Bir grup arkadaşın gittikleri bir hafta sonu tatilinde Elly isimli kadının kaybolması ve bununla birlikte ortaya çıkan birçok gerçeklik sorunsalına odaklanan 2009 yapımlı İran filmi.

Elly Hakkında Filminin Künyesi

Yönetmen ve Senarist: Asgar Farhadi

Oyuncular: Gülşifte Ferahani (Sepideh), Taraneh Alidoosti (Elly), Shahab Hosseini (Ahmad), Peyman Moadi (Peyman), Mani Haghighi (Amir), Saber Abar (Ali Reza), Merila Zarei (Shohreh), Rana Azadiver (Naazi)

Görüntü Yönetmeni: Hossein Jafarian

Müzik: Andrea Bauer

Elly Hakkında (Darbareye Elly, 2009) Filminin Konusu 

Asgar Farhadi’nin yönetmenliğindeki, 2009 yapımlı Elly Hakkında (Darbareye Elly, About Elly) filmi, başta Berlin Film Festivali olmak üzere uluslararası birçok festivalden ödülle dönmüştür. Elly Hakkında, üniversiteden beri arkadaş olan bir grup ve bütün hikayenin aslında kendisi üzerine kurulduğu Elly’nin bir hafta sonu tatiline odaklanır. Grubun yalnız üyesi Ahmad, eşinden boşandıktan sonra Almanya’dan İran’a dönmüştür. Grubun en başta liderlik vasfını üstlenen Sepideh ise Ahmad ile çocuğunun öğretmeni olan Elly’nin arasını yapmak için Elly’i de hafta sonu tatillerine davet etmiştir. En başta küçük bir çöpçatanlık hikayesi gibi görünen filmde, Sepideh’in söylediği küçük yalanların tek tek ayaklarına dolanmasıyla karakterler olayların içinden çıkamayacakları bir kaosun içine sürüklenirler.

(Buradan sonrası spoiler içerir.) Film, ilk önce posta kutusuna benzeyen bir kutuya atılan yüzük, mektup gibi nesnelerin, ardından karanlık bir tünelde ilerleyen arabadan yükselen çığlık sesleri ve akabinde gelen gülme sesleriyle başlar. Karakterler tatil yapacakları mekana doğru yol almaktadır. Mekana vardıklarında ise üç günlük rezervasyon yaptırdıkları villanın sadece bir günlüğüne boş olduğunu öğrenirler ve bulundukları yerde boş olan başka bir konut da yoktur. Villayı ayarlayan kişi Sepideh’tir ve Sepideh bu konuda arkadaşlarına yalan söylemiştir. Böylece filmde Sepideh’in söyleyeceği yalanlar zinciri başlamış olur. Sepideh, villaların bakıcısı olan kadının kendilerine bir ev vermesi için bir yalana daha başvurur ve Ahmad’la Elly’nin yeni evli olduğunu söyler. Üstelik bu evi, onların balayı için istemektedir. Kadın yeni evli çifti geri çevirmek istemez ve onlara mekandaki tek boş villayı verir, fakat bu villa bakımsız, eski ve yıkık döküktür. Karakterler bu duruma aldırış etmezler ve villayı temizleyip kırık camları poşetlerle kapatarak kalabilecekleri bir yer haline dönüştürürler.

Farhadi filmlerinde her şey senaryoya hizmet eder. Bu sebeple onun filmlerinde mekanlar karşımıza saf bir mekandan ziyade, bir karakter olarak çıkar. Filmin en başında yönetmenin çizdiği tablo, aslında İran orta sınıf burjuvazisini temsil eden arkadaş grubunun ne kadar kuvvetli arkadaşlık bağı(?) olduğudur. Yönetmen seyirciyi bu düşünceye inandırmak için filmin ilk otuz beş dakikası arkadaşları sürekli eğlenirken, oyunlar oynarken ve birbirleriyle yardımlaşırken göstermeyi tercih eder. Fakat seyirciye filmin sonuyla ve gidişatıyla ilgili sürekli olarak ipuçları bırakır. Örneğin bu filmde, belki de en önemli karakterlerden birisi olarak adlandırabileceğimiz mekan olan ev; eski, yıpranmış ve kırık döküktür. Karakterler onu bir şekilde yamayarak içinde kalırlar. İran sinemasında simgesel anlatım bir gelenektir. 1960’ların yönetmenlerinden miras kalan bu geleneği, Farhadi de senaryolarını daha fazla güçlendirmek için kullanır. Yönetmen her ne kadar filmdeki arkadaşlık bağını güçlüymüş gibi gösterse de kırık dökük ev, aslında onların arkadaşlıklarının tıpkı o ev gibi çürümüş olduğunun ipucunu verir.

Filmde Sepideh ve arkadaşları üzerinden İran aydın kesiminin tablosu çizilir. Grubun diğer üyeleri, –Ahmad da dahil- Sepideh’in Elly ve Ahmad’ın arasını yapmak istediğini bilmektedir. Eve yerleştikleri andan itibaren arkadaşlar arasında sürekli olarak bu durumun muhabbeti döner ve yer yer Elly’i rahatsız edecek espriler yaparlar. Elly, annesiyle beraber yaşayan ve gelenekçi topluma ait bir kadındır. Sepideh en başta Elly’e tatillerinin günübirlik olduğu yalanını söylemiştir. Elly’de sadece bir gün koşuluyla onlarla gitmeyi kabul etmiştir. O ana kadar yaşanan bütün olaylarda olduğu gibi Sepideh bu durumu da kendi yöntemleriyle çözer. Elly ikinci gün gitmek ister fakat Sepideh buna izin vermez. Elly ne kadar çok ısrar etse de Sepideh onun çantasını saklar ve gitmesine engel olur. Sepideh çantayı sakladıktan sonra gruptaki diğer kadınlardan birisi olan Shohreh’i de alarak markete gider. Diğer bir kadın karakter olan Naazy de evi temizleme gerekçesiyle Elly’e deniz kenarında uçurtma uçuran çocukları emanet ederek uzaklaşır. Elly üzgün ve sıkıntılı görünür, ardından uçurtma uçuran çocuklara katılır. Onların elinden uçurtmayı alır ve uzun bir plan sekansla Elly’nin uçurtma uçurduğunu, bunu yaparken oldukça mutlu olduğunu görürüz. Ardından “Benim gitmem gerek.” der ve o andan itibaren Elly bir daha görünmez. Bu noktadan sonra ise filmin asıl hikayesi başlar.

Elly Hakkında gerilimin son derece yüksek olduğu bir filmdir. Gerilim bir tür olarak Hollywood sinemasında karşımıza çıksa da bu filmde gerilim, klasik tür kodlarıyla kurulmaz. Karakterler mekana gittikten sonra deniz sesi film boyunca hiç kesilmez. Hatta Elly’nin uçurtma uçurduğu sahnede arkasında sadece dalgalı deniz görünür ve o sahnede, Elly’nin gülme sesine eşlik eden tek ses, dalga sesidir. Gerilim aynı zamanda sürekli ortaya çıkan yalanlardan dolayı, diyaloglar üzerinden de filme yansır.

Filmin başından beri ismi en çok tekrar edilen çocuk Arash’dır. Arash’la ilgili bir olay olacağının ipucu, isminin sürekli tekrarlanmasıyla seyirciye hissettirilir. Arash’ın denize girdiği sahne pencereden, yine uzun bir plan sekansla verilir. Aynı zamanda Arash’ın üzerinde tıpkı uçurtmanın rengi gibi kırmızı kıyafetler vardır. Arash, Elly’nin ortadan kaybolması için bir araçtır ve yönetmen, yaşanacak olayın mesajını sürekli Arash ismini seyirciye hatırlatarak verir.

Elly ortadan kaybolduktan sonra filmde o zamana kadar çizilen mutlu ve güzel arkadaşlık tablosu tersine dönmeye başlar. Çocukların babalarına haber vermeleriyle gruptaki erkekler denizde boğulan Arash’ı kurtarmak için mücadele verirler. Arash kurtulduktan sonra herkesin aklında tek bir soru işareti kalır. O da; “Elly nerede? ” sorusudur. Herkes ilk başta Elly’nin denizde boğulduğunu düşünür ve tekrardan denize girerek Elly’i aramaya başlarlar. O sırada alışverişten dönen Sepideh, hissettiği suçluluk duygusuyla kendisini denize atar ve erkeklerle beraber Elly’i aramaya başlar. Deniz sahneleri filmde çok uzun tutulur. Tıpkı ev gibi deniz de aslında karakterlerin takındıkları personaları indirmeleri için bir araçtır. Deniz Elly’i yutar ve karakterlerin maskeleri tek tek düşmeye başlar.

Otto Rank'ın Hakikat İle Gerçeklik Kuramı Bağlamında Elly Hakkında

Filmde karşımıza çıkan arkadaş grubu bir ortadoğu burjuvazisi temsilidir, Elly ise öğretmen olmasına rağmen çevresi ve ailesiyle toplumun gelenekçi yapısını temsil etmektedir. Bu grup üzerinden toplumdaki kadın, erkek rolleri de karşımıza çıkar. Filmin mutlu başlangıcı Sepideh’in söylediği beyaz yalanların tek tek karakterlerin ayaklarına dolanmasıyla mutsuz bir sona doğru evrilir. Bu filmde gerçeklik, toplumsal olan üzerinden filme yansımaktadır. Gerçeklik, arkadaşlık ilişkisinde sınıf farkı ve buna bağlı olarak gelişen, iki kesim arasındaki farklı ahlak anlayışı olarak karşımıza çıkar. Filmin en sonunda ise aslında ahlak anlayışının her iki sınıf için de aynı olduğu gerçeğiyle yüzleşiriz. Elly’nin gizemli kayboluşundan sonra filmin ilk otuz beş dakikasında kurulan dünyanın gerçek değil, aksine sahte olduğunu fark ederiz. O zamana kadar gördüğümüz anlayışlı, entelektüel, modern düşünceler ve  söylemler yerini katı ve gelenekçi düşüncelere bırakır.

Sepideh’in amacı Ahmad ile Elly’nin arasını yapmaktır. Bu plan gruptaki herkes için oldukça masumdur ve zamanla herkesin oynamaktan zevk aldığı bir oyuna dönüşür. Arkadaşlar, tatilin ikinci gününe kadar sürekli bu konu üzerinden espriler yaparak Elly’e imada bulunurlar. Elly yapılan imalardan içten içe hoşnut gibi görünse de rahatsızlığını çekingen tavırlarıyla ve mimikleriyle belli eder. Çünkü Elly, ikili ilişkiler konusunda diğer karakterler kadar açık fikirli değildir ve aynı zamanda nişanlıdır, fakat nişanlısından ayrılmak istemesine rağmen ayrılamamaktadır. Elly ve Ahmad tatilin ilk günü yalnız kalırlar. Sepideh onları konuşmaları için kasabaya gönderir. Elly’nin çekingen tavırları Ahmad’la yalnız kaldığında son bulur. Çünkü gruptan ayrılmış ve böylece toplumun yargı araçlarından kurtulmuştur. Elly’nin Ahmad’a karşı tavırları, ona ilgi duyduğu hissini yaratır. Hatta Ahmad’a evliliğinin neden bittiğini sorar. Ahmad bu soruya şöyle cevap verir: “Kötü bir son, sonsuz bir umutsuzluktan iyidir.” Bu cümle aslında bütün filmi özetleyen bir cümledir ve Ahmad aracılığıyla biz de Elly’i bekleyen sonunun ne olduğunu filmin başlarında öğreniriz. Elly’nin yaşadığı toplum içinde, herhangi bir çıkış yolu yoktur. Onun için tek gerçek vardır, o da; iki şekilde de kötü bir sondur. Çünkü Elly, bir kadın olarak kendisi hakkındaki bir konuda bile söz hakkında sahip değildir. Bu yüzden nişanlısından ayrılamaz.

Elly ikinci gün gitmek istediğinde Sepideh engeliyle karşılaşır. Elly o zamana kadar çelişkili tavırlarıyla seyirci ve karakterler üzerinde, gizemli bir kadın havası bırakmıştır. Sepideh tarafından gitmesine izin verilmeyen Elly’nin huzursuzluğunun gittikçe arttığı görülür. O esnada uçurtma uçuran çocuklardan aldığı uçurtma ile, bir anda film boyunca hiç olmadığı kadar özgürce hareket eder. Ancak kısa bir süre sonra Elly’nin yüzü tekrardan gölgelenir ve gitmesi gerektiğini söyleyerek uçurtmayı yeniden çocuklara bırakır. Bu sahnede Elly’i son kez görürüz.

Filmin bundan sonraki yarısında etkili olacak soru da bu sahneden sonra ortaya çıkar: "Elly nerede?" soruysuyla birlikte karakterler iki ihtimal üzerinde dururlar. Birinci seçenek Elly'nin Arash’ı kurtarmaya çalışırken denizde boğulduğudur. İkincisi ise Elly'nin kendi arzusuyla kimseye haber vermeden şehre geri döndüğüdür. 

İlk başta Elly’nin denizde boğulduğunu düşünen grup üyeleri polisle beraber yaptıkları uzun aramalar sonucunda cesedi denizde bulamazlar. Cesede ulaşamayan polisler, Elly’nin kendi isteği üzerine ayrıldığını düşünmektedirler. Bir memur onlara, en başta soyadı olmak üzere Elly hakkında bazı sorular sorar. Fakat Sepideh’de dahil gruptaki kimse bu soruyu cevaplayamaz. Polis İran’da Elly adının olmayacağını, Elly’nin hangi ismin kısaltması olduğunu sorar. Gruptakiler bu sorunun cevabını da bilmemektedir. Polis, onlara tanımadığınız bir kadını neden tatile getirdiniz dediğinde ise karakterler, kendilerini yargılanmaktan korumak için Elly hakkında suçlayıcı teoriler üretmeye başlarlar.

Filmin ismi Elly Hakkında’dır fakat karakterler ve seyirci Elly hakkında hiçbir şey bilmemektedir. Sadece Sepideh, Elly’nin nişanlı olduğunu ve nişanlısından ayrılmak istediğini biliyordur. Sepideh diğerlerine bu durumu söylediğinde ise O da Elly gibi suçlu konumuna düşer. “Elly nerede?” sorusuyla birlikte birçok soru ortaya çıkar, böylece filmin geri kalanı, sorular ve onların cevapları üzerinden ilerler. Bundan sonra ise birçok gerçeklik ve bununla ilgili sorunlar karşımıza çıkar. Elly hakkındaki şüpheler, ortaya atılan gerçeklikleri psikanalitik bağlamda incelememize olanak sağlar.

“Eğer şüphe bilinçli karşıt iradeyi temsil ediyorsa, hakikat de entelektüel bakımdan iradeyi temsil eder. Kabaca ifade edersek, «İrade gösterdiğim şey doğrudur yani hakikati ben yaratırım.» ya da basmakalıp bir ifadeyle istediğim şeye inanırım. Denebilir” (Rank, 2018: 60).

Elly’nin kaybolduğu andan itibaren karakterler tedirginlik içine düşerler. Elly hakkında önemli hiçbir detayı bilmemeleri onları daha da tedirgin yapar. Elly’nin nişanlı olduğunu öğrendiklerinde ise kendi içlerinde sorunlar çıkmaya başlar ve baştan beri çizilen aydın orta sınıf imajı, yerini gelenekçi düşünce yapısına bırakır. Elly, her ne kadar ayrılmak istese de nişanlıdır ve nişanlı bir kadının erkekli bir grup içinde yalnız olması toplumda hoş karşılanan bir durum değildir. Karakterler bu yüzden toplum tarafından ötekileştirilmekten ve cezalandırılmaktan korkarlar. Kendilerini toplumun gözünde aklamak için suçu sürekli Elly’e atarlar. Elly ortada olmadığından dolayı onu yanlarına getiren ve bir nevi Elly’nin temsili olan Sepideh suçlanır. Diğer karakterler kendilerinin de bu işin içinde olduklarını kabul etmezler ve kendilerini suçlama konusunda irade gösterirler. Bu yüzden hakikati kendileri yaratır ve Elly hakkında kurdukları hikayelere en başta kendileri inanır. Bundan sonra ise Elly’i ahlaksız bir kadın olarak tanımlamaya başlarlar.

Hakikat bu durumda öznel bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Psikolojik bir problemden ziyade bilince refakatlik eden bir olaydır. Kişi karşısındaki duruma irade göstermek için kendi hakikatini ortaya koyar. Filmde karakterler suçlu olduklarını inkar ederler ve suçluluk düşüncesini kabullenmemek için irade gösterirler. Bunun karşısında Elly’i suçlayarak kendi hakikatlerini yaratırlar. Aynı zamanda Elly’nin yarattığı gizemden dolayı Elly’den şüphelenmektedirler. Bu durumda şüphenin sonucu karakterlere yadsıma ve inkar olarak yansımaktadır. “Bu noktada gerçeklik, kişiyi yalnızca duyusal yaşam yollarıyla etkiler ve dolayısıyla gerçeklik hakikate ya da sahteliğe dönüşebilir” (Rank, 2018: 59). Bunu film bazında şu şekilde açıklayabiliriz: Elly’nin kaybolması gerçekliktir. Fakat onun kaçtığı iddiası, karakterler tarafından üretilmiş sahte bir gerçeklik, hakikattir.

Filmin en başında karakterlerin irade gösterdikleri şey, Elly’nin geleneksel topluma ait bir birey olduğunu kabul etmektir. Onlara göre bir erkek ve bir kadının biraraya getirilmesi, üstelik bunun üzerinden espriler yapılması normaldir. Karakterlerin irade gösterdikleri şey aslında toplumsal normlardır. “Pozitif duyusal deneyim olarak hakikat, irade gösterdiğim şeyin, doğru haz verici olması iyi bir şey anlamına gelir” (Rank, 2018: 61). Karakterler en başta mutludurlar çünkü davranışlarıyla eleştirdikleri topluma ait olmadıklarını düşünürler, toplumun kurallarına irade gösterdikçe haz alırlar. Daha sonra iradeleri gerçeklikle çakışır ve bu haz, yerini acı verici duygulara, akabinde gelen suçluluk duygusuna bırakır. Çünkü bu noktadan sonra karakterlerin, Elly’den sorumlu olan kişilere hesap vermeleri gerekmektedir. Bunu yapmak için ilk önce annesini aramaya karar verirler fakat annesinin kalp hastası olduğunu bildikleri için onu aramaya çekinirler ve ortak bir fikirde buluşarak Elly’nin telefonundaki son konuştuğu kişiyi aramaya karar verirler, fakat bu defa da Elly’nin telefonu ortada yoktur. Daha sonra Elly’nin telefonu Sepideh’in çantasından çıkar ve oklar yeniden Sepideh’e yönelir. Elly orada olmadığı için Sepideh cezalandırılır. Sepideh’in kocası Amir, cezalandırma görevini üstlenerek Sepideh’e şiddet uygular. Çünkü koca olarak bu görev ona aittir ve o da toplumun kendisine yüklediği görevi üstlenerek karısını cezalandırır.

Arama kaydındaki son kişiye ulaştıklarında ise telefonu açan kişi onlara, Elly’nin kardeşi olduğunu ve yanlarına geleceğini söyler. Karakterler Elly’nin kardeşine olayı nasıl anlatacaklarını tartışırlarken Sepideh’in bir yalanı daha ortaya çıkar. O da Elly’nin nişanlı olduğu ve nişanlısının sorunlu birisi olduğudur. Bunu öğrenen karakterlerin tedirginlikleri daha da artar ve artık amaçları, işin içinden sorunsuz şekilde sıyrılmak olur. Bu konuda Elly’i suçlamaktan, hatta ona iftira atmaktan çekinmezler.

Sepideh, Elly’i Ahmad ile tanışması konusunda kendisinin zorladığını Alireza'ya söyleyerek Elly'nin namussuz bir kadın olarak nitelendirilmesine engel olmak ister. "Burada yine Farhadi’nin sinemasında sık sık yer verdiği ahlaki ikilem belirir. Bu kez karakterler bu ikilemi kendi menfaatleri doğrultusunda neticelendirmek için haklı sebepler yaratmaya çalışırken Sepideh’e gerçeği söylerse Elly’nin nişanlısının diğerlerinin gerçeği bilmediğine inanmayacağı, kendilerinin de suçlu duruma düşeceği, ölü bir insanın namusa ihtiyacı olmadığı gibi gerekçeler sunarak gerçeği saklaması için baskı yaparlar” (Günhan, 2019: 115).

Kendilerini bu konuda suçlu hissetmemek için de modern kişiliklerinin dışına çıkarak, o zamana kadar davranış biçimleriyle inkar ettikleri toplum gibi söylemler üretirler.  Bunlardan bazıları şu şekildedir:

“Nişanlı bir kadın koca arıyor!”

“Madem nişanlıydı, neden bizimle geldi?”

“Göründüğü gibi değilmiş.”

Kadının, üstelik öldüğü düşünülen bir kadının, namusu üzerinden yapılan suçlayıcı tartışmalar daha çok karakterlerin kendilerini masum gösterme çabasıdır. Burada artık çok önem verilen namus ve toplumsal değerlerden daha üstün bir şey ortaya çıkar. O da; kişisel menfaattir. Çünkü Elly hayatta değildir ve onu suçlamak daha kolaydır, eğer karakterler suçlu olursa, bunun cezasını hayatları boyunca toplumdan dışalanarak ödeyeceklerdir ve hiçbir karakter böyle bir cezaya boyun eğmek istemez. Bu sebeple aslında inandıkları değerleri, kendi çıkarları için hiçe sayarlar ve gerçeklik bir kez daha sarsılır.

Yanlarına gelecek olan kişinin Elly’nin nişanlısı Alireza olduğunu öğrenen karakterler, “Ölünün namusa ihtiyacı olmaz.” düşüncesiyle tamamen Elly’i suçlayarak olayın üzerini kapatmaya çalışırlar. Sepideh her ne kadar Elly’nin onurunu korumaya çalışsa da öncelikle kocasının uyguladığı şiddetle ve akabinde diğer karakterlerin baskıları sonucunda ekarte edilerek mental ve fiziksel olarak grubun dışına atılır. Alireza olay yerine geldiğinde sürekli olarak olayı deşmeye çalışır. Çünkü o da nişanlısının erkekli bir grup içinde yalnız başına olmasına anlam veremez ve bu durumu kabullenmek istemez. Alireza, villaların bakıcısından Ahmad ve Elly’nin yeni evli çif olduğunu öğrenir. Alireza burada karşımıza İran toplumunun bir temsili olarak çıkar. Ona göre bu evlilik haberi her ne kadar bir yalan olsa da Alireza bunu kendisine bir ihanet olarak kabul eder ve Elly’nin kendi namusunu kirlettiğini düşünerek Ahmad’a şiddet uygular.

Filmin ana teması bir kayıp vakası değildir. Daha çok kadının adının yokluğudur. Farhadi filmlerinin evrensel bir dil yakalamış olmasının sebebi, onun insan hikayeleri anlatmasından kaynaklanmaktadır. Elly Hakkında, kendisini aydın olarak gören bir grup insanın karşılaştıkları durum sonucunda, nasıl toplumsal normlara boyun eğdiğinin anlatımıdır. Karakterler, hayatları boyunca inkar ettikleri ahlaki değerlerin, kendi çıkarlarını zedeleyecek noktaya geldiğinde yalana başvururlar. İnsanlar bencil varlıklardır ve kendi çıkarlarına ters düşen her durumu sindirmeye meyillidirler. Farhadi bu filmde insanın doğasına iner ve seyirciyi kendi gerçekliğiyle yüzleştirir. Yalanlar bu filmin gerçekliğini oluşturur. Yalanlar, inkar mekanizması sonucunda oluştuğu için Rank’ın teorisinde hakikate denk düşer. Böylece seyirci filmde sürekli olarak gerçeklik ve hakikatler arasında gidip gelir. Filmin sonlarına doğru Alireza, denizde bulunan bir kadın cesedi haberinin gelmesiyle Elly’i teşhis etmek için morga gider. Morgda bir kadın cesedi vardır fakat cesedin Elly’e ait olup olmadığı belli değildir. Alireza cesedi teşhis etmiş gibi tepki verir fakat daha sonra arabasında Elly’nin arka koltukta duran çantasına baktığında yüzündeki ifade sanki uğradığını düşündüğü ihaneti örtbas etmek istiyor gibidir.

Filmin sonunda ise Sepideh’in dışındaki bütün karakterler, kumlara saplanmış bir arabayı çıkartmaya çalışıyordur. Bu sahne film boyunca gördüğümüz yalanların, çıkarların ve suçlamaların bir aklanma ritüeli gibi karşımıza çıkar. Karakterler vicdanlarındaki yükten kurtulmaya çalışıyor gibidir. Aynı zamanda bu olay, sürekli birbirlerini suçlamalarıyla arkadaşlıklarının çürümüşlüğünü de ortaya koyar ve aile ilişkilerini zedeler. Kumlara saplanmış araba, onların geri kalan hayatlarında ne kadar uğraşsalar da eski ilişkilerine kavuşamayacaklarının temsilidir. Bu sahnede Sepideh’in olmamasının sebebi, Sepideh’in tüm bu suçlamaların dışında olmasıdır. Çünkü o da Elly gibi kurban edilmiş, bütün suçlar onun omzuna yüklenmiştir. Sepideh her durumda Elly’nin onurunu kurtamak için mücadele etmiştir fakat o da bir kadın olarak böyle bir olayda söz hakkına sahip değildir. Sepideh, olayların merkezindedir. Elly’nin kaybından kendini sorumlu tutar ve her durumda Elly’i korur. Filmin sonunda Alireza’nın gördüğü cesedin, Elly’nin ya da başkasının olması önemli değildir. O ceset herhangi bir kadındır, Sepideh’dir, Elly’dir ya da bir başkasıdır. Eğer İran gibi kapalı bir toplumda kadınsanız o ceset, kadının ne sözünün ne de adının varlığıdır. 

Yazının sonunda filmi incelediğimiz kuram ve psikanalist hakkında daha fazla bilgiye ulaşabilirsiniz. 

Biçime Dair Bir Sonuç

Farhadi, biçimsel olarak, İran Yeni Dalgası’nın tekniklerini kullanır. Elly Hakkında’da doğal oyunculuklar ve hareketli kamera kullanımı dikkat çeker. Kameranın aksiyonu olayların gerilimine göre artıp azalır ve kamera da tıpkı mekan gibi film içinde bir karaktere dönüşür. Farhadi filmlerinde senaryo, tekniğin önüne geçer. Yönetmen her şeyi senaryoya hizmet etmesi için kullanır. Kamera da bunlardan birisidir. Bu sebeple Farhadi kameranın arkasında bir yönetmen olduğunu seyirciye unutturarak, seyirciyi de kamera aracılığıyla senaryoya dahil eder. 

Otto Rank: Hakikat ve Gerçeklik

1884 yılında Viyana’da doğan Otto Rank, lise zamanlarında Sigmund Freud’un, Düşlerin Yorumu adlı eserini okuduktan sonra psikanalizle ilgilenmeye başlar. Daha sonra ise sanat, edebiyat ve felesefe alanlarını psikanalizle açıkladığı metinler ortaya çıkarır. Bu alanda yazdığı ilk metin olan Der Künstler (Sanatçı), onun Freud’la tanışmasına vesile olur ve o günden sonra Rank, Freud’un yakın çevresinde yer alır. Rank, her ne kadar Freud’un düşüncelerinden etkilenmiş ve yıllarca onun etkisinde kalmış olsa da zaman geçtikçe kendine özgü psikanaliz teorilerini üretmeye başlamış ve çalışmalarını yine sanat, felsefe, mitoloji üzerinden sürdürmeye devam etmiştir. 1924 yılında yayımlanan Doğum Travması adlı eseri ile de Freud’la görüşleri çatışmış ve araları açılmıştır. Bu kitaptan sonra Freud’un da dahil olduğu Viyana Psikanaliz Derneği’nden atılmıştır ve zamanla Rank, psikanalizden uzaklaşarak kendine özgü bir psikoterapi yöntemi üzerine çalışmalar yapmıştır.

Rank, gerçeklik ve hakikat kavramları üzerine psikanaliz evreninde belki de en kapsamlı çalışmayı yapan psikanalisttir. Hakikat ve Gerçeklik adlı kitabında bu kavramlar üzerinden bireyin irade psikolojisi ve iç, dış dünyasıyla kurduğu ilişkileri irdelemiştir. Rank’ın ele aldığı gerçeklik ve hakikat kavramları en başta bilme eyleminin ürünüdür. Psikanalizde bilmek kavramı, karşımıza “kendilik bilinci” olarak çıkmaktadır. Bir eylem olarak bilme ise kişide sürekli farkındalık yaratan etmendir. Rank, kendi psikoterapi yöntemlerini Freud’un psikanaliz kuramından yola çıkarak oluşturur. Freud, kendi psikanaliz kuramında bilinç dışı kavramını geliştirmiştir. Bilinç, bu sebeple üç düzeyli ve kendi içinde katmanlı bir yapıya sahiptir. İlk olarak saf haliyle görünen bilinç, ikinci olarak, kişinin daha önceden deneyimlediği ve hatırlayabildiği anıları kapsayan bilinç öncesi, diğeri ise daha da derinlerde yer alan ve kişinin bilinç durumunu etkileyen asıl faktör olan cinsel ve saldırgan süreçleri kapsayan bilinç dışıdır. Freud, Bilinç Dışı (2019) adlı kitabında bilinci buz dağına benzetir. Bilinci sadece buz dağının görünen kısmı olmadığını, görünenin aksine görünmeyen kısmının daha büyük olduğunu savunur. Bilinç buz dağının tamamıdır ve zihni oluşturan katmanlar da id, ego, süperego üçlüsüdür.

Rank, Freud’un psikanaliz kuramından yola çıkarak bilincin, gelişimi esnasında hayatın kısıtlamasına maruz kaldığını savunur. Bu kısıtlama, nevrotiktir. Hayat tarafından gelen kısıtlama, Freud’un “süperego”suna denk düşen, toplumsal değerler, kültür ve idi denetleyen yargı mekanizmasıdır. Dolayısıyla bu noktada nevroz, bir irade probleminden ziyade karşımıza bir bilinç sorunu olarak çıkmaktadır. İrade ise, daha çok toplumsalın bilinci etkilemek için ortaya koyduğu araç görevini üstlenmiştir. Bu sebeple irade, kötü olarak nitelendirilmektedir fakat bilinçli bilgiye sahip olan kişi, iradenin karşısında inkar mekanizmasını geliştir ve bu anlamda ortaya kötülük, günah ve suçluluk duygusu çıkar. Kişi iradeye bilinçli şekilde izin verdiği sürece bu ilişki onun için haz verici bir eyleme dönüşür. Eğer bilinç, toplumdan gelen değerlere karşıt irade gösterirse, bu olay kişi için acı verici sonuçlar doğurur. Fakat her durumda olduğu gibi irade de, zıttıyla birlikte hayatın içinde yer alır. İrade nasıl bilince hizmet ediyorsa, karşıt irade de bilincin negatif yönüne hizmet eder ve bunun sonucunda gerçeklik ortaya çıkar. “Duyu organları vasıtasıyla bilinç esasında gerçekliğin, gerçek dünyanın arabulucusudur ve haliyle gerçek irade gibi acıya neden olma kapasitesine sahiptir. Dolayısıyla (örneğin ahlaki konularda) gerçekliğin yaptığı gibi iradeye karşı çıkar çünkü aslen ve daha ötesinde sadece iradenin değil, gerçekliğin de psişik temsilidir” (Rank, 2018: 57).

İnsan varlık olarak duygularının etkisi altındadır. Her ne kadar dış etmenler bireyin kişiliğini oluşturmada bir etken ise, içten gelen duygular da bilinç üzerinde bir o kadar etkilidir. Karşıt iradenin abartılmış ve olumlanmış hali kişiye küçümseme, nefret ve öfke gibi duygular olarak yansır. Suçluluk ise kişinin negatif iradeyi yadsıyamaması sonucunda ortaya çıkan bir duygudur. Yadsıma, burada gerçekliğe karşı gelmek anlamında kullanılır. Çünkü negatif irade gerçekliği ortaya çıkaran bir araçtır. Bilinç, tıpkı toplumdan gelen etkileri irade vasıtasıyla kabul ettiği gibi, duyguları da irade vasıtasıyla yumuşatarak onları kabul eder. Çünkü duygular saf haliyle oldukça şiddetlidirler ve irade onları yumuşattığında bilinç de duygunun etkisini kabul etmiş olur. Böylelikle başarısız yadsımanın sonucunda suçluluk duygusu ortaya çıkar. Duyguların bilinç üzerindeki etkisi aynı zamanda kişinin düşünce yapısını da etkiler ve bunun sonucunda hakikat ile gerçeklik konuları tartışmaya açılır.

Kaynakça

Adanır, O. (2015). Sinemada Gerçeklik ve Düşsellik/ Hakikat ve Yalan. Yedi: Sanat ve Tasarım Dergisi, 171-173.

Araz, F. S. (2018). Asgar Farhadi Sinemasında Gerçekliğin Yansıması: "Elly Hakkında" Filmi Üzerinde Değerlendirme. Tarih Okulu Dergisi, 1005-1038.

Bakır, B. (2010). Günümüz Sinemasında Gerçekliğin Yeniden Değerlendirilmesi (Türkiye ve ABD Sinemalarının Karşılaştırılması). T.C. Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü Sinema- Tv Anasanat Dalı Doktora Tezi. İzmir, Türkiye : https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/tezSorguSonucYeni.jsp.

Ercan, E. A. (2019). Sanal Gerçeklik, Hakikat Kavramının Dönüşümü ve Popüler. Türkiye İletişim Araştırmaları Dergisi, 115-143.

Farhadi, A. (Yöneten). (2009). Elly Hakkında (Darbareye Elly) [Sinema Filmi].

Freud, S. (2019). Bilinç Dışı . İstanbul : Olimpos Yayınları .

Günhan, M. (2019, 07 29). İran Yeni Dalga Akımı Temelinde Asgar Farhadi Filmlerinin Analizi. T.C. Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Radyo, Televiyon ve Sinema Anabilim Dalı Sinema Bilim Dalı Yüksek Lisans Tezi. İstanbul, Türkiye: https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/tezSorguSonucYeni.jsp.

Rank, O. (2017). Doğum Travması. İstanbul: Metis Yayıncılık .

Rank, O. (2018). Hakikat ve Gerçeklik. İstanbul: Pinhan Yayıncılık.

Terzi, A. (2020). POST-TRUTH KAVRAMI VE TÜRKÇE KARŞILIKLARI ÜZERİNE. Türk Dili Dergisi, 80-86.

TDK(2021). Güncel Türkçe Sözlük: https://sozluk.gov.tr/


BENZER YAZILAR

Pamuk Prenses Masalı ve Uyarlaması İki Film

İkisi de 2012 yılında çıkan, birisi Hollywood filmi; Snow White And The Huntsman, diğeri İspanya'nın 2012 yılı Oscar adayı olan Blancanieves filmlerini Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler masalı uyarlaması olarak, masal mit ve kadın temsili üzerinden inceledik.

12 Angry Men: 12 Kızgın Adam (1957)

Suçun ve masumiyetin terazisini jüri odasında kısacık bir sürede dengelemekle görevli 12 insan… İnançları, fikirleri ve karakterlerinin izinde birbirleriyle karşı karşıya gelen 12 kızgın adam…


Paylaş