Anlatılanı, özü yaratacak biçimde kullanan gerilim ustası Alfred Hitchcock sinemasında insani kaygılara dayanan gerilim filmleri serimize özgür bıraktığı “Kuşlar” ile başlıyoruz…

Kuşlar Filminin Konusu

1963 yılında çekilen Kuşlar filmi Hitchcock'un Kuzey Kaliforniya tatilindeyken o bölgede kuşların insanlara saldırdığına dair bir gazete haberini okumasıyla ortaya çıkar. Filmin bir başka kaynağı ise Daphne du Maurier’in Kuşlar isimli kitabıdır.

Film, San Francisco’da bir evcil hayvan dükkânında başlar. Ana karakterler Melanie Daniels ve Mitch Brennen ile burada tanışırız. Melanie karakteri diğer tüm Hitchcock aktrisleri gibi sarışın ve güzeldir. Yakışıklı bir avukat olan Mitch’ten hoşlanır ve ona bir sürpriz yapmaya karar verir. Mitch’in kız kardeşinin doğum günü için arayıp bulamadığı iki muhabbet kuşunu alır ve Bodega Koyu’na gider. Mitch ile koydaki karşılaşmalarında gerçekleşir ilk kuş saldırısı fakat onlar bu saldırıyı önemsemezler. Daha sonra ise kuşların şiddeti giderek artar ve saldırganlaşırlar. Tehlikeyi anladıklarında ise artık çok geçtir, birçok can kaybı yaşanmıştır koyda.

Filmin konusu doğanın insandan öç alması gibi görünse de Hitchcock asla bu kadar anlaşılır bir yönetmen olmamıştır.

Hitchcock’un Kadın Karakterleri

Hitchcock, Melanie karakterini üst sınıf, kendini beğenmiş, şehirli ve özgüvenli şımarık bir kadın olarak çizmiştir. Arka Pencere ve Vertigo filmlerinde olduğu gibi bu filmde de kadın karakter güzel, çekici ve sarışındır. Melanie cazibesini kullanmaktan hiç çekinmeyen ve o dönemin “hanımefendilerine” uymayan tavırları ile Bodega Bay Koyu’nda istenmeyen kadın olacaktır.

Açık kırlarda güçlü arabasını süren zarif giyimli bir kadından daha iyi ne temsil edebilir modern kadın özgürlüğünü? Bodega Bay yolundaki arabanın havadan görüntüsü Melanie'nin bağımsızlığını ve gözü pekliğini dramatize eder. Melanie'nin Bodegay Bay’a geldiği sahnede ise gümüş mavi lüks arabası bile onun eski, hantal taşıtları olan bu kendi halindeki balıkçı köyüne hiç de uymadığını ortaya koyar.

Paylaşılamayan Mitch

Lydia Mitch’in annesidir. Kocasını kaybeden ve evde on bir yaşındaki kızıyla yaşayan bu kadının korkuları vardır. Bu korkuların temelinde çocukları için endişelenen dul kadın kaygıları olsa da Lydia’nın oğlu ile kurduğu bağ korumacı anneden çok kıskanç bir kadın kompleksine benzer. Aile yapılarına uygun olmadığını düşündüğü ve oğlunu paylaşmak istemediği için Melanie’den hoşlanmaz. Melanie, Bodega Bay gibi Brenner’lar malikânesinin de uyumsuz ve istenmeyen kadını olur.

Annie ise Bodega Bay’da sıkışıp kalmış sofistike bir şehirlidir. Onun duruşu ve konuşma tarzı Melanie’nın gösterişli cazibesinin tersine doğal çekici kadın olarak sunulur. Kıyafetleri ve saç renkleri de bu zıtlığı tamamlar niteliktedir. Bu iki zıt karakterli kadının tek ortak noktası Mitch’e karşı olan duygularıdır. Annie de Lydia gibi Mitch’i paylaşmak istemez. Mitch için Bodega Bay’a yerleşen Annie sevdiği adamı bu güzel kadından kıskanır. Bir erkeği paylaşamayan bu kadınlar adeta kıskançlık üçgeni oluştururlar.

Neden Saldırır Kuşlar?

İlk kuş saldırısı Melanie, Bodega Koyu'nda su üzerinde Brenner’ların evinden karşıya geçerken gerçekleşir. Bir martı Melanie koyun karşısında duran Mitch'e bakarken ona saldırır ve Melanie alnından yaralanır. Bu ilk saldırı sonrası Melanie, karmaşık, düşünceli bir ifadeyle, dehşet içinde avucunu inceler. En sonda da, şimdi kirlenmiş olan, süet eldivenli parmaklarının yakın plandan çekimini görürüz: İşaret parmağının ucunda kızıl bir yapay kan lekesi vardır, bu, onun kırmızı ojeli tırnaklarının gerçek iz düşümüdür.

Peki, bu kuş saldırısı ceza mıdır yoksa rastgele bir olay mıdır?  Ceza ise Melanie niçin cezalandırılmıştır? Hitchcock, Peter Bogdanovich'e şöyle der: "Bu kız gece hayatına çok düşkün, yani tam bir hovardayken, ilk defa olarak gerçekle karşılaşıyor...”.  Hitchcock bu sahnede suyun üzerinde yüzünde belli belirsiz alaycı gülümsemesiyle halinden memnun ve kayıtsızca ilerleyen Melanie’ye çarpan martıyı hayatın gerçekliği olarak gösterir.

Mitch’in kardeşi Cathy’in doğum günü partisi bahçede kutlanmaktadır. Mitch ve Melanie, baş başa konuşmalarının ardından yokuştan aşağı inerken, çocuklar, körebe oynuyorlardır. Annie ve Lydia, çift gibi aşağıya inen Melanie'yle Mitch'e hissetikleri ortak acıyla donmuş bir şekilde bakakalırlar. Mitch, bahçedeki düzlüğe ulaşamadan hemen önce, martılar filmin ilk kitlesel saldırısını başlatırlar. Kuşların bu gazabı, bir erkeği paylaşamayan kadın üçgeninin, içlerine gömdükleri düşmanlık ve öldürücü kıskançlıklarının görünür bir dışavurumudur. 

Parti sonrası herkes gitmiştir ve Brenner’lar ile Melanie oturma odasındadırlar serçelerin şömine borusundan odaya girmeleriyle bir diğer saldırı gerçekleşir. Hitchcock, karakterlerini bir önceki sahnede açık alan fobisiyle bu sahnede ise kapalı yer fobisi ile korkutur. Böylelikle, içine düşülen çıkmazların yerini değiştirmiştir. Bu saldırıların ardından önce çiftlikte ardından Cathy’in okulunda ve meydanda gerçekleşir kuş saldırıları. Filmde kuşların sayıları ilk saldırılarda çok değildir. Ancak olaylar geliştikçe, dramatik yapı ortaya çıkmaya başladıkça kuşların sayıları da saldırganlığı da artmaya başlar.

Son Saldırı

Sabaha karşı Brenner’lar evin salonunda tüm kapı ve pencereleri tahta ile çakılı halde uyuklamaktadırlar. Melanie duyduğu kuş sesiyle üst kata çıkar ve odadan geldiğini düşünüp odanın kapısını hafifçe aralar bu aralıktan çatının üstünde bir parçalanma ile oluşan deliği görür.

Melanie'nin fener ışığı odayı tararken, bir kuş sürüsü yatağın üstünden ve çatı kirişinden yükselir ardından kıyamet kopar.Kargalar ve martılar, yüksek ses dalgalanmaları içinde büyük bir rüzgâr gibi Melanie'ye hücum ederler. Kuşların odadan çıkmaması için kendini feda eden Melanie odanın kapısını kapatır. Bu sahnede Wood, “onun jestlerinde şehvetli bir teslimiyet ve secdeye kapanış ile umutsuzca bir yok olma arzusu” görür. Melanie’nin fedakârlığı ve değişimi sayesinde filmin sonunda, Lydia onu kabul eder.

Lekeler

Bütünün içindeki bir öğenin, açıklanamaz davranışından dolayı bir leke olduğu fark edilene kadar her şey sıradan ve doğal akış içindedir. Kuşlar filminin en büyüleyici sekansında bunu görmek mümkündür. Melanie okul bahçesinin önünde oturmaktadır. Bodega Bay’ın pastoral manzarasında bir sigara yakmış ve onun dumanını içine çekmeye başlamıştır. Ancak Melanie’nin oturduğu yerin hemen arkasındaki demirlere konan bir karga kısa sürede o manzaranın içinde bir leke olarak görünür.

Tek karga ile başlayan bu sahnede demirlerin karga dolmasıyla leke büyür ve sonunda Melanie arkasına bakar. Saldıran kuşlar basitçe gerçekliğin bir parçası olarak algılanmaz; daha ziyade dışarıdan gerçeklikle bizim 'asıl' gerçekliğimiz arasındaki alanı işgal eden bir tür leke olarak görülür.

Hitchcock filminde doğa ve insan ilişkilerini ayrı derinliklerle sunmuştur. Filmde kuşlar özgürlüğünü insanları korkularına kafesleyerek kazanır ve intikamını alırlar. Saldırılar ve karakterler arasındaki öznel ilişkiye baktığımızda ise saldıran kuşların yalnızca bu ilişkilerdeki temel uyumsuzluğu ve rahatsızlığı cisimleştirdiğini görürüz.

Kaynaklar;

https://www.academia.edu/36655942/Camille_Paglia_Ku%C5%9Flar

Slavoj Zizek, Yamuk Bakmak: Popüler Kültürden Jacques Lacan'a Giriş

Slavoj Zizek,  Lacan Hakkında Bilmeyi Hep İstediğimiz Ama Hitchcock’a Soramaya Korktuğunuz Her Şey


BENZER YAZILAR

Türk Tiyatrosu ve Muhsin Ertuğrul

Türk Edebiyatı’nda tiyatronun gelişimi ve Batılı anlamdaki Türk tiyatrosunun kurucusu Muhsin Ertuğrul’un yaşamı.

Türk Sinematek Derneği

1965'te kurulup 1980'da kapatılan Türk Sinema Derneği ve Yeni Sinematek Sinemaevi hakkında bilgiler.


Paylaş