Ünlü yazar ve şairlere ilham vererek edebi eserlere konu olan dört efsane.

Konusunu bazen kıtlık, göç ve savaş gibi yaşanmış olaylardan bazen de gerçek olup olmadığı kesin olmayan efsanelerden alan edebi eserlere ilham veren 4 ünlü efsanenin hikayelerini derledik.   

1. Narkissos Efsanesi

Narkissos Efsanesi Nedir? Özeti

Baş kahramanı adını narsizme ve bir çiçek türüne vermiş olan efsane, Antik Yunan döneminde geçer. Efsaneye göre, bir gün su perisi Liriope ve ırmak tanrısı Kephissos’un bir oğlu dünyaya gelir. Narkissos adlı bu çocuk o kadar güzeldir ki oğluna nazar değeceğini düşünen annesi bir kahinin yanına giderek oğlunun ne kadar yaşayacağını sorar. Kahin de Liriope’ye, oğlunun kendisini görmediği sürece yaşayacağını söyler. Bunun üzerine Narkissos kendisini görmeden büyür.

En büyük zevklerinden biri avcılık olan Narkissos’u, yine bir gün avdayken, Ekho adlı güzel bir peri görür ve aşık olur. Ekho onu sevdiğini söyler fakat Narkissos aşkına karşılık vermez. Bunun üzerine Ekho, üzüntüsünden günden güne erir ve ölür.

Öldüğünde ise kemikleri kayalara sesi de "eko" denen yankılara dönüşür. Ekho, ölmeden önce tanrılara "o da sevsin ama kavuşamasın" diye yalvarır. Ekho’nun ölümüne sinirlenen tanrılar, Narkissos’u cezalandırmaya karar verir. Narkissos bir gün ava çıktığında yorulur ve su içmek için bir nehir kenarına gelir.

Buradaki nehirde yansımasını gören Narkissos, güzelliği karşısında büyülenir ve kendisine aşık olur. Güzelliğinden o kadar etkilenmiştir ki kendisini seyretmekten bir şey yiyip içemez ve günden güne eriyerek ölür. Öldüğündeyse vücudu nergis denen çiçeğe dönüşür.

Şiirlerinde sık sık mitolojiden yararlanan Melih Cevdet Anday, “Nergis ile Yankı” adlı şiirinde bu efsaneyi anlatır.

2. Şahmeran Efsanesi

Şahmeran Efsanesi Özeti

Farsça “yılanlar” anlamındaki maran ve "şah" kelimesinin birleşmesiyle meydana gelen ve "yılanların şahı" demek olan şahmeran, rivayete göre binlerce yıl önce Mersin’in Tarsus ilçesinde yaşamıştır. Burada, yerin yedi kat altında yaşamakta olan binlerce yılan vardır ve bu yılanların kraliçesi Şahmeran adlı; vücudunun üst kısmı insan, alt kısmı yılan olan bir kadındır.

Yılanlar yıllarca barış ve bolluk içerisinde yaşarken Cansap adlı fakir bir oduncunun oğlunun yolu tesadüf eseri buraya düşer. Bir gün Cansap ve arkadaşları bal dolu bir mağara keşfeder ve arkadaşları balı alması için Cansap’ı mağaranın aşağısına indirir.

Cansap aşağıya indiğinde arkadaşları, paylarına düşen balın daha fazla olması için onu bırakıp kaçarlar ve mağarada mahsur kalan Cansap, bir çıkış yolu bulabilmek için mağarada döner dolaşır. Mağarada dolaşırken içinden ışık çıkan bir delik keşfeder ve yanındaki bıçakla deliği genişleterek çok güzel bir bahçe görür.

İçinde birbirinden güzel meyve ve çiçekler bulunan bahçede birçok yılan da görür ve böylece Cansap, Şahmeran’ı gören ilk insan olur. Burada yıllarca refah içinde yaşayan Cansap, Şahmeran’ın güvenini kazanır ve ailesini çok özlediği için gitmek ister. Cansap’ın üzülmesine dayanamayan Şahmeran, yerini kimseye söylememesi şartıyla gitmesine izin verir.

Ayrıca, Şahmeran’ı gören kimsenin vücudu pul pul olacağı için vücudunu da kimseye göstermemesini söyler. Bu şartları kabul eden Cansap dışarı çıkar ve yıllarca kimseye Şahmeran’ın yerini söylemez. Yıllar sonra bir gün ülkenin padişahı hastalanır ve vezir, padişahın hastalığının tek çaresinin Şahmeran etini yemek olduğunu söyler.

Bunun üzerine Şahmeran’ın yerini bilen kişi aranmaya başlanır ve Cansap’ın vücudunun pul pul olduğu görülünce ona zorla Şahmeran’ın yeri söyletilir. Şahmeran yakalandığı zaman Cansap’a "Benim başımı kaynatıp padişaha içir, padişah kurtulsun, gövdemi de vezire içir, ölsün, kuyruğumu da kaynatıp sen iç, böylece Lokman Hekim ol" der. Bunun üzerine yılanın dediğini yapan Cansap, Lokman Hekim olmuş olur. Efsaneye göre diğer yılanlar Şahmeran’ın öldürüldüğünü bilmemektedirler ve bu gerçeği öğrendiklerinde Tarsus’u işgal edeceklerdir.

Bu efsane Tomris Uyar’ın “Ödeşmeler ve Şahmeran Hikayesi” adlı kitabının sonunda yer alan Şahmeran hikayesine konu olmuştur.

3. Pandora'nın Kutusu Efsanesi

Pandora'nın Kutusu Nedir, Ne Demektir? Özeti

Günümüzde beklenmedik problemlerle karşılaşıldığında kullanılan “Pandora’nın Kutusunu Açmak” deyimi, hikayesini bir Antik Yunan efsanesinden alır. Efsaneye göre Prometheus, Yunan mitolojisindeki en güçlü tanrı olarak bilinen Zeus’tan ateşi çalar ve tüm insanlığa verir.

Bu duruma çok sinirlenen Zeus, Prometheus’u Kafkas Dağları’nda zincire vurdurarak yanına bir kartal bırakır. Kartal her gün Prometheus’un ciğerini yer ve Prometheus’un ciğeri her gün yeniden oluşur. Böylece Zeus, Prometheus’tan intikam alır fakat hırsı ve öfkesi hâlâ geçmez.

Sadece Prometheus’tan değil tüm insanlıktan intikam almak isteyen Zeus, Prometheus’un kardeşi Epimetheus aracılığıyla bu amacına gerçekleştirmeyi kafasına koyar. Bu amaçla demirciler tanrısı olan Hephaistos’a balçıktan bir kadın yapmasını emreder ve böylece Pandora yapılır. Pandora, Antik Yunan’daki ilk kadındır. Yapılırken Tanrıçalardan güzellik, zarafet gibi alınan özelliklere ek olarak bir de merak duygusu eklenmiştir.

Pandora meydana getirilince Epimetheus’un kapısına bırakılır. Epimetheus Pandora’yı görür görmez aşık olur ve hemen evlenirler. Epimetheus ve Pandora mutluluk içinde yaşarlarken bir gün bahçelerine doğru gelen çok yorgun, elinde kutu olan bir yolcu görürler.

Bu kişi, yolcu kılığına girmiş Hephaistos’tan başkası değildir. Pandora yolcuya durup dinlenmesini teklif eder fakat yolcu, acelesine olduğu için kalamayacağını ama kendilerine taşıdığı kutuyu emanet etmek istediğini söyler.

Pandora teklifi memnuniyetle kabul eder ve kutuyu alır. (Kutunun Pandora’nın eline geçmesi hakkında farklı rivayetler de bulunmaktadır.) Birkaç gün içinde geri geleceğini söyleyen yolcu, Pandora’nın merakını arttırmak için kutuyu asla açmamalarını belirterek oradan uzaklaşır. Olayın üstünden günler geçer fakat yolcu gelmez. Üstelik, Pandora kutuda ne olduğunu çok merak eder. Her ne kadar Pandora kutunun içine bakmak istese de Epimetheus buna izin vermez.

Epimetheus’un  yanından uzaklaştığı bir zaman, dayanamayan Pandora kutuyu açar ve birden kutudan kahverengi renkli minik yaratıklar çıkar. Bunlar; öncesinde dünyada bulunmayan kıskançlık, keder, kibir, sefalet gibi kötü ruhlardır ve hızla etrafa yayılarak Pandora’yı ısırmaya başlarlar. Pandora koşarak Epimetheus’a haber vermek istese de yaratıklar çoktan onu da ısırırlar. İkisi birlikte iyileşmek için çeşitli bitkiler sürerken bunun bir tuzak olduğunu fark ederler.

Pandora üzüntüsünden ağlarken birden kutudan “Pandora, lütfen kutuyu aç ve çıkmamıza izin ver” diyen tatlı bir ses duyarlar. Bu sesin kendilerine kötülük getirmeyeceğine inanarak kutuyu tekrar açarlar ve bu sefer kutudan narin kanatlı yaratıklar çıkmaya başlar. Bu yaratıklar, umuttur. Tanrılar insanlara üzüldükleri için kötülüklerin yanına umut da koyarlar. Bir kez hapsedilen kötülüklerin yok olması imkansızdır fakat umut, kötülüklerin peşini hiç bırakmayacaktır. Böylece kötülüklere rağmen iyilik de var olmuş olacaktır.

Bu efsaneye, birkaç farklılıkla, Helen şiirinin ikinci büyük şairi olarak anılan Hesiodos’un “İşler ve Günler” kitabında da yer verilmiştir.

4. Sisifos Efsanesi

Sisifos Efsanesi Konusu ve Özeti

Efsaneye göre Sisifos, açgözlü ve hilekar biridir. Yaşamı boyunca türlü kötülükler yapmıştır ve bunun için Zeus, ceza olarak onun cehennemde zincirlenmesini emreder. Thanatos onu zincirlemek için götürür fakat Sisifos çok kurnazdır. Thanatos’a yaptığı kelepçelerin nasıl çalıştığını görmek için denemesini söyler ve Thanatos kelepçeleri deneyince onu esir alır. Bunun sonucunda ölüm tanrısı Thanatos, insanların canını alamaz.

Rakipleri ölmediği için savaşlardan keyif alamayan savaş tanrısı Ares sinirlenir ve Thanatos’u kurtararak Sisifos’u Yunan mitolojisinde cehennem olarak kabul edilen Tartarus’a gönderir. O zamanlar bir erkek öldüğü zaman eşinin tanrılara kurban sunması gerekirdi. Sisifos ise karısına bu geleneği yerine getirmemesini söyler. Yeraltı dünyasına gittiğinde kraliçe Persephone’ye, karısının ona karşı olan görevini yapmadığını ve tekrar yeryüzüne giderek eşinden bu görevi yerine getirmesini isteyeceğini söyler.

Persephone’yi ikna ederek dünyaya döner fakat buraya gelince yeraltına gitmeyi reddeder. Sonunda yaptığı hileler yüzünden Tartarus’a geri götürülür ve sonsuza kadar büyük bir kayayı dik bir tepeye çıkarmaya mahkum edilir. Sisifos kayayı tepeye her çıkardığında kaya yere geri düşer ve bu olay sonsuza kadar kısır bir döngü şeklinde tekrarlanır.

Efsane, Albert Camus’nün yaşamın saçmalığını sorguladığı deneme kitabı “Sisifos Söyleni” eserine adını vermiştir. Camus, yaşamı her gün amaçsız bir şekilde tekrar eden olaylar silsilesi olarak düşünerek insanları boşuna çabalayan Sisifos’a benzetir.

Kaynakça

1) https://tr.wikipedia.org/wiki/Sisifos

2) https://tr.wikipedia.org/wiki/Pandora%27n%C4%B1n_Kutusu#:~:text=Pandora'n%C4%B1n%20Kutusu%2C%20Antik%20Yunan,ate%C5%9Fi%20%C3%A7alm%C4%B1%C5%9F%20ve%20insanl%C4%B1%C4%9Fa%20vermi%C5%9Ftir.&text=Bu%20y%C3%BCzden%20Hephaistos'a%20emir,ve%20ard%C4%B1ndan%20Pandora'y%C4%B1%20yarat%C4%B1r.

3) http://mitolojiksayfalar.blogspot.com/2017/06/pandorann-hikayesi.html

4) https://tr.wikipedia.org/wiki/Narkissos

5) https://tr.wikipedia.org/wiki/%C5%9Eahmeran


BENZER YAZILAR

Sait Faik Abasıyanık: Eserleri ve Edebi Kişiliği

Türk öykücülüğünün öncü ismi Sait Faik, hayatı ve çalışmaları.

1984: Totaliter Bir Distopya

Tüm zamanların en büyük distopyalarından biri olan “1984”, yazarı George Orwell ve onlara dair bilinmeyenler.


Paylaş