Trajik yaşamıyla, yıllarca manik depresif bozukluğu ile mücadele veren ve edebiyat dünyasına kazandırdığı kitaplarla tanınan, Amerika’nın ilk feminist yazarı: Sylvia Plath

Sylvia Plath’in Hayatı

27 Ekim 1932 yılında Alman bir baba ve Amerikalı bir anneden dünyaya gelen Plath, Massachusetts’de doğdu. Anne sevgisizliği ve baba ilgisizliği ile büyüyen yazarın ebeveynleri, o sekiz yaşındayken boşanma kararı aldı. Babası kendinden yaşça küçük biriyle evlendikten sonra bunalımlar geçirdi ve şiirler yazmaya başladı. Manik depresif bozukluğuyla burada tanışan Plath, gittiği kolejin ikinci yılında ilk intihar girişimini yaptı. Başarısız olan yazar akıl hastanesine tedavi görmesi için yatırıldı.

Cambridge Üniversitesini kazandıktan sonra yazdığı şiirleri okul gazetesinde yayınlamaya başladı. 1956 yılında burada tanıştığı ünlü İngiliz şair Ted Hughes ile evlendi. Hayatının aşkı gibi görünen bu adamla, evlilikleri sürekli kıskançlık kavgalarıyla sonuçlandı ve ilk çocuğunu doğurmasının ardından Plath boşanma davasını açtı.

İlişkilerine bir şans daha veren çift, tekrar denemeye başladılar bu sırada ikinci çocukları dünyaya geldi. Ted Hughes’in evliliklerine ihanet etmeye başlamasını öğrenen Plath, bu duruma dayanamadı ve bunalıma girdi. Ardında bir gün çocuklarına süt ve kurabiye götürdükten sonra uyku ilacı içerek kafasını fırının içine soktu ve yaşamına son verdi.

Yazarın Ses Getiren İntiharı

1963 yılında intihar ettiğinde 30 yaşında olan Plath, hem bir anne hem başarılı bir yazar hem de iyi bir eş olmaya çalışıyordur. Bütün bu rolleri bir arada götürmeye çalışan Plath’i, kargaşa ve kıskançlık dolu bu evlilik hayattan soğutmuştur. Bu durumlar yazarın sürekli bir baskı altında olmasına ve yaratıcılığını kaybetmesine sebep olur.

Hayatının aşkıyla evlendiğini zanneden Plath, kendisini evden dışarı çıkmayan tüm gün kocasını evde bekleyen bir kadın olarak bulur. Kocasının gölgesinde yaşaması, yeteneklerinin çürüyüp gitmesiyle kendini baskı altında hisseder. Huzursuz günler geçiren Plath, yazdığı günlüklerinin birinde, ona zevk veren tek şeyin çocuklarıyla vakit geçirmek ve fırında kurabiye pişirmek olduğunu anlatmıştır.

Sylvia Plath ve Bakış Açısı

Sırça Fanus isimli kitabında, “sırça fanusun içinden dünya kabus gibi görülür” sözüyle aslında kendi dünyasını bu satırlara sığdırmıştır. Hayatı boyunca depresyon gibi psikolojik sorunlarla mücadele etmiş ve kendini kısıtlanmış, bir kaba sıkıştırılmış hissetmiştir.

Yazarın eserlerindeki tema hüzünlü, acınası, karamsar bir sestir. Sürdürdüğü hayat başarılarıyla, aşkıyla mükemmel olmaya yakınken her şey tekrar başa döner ve yazar yine kendini bu hüzünlü mevsimin ortasında bulur.

Sylvia Plath ve Bilinmeyenleri

Sylvia Plath’in Eserleri

Yazar şiirlerinin yanında, yayımladığı çocuk kitapları ve romanlarıyla da büyük ses getirerek Amerika’nın ilk feminist yazarı olarak tanınmasına sebep olmuştur.

Şiirleri;

Düz yazıları;

Çocuk kitapları;

Türkçeye çevrilen eserleri;

Sylvia Plath’in Sözleri

“Bir erkeğin egemenliği altında olmanın düşüncesinden bile nefret ediyorum. Bir erkeğin dünyada hiçbir kaygısı yokken, benim başımda, beni hizada tutmak için bir sopa gibi asılı duran bebek konusu var.”

"Diğer her şey gibi, ölmek de bir sanattır. Ben bunu son derece iyi yapıyorum."

"Eğer düşünmeseydim, çok daha mutlu olurdum."

 “Tıpkı bir kasırganın merkezindeki sakin bölge gibi durgun ve bomboştum, çevremdeki karmaşanın içinde yuvarlanıp gidiyordum.”

"Başkasını öldürmek için fazla iyi biriydim. Kendimi öldürmeyi denedim."

Kaynaklar

https://www.poetryfoundation.org/poets/sylvia-plath

https://tr.wikipedia.org/wiki/Sylvia_Plath


BENZER YAZILAR

Kadınlar Ülkesi

Charlotte Perkins Gilman'ın eseri olan Kadınlar Ülkesi, kitabın konusu ve kitap hakkında yorumlar.

Don Kişot : Hayalperest Bir Adamın Maceraları

Cervantes ve Modern Avrupa’nın ilk romanı Don Kişot'un incelemesi.


Paylaş