Yazarın bu eserinde, çarpıcı güzelliğiyle ün salmış Dorian’ın Lord Henry’nin öğretilerinin etkisinde geçirdiği değişim, ressam Basil Hallward’ın Dorian’ı çizdiği portrede vücut bulur. Kitap, umarsız estetizmin ahlaki sorumlulukların yitirilmesine yol açışını gözler önüne serer. Wilde, okuyucusuna Dorian’ın hazin sonu aracılığıyla ideal hedonizmin formülünü vermeyi amaçlasa da Dorian Gray’in Portresi, ahlaksızlığı meşrulaştırdığı iddialarıyla saldırgan eleştirilere maruz kalır. Kitabının varsayımlara dayanan eleştirilerine boyun eğmeyen Wilde, bir çağı kapatmanın eşiğinde olan İngiltere’ye hedonizmi, ahlakı ve estetiği yeniden sorgulatır. Karakterler öyle etkileyici kurgulanmıştır ki okurlar eseri deneyimlediği süre boyunca kendi benliğine dönük bir yolculuğa çıkar.
Biz bu yazımızda,
-Bir estet olarak Oscar Wilde’ı,
-Yazarın felsefesinin Dorian Gray’in Portresi’ndeki izlerini,
-Eserin ahlak ve estetizm yorumunu inceleyeceğiz.
19. Yüzyılın Sansasyonel Esteti: Oscar Wilde
Tam adıyla Oscar Fingal O’Flahertie Wills Wilde, 16 Ekim 1854’te Dublin’de doğar. Refah içerisinde geçen bir çocukluğun ardından sıra dışı bir öğrencilik hayatı geçirir. Öğrenimin sürdürdüğü Trinity Koleji’nin en prestijli ödülüne layık görülür. Eğitimine daha sonra Oxford Üniversitesinde devam eder. Estetizmin önde gelen savunucularından olan Wilde, üniversite yıllarında eril sporların estetikten yoksun oluşlarını küçümsemesiyle, odasını lalelerle bezemesiyle sanattaki “güzellik” tutkusunu hayat stiline de entegre ettiğini gösterir.
Sanat yaşantısında Edgar Allen Poe, John Ruskin ve Walter Pater gibi isimlerin etkilerine rastlanan Oscar Wilde, sanat için sanatı savunur ve estetik amaçları yüceltir. Hayat için belirlenmesi gereken idealin sanatın mutlak güzelliğine erişmek olduğunu savunan Wilde, edebi hayatı boyunca kısa oyunlar ve şiirler yazar.
Kendisine şöhreti getiren eseri ise yazarın tek romanı Dorian Gray’in Portresi olur. Bu eserinin başarısıyla yazarın okuyucu kitlesi git gide genişler. Wilde bu başarısını oyun yazarlığının nadide örnekleriyle (Lady Windermere’in Yelpazesi, Ehemmiyetsiz Bir Kadın, İdeal Bir Koca ve Ciddi Olmanın Önemi) taçlandırır. Ne yazık ki bu yükselişi özel hayatı nedeniyle çok uzun sürmez.
Constance Lloyd ile olan evliliği devam ederken İngiliz şair Lord Alfred Douglas’la olan ilişkisi dolayısıyla Douglas’ın babası tarafından homoseksüellikle suçlanır. Kişisel hayatının ayrıntılarının açık edilmesiyle iki yıl hapse mahkum edilen Wilde, hayatının son yıllarını önceki yaşantısıyla tam bir tezat içerisinde geçirir. Paris’te ucuz bir otel odasında kulak enfeksiyonun sebep olduğu menenjitten düşkün bir halde ölür.
Peki Oscar Wilde’ın dönem koşullarında çektiği tepkilere, hatta trajik düşüşüne kadar yaşam stilinin her alanına işlemiş estetizm felsefesinin temelleri nedir? Dorian Gray’in Portresi’ni estetizmle ne ölçüde özdeşleştirmek doğru olur? Daha detaylı inceleyelim.
Oscar Wilde’ın Estetizm Yorumu ve Dorian Gray’in Portresi
Estetizmin felsefi temeleri Immanuel Kant tarafından 18. yüzyılda atılır. Bu akım, 19. yüzyılın sonuna doğru Oscar Wilde ve Walter Pater’in eserleriyle iyice filizlenir. Estetizm, Fransız filozof Victor Cousin’ın “l’art pour l’art” yani “sanat için sanat” görüşünden temellenir. Sanattaki estetik değerleri yüceltir ve herhangi başka bir amacı reddeder. Her türlü didaktik görüşü inkar ederek bakir güzellik aramayı yaşamı anlamlandırmanın en yüce yolu olarak gösterir.
Wilde, Yalanın Çöküşü eserinde Vivian karakteriyle (eserdeki iki karakterin ismi de öz oğullarının ismidir) sanat için sanat anlayışını, dolayısıyla estetizmi savunur. Wilde estetizme bakışını şu dört maddeyle özetler:
1) Sanat kendinden başka bir şey ifade etmez.
2) Kötü sanatın sebebi yaşama ve hayata yönelerek bu kavramları idealize etmektir.
3) Hayat sanatı, sanatın hayatı taklit edişinden daha fazla taklit eder.
4) Yalan söylemek, doğru olmayan güzel şeylerin söylemi, sanatın amaçlarındandır.
Dorian Gray’in Portresi Oscar Wilde’ın estetizm yorumunu karakterlerinin özüne işlediği eseridir. Kitabın önsözü okuyucuya Wilde’ın sanat felsefesini açıklamak için birebirdir. Sanatın yegane amacının estetik dürtülere hizmet etmek olduğunu, hiçbir sanatçının herhangi bir şeyi kanıtlama amacı güdemeyeceğini ve toplumsal veya ahlaki öğretilerden kaçınılması gerektiğini öğütler. Ve önsözünü şöyle tamamlar: “Sanatların tümü oldukça yararsızdır.” Bu cümlesi yazarın sanat için sanatçılığından beslenir. Sanat kullanışsızdır çünkü sanatın “sanat olmak” harici bir vazifesi yoktur.
Kitabın ana karakteri Dorian Gray, Lord Henry Wotton ile tanışmasının ardından eylemlerini yaşamını mümkün olan en üst düzeyde zevk ve güzellik içerisinde geçirmeye adar. Dorian’ın güzelliğine hayran arkadaşı, ressam Basil Hallward, bu güzelliği bir portreyle ölümsüzleştirmek ister.
Oscar Wilde’ın usta kurgusu, Dorian’ın yeni yaşantısının getirilerini okuyucuya bu portredeki değişimler üzerinden gösterir. Dorian, tıpkı estetizmin buyurduğu gibi, kendisini güzelliğe adayarak eylemlerinin sonuçlarından ve ahlakı boyutundan kendini izole eder. Bu izolasyon, Lord Henry’nin idealize ettiğinin aksine pek de mümkün olamayacaktır ve Dorian kendi hedonizminin kurbanı olacaktır. Oscar Wilde, estetizmin buyruklarına kontrolsüz teslimiyeti önermediğini Dorian’ın portresindeki değişimlerle okuyucusuna iletir. Dorian git gide artan paranoyalarında kaybolduğunda çok geç gelen “ruh” farkındalığı onu kurtarmaya yetmez. Dorian “Ruhu zehirlemek de yüceltmek de olası. Hepimizin içinde bir ruh var. Ben biliyorum bunu.” sözleriyle ruhun ve hayattaki ahlaki hesaplamaların er ya da geç kontrolü geri kazanacağını açıklığa kavuşturur.
Şimdi, estetizmin bilincin ellerinden kaçamadığını bizlere gösteren Oscar Wilde’ın hatrına son olarak da eserdeki ahlak ve vicdan konseptlerini masaya yatıralım.
Dorian Gray’in Portresi’nde Ahlak Yorumu
Kitapta estetizmin sözcüsünün Lord Henry olduğundan, Lord’un kendine özgü hedonizmini elegant tavırlarıyla idealize ettiğinden bahsettik. Eserle özdeşleşen Lord Henry ve Dorian Gray sohbetlerinde, orta sınıf ahlakına dair küçümseyici ifadelere sıkça rastlanır. Lord, bireyin çağın ahlak ölçütlerine uyum göstermesine zayıflık ve sıradanlık addeder. Ahlakın iğdiş ediciliğine vurgu yaparak yücelttiği hedonizmin ideal yaşama açacağı kapıları işaret eder.
Dorian’a hediye ettiği sarı kitapla genç adamın ruhuna kendi imzasını atar. Çünkü yazarın eserinde ifade ettiği gibi “İnsanın birini etkilemesi demek ona kendi ruhunu vermesi demektir de ondan”. Estetizmin imzasını taşıyan yeni Dorian kendi hedonistik düşüncelerin öylesine hapsolur ki eylemlerinin vicdani ve ahlaki boyutlarını göremez olur. Sybil Vane’in intiharıyla son bulan aşk macerasına dair “Eskiden hayal gücümü beslerdin. Şimdi merakımı bile uyandıramıyorsun.” sözleri genç kızın Dorian için güzel bir figürden öte olmadığını gösterir.
Aşığının kendisi için intihar etmesi ise Dorian için Yunan trajedilerine gösterdiği benzerlikten dolayı takdir edilmesi gereken bir durumdur. Tıpkı estetizmin öğütlediği gibi, böylesine bir trajedinin içinde bile güzelliği arayıp bulur. Halbuki kitapta gizlenen asıl trajedi kendi güzelliğini seyrederken boğulan mitolojik karakter Narcissus ve Dorian benzerliğidir. Lord Henry’nin ahlak ölçütlerine uymanın yasakları getirdiği ve bu yasakların ruhu zehirlediği savının antitezi, kurgu ilerledikçe Dorian’ın portresi haline gelir. Kitapta görüldüğü üzere hedonizmi ve estetizmi ahlakın tümüyle reddi olarak değerlendirmek trajik sonuçlar doğurur. Çünkü Wilde’ın da savunduğu gibi kontrolsüz estetizmden ruhu sakınmak mümkün değildir.
Estetizm ve Ahlak İkilemi
Dorian Gray’in Portresi'ni kısa ve öz ifade etmenin belki de en doğru yolu: Estetizm ve Ahlak İkilemi. En az yazarı kadar sansasyonel bu eser pek çok kritiğin gözünden ahlaksızlığın ve kontrolsüz zevklerin reklamını yapmakla suçlanır. Oysaki Dorian Gray’ın Portresi bu ithamların çok daha ötesindedir. Çarpıcı diyaloglarıyla okuyucusuna zevklerini konumlandırdığı yeri sorgulatır. Okuyucu kendini tartar, benliğinin estetizmin kontrolündeki kısımlarını keşfeder. Son sayfayı çevirdiğinde hem Dorian için üzülmüş hem Lord Henry’den etkilenmiş halde kendi portresini hayal ederken bulur kendini. Ruhunun da portresinin de kurtarıcısının hayatın zevklerine kontrollü teslimiyet olduğunu bilir. Wilde’ın da belirttiği gibi estetizm ve ahlak uyumsuzluğa mahkum değildir. Kişinin kendisi için hedonizmin doğru formülünü üretmesi estetizm ve ahlak ikilemi için birebir çözümdür.
Kaynakça:
https://www.bu.edu/writingprogram/journal/past-issues/issue-1/duggan/
http://www.bbc.co.uk/history/historic_figures/wilde_oscar.shtml
https://acikders.ankara.edu.tr/pluginfile.php/34596/mod_resource/content/0/Viktorya%20Week%2010.pdf
BENZER YAZILAR
Leo Buscaglia’nın Perspektifinden Sevgi’ye Bakış
"Sevgiyi tanımlamak onu kısıtlar, oysa sevgi sınırsızdır."
Yolculuk: Odd ve Ayaz Devleri
Yol ve yolculuk kavramları üzerinden Neil Gaiman’ın romanı Odd ve Ayaz Devleri incelenecek.