Tevfik Fikret(1867-1905)
Gerçek adı Mehmed Tevfik'tir. 1 Ocak 1867 yılında İstanbul'da gözlerini dünyaya açmıştır. Çok iyi öğrenim görmüştür. Muallim Naci, Recaizade Mahmut Ekrem'den edebiyat dersleri görmüştür. 1896 yılında Servet-i Fünun dergisinin başına getirilmiştir ve bundan sonra Servet-i Fünun dergisini üst sınıflara çıkarmıştır. Başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere dönemindeki aydın insanları şiirleri ve düşünceleri ile etkilemiştir. Tevfik Fikret, arkasında unutulmaz eserler ile 1915 yılında gözlerini sonsuzluğa kapatmıştır.
İktîrâb
Girdâblar açar önüme bir derin serâb,
Ruhum sehâbelerden alır şemme-i türâb,
Tahriş eder sımâhımı bin nevha-i gurâb,
Benzer azâb-ı kabre nihanî bir ıztırâb;
Gönlüm harâb, cism-i nizârım kadar harâb...
Müdhiş, memâttan bile müdhiş bu iktirâb!
Bâd-ı semûmu yaktı nihâl-i sebâtımı,
Rîg-i revânı boğdu ümîd-i necâtımı;
Deşt-i câhîme benzetirim kâ'inâtımı,
Hep garka-i belâ görürüm ben hayâtımı;
Girdâblar açar önüme bir derin serâb...
Müdhiş, memâttan bile müdhiş bu iktîrâb!
Tevhîş edip hayâlimi bir leyl-i gam-nisâr,
Hasretle eylerim seher-i mevte intizâr;
Muzlim ziyâlarıyla -derim- kılsam istitâr!
Çeşmim sehâbelerde arar zulmet-i mezâr,
Rûhum sehâbelerden alır şemme-i türâb…
Müdhiş, memâttan bile müdhiş bu iktîrâb!
Gâhî uyup hevâ-yı dil-i bî-karârıma
Çıksam da şöyle kırlara, baksam civârıma:
Hep serviler vurur nazar-ı iğbirârıma
Taşlar soğuk soğuk dikilir reh-güzârıma,
Tahriş eder, simâhımı bin nevha-i gurâb...
Müdhiş, memâttan bile müdhiş bu iktîrâb!
Sendin biraz teselli-i vicdanıma sebeb,
Ey nûr-ı dîde, sen ne keder-nâksin bu şeb;
Kimden, nasıl, saâdetimi eyleyim taleb:
Hâil enîn –i kalbe ciğer-gâh bir ta’ab
Yeksân azâb-ı kabre nihânî bir ıztırâb…
Müdhiş, memâttan bile müdhiş bu iktîrâb!
Tab’ımda bir kelâl ki benzer şebâbete,
Ruhumda bir melâl ki benzer muhabbete,
Karşımda bir cemâl ki benzer hayâlete,
Fikrimde bir hayâl ki benzer hakikate;
Gönlüm harâb, cism-i nizârım kadar harâb…
Müdhiş, memâttan bile müdhiş bu iktîrâb!
TEVFİK FİKRET
İktirab Ne Demek?
İktîrâb kelimesi “tasalı, gamlı, kederli olma” anlamında kullanılır.
İktirab Ne Anlatıyor?
Tevfik Fikret’in İktîrâb şiiri 1895 yılında Maarif Dergisi’nde yayımlanmıştır. Mehmet Kaplan, Tevfik Fikret’i saran hüzün, melankoli ve bunalımın İktîrâb şiiriyle başladığını söyler. Tevfik Fikret, Servet-i Fünun ekolünün önde gelmiş isimlerindendir. II. Abdulhamid Han döneminde yani sıkı bir istibdat döneminde yaşamış bir şairdir. Bu dönemde yaşamış olması sebebiyle iyimserlikten kötümserliğe geçmesi gayet doğaldır. Çünkü çok sıkı bir baskı ve sansür dönemidir. Tevfik Fikret ilk dönem şiirlerinde iyimser ve dini inancı olan şiirler yazar fakat yaşadığı çevre, babasının sürgünü, anne ve kız kardeşinin ölümüyle birlikte kendi değişimi ile beraber şiirleri de değişmeye başlamıştır. İktîrâb şiiri de bu değişme döneminde yazılmıştır.
Şiirin ilk dizesinde Tevfik Fikret, girdaplar açan derin bir serap görür. Fikret bu dizede ızdıraba dalıp gitmektedir. İkinci dizede ruhu toprak kokusunu buluttan alır ve “şemme-i türâb” tamlaması bulutlardan gelecek felaketi ifade eder. Üçüncü dizesinde kulağını tahriş eden kargaların feryatlarını duyar. Bu ise ölümü ifade eder. Dördüncü dizede kabir azabını gizli bir ızdıraba benzetir, hatta kabir azabına eş olduğunu ifade edilir. Beşinci dizesinde ise Tevfik Fikret gönlünün hârab olduğunu hatta zayıf vücudu kadar hârab olduğunu ifade eder. Tekrar dizesinde ise bu iktîrâbın yani melankolinin ölümden bile müthiş olduğunu vurgular. Tevfik Fikret bu ilk beş dizesinde içindeki gizli ızdıraptan, bu ızdırabın vücudunu, gönlünü nasıl hârab ettiğinden bahseder.
İkinci kısmın ilk dizesinde Tevfik Fikret, cehennem çölünün zehirli rüzgârı dayanıklılığını, kararını yaktığını ifade eder. İkinci dizede akan kumun, kurtulma ümidini boğduğunu ifade eder. Üçüncü dizede dünyasını bir cehennem çölüne benzetir ki burada Tevfik Fikret’in ne kadar yoğun bir depresyon, bunalım yaşadığını çok iyi bir şekilde ifade eder. Dördüncü dizede hayatını hep belaya boğulduğu gördüğünü ifade eder. Beşinci dizede tekrar derin bir serabın önünde girdaplar açtığını söyler. Şiirin ikinci kısmında ise Fikret’in kurtulma umudunu, dayanıklılığını kaybettiğini, hayatının belalarla boğulduğunu ifade eder. Bu belalar annesini, kız kardeşini, babasını kaybetmesi, istibdat döneminde yaşaması, Servet-i Fünun dergisindeki arkadaşlarıyla yaşadığı sorunlar olabilir.
Şiirin üçüncü kısmının ilk dizesinde Tevfik Fikret, gam saçan gece hayalini ürkütür, kaçırır. İkinci dizede ölüm sabahını hasretle beklediğini ifade eder. Üçüncü dizede karanlığın ışığıyla gizlenmeyi, örtünmeyi ister. Dördüncü dizede gözleri mezar karanlığını gökte, bulutlarda, yıldızlarda aradığını ifade eder. Beşinci dizede tekrar yazılan ruhunun toprak kokusunu buluttan alığını söyler ve gökten, buluttan gelen bir felaketi ifade eder.
Şiirin dördüncü bölümündeki ilk iki dizesinde ara sıra kararsız gönlünün arzusuna uyup çıksam dışarı, baksam çevreme der. Hemen sonrasında gelen üçüncü dizede Fikret’in çevresinde servi ağaçlarını görür ve servi ağaçları çoğunlukla mezarlıkta bulunan bir ağaçtır. Dördüncü dizede geçidine taşların soğuk soğuk dikildiğini ifade eder, bu ifade de mezar taşlarının ölümü hatırlatmıştır. Önceki bölümde de geçen kargaların feryatlarının kulağını tahriş etmesini bu bölümde tekrar kullanır. Tevfik Fikret bu bölümde mezarlık, mezarlıktaki servi ağaçlarını, soğuk mezar taşlarını çevresine baktığında gördüğünü ifade eder. Bu ise ölümü arzuladığını ifade edebilir.
Beşinci bölümün ilk iki dizesinde Fikret’in vicdanına teselli olan nûr-dîde yani pek sevgili kimse ifadesini kullanır. Bu kelime ise en çok evlât için kullanılır. Yani Haluk, Fikret için bir teselli, bir kurtuluştu fakat Haluk’un da bu gece kederli olduğunu ifade eder. Sonraki iki dizede kimden, nasıl saâdetini isteyeceğini sorar ve korkunç bir kalp inlemesinin olduğunu ciğerinde bir sıkıntı, bir eziyet oldunu ifade eder. Beşinci dizede ise gizli ızdırabının kabir azabına denk olduğunu ifade eder. Bu da Fikret’in içindeki ızdırabın ne kadar şiddetli olduğunu ifade ediyor.
Altıncı ve son bölümün ilk dizesinde bezginliğini gençliğe benzetmiştir. İkinci dizede ruhundaki kederi güzel muhabbete benzetir. Muhabbet ise aşk, sevgi, dostluk anlamlarına gelir. Karşısındaki güzel yüzü bir hayâlete benzetir. Zihninde, fikrindeki hayâli gerçeğe benzetir. Tevfik Fikret dahil olmak üzere Servet-i Fünun sanatçıları hayâle sığınır hatta hayâllerinde bir Yeşil Yurt yerini kurarlar. Beşinci bölümde gönlünün harâb olduğunu, zayıf vücudu kadar harâb olduğunu tekrarlar. Altıncı dize ise her bölümde tekrarlanan son dizlerdir. İktîrabın yani kederin ölümden bile güzel, müthiş olduğunu altı defa tekrarlar. Yani Tevfik Fikret’in şiirlerinin çoğunu oluşturan keder, melankoli, ızdırap diğerlerinde olduğu gibi bu şiiri de başlangıcından bitişine kadar sarar.
Şiirde sıkça tamlamalar, güçlü betimlemeler vardır ki kargaların feryat seslerini bile duyarız. Anlatım ve ifadeleri çok güçlüdür. Resim ve boyalarla arası çok iyi olan Tevfik Fikret diğer şiirlerinde olduğu gibi bu şiirde de kelimeler ile bir tablo yapmıştır. .
İktirab Şiirinin Teması
Tevfik Fikret bu şiirinde ızdırap temasını işlemiştir. Bu ve çoğu şiirinde de görüleceği gibi acıdan zevk alır ve bu acıyı şiirlerinde başarıyla işler.
Sonuç
İktîrâb şiirinin tümünde Tevfik Fikret’i saran ızdırabı, ölüm arzusunu, melankoliyi görürüz. Tevfik Fikret’in 1896 yılındaki ve sonrasındaki şiirlerinde görülen acı, melankoli bu şiirle başlamıştır. Resimle arası çok iyi olan şair, çoğu şiirlerinde olduğu gibi bu şiirinde de betimlemeleriyle adeta bir tablo sergilemiştir. Şiiri başından sonuna kadar sarmış karanlık, melankolik bir hava vardır. Tevfik Fikret şiirinde sıkça tamlamalara yer vermiştir. Şiirde altı defa tekrarlanan “Müdhiş, memâttan bile müdhiş bu iktirâb!” dizesi Tevfik Fikret’in çektiği ızdırabı net bir şekilde gösterir.
Tevfik Fikret’in hayata, İstanbul’a kötümser bir bakış açısı onun şiirlerine ve hayatına yön vermiştir. Çünkü bu hayatta değişmeyen insan, sürekli iyimser olan insan yoktur. Değişim hep vardır ve bu da edebiyatla doğrudan etkilenir. Tevfik Fikret’in umutları yavaş yavaş tükenir, güvendiği insanlar umudunu söndürür, Servet-i Fünun Dergisi’nde arkadaşlarıyla yaşadıkları tartışmalar, babasının sürgünü, annesinin ve kız kardeşinin koleradan ölmesi düşüncesini, hayata bakışını değiştirir. Bu olaylar Fikret’in edebi anlayışına yön verir. Bu şiirde Tevfik Fikret'i buluruz.
BENZER YAZILAR
Behrengi Masalları: Bir Satırında Bin Anlam
Küçük Kara Balık’ın hümanist yazarı Samed Behrengi ve özgürlük dolu masalları.
Pygmalion ve Galatea: Mitolojiden Sahneye Epik Bir Nostalji
Zamana meydan okumuş, farklı senaryolarda kendine yüzyıllardır yer edinmiş, Antik Yunan'dan Londra'ya uzanan ilk yolculuğu ile romantik bir trajedi.