Yıllardır birçok farklı teknikle, kurguyla, efektle, renkle, müzikle bilimkurgu filmleri çekilmiştir fakat 2001: A Space Odyssey’i diğerlerinden ayıran ve 1968 yapımı olmasına rağmen günümüzde hala bu kadar değerli kabul edilmesinin sebebi nedir?
Teknolojinin gelişmesiyle yeni yapımların teknik kalitesinin çok daha iyi olduğu inkar edilemez bir gerçek olduğuna göre, bu filmi öne çıkaranın ne olduğuna dair fikir yürütebilmek için düşünce yapısı ve kurgu metninin ana fikirleri üzerine inceleme yapabiliriz.
2001: A Space Odyssey’in Sahneye Çıkışı
Arthur C. Clarke’ın The Sentinel’inden esinlenilen ve Stanley Kubrick tarafından yönetilen film, bilimkurgu sinema dünyasının, bu konudaki tartışmalar her ne kadar devam etse de, öncülerinden biridir.
Vizyona girdiği döneme nazaran dünya dışı yaşam, uzay yolculukları, yapay zeka konularında oldukça yenilikçi fikirlere sahiptir. Düşünsel olarak oldukça derinlere inilerek kurgulanmıştır ve bu durumun hem sonucu hem de kanıtı olarak 1991 yılında Birleşmiş Milletler Kongre Kütüphanesi’nin bir parçası olmaya hak kazanmıştır.
Sadece görsel ve ya hikaye olarak değil, aynı zamanda bütünsel olarak zamanının düşünce yapısından oldukça farklı bir yorumu olan film, farklı toplulukları etkileyip yeni tartışma konuları yaratmasıyla başyapıt ünvanını kazanmıştır.
Zira filmin yazarlarından olan Arthur C. Clarke tarafından da filmin amacı sorulara cevap vermek değil, seyircinin zihninde sorular doğurmak olarak açıklanmıştır.
Filmin sinema dünyasında ve toplumda bıraktığı etki hakkında daha fazla bilgi almak için Martin Scorsese, Christopher Nolan, David Fincher, Steven Spielberg ve Tom Hanks gibi isimlerin yer aldığı The Filmmaker’s Voice: 2001: A Space Odyssey isimli videoyu aşağıdan izleyebilirsiniz:
The Filmmaker's Voice: 2001: A Space Odyssey from Alejandro Villarreal@Alamo City on Vimeo.
Peki Film Neyi Anlatıyor? 2001: A Space Odyssey’in 4 Alt Metni
Uzun bir zaman aralığını kapsayan film, işlediği zaman aralığını felsefik, toplumsal, bilişsel ve benzeri konularda 4 parçaya bölmekte ve bu bölümleri aynı maceranın farklı durakları olarak işlemektedir.
Plot
Film tamamen siyah bir görüntüye sahip 3 dakikalık bir müzik sekansı ile başlar. Daha sonra ay, dünya ve güneş kavuşumu seyirciyle buluşur. Güneş doğar ve açılış jeneriği kaybolur.
İnsanın Doğuşu
Afrika savanasında bir grup insan öncesi, günlük yaşam zorlukları ve çıplak hayatta kalma mücadelesi vermektedir. Bir sabah, uzaylı bir tür tarafından Dünya’ya getirilmiş olan siyah bir monolit toplumun değişmesinde anahtar rolü görecektir.
Korkuyla etrafında dans ettikleri taşa dokunma cesareti göstermeleriyle evrim başlar. Artık üstünlük duygusu vardır, hükmetmek yeni yaşamın merkezidir ve kemiği elinde tutan yaşamının sahibidir.
Ay istasyonu Clavius (Tycho Manyetik Anomali)
İlkel kemik aletlerinin yerini teknolojik olarak gelişmiş bir yer uydusu alır. İlk sahnelerden bu yana yıllar geçmiş, 1999 yılına gelinmiştir. Uzay istasyonlarındaki insanlar, insan öncesi varlıkların modern halidir. Bu yeni hayatlarında ürkek, bilgisiz, yürümeyi yeni öğrenen, tuvalet kullanımını öğrenen varlıklardır.
Ay gezisinde gene bir monolite rastlanır fakat ondan korkmamaktadırlar, yanından yürüyüp umursuzca etrafında dolaşırlar. İnsanlar kendilerini büyük görmekte ve uzayın insan öncesi olduklarının farkında değillerdir.
Bu sahnede insanlar monolite dokunduğunda, güneş çukurun üzerine yükselir ve ışığı taşa düşer; taş, Jüpiter gezegenine doğru biliminsanlarının iletişim sistemleri üzerinden sağır edici bir elektromanyetik sinyal yollar. Film burada kopar.
Jüpiter'e yolculuk (Jüpiter misyonu 18 ay sonra)
18 ay sonra uzay gemisi Jüpiter’e ulaşır, monolit buradadır ve sinyallerin yardımıyla sırrı çözülebilir. Gemide insanlar ve Hal 9000 olarak adlandırılmış bilgisayar teknolojisini taçlandıran bir bilgisayar bulunur.
Kusursuz olan ve kesinlikle hata vermeyen bu bilgisayar bir noktada kendi başına, öngörülemeyen bir yaşam geliştirmeye başlar. Bunun farkına varan mürettebat Hal’i kapatmaya karar verir fakat kendini geliştiren bu kusursuz makine karşısında başarısız olur ve o sırada gemi dışında bulunan bir kişi hariç herkes Hal tarafından öldürülür.
Son kalan kişi ise bu mükemmel aleti sadece bir tornavida ile yenmeyi başarır. Kademeli olarak kapanması sırasında hal “duygularını” ortaya çıkarır ve “çocukluk” anılarıyla veda eder.
Yeniden doğuş (Jüpiter ve sonsuzluğun ötesinde)
Jüpiter’e ulaştıklarında başka bir monolit uzayda gezinir. Bowman monolite ulaşmaya çalışırken önce bir renk cümbüşünün içinden geçer, sonraysa beyaz bir odaya düşer. Kendini yaşlanmış olarak görür her yeni bakışında.
Ölüm odası içine bir monolit yerleşir ve yaşlı adam buna dokunmak ister çünkü ilkel insanlar ve Ay’daki insanlar ona dokundu. Adam ölürken amniyotik kesesinden Bowman’ın gözlerine sahip bir fetüs görünür ve Dünya’ya bakar, başlangıçta olduğu gibi.
Düşünce bakımından incelendiğinde A Space Odyssey’in tüm insanlık evrimini ve bu evrimin olası devamını incelikle kurguladığı; bu kurgunun seyirciye sunulurken açık bir şekilde değil, seyircinin de kendi yorumunu katması için oldukça geniş alan verildiği görülmektedir.
Filmin yıllardır önemini korumasının sebepleri de bunlardır; insanı düşünmeye sevk ederek, sürekli yeni fikir üretimlerine teşvik etmektedir. Uzun zaman önce kabullenilmiş olan; sinemanın, geleceğin bir fragmanı olduğu olgusunun bir kanıtıdır bu film.
BENZER YAZILAR
Simetri ve Renklerin Ustası: Wes Anderson
Filmlerinde tercih ettiği pastel renk paleti ve simetrik kadrajı ile kendine özgü bir tarz yaratan ünlü yönetmen Wes Anderson kimdir?
The Good Place ve İyi İnsan Olmak
Yirmi dakikalık bölümlerine hem kahkaha hem felsefe sığdırmayı başaran The Good Place dizisinde ahiret ve iyi insan kavramının incelenmesi.