Günümüzde Adıyaman sınırlarında yer alan Samsat'ta doğan düşünür, retorikçi, yazar Lukianos ve tarihin ilk erken bilim kurgu romanı.

Anadolu topraklarında yetişen Samsatlı Lukianos, Dünya Edebiyatı'nda; insanlığın zaaflarına, batıl inançlara, toplumun iki yüzlülüğüne ve sorgulanmadan inanılan her şeye yükselen en gür seslerden biri. Bugünkü yazımızda, Samsatlı Lukianos'un hayatından, amacından ve bundan 1800 yıl önce Ay'a yolculuktan bahsettiği, ilk erken bilim kurgu romanı "Gerçek Bir Öykü" den bahsedeceğiz.  

Samsatlı Lukianos'un Hayatı

İlk Yılları

Düşünür, retorikçi, edebiyatçı, hiciv yazarı… MS 150’li yıllarda verdiği eserlerle kendinden binlerce yıl sonra da adından söz ettiren, Rönesans dönemi düşünürlerinden Erasmus ve Thomas More gibi isimleri derinden etkileyen “Samsatlı Lukianos", MS 125 yılında günümüzde Adıyaman sınırları içinde yer alan Samsat (Şamişat “Güneş”) kentinde doğdu. Köklü bir Süryani yerleşimi olan, Helenistik döneme ve Kommagene Krallığı’na dair önemli kalıntılar barındıran Samsat kenti, o yıllarda Roma İmparatorluğu tarafından Suriye’ye bağlanmıştı. 1989’da Atatürk Barajı’nın suları altında kalınca Samsat yeni bir yere taşınmak zorunda kaldı. Günümüzde eski yerleşim yerine artık erişilemese de Anadolu’dan dünyaya yayılan Lukianos ve eserleri bizimle kaldı.

Alt-orta sınıf bir ailede doğan Samsatlı Lukianos, kısa bir eğitim hayatından sonra dayısının yanında heykeltıraşlık yapmaya başladı. Bu çok da başarılı olmadığı düşünülen girişiminden sonra, eğitimine devam etmek için İyonya’ya gitti ve burada Homeros-Platon gibi önemli yazar/düşünürlerin eserlerini inceledi, tarih, klasik edebiyat ve felsefeyle ilgili geniş araştırmalar yapma fırsatı buldu. Bu dönemde öğrendikleri ve özellikle öğrendiklerinde onu memnun etmeyen taraflar, ileride yazacağı eserlerin temelini oluşturdu.

Sofist Yıllar ve Hiciv

İyonya’daki retorik (söylev/hitabet) eğitiminden sonra sofist olan Lukianos, diğer sofistler gibi “kuşkuculuğu” ilke edindi; para karşılığı gezerek felsefe öğretiyor, öğrencileriyle birlikte kemikleşimiş değerler üzerine eleştirel yaklaşımlarda bulunuyordu. Bu yol haritası onu Atina, İtalya, Galya (günümüzde Fransa)’ya kadar götürdü. Roma’daki günlerinde Felsefeci Nigrinos’la tanışan Lukianos, bu dönemden sonra sofistlikten soğudu. Sofist kimliğiyle ünlenen ve zenginleşen Lukianos, Samsat’a geri döndü ve burada eserler vermeye başladı. Eserlerinde bu gerçekçi ve kuşkucu yapısını, yıllarca üzerinde çalıştığı klasik eserlere ve toplumla bütünleşmiş değerlere yöneltti.

Bahir Selçuk'a göre Lukianos’un “..başlıca amacı, insan ruhunun kötü ve bayağı taraflarını tenkit etmek, İlk Çağın çok tanrılı din anlayışını çürütmekti”. Ana dili Süryanice olmasına rağmen Yunanca eserler veren Lukianos, Homeros’tan Sokrates’e, Zeus’tan Büyük İskender’e, tutarsızlık barındırdığını düşündüğü ne varsa, alaycı ama zekice bir dille eleştirmekten çekinmedi. Hayal ürünü kişilerin hayal ürünü diyaloglarıyla insanları eğlendirerek sade, okunabilir bir dille derdini tüm insanlara anlatmaya çalıştı.

Özellikle yazarın hedef aldığı kişilerin başında, Yunan kültürünün bir parçası olan mitolojik ögeler, doğaüstü olaylar içeren tarih yazıcılığı vardı. İnsan yutan kocaman bir yılandan bahseden bir tarihçiyi bir eserinde şöyle eleştirdi:

“Kendisi de oradaymış, gözleriyle görmüş; ama yüksek bir ağaca tırmanmış olduğu için kendini korumuş, bir kötülüğe uğramamış. İyi etmiş o yılanlara yaklaşmadığına, ne yapardık sonra? Bu savaşta kendi elceğizi ile nice büyük, parlak işler görmüş olan yüce bir tarihçiden yoksun kalırdık. Hani geçmiş olsun, büyük belalar atlatmış!”

Tarihçi Ctesias, Iambulus ve Homeros için ise “beni asıl şaşırtan şey, kimsenin onların yalan söylediğini fark etmez zannetmiş olmalarıydı” şeklinde yorum yaptı. Tarihçilere bu kadar eleştiri yöneltmesinin yanında “Tarih Nasıl Yazılmalı?” eserinde gerçek, objektif, geleceğe dönük tarih yazıcılığını tanımlayarak yalnızca sorun değil çözüm odaklı da yaklaştığını ispatladı.

Doğrulara ve gerçeklere dayalı bir hayat yaşanması gerektiğine inananıp sosyal iletişimin saptırmalarına karşı çıkan Lukianos, ilerleyen yıllarda satirik (eleştirel) eserlerini paganizme, çok tanrılı dinlere ve tanrılara yöneltince fazlasıyla düşman kazandı, geçim sıkıntıları çekmeye başladı ve bir dostunun yardımıyla İskenderiye’de devlet görevine başladı. 80’e yakın eserle 67 yaşında vefat eden Lukianos’un eserleri 1499’da Floransa’da yayımlanmaya başladı; sivri dili, kuşkuculuğu, yaratıcılığı ve akıllıca eleştirileri ile kendini günümüze kadar taşıdı.

“Aşağıda delilik insanlar arasına karışır, kenti onlarla birlikte yönetir; kin öfke, kıskançlık, bilisizlik, işkil, pintilik de işe karışır. Üstlerinde korkuyla umut uçar; biri, birdenbire insanların başına çöker, hepsini yıldırır, bir köşeye kaçırtıp sindirir; öteki, yani umut, hep başlarının üstünde süzülür, tam yakalayıverecekler sandığın sırada bir de bakarsın ki hepsinin de ağzını açık bırakıp kaçar gider.”

Yunan mitolojisinde Zeus tarafından ceza olarak dağda bir kayaya zincirletilen Prometheus'tan bahsedttiği "Prometheus Kafkaslar'da" eserinde ironik bir dille tanrıların insan eliyle yazıldığından bahsediyor.

"Bakalım Hermes; dikkat edelim de alçaklarda bir yer olmasın, sonra insanlar yardımına  koşar, ne de olsa onun elinden çıktılar. Zirveye yakın bir yer de olmamalı, o zaman aşağıdan kolay görülmez. Bence ortada bir yer olsun, koyağın kenarı iyi olur, kollarını bir kayadan öbürüne uzatır, zincirlerini çakarız.”

İlk Bilim Kurgu: "Yaşanmış Bir Öykü"

Rönesans döneminden beri sevilen bir roman, “A True Story”.  “Gerçek Bir Hikaye” ya da yayımlandığı adıyla “Yaşanmış Bir Öykü”. Aslında edebi bir eleştiri olarak başlayan eserin, Lukianos’un yaratıcılığının işe karışmasıyla “ilk erken bilim kurgu” romanına dönüştüğüne çoğu insan hemfikir.

“Erken” kelimesine bu noktada ihtiyaç duyulma sebebi, klasik edebiyat ve tarih yazımındaki "doğaüstülüğü”nü eleştirmek için günümüz bilim-kurgu romanında yapılanın aksine bilimsel gerçekleri çarpıtıyor olmasıdır. Ancak o dönemdeki bilimin sorgulamaya dayalı yapısına uygun olması, dönemin coğrafya, antropoloji, astronomi bilgilerinin eserde kullanılması, bilim kurgunun en temel özelliklerinden biri olan “alternatif bir gerçeklik” yaratmasından ötürü bu kategoride kendine yer açmakta ve ilk erken bilim kurgu örneğini oluşturmaktadır.

Bir gemi yolculuğu esnasında 50 kişilik bir mürettebatın yaşadığı maceraları anlatan bu roman, Lukianos’un filozoflara, tarihçilere, kendi deyimiyle “edebi yalancılara” gönderme yaptığı satırlarla başlar ve şöyle devam eder: “Sizi uyarıyorum, size duyduğunuz en büyük yalanları söyleyeceğim ve bütün kitaptaki tek doğru ifade budur.”

Kristof Kolomb’dan 1400 yıl önce okyanusun öbür tarafında neler olduğunu dair fikir yürütmeye çalışan, Ay’a yolculuktan bahseden Samsatlı Lukianos, olayları kendi başından geçmiş gibi anlatır. Mürettebatıyla birlikte, bitmek bilmeyen nehirlerin olduğu bir adaya uğrar. Bu adada kadınların belden aşağısı şarap bağıdır ve bu kadınlara yakınlaşan erkekler sarhoş olur, toprağa kök salmaya başlar ve meyve verirler.

Garip olaylardan korkup adadan kaçan mürettebat; bir fırtına ile deniz seviyesinden 40 mil yukarı fırlar, 7 gün 7 gece havada yolculuk yapar ve Ay’a gelir. Eserin devamında ise Ay krallığı, Ay ile Güneş arasındaki savaş, kadınların olmadığı Ay halkı, balinanın midesinde geçen günler, devasa örümcekler, Kapadokya’dan gelen atlar, kısacası bir bilim kurgunun bütün ögelerin ilkel halleri kullanılır. Romanın belirli yerlerinde, Yunan tanrılarından bahsedilir ve onlara atfedilen doğaüstü özellikler alaya alınır. Örneğin; Herodot'un bir eserinde Hermes'in 1 metrelik ayak izi olduğundan bahsetmesi üzerine Lukianos Yaşanmış Bir Öykü'de ilk gittikleri adada 1 metrelik iki ayak izi görür ve Hermes'in buraya geldiğini düşünür. Suvin’e göre Ay’da geçen bu ütopik kurgunun amacı, bize “yakın” gelen bir gerçekliğe “uzak” bir ayna tutarak sosyo-kültürel bir eleştiri yapmaktır

İroniye ve eleştiriye sırtını yaslayan "Yaşanmış Bir Öykü"de; insanların, toplumların zaafları, hayalgücü ve zekanın inceliğiyle işlenerek Batılı anlamda bilimkurgunun ilk örneği olmuştur. Kendinden 1600 yıl sonra yaşayan Voltaire ve hatta 1900 yıl sonra yaşayan Douglas Adams’a yol gösteren Samsatlı Lukianos ile Anadolu topraklarında yetişen özgün düşünürlere bir tane daha eklenmiştir.

 

Kaynaklar:

The Placement of Lucian’s Novel True History in the Genre of Science Fiction, Katelis Viglas, 2016

https://www.researchgate.net/publication/304811223_The_Placement_of_Lucian's_Novel_True_History_in_the_Genre_of_Science_Fiction

Uluslararası Samsatlı Lucianus Sempozyumu, Samsatlı Lucianus'a Göre Edebi ve Tarihi Metin, Bahir Selçuk, Adıyaman Üniversitesi, 2009

http://turkoloji.cu.edu.tr/YENI%20TURK%20EDEBIYATI/bahir_selcuk_Edebi%20Metin-tarihi%20Metin.pdf

Lucian's True Story As SF, S.C. Fredericks, Science Fiction Studies, Sayı 3, 1. Bölüm, 1976

https://www.depauw.edu/sfs/backissues/8/fredericks8art.htm

Collected Ancient Greek Novels, B.P. Reardon, University of California Press, 1989

Çağdaş Edebiyatın, Bilinen İlk Bilimkurgu Yazarı, Samsatlı Lukianos; Esra Uysal, Yerli Bilimkurgu Yükseliyor, Sayı 1, Mayıs 2017

https://yerlibilimkurguyukseliyor.com/wp-content/uploads/2017/06/YBKY_MAYIS.pdf


BENZER YAZILAR

Türk Edebiyatı'nda Devrim Niteliğinde Dönem: Tanzimat Edebiyatı

Divan Edebiyatı'nın ardından yenilikçi bir dönem olan Tanzimat Edebiyatı, Türkiye'de yeni edebi türlerin denenmesi ve Türkçe'nin gelişmesi yönünde oldukça büyük rol oynamıştır.

Kadınlar Ülkesi

Charlotte Perkins Gilman'ın eseri olan Kadınlar Ülkesi, kitabın konusu ve kitap hakkında yorumlar.


Paylaş