.

Yazar: -

Yazar: Yasemin Şanlı- Başkent Üniversitesi

13. yüzyılda temellerinin Hoca Dehhâni ile atıldığı Divan edebiyatı, İslam coğrafyasının ortak kültür birikiminden beslenerek yazılı edebiyat geleneğimizin 6 yüzyıllık bir merhalesini oluşturan ve kendine has bir sanat anlayışı ile “edebi” ve “ebedi” olanı arayan yüksek bir kültürün ürünüdür.

Divan edebiyatı geleneği içerisinde usta şairler tarafından yazılan, ince hayaller ve edebi bir zevk ile donatılmış şiirlerde aşk, sevgili, güzellik kavramları en çok işlenen konular arasındadır. Tipler toplumun inandığı temel kıymetleri temsil etmesi bakımından önemlidir (Kaplan, 2007:5). Bu yüzden sevgilinin dış görünüşünün âşık için ne anlam ifade ettiği önem taşır.

Divan edebiyatında karşılaştığımız sevgili tipolojisi idealize edilmiş sevgili ve yarı idealize edilmiş sevgili olarak iki ana başlık altında ele alınır. İdealize edilmiş sevgili yani bir diğer adıyla soyut sevgili, ilahî sevgilinin tecelli ettiği bir mazhar yani tasavvufî boyutu olan sevgili iken; yarı idealize edilmiş sevgili ise reel olana bir takım hususiyetler eklemek suretiyle onu ayrıştırarak tek ve benzersiz hale getirmektir.

Tasviri yapılırken bolca mübalağa ve teşbih sanatlarının kullanıldığı sevgili; ona Allah tarafından bahşolunmuş vasıfları ve uzuvları itibariyle her zaman en üst mertebede bulunan bir güzellik timsalidir. Sevgilinin boy, yanak, yüz, dudak, çene, ben, saç, bel, kaş, göz, kirpik, diş gibi pek çok uzvu âşığın hayal gücü ve zengin çağrışımları sayesinde çeşitli teşbihlerle süslenerek Divan şiirinin en parlak ürünlerinden olan gazel ve kaside türünde yerlerini almış. Sevgilinin adı geçen uzuvlarından en çok kullanılanı ise hiç şüphesiz saçtır. 

Saç, anıldığı bir diğer adı ile zülf, gîsu, kâkül; divan şiirinde sıkça karşılaştığımız, güzelliği tamamlayan belki de güzelliğin kendisi olan önemli bir unsurdur. Yapısı itibariyle perişan, dağınık ve düzensiz bir halde olan saç sevgilinin ay gibi parlak yüzündeki iki yanağı üzerine sarkık ve kıvrım kıvrım, lüle lüle bir haldedir.

Geleneğe göre saç her ne kadar örülü, fes veya ferace altında gizli; sarışın, kızıl vs. renkli ise de divan şiiri onu daima kara gösterir. Bu siyahlıktan hareketle aya ve güneşe benzeyen yüz arasında bir tezat yapılır (Tarlan, 2004:284).

15. Yüzyıla Genel Bakış Ve Şeyhî

Osmanlı Devleti’nin Kuruluş Dönemi’nden Yükseliş Dönemi’ne geçtiği 15. yüzyıl Osmanlı Devleti sahasında pek çok açıdan yeniliklerin olduğu, siyasi kudretin arttığı, kültür ve medeniyet ilerlediği bir asırdır. Dönemin padişahlarının çeşitli ilim ve fikir hareketlerine önem vermesi sebebiyle Osmanlı medreselerindeki âlim ve bilginlerin bir kısmı Mısır, İran ve Kırım gibi yerlerde yetiştikten sonra Anadolu’ya gelmişlerdir. Bunlardan biri de Şeyhî’dir. 

C:\Users\ev leptop\Desktop\şeyhi.jpg

Anadolu sahası klasik edebiyatın öncü şahsiyetlerinden biri olarak kabul edilen Şeyhî’nin asıl adı Yusuf Sinaneddin’dir. Ankaralı Hacı Bayram-ı Veli’nin müridi olması dolayısıyla bu mahlası alan Şeyhî kendisini tasavvuf ve tıp alanlarında da geliştirmiş bir şairdir. İran’da tasavvuf eğitimi görmüş olması sebebiyle hayat felsefesi ve dünya görüşünün temelinde dini kurallar ve İslami ideoloji yatar.

Tasavvufla ilgilenmiş olmasına rağmen mutasavvıf bir şair olmayan Şeyhî, şiirlerinde, özellikle gazellerinde tasavvufun düşünce ve mazmunlarından büyük ölçüde faydalanmıştır. Dolayısıyla zaman zaman şiirlerinde güzelleri sevmekten bahseder. Şiirlerinde dikkate değer derecede karışık vezinler kullanan şair o dönemde çok basit vezinlerin rağbet gördüğü bilgisi de dikkate alınınca gözümüzde ayrı bir önem kazanmaktadır. Zira Şeyhî’nin monotonluktan uzak vezinler seçmesi onun ahenk yönünden de ince bir zevke sahip olduğu bilgisini bizlere sunar. Böylece şair, dilin imkanlarını sonuna kadar zorlamıştır demek gayet yerinde bir tespit olacaktır.

Reyhan ve Sümbül

Bu çiçeklerle saçın ilgisi güzel koku yönündendir. Reyhan ve sümbülde şekil benzerliği de önemli bir unsurdur. (Sefercioğlu, 1990: 149)

Saç sümbül gibi dağınık ve salkım saçaktır (Kandemir, 2008: 92). Arapça isim olan reyhan (fesleğen) renkleri açık yeşilden koyu yeşile değişebilen, yaprakları yumuşak, soğuğa karşı çok duyarlı bir çiçektir. Reyhanın kokusu güzeldir ve cennet çiçeği olarak bilinir. (Yeğin, 1997: 822)

C:\Users\ev leptop\Desktop\sunbul-ki-zulf-i-per-e1a2f18a246d06107520.jpg

Sevgilinin saçının sümbül çiçeğine benzetilmesinin bir diğer sebebi ise rengidir. Sümbül çiçeği şekil itibariyle karışık, dağınık olmasının yanı sıra rengi ise koyu mor yani siyaha çalan, siyaha yakın bir renktir. Saçın reyhan çiçeği ile olan bağlantısı ise sevgilinin saçı da tıpkı reyhanın yaprakları gibi yumuşak olması ve aynı sümbül çiçeğinde de benzetildiği üzere karışık bir yapıya sahip olması ile ilgilidir. 

Sevgilinin saçı o kadar güzel kokar ki kokusuyla herkesi büyüler, aşığı sarhoş eder, sevgiliye hayran olur ve bu hayranlık sevgili için aşırı tutkun olma durumudur. Bu sebeple aşık artık sadece sevgiliye değil sevgilinin saçının kokusuna da aşıktır.

Sünbülün saldıkça gül-berg üzre ol mâh-ı Huten 

Sanki âhû deşt-i Çîn üstüne müşk-i ter saçar (116 / G.20- 2)

Sünbül saçını lâle yamağında göricek Sevdâ-zede gönlüm 

Hayrân olup eydir gül-i handân yaraşığı Reyhan ile hoştur (125 / G.29- 3)

 

Muhakkak ol saçı reyhâna eyledim ta’lik 

Ol adla oluram ben dahi gubâr dirîg (187 / G.91- 5)

 

Reyhân saçın misâli muhakkaktır oldu nesh 

Haddin rika’ı üzre yazaldan gubâr hat (184 / G.88- 5) 

Müşk ve Anber

Müşk (misk), Asya’nın yüksek dağlarında yaşayan bir cins ceylanın karın derisi altındaki bir bezden çıkarılan, güzel kokulu bir maddedir. Saç kokusu ve rengi sebebiyle misk olarak vasıflandırır. Miskin elde edildiği yer olması, siyah renk ve kıvrım alanlarını da vermesi sebebiyle Çin ile Huten de beyitlerde yer alır. (Sefercioğlu, 1990: 148.) Anber, ada balığının bağırsaklarından toplanan, yumuşak ve misk gibi kokan, kül renginde bir maddedir. (Sefercioğlu, 1990: 148)

C:\Users\ev leptop\Desktop\x480.jpg

Saçın Müşk ve Anber ile ilgisi ise Reyhan ve Sünbül çiçeklerinin geçtiği beyitlerde olduğu gibi sevgilinin saçının etrafa yaydığı güzel koku ile ilgilidir. Doğu Türkistan’ın güneyinde yer alan ve tarihi bir bölge olan Huten bölgesinde yaşayan bu özel ceylan türü ise “Misk Ceylanı” adını taşır. Sevgilinin saçı miskten daha güzel koktuğu için saba rüzgarı onu Çin’e armağan olarak götürür. Sevgilinin saçları “teşbih-i tafdil” yoluyla misk ve amberden üstün tutulur. Onun saçlarından dolayı misk ve amberin ticari değeri de düşer.

Zülf-i müşkîni gör ol ârız-ı kâfûr üzre 

Düşmüş ol resme mu’ârız nitekim Hind ile Rûm (223 / G.127- 2)

 

Dedim saçın sevâdı vü zülfün girihleri 

Anber midir ya müşk-i Haten dedi ik’si de (246 / G.150- 3)

 

Benefşe zülfünün aldı mı yel gubârından

Ki dolu sünbül ü reyhân dimâğı anberdir (121 / G.25- 2)


 

Anber saçının derdi yakar micmeri oda 

Göynüklü kokuları tanıkdır ciğerimden (230 / G.134- 4) 

 

Sünbülün saldıkça gül-berg üzre ol mâh-ı Huten 

Sanki âhû deşt-i Çîn üstüne müşk-i ter saçar (116 / G.20- 2)

Zencir, Silsile

Divân şiirinde aşığın çektiği gam ile sevgilinin saçı zincire benzetilir. Gam, uzun olduğu ve sonu gelmediği için; zülüf ve saç ise, şekil ve örgü nedeniyle zinciri andırır. Bu zincir yerine göre aşığı bağlar, zindana atar veya asıp idam eder. (Pala, 2004: 493)

Zincir; zencir, selâsil, silsile kavramlarıyla kullanılır. Genelde deliler etrafa zarar vermemeleri için zincire vurulur. Bu sebeple beyitlerde Mecnun kelimesine de sıkça rastlarız çünkü aşık sevgilinin saçına bağlanmış ve orada asılı kalmıştır, kurtulması mümkün değildir. Kendini bu esaretten kurtarmak istemeyen aşık sevgilinin saçı için can vermeye hazırdır.  Sevgili zincir gibi olan saçlarıyla aşığını uslandırmak için onu tutsak eder. Saç bazen aşık için bir darağacıdır, bazen de sevgilinin örülmüş saçı halkalar halinde birleşen bir zencire benzetilir.

Bakımlı, uzun ve örgülü saç, şekil bakımından zincire benzer. Demirden yapılan zencir ile saç arasında bir renk benzerliği de düşünülebilir. Bu şekil ve renk benzerliğinin yanında bu tasavvura sebep olan başlıca unsur, yakalama ve bağlama özelliğidir. (Sefercioğlu, 1990:139)

 

Cân bağlamak ol zülf-i perişânâna ne müşkül 

Zencîre çekilmek dil-i divâne ne müşkül (203 / G.107- 1)

 

Leylî saçında silsileye düşmeyen gönül 

Mecnûn işin nite bile kim âkılânedir (136 / G.40- 5) 

 

Aşkının velvelesi âlemi Mecnûn edicek

Zülfünün silsilesi hayret-i Leylî mi değil (202 / G. 106- 5)

 

Salarsa zülfün ucu halka halka zencîrin

Hezâr zâhid-i huşku keşân keşân iledir (134 / G.38- 3)

Yılan (Mâr)

Divân şiirinde sevgilinin saçı şekil yönünden yılana benzer. Uzunluğu, kıvrımlı oluşu, siyahlığı, zehri vs. özellikleri ile ele alınır. Hazinelerin birer yılan tarafından korunduğu efsanesi, tılsımlı veya 100 yıl yaşayan yılanların ejderha oluşları da yer yer anılır. (Pala, 2004: 297)

C:\Users\ev leptop\Desktop\2540422_1200x627.jpg

Sevgilinin saçının yılana benzetilmesinin başlıca sebeplerinden olan sevgilinin saçının kıvrım kıvrım, upuzun ve parlak olmasının yanı sıra yılanla ilgili inançlar da bu benzetmenin yapılmasındaki temel sebeplerdendir. Eskiden büyük hazinelerin saklı olduğu harabelerde hazineler tılsım yapılır ve koruyucu olarak da yılan görevlendirilirdi. Sevgilinin yüzü bir hazine güzelliğindeyken saçları da yılan şeklinde tasavvur edilir. Bu sebeple aşığın gönlü harabe iken sevgili ise bu harabede saklı olan, gizlenen hazinedir. Sevgilinin zülfü ise bu hazineyi bekleyen yılandır.

Billâh gerek ki lutf ile ol zülf mârını 

Kim hüsnü gencini nicesi almış araya (264 / G.168- 4)

Hindu, Habeşi

Saç rengi dolayı “Hindu” yahut “Habeşî” olarak vasfedilmiştir. Habeşistan bugün Etiyopya olarak bilinen ülkedir. Habeşliler ve Hintliler ise siyahî olmaları sebebiyle beyitlerde geçer.

C:\Users\ev leptop\Desktop\her-yerde-aranan-hindu-dini-lider-devlet-kurdu-h1575731283-ca1f1c.jpg

Saç ve yüz, aydınlık ve karanlık tezadıyla birlikte ele alınır. Yüz; gün, güneş, ay, parlaklık olarak tasavvur edilirken, saç siyahlık bağlamında kullanılır (Şebüsterî, 1999:152).

Hâlin ki zülfüne dolaşıp alnına ağar 

Hindû-sıfat kemend ile eyvâna kasd eder (140 / G.44- 3)

 

Nice sîmîn-ten olur tâze semendir kokusu 

Saçı çînî Habeşî müşk-i Hatendir kokusu (283 / G.187- 1)

Dâm, Ukde

m; tuzak, ağ anlamlarına gelir. Sevgilin saçları kıvrımlarıyla şairin gönül kuşuna bir bend (bağ), bir tuzaktır. (Pala, 2004: 105) Saç sevgilinin elinde aşıkları oynatan, onlara istediğini yaptıran, kendine tutsak etmiş bir alet, bir tuzak gibidir. (Ercilasun, 1985: 451)

Ukde; ise düğüm demektir. Saçın düğüm oluşu, şekil benzerliğine dayanır. Bunun yanında düğümün, bir şeyi sıkıca bağlamanın ifadesi oluşu, bu bağlanışla perişan olma, kurtulma ihtimalinin azalması sebebiyle gönlün çektiği sıkıntı önemlidir. Ayrıca düğümün, çözülecek mesele anlamına gelmesi, saçın, çözülmesi zor bir mesele olarak tasavvuruna da sebep olur (Sefercioğlu, 1990: 142)

C:\Users\ev leptop\Desktop\dugum_buyusu_3e1efdd083347b599db3.jpg

Zülf ü hâlin dilberin gördükçe ey dil kıl hazer 

Kim kılan her demde murgu sayd dâm ü dânedir (137 / G.41- 6) 

 

Zülfü dâmı halkasında nokta-i hâli onun 

Dânedir kim sayd-ı murg-ı cân için dilber saçar (116 / G.20- 3)

Cân kuşu ger felekte uçarsa melek-misâl 

Boynuna dâm-ı zülfünü salsan irer yeter (114 / G.18- 4) 

 

Cân murgu kim dolaştı kara zülfü ağına

Müşkil tuzağa düştü aceb ola mı rehâ (98 / G.2- 4)

Saçların dâm-belâdır düşen ol sevdâya 

Bulamaz anda vefâ vü buyısar anda vefât (104 / G.8- 4)

Fettan, Perişan, Tarumar

Saçın bu unsurlarla münâsebeti, aşığın gönlünde sebep olduğu kargaşayla ilgilidir. Fitne kelimesinin kargaşaya sebep olan mânâsı, kargaşa sonunda belanın kaçınılmaz oluşu, huzursuzluk sebebi bulunuşu, saçın rengi ve çokluğu sebebiyle kesret oluşu, fitne ve belanın kesretle ilgisi bu tasavvura sebep olan unsurlardır. (Sefercioğlu, 1990: 143) 

Fitne; kötülük, ara bozma, karışıklık çıkarma gibi anlamlara gelir. Saçın fitne olarak adlandırılması ise rengi ve dağınıklığı ile ilgilidir. Saç öyle bir beladır ki tasavvuf yolunda verdiği nefis mücadelesine bile galip gelerek kemale ermiş olan Sûfî’yi bile yolundan koparıp dininden çıkarabilecek güçtedir. Bu yüzden saç ahir zamanın fitnesi olarak da vasıflandırılır.

Saçın perişan ve tarumar olarak vasıflandırılması, daha çok aşığın gönlünün perişanlığı ile ilgilidir. Sevgili saçı gibi aşığın gönlünü de perişan eder.

Sevgilinin saçı âşığın gönlünü darmadağın etmiştir. Aşık, o kanca gibi saçlara asılıdır ve perişan bir haldedir. Saç, karışık ve dağınıktır, aşık orada yok olmuştur. (Kandemir, 2008: 67)

Anun rûşen yüzü nûru getirdi geri imâna 

Anun fettân saçı çîni çıkardı çıkardı sûfiyi dinden (232 / G.136- 3)

 

Karâr kalmadı cânımda azm-i yâr ederim 

Bu kâr u bârı saçı bigi târumâr ederim (214 / G.118- 1)

 

Perîşân olsa bu Şeyhî aceb mi çünkü hicrinde 

Dimâğı dolu sevdâdır saçının güft ü gûyundan (233 / G.137- 5)

Sonuç

Şeyhî ve Şeyhî’nin divanındaki saç uzvunun tasavvurları ile ilgili genel bir sonuca varacağımız zaman söyleyebileceğimiz en net ve kesin cümle Şeyhî’nin güzellik unsurlarını ele alırken kesinlikle gelenekten ayrılmamış olduğudur.

Yazımızın başında bahsettiğimiz idealize edilmiş ve yarı idealize edilmiş sevgili tipolojisi kavramlarından geleneğin takipçisi olan Şeyhî’deki sevgili, “idealize edilmiş sevgili” yani beşerin üstündeki bir güzellik timsali olan sevgilidir. 

Şair divan şiirinin baş aktörü olan sevgilinin saçını koku yönünden anber, müşk, reyhan ve sümbül; saçın şeklini zencir, halka, yılan (mâr), dâm, ukde, fettan, perişan ve tarumar; saçın rengini ise Hindu ve Habeşî kavramları ile benzerlik ve ilgi kurarak ele almıştır. Şeyhî’nin beyitlerde saç ve saç ile ilgili bu tasavvurlara sıkça yer vermesinin sebebi ise şairin tasavvufi zevkini göstermektedir, dönemindeki diğer şairlerle aynı malzemeyi, aynı nazım şekillerini ve aynı vezni kullandığı halde yeteneği sayesinde onların üstüne çıkmış, gerçek edebi zevki yakalayabilmiştir.

Klasik İran edebiyatı zevkiyle yetişmiş olan şair böyle bir sanat anlayışıyla şekillenen şiirleri Türkçeye kazandırmıştır. Saçı anlatmak için aralarında küçük farklar olsa bile aynı anlama gelmekte olan Farsça kelimeler kullanmıştır. Örnek olarak yılan kelimelisin yanında “mâr” kelimesini de kullanması dilin ve edebiyatın tarihi gelişimiyle de alakalıdır.

Sevgilinin vasıflarının en önde gelenlerinden biri olan saç, büyük ölçüde güzelliği sağlayan bir unsur olarak yer alır. Saçın bu önemi, yüzün güzelliğini daha da artırmasından kaynaklanır. Sevgilinin zülfü hem aşığı cezbeden, kendine çeken hem de ona eziyet eden bir özelliğe sahiptir. Aşıklar için saçlar yakalanmaktan, bağlanmaktan kaçılamayacak bir güzelliktedir. Aşıkların hem saça bağlanmak istedikleri hem de bağlanmaktan dolayı şikayet ettikleri görülür. Tasavvufî anlamda ise aşık, hakiki sevgilinin kesret alemindeki yansımasına bağlanmıştır. Saç şekli, kokusu ve rengiyle aşığı daima kendine çeker. Saça ait teşbih ve mecazların şairlerin elinde işlene işlene gelişir ve zenginleşir. (Şahin, 2011:1856)

Kaynaklar:

Ahmet Atilla Şentürk ve Ahmet Kartal, Eski Türk Edebiyatı Tarihi. İstanbul: Dergah Yayınları, 2018.

Ercilasun, A. Bican, Fahir İz, Günay Kut ve Nevzat Köseoğlu. Başlangıçtan Günümüze Kadar Büyük Türk Klasikleri, C. I, Ötüken Yayıncılık, İstanbul, 1985

Pala, İskender. Ansiklopedik Divan Şiiri Sözlüğü, Kapı Yayınları, İstanbul, 2004

Kaplan, Mehmet. Tip Tahlilleri: Türk Edebiyatında Tipler, Dergah Yayınları, İstanbul, 2007

Kandemir, Fatma. “Baki ve Nedim’in Gazellerinde Sevgilideki Güzellik Unsurları”, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Edirne, 2008.

Sefercioğlu, M. Nejat. Nevî Dîvânı’nın Tahlîli, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1990

Şahin, Kürşat Şamil. “Sevgilin güzellik unsurlarından olan saç ve saçın âşık üzerinde etkisi”. Turkish Studies - International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic. Volume.6/3 Summer, p.1851-1867 Turkey. 2011

Şebüsteri, Şeyh Mahmûd. Gülşen-i Râz, Çevirmen, Yahya Mustafaoğlu, Kitsan Yayınları, İstanbul, 1999

Tarlan, Ali Nihat. Şeyhî Divânı’nı Tetkik, Akçağ Yayınları, Ankara, 2004

Yeğin, Abdullah, Badıllı, Abdülkadir, Hekimoğlu İsmail, Çalım, İlham, Osmanlıca Türkçe Ansiklopedik Büyük Lûgat. Türdav Yayınları, İstanbul, 1997.

 


BENZER YAZILAR

Dinamitin Mucidi, Nobel Ödülleri’nin kurucusu: Alfred Nobel

Alfred Nobel (1833-1896) öldüğü gün gazeteler "Ölüm taciri öldü" manşetiyle çıkmış. Bunun sebebi Nobel'in dinamiti icad etmesi. Bu icadından dolayı yaşadığı pişmanlıkla servetini bir vakıf kurulması için vasiyetle bırakmış.

J.K Rowling Biyografisi ve Harry Potter Serisinin Ortaya Çıkışı

Edebiyatın fantastik motiflerini okurları ile buluşturan yazar J.K Rowling'in biyografisi ve Harry Potter serisini ortaya çıkarma öyküsü.


Paylaş