Ahmet Haşim(1884-1993)
Ahmet Haşim, Bağdat'ta 1884'te dünyaya gelmiştir. Sembolizm akımının öncülerinden olan Ahmet Haşim'in babasının mesleği sebebiyle düzensiz bir eğitim hayatı olmuştur. Edebiyatımızda saf şiirin en önemli temsilcilerinden biridir. Haşim, şiirlerinde akşam, karanlık ve geceyi oldukça sık kullanır. Fiziksel görünümünü sevmediği için gece ve karanlığı tema olarak daha çok kullanıldığı söylenir. Öyle ki işlerini akşamları halleder ve yürüyüşlere de akşamları çıktığı söylenir. En kült şiirlerinden biri olan Bir Günün Sonunda Arzu şiirini "en güzel şiirim" diyerek vasıflandırmıştır. Göl ve Çöl şairi olan Haşim, tabiat unsurlarına oldukça önem verir. Edebiyatımızın en önemli şairlerinden biri olan Ahmet Haşim, Kadıköy'de 4 Haziran 1993'te vefat etmiştir. Geriye gerçek şiir olarak adlandırabileceğmiz eserleri kalmıştır.
Şiir Hakkında Bazı Mülahazalar
Piyale adlı eserin ön sözünde yer alan bu makale edebiyatımız için oldukça mühimdir. Ahmet Haşim, şiir hakkındaki görüşlerini bu ön sözde açıklamıştır. Saf şiirin önemli şahıslarından olan Haşim, bu ön sözde şiirin ne olduğunu okuyucularına ve eleştirmenlerine açıklamıştır. Bir Günün Sonunda Arzu adlı şiirine açıklık ve anlam açısından oldukça eleştiriler gelmiştir. Haşim bu sebep ile Şiir Hakkında Bazı Mülahazalar adlı ön sözü kaleme almıştır. Haşim, eleştirmenlerin yaklaşım tarzına da değinmiştir. Kendisine gelen eleştirilerin bir kısmının aşağılama ve küfürden ibaret olduğunu bir kısmının da gündelik gazete saçmalıkları olduğuna değinir. Haşim, fikir ayrılıklarından dolayı edilen hakareti, eskiden beri var olan bir silah hatta aşağılık bir miras olarak bırakıldığı ve kuşaktan kuşağa aktarıldığını söyler. Öyle ki bu eleştirilerde insanlık kurallarına uyulduğuna şahit olmak çocukça bir saflıktan ibaret olduğuna değinir.
Ahmet Haşim, şiirde anlam ve açıklık hakkındaki fikirlerini anlatır. Şiirde anlamdan ne kastedildiğini bilmediğimizi söyler. Anlam bir düşünce yığını mı, mazmun mu, öykü müdür? Açıklık ise bu anlamın sıradan bir şekilde algılanması mıdır? diyerek sorular yöneltir. Şiir için bu unsurların olması gerektiğine inanları ise şiiri tarih, felsefe, belagat ile karıştıranların şiiri aslında tanımadıklarını ifade eder. Şairin dili olarak, sözden çok musikiye daha yakın olması gerektiğini savunur. Şiir, Haşim için anlaşılmak üzere var olmamış duyulmak üzere var olmuştur. Düz yazıda var olan üslup özellikleri şiir için söz konusu olmaz bu nedenle birbiriyle asla ilgisi yoktur. Ahmet Haşim, düz yazının ana kaynağı akıl ve mantık olarak kabul eder. Şiirin ise kaynağının gizliliklerin ve bilinmezliklerin olduğunu dile getirir. Şiir ve düz yazının farkını bu şekilde ifade eder. Haşim için şiir, düz yazıya uyarlanamayan, çevrilemeyen nazımdır. Haşim, şiir akımlarının da önemini ele alır. Şiirde akım olmazsa öğelerin kendi çirkinliklerinin ortaya çıkacağını söyler. Haşim, şiirin bir öykü değil sessiz bir şarkı olduğunu söyler.
Hepimizin bildiği şiirde anlam aramak bülbülü eti için öldürmek demektir lafı aslında bize öğretildiğinden farklıdır. Haşim'in bu sözünün aslı "Anlam araştırmak için şiiri deşmek, şakıması yaz gecelerinin yıldızlarını ürperten zavallı bir kuşu, eti için öldürmekten farklı olmasa gerek. Et zerresi, susturulan o büyüleyici sesin yerini doldurabilir mi?" bu şekildedir. Burada asıl vurgulanmak istenen olay kuşun büyüleyici sesini anlamı bulabilmek için heba etmektir. Şiirdeki anlam zerresi o büyüleyici sesin yerini dolduramaz. Şiirde sözün anlamından çok tümcedeki söyleniş değeri önemlidir. Anlam, musikinin ve söz öbeklerinin içine saklanmış, her göze görünmeyen, okuyucuya musikiyi işittirmekle zevk verir. Ahmet Haşim bunu şu şekilde ifade eder: "Sıkı bir defne ormanının ortasına bırakılan bal dolu bir porselen kavanoz gibi, anlam şiirin yaprakları içinde gizlenerek her göze görünmez ve yalnız halay ve sözcük öbeklerini, vızıltılı arılar gibi, dışında ve çevresinde uçuşturur. Porselen kavanozu görmeyen okuyucuya bu akıllara durgunluk veren arıların kanat müziğini işittirmekle zevk alır. Çünkü kırmızı çiçekli kara defne ormanının bütün gizi bu gümüş kanatların sesindedir. Bu tanımın dışında hiçbir şiir yoktur. Böyle olmadığı ileri sürülebilecek bir şiir varsa o şiir değildir ve ona 'şiir' diyenler şiirin ancak yabancılarıdır."
Ahmet Haşim'e göre şiirde konu, hayal kurmak ve şiir söylemek için bir nedendir. Şiirde ortak dil olması gerektiğini savunanlara karşı böyle bir şeyin olamayacağını söyler. Haşim, herkesin anlayabileceği şiir, sadece alçak düzeyde olan şairlerin kaleminden çıkacağını söyler. Her şiirin farklı ruh hallerine göre anlamları vardır. Edebi sanatlarda anlam arayanları eleştirir. Özellikle bunu meslek olarak yapan edebiyat öğretmenlerini eleştirir. Şairler şiiri, sanatçılar ise sanatı yorumlayamaz ve açıklayamaz. Bu nedenle edebiyat öğretmenlerini sanatla ilişkisi olmadığını dile getirir. Şiirde açıklık konusu her okuyucunun ruhu ve zekası ile ilgilidir. Bir şiir bir okuyucuya açık gelirken başka bir okuyucuya öyle gelmeyebilir. En güzel şiir ise anlamlarını okuyucunun ruhundan alan şiirdir der Ahmet Haşim. Şiirde bazı bölümlerin belirsiz ve kuşkulu olması şiirin güzelliği bakımından oldukça gerekli olduğunu savunur ve açıklık, hayal gücüne bir iş bırakmaz bu nedenle okuyucunun ruhundan gelen yardımı yitirmiş olur. Haşim'e göre sanatın ulaşılabilecek en son nokta, hayal gücünü özüne bağlamaktır. Bunu başaramayan eserler ise sanat eseri olmaktan uzaktadır. Ahmet Haşim de dediği gibi " Hiçbir yüz, hayalde göründüğü kadar gerçekte güzel değildir." Kısacası Ahmet Haşim'e göre şiir, peygamber sözleri gibi yoruma elverişli bir anlam çokluğu taşımalıdır. Her okuyucu şiirde farklı anlam bulup hayal gücüyle şiiri yoğurmasıyla ortaya çıkar. Okuyucu ve şair ortak duygulanma dili olarak şiiri kullanabilirler. Haşim'e göre en etkileyici, derin şiir herkesin istediği şekilde anlamlandırabileceği, kendi ruhu ve hayal gücünü katabileceği şiirdir.
Ahmet Haşim, Türk edebiyatının en nitelikli ve en önemli şahsiyetlerindendir. Şiir Hakkında Bazı Mülahazalar adlı ön sözüne baktığımız zaman sanatı sanat için var eden, her okuyucunun kendine ait bir yorum katabilmesini sağlayan usta bir şairdir. Sanat, her ruhun farklı şekilde kendini bulmasıyla var olması gerektiğini savunur. Sanat, herkesin ortak bir anlam çıkartacağı bir araç olmamalıdır. Her farklı ruh, kendi zeka ve yaşanmışlıklarıyla farklı bir biçimde yorumlamalıdır ve haz almalıdır. Ahmet Haşim de bunu savunmuştur. Kişiler, aynı olaylara farklı tepkiler vermesi gibi sanatı da farklı yorumlarlar. Sanatın yüceliği de buradan gelmektedir.
BENZER YAZILAR
Bir Tiyatral Efsane: Hamlet
İngiliz dilinin ve edebiyatının yapıtaşlarından William Shakespeare'in ölümsüz eseri Hamlet.
Sylvia Plath
Trajik yaşamıyla, yıllarca manik depresif bozukluğu ile mücadele veren ve edebiyat dünyasına kazandırdığı kitaplarla tanınan, Amerika’nın ilk feminist yazarı: Sylvia Plath