Çağdaş tiyatronun kurucularından biri olan Henrik Ibsen, 1828 yılında Norveç’te dünyaya geldi. Yazar, kadınların günlük hayatta karşılaştıkları ailevi, sosyal, kültürel, ekonomik ve psikolojik çatışmaların derinlemesine bir keşfini ortaya koydu.
Ibsen'in oyunları birçok anlamda tartışmalıydı. 19. yüzyıl tiyatrosunun, toplumun aile hayatı fikirlerine uyan katı ahlaklı bir dünya modelini yansıtması bekleniyordu. Bununla birlikte, Ibsen bu beklentiye uymadı ve oyunlarını sosyal eleştiriler için bir araç olarak kullandı. Kendisini hiçbir zaman doğrudan feminist olarak tanımlamamasına rağmen oyunlarında cinsiyet rolleri üzerine birçok yeni düşünce ortaya koydu. Fikirleri, yüzyılın sonunda oy hakkı ve eşit sosyal haklara adanmış kadın örgütlerinin artan oluşumunu yansıtıyordu.
“Ben Kadın Hakları Hareketi'nin bir parçası değilim. Yazdıklarımda bilinçli bir propaganda düşüncesi yoktu. Bu kadın hakları hareketi bana göre genel olarak insanlık sorunu gibi görünüyordu. Kitaplarımı dikkatlice okursanız, bunu anlayacaksınız. Doğru, diğerleriyle birlikte kadın hakları sorununun çözülmesi arzu edilir; ama bütün amaç bu değildi. Benim görevim insanlığın tanımı oldu.” -H.Ibsen
Kadın sorununu ele alması; fikirlerin, ideallerin ve ilişkilerin değişmediği bir dönemde Batı kültürünün putlarının yıkıcısı olarak üstlendiği rolün bir parçasıydı. Modernist düşünür Brandes'den etkilenen Ibsen, kadının konumunu daha geniş bir modernist gündemin bir parçası olarak, yani toplumsal cinsiyet rollerinin dinamiğine dair eski ve yerleşik düşünce biçimlerini sorgulamanın bir yolu olarak ele aldı. Bir Bebek Evi ve Hedda Gabler oyunları, evli kadınların hayatlarını daha önce hiç görülmemiş bir şekilde yansıtıyordu.
Cinsiyet Rollerine Eleştiri : Bir Bebek Evi
Ibsen’in 1879'da yazdığı Bir Bebek Evi oyunu, geleneksel evlilik modelini ve kadının evdeki konumunu odağına aldı. Oyun, cinsiyet rolleri hakkındaki temel toplumsal fikirlere meydan okuyarak Viktorya dönemi izleyicilerini sarsmıştı. Oyunun baş karakteri Nora, mutlu gibi görünen evlilik hayatında düzenin gerektirdiği gibi bir eş ve anne olarak toplumda varoluyordu. Nora’nın hayatından mutlu olmadığını ve sadece rol yaptığını anlaması birçok yerleşmiş düşünceyi tehdit ediyordu.
“Evimiz bir oyun odasından başka bir şey değildi. Oynadığınız bir bebek gibi karınız oldum, tıpkı evde babamın bebeği olduğum gibi; şimdi çocuklarımız da benim oyuncak bebeklerim. ”- Nora, Bir Bebek Evi
Kendini bulma çabası içindeki Nora, eşini ve çocuklarını bırakarak kendi yolunu çizmeyi seçti. Bu durum çağdaş izleyicileri şok etti, bu benzeri görülmemiş bir karardı. Ek olarak, kadınların doğal içgüdüleri gereği çocuklarla ilgilenen kişi olması ve bütün sorumluluğu üstlenmesi bekleniyordu. Ibsen’in bu sosyal normu ve evlilik idealini doğrudan eleştirmesi, onu Avrupa'da birçok feminist kadın örgütünün kurulduğu bir dönemde kadınların rolü konusundaki tartışmaların merkezine koydu.
İzleyici Nora aracılığıyla, toplumda birey olarak varolamayan ya da kendi seçimlerini yapamayan bir kadının yaşamının nasıl tatminsiz ve boş olduğunu görmüştü. Bu yaklaşımı Ibsen'i hem eleştirilerin odağı haline getirdi, hem de saygı ve ün kazandırdı. Yirminci yüzyılda, Bir Bebek Evi en çok oynanan oyunlardan biri haline geldi.
Tiyatroda Natüralizm ve Kadın Hareketi
1870’lerde deney ve gözleme dayalı sanat akımı olan natüralizm kendini göstermeye başladı. Bu akımda sanatçı, eserini oluştururken kendi hayatındaki deneyimlerini kullanıyor, gözlemlerini olduğu gibi yansıtıyordu. Hayatı her yönüyle ele alan natüralist sanatçılar, fikirleri ve karakterleri idealleştirmeye karşı çıktılar.
19.yüzyılın en büyük tartışma konularından biri bireysel özgürlük yolundaki engellerdi. Kadın Hareketi de işte bu engellere odaklanıyor, kadınlar toplumda birey olarak varolabilmek için mücadele veriyordu. Prof. Julie Holledge, Ibsen’in oyunlarındaki natüralizm etkisini şu sözlerle ifade ediyor : “Ibsen bu oyunları Avrupa feminizminin ilk dalgasının başında yazdı. Hevesli bir gazete okuyucusuydu ve olup biten olayları oyunları için önemli bir fikir kaynağı olarak kullandı. Kadınlar için eşitlik konusundaki çağdaş tartışmaların farkındaydı. Nora ve Hedda karakterleri de bu tartışmaların ürünü. İzleyicilere kadın, evlilik ve annelik hakkındaki kültürel varsayımları sorgulamaları için meydan okudular. ”
Ibsen’in kadın karakterleri ele alış şekli o dönemin Kadın Hareketi ile ilişkiliydi. Kadınlar yasal eşitlik ve finansal bağımsızlık talep ediyorlardı. Bu taleplerin natüralizm akımıyla tiyatroda yansıtılması, kadın mücadelesini destekleyici bir rol oynadı. Ibsen’in oyunlarındaki kadınlar, kendi kararlarını alarak birey olmayı seçen güçlü karakterlerdi. Bu kadınlar düzene karşı ayaklandılar ve ilham kaynağı oldular.
Kaynaklar :
https://www.longdom.org/open-access/ibsens-treatment-of-women-2167-0358-1000153.pdf
https://en.wikipedia.org/wiki/A_Doll%27s_House#Analysis_and_criticism
BENZER YAZILAR
Cesur Yeni Dünya: Konusu
İngiliz yazar Aldous Huxley'in 1931 yılında yazdığı Cesur Yeni Dünya, bizi “Ford'dan sonra 632 yılına” götürüyor. Yani Ford ve seri üretim milat kabul ediliyor. Bu tarihe göre de kitabın dönemi 26. yüzyıla karşılık geliyor.
Cinsiyet Tanımında Performativism ve İçsel Eğilim Modeli
Cinsiyet kavramının post-yapısalcı felsefede dekonstrüksiyonu, Judith Butler ve Julia Serano'nun cinsiyet tanımları.