylaş