Türk edebiyatının toplumcu gerçekçi yazarı Orhan Kemal ile büyük şair Nâzım Hikmet’in yaşam öyküleri, tanışma hikayeleri, hapishane anıları ve Nâzım Hikmet ile 3,5 Yıl kitabı hakkında bilgiler.

Nâzım Hikmet: Yaşam Öyküsü 

15 Ocak 1902’de Selanik’te dünyaya gelen Nazım Hikmet, aydın bir ailenin çocuğuydu. Dedesi Nâzım Paşa Halep valiliği yapmış, babası Hikmet Nâzım Bey hariciye memurluğunda bulunmuş, annesi Celile Hanım ise Paris’te resim eğitimi almıştı.  

“Büyük babam, Mevlevi Nâzım Paşa şairdi. Anam Lamartine’e hayrandı. Evimizde, babamın edebiyata ilgisizliğine bakmaksızın şiir başköşedeydi.” diyen Nâzım Hikmet’in şiirle tanışması küçük yaşlarda başlar. İlk dönem şiirleri, Yahya Kemal Beyatlı tarafından düzenlenir ve Yeni Mecmua’da yayımlanır. Bolşevik Devrimi’ne duyduğu ilgi üzerine Moskova’ya gider ve Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi’ne yazılır. Bu dönemde Mayakovski ile tanışması, şiirleri üzerinde önemli bir etkiye neden olur. Rus fütürist ve konstrüktivistlerinden etkilenir ve bu bağlamda şiirler kaleme alır.  

Fazıl Say’ın bestelediği ve Genco Erkal’ın seslendirdiği “Nazım Oratoryosu” albümünde yer alan “Vatan Haini” şiirine buradan ulaşabilirsiniz. 

Mavi Gözlü Dev, Romantik Devrimci lakaplarıyla anılan Nazım Hikmet’in şiirleri pek çok dergi ve gazetede yayımlanır, kitapları basılır, oyunları devlet tiyatrolarında oynanır. Evrensel değerlere önem veren, özlemi, ayrılığı, kavuşmayı, özgürlüğü, esareti tüm yönleriyle şiirlerine yansıtmış büyük şair Nazım Hikmet, kovuşturmalardan kurtulamaz. İnandığı değerlerden, davasından vazgeçmez ve yaşamının büyük bir kısmını hapishanelerde geçirir.  Bu süreçte yayımlanma olanağı bulamasa da şiirler yazmaya devam eder. Genel Af Yasası ile serbest kalmasının ardından yaşamına yönelik komplolar sebebiyle Moskova’ya kaçar ve ardından 25 Temmuz 1951’de Türkiye vatandaşlığından çıkarılır. 

“... yazılarım otuz kırk dilde basılır. Türkiyemde, Türkçemle yasak.” diyerek dile getirdiği şiirleri ancak ölümünden sonra basılır. 

3 Haziran 1963 sabahı geçirdiği kalp krizi sonrası hayata veda eder büyük şair.  

“... yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı, yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin. Hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil, ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için, yaşamak yanı ağır bastığından.” 

Orhan Kemal: Yaşam Öyküsü 

Asıl adı Mehmet Raşit Öğütçü olan Orhan Kemal, 15 Eylül 1915’te Adana’nın Ceyhan ilçesinde dünyaya geldi. Babası Abdülkadir Kemali Çanakkale’de topçu teğmenidir, annesi Azime Hanım ise ilkokul öğretmenliği yapmıştır. Orhan Kemal’in dünyaya geldiği yıllar Ceyhan’da seferberlik başlamış, Fransızlar Adana’yı işgal etmiştir. Bu sebeple Adana’dan Niğde’ye gitmek zorunda kalmışlar ardından da Konya’ya taşınmışlardır. O dönemde Abdülkadir Kemali Bey, Kuva-yi Milliye’cilere katılmış böylece Orhan Kemal, o dönemlere en yakından tanıklık etmiştir. Ardından Ankara’ya taşınmışlar ve babası milletvekili olarak atanmıştır. 

Ara Güler, Orhan Kemal Portresi, araguler.com

1923 yılında tekrar Adana’ya dönmeleri üzerine babası çiftçilikle uğraşmaya başlar. Ardından Abdülkadir Kemali Bey Toksöz gazetesini çıkarır, Ahali Cumhuriyet Fırkası’nı kurar. Partinin feshedilmesi ardından Abdülkadir Kemali Bey Suriye’ye kaçar ve ailesi Beyrut’a yerleşir. Bulaşıkçılık, matbaa işçiliği, çırçır fabrikalarında işçilik ve katiplik yapan Orhan Kemal’in yaşamında Adana, Niğde, Konya, Ankara, Beyrut ve İstanbul gibi pek çok şehir yer edinir. “Yabancı rejimler lehinde propaganda, Nazım Hikmet’in kitaplarını okuma” gerekçeleri ile 1938 yılında tutuklanır.  

Yaşam tarzının yanı sıra Bursa Cezaevi, Orhan Kemal’in yazarlığına büyük ölçüde kaynaklık eder. Beş yıllık cezası boyunca şiirler ve düzyazılar yazması ardından Adana’ya dönmesi ile yazarlığı daha da gelişir. Romanlarında fabrikaların ve işçi mahallelerinin acınası durumunu, zayıfları güçlüye ezdiren berbat düzeni, Adana’nın işçi mahallelerini, kenar mahalle ailelerinin yaşamlarını, küçük insanların sıkıntılarını en gerçekçi ve etkileyici biçimde işler.  

1949 yılında Baba Evi ile edebiyatımızda yeni bir soluk getiren Orhan Kemal, ardından Avare Yıllar, Murtaza, Cemile, Bereketli Topraklar Üzerinde, Vukuat Var, Hanımın Çiftliği, Eskici ve Oğulları gibi çok değerli romanları edebiyatımıza kazandıran önemli toplumcu gerçekçi yazarlardan biridir. 

1970 yılında Sofya’ya giden Orhan Kemal’in asıl amacı babaannesinin soyunun bulunduğu yerleri dolaşarak notlar almak ve “93’ten Bu Yana” ismini vereceği kitapta aile hikayelerini toplamaktır fakat hastalığının nüksetmesi üzerine beyin kanaması geçirerek 2 Haziran 1970’te Sofya’da hayata veda eder. Cenaze arabası ertesi gün yola çıkarak Türkiye’ye gelir ve en yakın dostları karşılar Orhan Kemal’i. Edirne’den Babaeski’ye varıldığı sırada bir işçi arabaya doğru yaklaşır ve elindeki çiçek demetini uzatır. Demetin üzerindeki bantta şu cümleler yazar: 

“Biz işçiler, hatıran önünde saygıyla eğiliriz.” 

Orhan Kemal ile Nâzım Hikmet’in Tanışma Hikayesi 

Orhan Kemal ile Nâzım Hikmet’in tanışıklığı 1940 yılının kış mevsimine rastlar. Orhan Kemal, Bursa Cezaevinde hapishane kaleminde, sabıka defterlerinde çalışmaktadır. Bir sabah kâtip, yeni gelen evraklara bakarken, “Oooo...” dedi, “gözün aydın üstadın geliyormuş.” Bu habere inanamayan Orhan Kemal, büsbütün şaşkın ve bir o kadar sevinç içinde, Nazım Hikmet’e duyduğu hayranlığı şu sözlerle anlatır: 

“Herkes gibi onun uzaktan hayranlarındandım. Herkes gibi nedenini bilmeden ona kızıyordum, fakat ihtimal, herkes gibi nedenini bilmeden, yahut pek az bilerek, seviyordum onu: müthiş, muazzam, doyuran sanatını.” 

Haberi alır almaz hapishanedeki diğer şair arkadaşlarının yanına giden Orhan Kemal, sevincini, heyecanını paylaşır ve Nâzım Hikmet’i, Nâzım Hikmet’in takunyalarını, uzun, yeşil hırkasını onu İstanbul Hapishanesi’nden tanıyan Necati’den dinlemeye başlar. Çok geçmeden sevinç içinde müjdeli haberi tüm hapishaneye yayan Orhan Kemal, hapishanenin kurşun gibi ağır havasından kurtulur ve güneşli günlerin gelmesini beklemeye başlar. 

Aradan haftalar geçer ve Necati nefes nefese kalmış bir halde kaleme gelir: 

“Nâzım Hikmet’i az önce getirdiler.” 

Heyecandan başı dönen Orhan Kemal, elindeki kalemi yere düşürür. Nâzım Hikmet’i, Benerci, Bedrettin destanlarını yazan insanı, az sonra görecektir. Müdür odasının kapısı açılır ve Nâzım Hikmet ile karşı karşıyadır.  

“Bir an yüz yüze geliyoruz, sonra göz göze... Mavi mavi gülüyordu. Bu gülüş kesinlikle bir çocuğu hatırlatıyor... Temiz, taze, sıhhatli ve dost!” 

El sıkışmalarının ardından Nâzım Hikmet, resmi bir törendeymişçesine ayaklarını topuklarında birleştirerek ve ciddi olmaya çalışarak “Ben Nâzım Hikmet!” der. 

Nâzım Hikmet ve Orhan Kemal’in tanışması böylece gerçekleşmiş olur. 

Nâzım Hikmet’le 3,5 Yıl  

Türk romanının önemli isimlerinden olan Orhan Kemal’in Bursa Cezaevi’ndeki anılarını içeren kitap, ünlü şair Nâzım Hikmet ile tanışması, hapishane anıları, pekişen dostlukları; şiir, edebiyat sohbetleri, ailelerine olan özlemleri, mektuplaşmaları, Orhan Kemal’in not defterine yazdıklarını da içerisinde barındırır. 

Nâzım Hikmet’in Bursa Cezaevi’ ne gelmesi ardından güneşli günlere umutla bakan Orhan Kemal kısa süre içerisinde Nâzım Hikmet ile senlibenli olur. Öğle yemeği zamanı sucuklu yumurtayı paylaşmaları üzerine tanışıklıkları pekişir ve Nâzım Hikmet, “...Biliyor musunuz, yalnızlığı hiç sevmem. Bir tek satır yazamam, çıldırırım. İdare’den izin alsak da ben de sizinle aynı koğuşta kalsam.” der ve bunun üzerine koğuş arkadaşlıkları başlar.

Nâzım, Orhan Kemal’ e tahsilini, yabancı dil bilip bilmediğini, felsefeden ne anladığını, yazdığı şiirleri sorarak bir teste tabi tutar. Orhan Kemal’in şiire ilgisi olduğunu fark edince de yazdığı şiirleri okumasını ister. Şiirlerini okumaya başlar ancak ilk şiirin henüz ilk dörtlüğü bitmeden Nâzım Hikmet, “Yeter kardeşim, yeter... Bir başkası lütfen.” der. Ardından şiirin diğer mısraları gelir ve “Berbat!”, “Rezalet!” sözleri işitilir. Orhan Kemal, büyük bir hayal kırıklığı içinde şiir okumayı bırakır ve Nâzım’ın ağır eleştirilerine maruz kalır.

Ardından Nâzım Hikmet’ in “Ben İçeri Düştüğümden Beri” şiirini okumasıyla Orhan Kemal adeta büyülenir. Bunun üzerine Orhan Kemal, üç buçuk yıl boyunca Nâzım’ın öğrencisi ve en yakın dostu olur. O günden sonra Nâzım Hikmet, Orhan Kemal’i her gün saatlerce çalıştırır, yazdığı şiirleri değerlendirir. Aynı zamanda Kemal, şiirlerinin yanında düzyazı yazmaya da devam eder. Bir gün Orhan Kemal’in yazdığı hikayeyi bulan Nâzım, “Siz düzyazı yazın, düzyazı!” diyerek Kemal’i düzyazı yazmaya yönlendirir. 

Üç buçuk yıl boyunca Nâzım Hikmet’ten değerli bilgiler öğrenen Orhan Kemal, Nâzım hakkında pek çok bilinmeyeni de öğrenir.  

“Nâzım, zannedildiği gibi, her fırsatta propaganda yapan, tartışan, haşin bir insan değildi. Herkesin fikrine azami saygıyı gösterir, mecbur edilmedikçe tartışmaya girmezdi. Çalışkan insana, kıymet yaratana, üretimde gerçekten rol alana saygısı sonsuzdu. Halkın kullanmakta olduğu kelimelere bayılırdı ve en sevdiği yeni kelime ‘olağanüstü’ idi. Şiir yazmak veya düşünmekten yorulduğu zamanlar ya resim yapar ya da polis romanları okurdu.” 

26 Eylül 1943 günü, Nâzım Hikmet ile üç buçuk senelik hapis arkadaşlığının sonuna gelen Orhan Kemal ayrılmadan önce Nâzım’a bir şiir yazar: 

Nâzım Hikmet’e 

Sen

“Promete’nin çığlıklarını

Kaba kıyım tütün gibi piposuna dolduran adam"

Sen benim mavi gözlü arkadaşım

Kabil değil unutmam seni. 

… 

Nilüfer Çoksesli Korosunun seslendirdiği “Sokağın Aynası Orhan Kemal Sempozyumu” kapsamında üç değerli besteci tarafından bestelenen Orhan Kemal Üçlemesi ve Orhan Kemal’in Nâzım Hikmet’e yazdığı şiiri dinleyebilirsiniz. 

Orhan Kemal, bir baba, bir ağabey, bir anadan ayrılırken yaşadığı buruk hüznü yaşar dostu Nâzım’dan ayrılırken.  

“Yüreğimin büyük bir parçasını hapishanede bırakıp hapishanedekilerin dostluklarını evime götürüyordum.”  

Kaynaklar

Kapak Fotoğrafı: Murat Germen ve Cafer Türkmen Arşivi

Bezirci, Asım; Altınkaynak, Hikmet (1977), Orhan Kemal

Kemal, Orhan (1965), Nâzım Hikmet'le 3,5 Yıl

Sülker, Kemal (1987), Nâzım Hikmet'in Gerçek Yaşamı 1902-1928

biyografya.comnazimhikmet.org.trorhankemal.orgtustav.orgcafrande.orgaraguler.com


BENZER YAZILAR

Cumhuriyet Dönemi'nin İlk Dergileri: 6-Kültür Haftası Dergisi

Cumhuriyet’in ilk yıllarında bilim, sanat ve edebiyatı kültür ile birleştirmeyi amaçlayan Kültür Haftası dergisinin amacı ve yayın hayatı.


Paylaş