Diyojen'in hayatı, Büyük İskender ve Diyojen arasında geçen tarihi sohbet.

Hepimiz filozof Diyojen’i veya dünyanın en büyük komutanlarından Büyük İskender’i hayatımızın bir anında duymuş ve haklarında bilgi edinmişizdir. Peki ikisinin de aynı dönemde yaşadığını ve nesilden nesile aktarılan büyük buluşmasını biliyor musunuz? 

Bu yazımızda Büyük İskender ve Diyojen’in arasında geçen tarihi sohbeti ele alacağız.

Büyük İskender ve Diyojen’in Büyük Buluşması

M.Ö 410 yılında doğduğuna inanılan ve adı "laf sokma sanatı" ile anılan Diyojen Sinop’ta dünyaya gelmiştir. 

(Sinop girişindeki Diyojen heykeli)

Diyojen’in babası Hakesios ile sahte para basan bir kalpazandır ve bu sahtekarlığı sebebiyle baba-oğul Sinop’tan Atina’ya sürgün edilir. Diyojen, Atina sokaklarında yoksulluk içinde geçen günlerinde keskin zekası ve hazırcevapları ile kısa sürede halkın dikkatini çekmeyi başarır. Sokaklarda yaşamanın vermiş olduğu alışkanlıktan olsa gerek, bir hayvanın isteklerinden fazla isteği olmayan bir insana dönüşür. 

Tam da bu sıralarda Sokarates’in eski öğrencisi olan Antisthenes’in Kinik felsefesini duyar ve onun öğrencisi olmak için çabalamaya başlar. Kinik adı da Yunanca’da "köpek gibi" manasına gelmekte olup tam olarak Diyojen’in hayat felsefesini anlatmaktadır.

Diyojen’in öğrenci olmak için gösterdiği çaba öylesine güçlüdür ki, Antisthenes’i evine kadar takip edip dil dökmeye kadar gider. En sonunda Antisthenes ders vermeyi çaresiz bir şekilde kabul eder ve felsefesini öğretmeye başlar.

Öğrendiklerini kendi yaşamına uygulayan Diyojen asgari miktarda eşyayla yaşamayı prensip edinir. Hatta öylesine benimser ki, bir gün eliyle su içen çocuğa dönüp şöyle der:  Bana fazladan eşyam olduğunu öğrettin. Su çanağının dahi fazlalık olduğuna inanan, az eşya az insan diyen birini düşünün. 

Bu kadar sivri dilli bir insanın sokakta insanları eleştirmeden durması da şaşılacak bir iş olurdu tabii. Diyojen de bizi şaşırtmamak için olsa gerek, bir gün öğle vaktinde elinde fenerle sağa sola bakınarak yürürken ne yaptığını soranlara "Adam arıyorum, adam" der.

Ucu bucağı kesilmeyen eleştirilerden dönemin ünlü düşünürü Platon dahi nasibini alır. Diyojen, bir gün Atina yakınlarında bir gemideyken korsanlar tarafından kaçırılır ve satılmak üzere Girit’e götürülür.

Köle pazarında onlarca köle arasından satılan tek köle ise kendisi olur. Diyojen’i satın alan Xeniades Diyojen’den çok etkilenir. Hatta öylesine çok etkilenir ki, köle olarak değil çocuklarına öğretmen olarak satın alır. Etkilenmesinin sebebi de, ne iş yapıyorsun sorusuna "Çok iyi efendi olurum, efendisi olarak almak isteyen varsa buyursun gelsin" cevabını vermesidir.

Bir kez daha kıvrak zekasını gösteren Diyojen, Büyük İskender ile karşılaşacağı Korint şehrine doğru patronu ile birlikte yola çıkar. Bu kadar zeki bir insanın ünü ise kendinden önce dilden dile dolaşır ve Korint’e ayak bastığında şehrin ileri gelen büyükleri Diyojen’i karşılamak için sıraya girer. 

Ayağına gitmeyen tek kişi ise dönemin büyük hükümdarı Büyük İskender’den başkası değildir. Diyojen’in kendi ayağına gelmesini bekleyen Büyük İskender umduğunu bulamaz ve kendisi Diyojen’in ayağına gitmeye karar verir. Koskoca hükümdarın Diyojen’i sokakta ziyaret etmesinin tek sebebi ise Büyük İskender’in bir dönem Aristoteles’in eski öğrencisi olması ve filozoflara çok büyük bir sevgi beslemesidir.

Büyük İskender askerleri ile birlikte Kraneion Banliyösü’nde uzanarak güneşlenen Diyojen’in ayağına kadar gider ve ona kendisinden bir isteği olup olmadığını sorar. Diyojen ise istifini bozmadığı gibi soruya cevap vermeye bile tenezzül etmez, yalnızca gökyüzünü işaret eder.

Ne demek istediği de çok açıktır; "Gölge etme! Başka ihsan istemem". Askerler bu cevap karşısında kendilerine engel olamaz ve aralarında konuşup gülmeye başlar. Askerlerinin o durumunu gören Büyük İskender ise onlara dönüp konuşmayı kesmelerini söyler ve ekler: "Büyük İskender olmasaydım Diyojen olmak isterdim." Nakledilene göre Diyojen ise bu iltifata karşılık bu büyük buluşmayı şöyle diyerek noktalar: "Diyojen olmasaydım da Diyojen olmak isterdim."

 

1- Cevizci, Ahmet. İlkçağ Felsefe Tarihi, Bursa: Asa Kitapevi, 1998.

2- Sena, Cemil. Filozoflar Ansiklopedisi, 4 Cilt, İstanbul. Remzi Kitapevi, 1974.

3- Laertios, Diogenes. Ünlü Filozofların Yaşamları ve Öğretileri, İstanbul, Yapı Kredi Yayınları, 2003.


BENZER YAZILAR

Füreya Koral: Cumhuriyet Döneminin İlk Kadın Seramik Sanatçısı

Seramiklere can vererek can bulan özel kadın Füreya Koral.

Cadılar Bayramı (Halloween)

Amerikan filmlerinde çocukların korkunç kostümler giyip “Şeker mi, şaka mı?” sorusuyla kapı kapı dolaşmasını akıllara getiren Cadılar Bayramı nereden gelmiştir?


Paylaş