Aşk temalı şiirleri, içinde tutamadığı cümleleri ve melankoli ruh yapısıyla Türk Edebiyatı'nın sevilen şairi.

Sevilen şiirleriyle Türk Edebiyatı’nın en önemli şairlerinden birisi olan Ümit Yaşar Oğuzcan, 22 Ağustos 1926’da Mersin Tarsus’ta dünyaya gelmiştir. Karamsarlığı ve hüznü ile bilinen ünlü şairin Tarsus’ta başlayan yaşamı, 4 Kasım 1984’te İstanbul’da geçirdiği kalp krizi nedeniyle son bulmuştur.

Ümit Yaşar Oğuzcan’ın Hayatı ve Edebi Kişiliği

“Bendeki şiir; önce bir damlaydı. Rahmetli babamdan geldi, anamda biçimlendi, özlendi, bütünlendi.”

Ümit Yaşar Oğuzcan, şiirle iç içe yaşayan bir ailede dünyaya geldi. Annesi Güzide Hanım büyük bir Faruk Nafiz Çamlıbel hayranıydı ve evlerinin duvarında bir dergiden kesilip çerçevelenmiş Faruk Nafiz Çamlıbel fotoğrafı asılıydı. Babası Lütfi Bey, Çamlıbel için "evimizin ikinci adamı" diyordu. Şiir yazmaya 9-10 yaşlarındayken duvardaki adama özenti duymasıyla başladı.

“Babamdan gelen ilk damla, anamın şiir tutkusuyla iki oldu, duvardaki adamla üç. Sonra artmaya başladı o damlalar. Küçük bir su birikintisi oldu giderek.”

Ümit Yaşar Oğuzcan’ın annesi ve babası ilkokulu bitireceği sıralarda ayrılırlar. Ümit Yaşar bu ayrılıktan çok etkilenir ve damlalarla nitelendirdiği şiir tutkusu, yavaş yavaş minik bir göl haline gelir. O sıralarda arkadaşları ismini neredeyse bilmez ve ona “şair” diye seslenirler. Öğretmenleri tarafından da sevilen ancak yazdıkları dolayısıyla şaşkınlığa düşüren bir öğrencidir.

Konya’da başlayıp Eskişehir’de tamamladığı lise öğrenimi zamanları; şiirle ilişkisinin artık duvardaki adama özentiden çıkıp, yavaş yavaş tutkuya dönüşmeye başladığı zamanlardı ve minik bir göl diye bahsettiği şiir tutkusu, dalgalanan ve köpüren bir ırmak olmuştu. Liseyi bitirir bitirmez kendi deyimiyle ekmek kavgasına başladı ve bu kavgayı Ankara, Adana, Turgutlu ve Niğde’de sürdürdü. O yıllarda (1948) evlendi ve daha sonra ilk ve en önemli eserim diye bahsedeceği oğlu Vedat dünyaya geldi.

Bu yıllarda Adana’da vermiş olduğu ekmek kavgasıyla beraber hayatındaki sıkıntılar, yorgunluklar ve üzgünlükler zaman zaman şiir yazmasını engelliyordu. Onun için bu ırmak bir süre küçük yatağında akıp gitti.

1960 yılında artık kendi halinde kıvrılan küçük ırmak rubailerden ve düz yazılardan da beslenen bir nehir haline gelmişti. 1961 yılında İstanbul’a geldiği zaman, artık 11 tane şiir kitabı çıkartmış ünlü bir şairdi.

“Kollarıyla birlikte iyice büyümüş olan nehir, coşkun sularla çağlıyor, çağlıyordu. Zaman zaman yatağından taşarak bir süre sonra denizlere kavuştu, denizle birleşti, bütünlendi ve koca bir deniz oldu bendeki şiir.”

Ümit Yaşar Oğuzcan, otuz beş yıllık şiir serüvenini:

-Uyanış (1941-1954)

-Arayış (1954-1960)

-Çalkalanış (1960-1964)

-Kaynayış (1964-1970)

-Duruluş (1970-1982) olmak üzere beş döneme ayırmıştır.

Şiir yazılmayacak hiçbir konu ve şiirde kullanılamayacak hiçbir sözcük olmadığını düşünür. Ona göre şiir en kısa tanımıyla bir söz sanatıdır; herkesin bilip, her gün kullandığı sözcüklere can verme sanatı. Hayatı boyunca yaşadığı tüm mutsuzlukları, heyecanları, ailesini, eşini, dostunu şiirlerinde okuyucularının görebileceğini söyler.

“Şiirim, benim tüm yaşam öykümdür.”

Ümit Yaşar kendine, sürekli ölüm ve yaşam arasındaki ince çizgide olduğunu hatırlattığı melankolik bir dünya kurmuştur. Ölüm teması ise kendisini başlı başına ele geçirmiştir. Yüzünü ölüme dönen ve ölümle buluşmayı çok kez deneyen bir şairdir. Hayatı boyunca çokça sağlık problemleri yaşamış, her seferinde ölümden paçayı sıyırdığını düşünerek fiziksel ve ruhsal olarak derin yaralar almıştır. Evlenmesi, hayattaki başarıları, edebiyat dünyasında kazandığı ün, hatta çocuğu olması bile onu bu melankoli rüzgarının etkisinden kurtaramamıştır. İçine düştüğü ruh hali yalnızca onu değil, etrafındaki kişileri de oldukça etkilemiştir ve sonuçlarını hep birlikte yaşamışlardır. Bu melankoli rüzgarından en çok etkilenen kişi ise oğlu Vedat olmuştur.

Ümit Yaşar Oğuzcan, hayatı boyunca 24 kez intihara teşebbüs etmiştir ancak kendisi bunun 3 kez olduğunu söyler. Babası Lütfi Bey, oğlunun bir intihar denemesinin ardından onun için şu satırları yazar;

“Bak dünya ne güzel, bu sitem niye,
Ettim ben adımı sana hediye.
Mutluyum ey oğul babanım diye,
Çarptırma hicvinle cezaya beni.”

Evde sürekli babasının başarısız intihar girişimlerinden doğan gerilimle büyüyen Vedat, 17 yaşına geldiğinde bu gerilimden yorulur ve Galata Kulesi’nin tepesinden atlayarak intihar eder. Arkasında ise bu intiharı daha da dramatik hale getirecek olan bir not bırakır. Notta: “Baba öyle intihar edilmez, böyle edilir.” der. Ümit Yaşar bu acı kaybın ardından oğlu için “Galata Kulesi” adlı şiiri yazmıştır.

“Dalgalarıyla, çalkantılarıyla, fırtınalarıyla ve bütün görkemliliğiyle şiir denizim karşınızda işte! Fakat ne yazık ki, üç sene öncesi ilk ve değerli eserim oğlumu yitirdiğimden bu yana; artık bir Acılar Denizi’dir o!”

Ümit Yaşar Oğuzcan’ın Eserleri

Ümit Yaşar’ın 1947-1983 yılları arasında yayınlanmış otuz yedi şiir kitabı vardır:

İnsanoğlu (1947 Adana)

Deniz Musikisi (1948 Adana)

Dillere Destan (1954 Ankara)

Dolmuş (1955 Ankara)

Aşkımızın Son Çarşambası (1956 Ankara)

Bir Daha Ölmek (1956 Ankara)

Kör Ayna (1957 Ankara)

Beni Unutma (1958 Ankara)

İki Kişiye Bir Dünya (1958 Ankara)

Karanlığın Gözleri (1960 Ankara)

Seninle Ölmek İstiyorum (1960 Ankara)

Akıllı Maymunlar (1961 Ankara)

Üstüme Varma İstanbul (1961 İstanbul)

Yeni Dünya Rekoru (1961 İstanbul)

Sevenler Ölmez (1961 İstanbul)

Ötesi Yok (1962 İstanbul)

Çigan Gözler (1963 İstanbul)

Bir Gün Anlarsın (1962 İstanbul)

Sadrazamın Sol Kulağı (1964 İstanbul)

Mihriban’a Şiirler (1965 İstanbul)

Biraz Kül Biraz Duman (1965 İstanbul)

Taşlar ve Başlar (1966 İstanbul)

İnşallahla Maşallahla (1966 İstanbul)

Seni Sevmek (1966 İstanbul )

Toprak Olana Kadar (1969 İstanbul)

Göbek Davası (1969 İstanbul)

Ben Seni Sevdim mi? (1968 İstanbul)

Sen Aşk Nedir Bilmezsin (1968 İstanbul)

Halktan Yana (1968 İstanbul)

Aşk Mıydı O (1967 İstanbul)

Önce Sen Sonra Sen (1970 İstanbul)

Rubailer (1969 İstanbul)

Yalan Bitti (1971 İstanbul)

Dikiz Aynası (1977 İstanbul)

Acılar Denizi (1976 İstanbul)

En Eski Yalnızlığımdır Aşk Benim (1975 İstanbul)

Yüzyıl Yanarım Yanmayı Öğrendimse (1978 İstanbul)

Kaynkalar:

https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/603874

https://www.ilkyaz.world/2019/06/13/umit-yasar-oguzcanin-edebi-portresi-ve-iki-kisiye-bir-dunya-adli-siiri-uzerine-inceleme/

Ümit Yaşar Oğuzcan / Şiir Denizi 1


BENZER YAZILAR

Bibliyoterapi Nedir?

Kitaplarla yapılan bir tedavi yöntemi olarak bibliyoterapi, tarihçesi, insanlara kazandırdıkları ve önerilen kitaplar.

Hatırla: Kana Diz Kana

Emre Orhun çizdi, Hakan Günday yazdı. Kana Diz Kana romanına bir bakış.


Paylaş