Kuş yuvası, deniz süngeri ya da uyluk kemiği; doğadaki her şey tasarıma ilham olabilir.

Doğa, bugün çözmeye çalıştığımız bir çok problemi halihazırda çözmüş bir sistem. Dolayısıyla içinde bulunduğumuz ve yaşam ilhamımızı aldığımız doğa, kusursuz işleyişi ile tasarım konusunda da insanlığa esin kaynağı olmakta.

Bios: Yaşam” ve “Mimesis: Taklit” köklerinden gelen Biomimesis kavramı, doğanın kendiliğinden oluşmuş tasarım gücünden ilham almak anlamına geliyor. Biyomimikri de kelime kökeni bu tanımdan alıyor. Otomatik güneş reflektörlerinin hareket ilhamını günebakan çiçeklerinden alması ya da uçak formunun kuşların kanatlarından esinlenmesi gibi hayatımızdaki pek çok tasarımın yöntemi olan biyomimikri, en büyük ölçekli eserlerini ise mimarlıkta veriyor.

Pekin Ulusal Stadyumu, Çin

İsviçreli mimarlık firması Herzog & de Meuron tarafından 2008 Olimpiyatları için tasarlanmış Pekin Ulusal Stadyumu “Kuş Yuvası” olarak adlandırılıyor. Taşıyıcı sistemi tarafından çevrelenmiş, 80.000 izleyici kapasiteli stadyum devasa ölçekte bir kuş yuvasını andırıyor. Tasarım iki ana etaptan oluşuyor, içte kalan betonarme oturma alanları ve yapının dışını sarmalayan çelik taşıyıcı sistemi. İçerisini izole etmek için kuru bitkiler ve yapraklarla oluşturulmuş bir kuş yuvası gibi, Pekin Ulusal Stadyumu’nun da ısı ve akustik yalıtımları tasarımın bir parçası haline geliyor.

Pekin Ulusal Su Sporları Merkezi, Çin

“Su Küpü” olarak da bilinen Pekin Ulusal Su Sporları Merkezi, 2008 Olimpiyatları için yaratılmış bir başka etkileyici tasarım. Yapı tasarım ilhamını hücrelerden ve sabun köpüklerinden alıyor. Sabun köpüklerinin benzersiz geometrisi yapının cephesinde rastgele bir araya gelmiş gibi görünen malzemelerle ifade ediliyor, bu cephe binaya organik bir varlık ifadesi katıyor. Tasarımın baş kahramanı olan cephe malzemesi aynı zamanda iç mekan için ışık yalıtımı görevi de üstleniyor. Belirli bir oranda güneş ışığının içeri geçmesine izin veren kaplama malzemesi, iç mekandaki olimpik havuzun ısınmasına yardım ediyor.

Melbourne Belediye Meclis Binası, Avustralya

Melbourne Meclis Binası’nın (Council House 2 /  CH2) tasarım stratejisi termit höyüğünden geliyor. Termitlerin topraktan oluşturdukları dev höyüklerinde sıcaklığı kontrol etmek ve korunmak için kullandıkları sistem, meclis binasının tasarımında doğal havalandırma, ısıyı kontrol etme, su soğutma ve havalandırma bacalarında kullanılıyor. Binanın dış cephesi ise tasarımda deriden ilham alıyor: Dış deri “Epidermis” ve iç deri “Dermis”.

Milwaukee Sanat Müzesi, ABD

Dünyaca ünlü İspanyol Mimar Santiago Calatrava’nın tasarımı Milwaukee Sanat Müzesi, yaklaşık 25.000 sanat eseri içeren, ABD’nin en büyük müzelerinden biri. Güneş ışığının açısına göre açılır-kapanır bir sisteme sahip müze yapısı hareket ilhamını kuşların kanat çırpışından alıyor.

30 St Mary Axe /  The Gherkin, İngiltere

Mimar Norman Foster’ın ikonik gökdeleni The Gherkin, sarmal kafes biçimli şeklini Venüs’ün Çiçek Sepeti (Euplectella aspergillum) isimli deniz süngerinden alıyor. Pasifik Okyanusu’nun derin sularında bulunan deniz süngerinin sepet örgüsüne benzeyen yapısı suyu filtrelemesine yardım ediyor. Bu biçimsel özellik, bina iskeletinde güç ve stabilite sağlayan bir tasarıma dönüşüyor.

Eyfel Kulesi, Fransa

Eyfel Kulesi’nin aşağı doğru genişleyerek yerle birleşen eğik gövdesi, uyluk kemiğinin çalışma prensibinden faydalanıyor. İçte kalan demir sistem uyluk kemiği içindeki trabekülü temsil ederken, kule tabanının dışa doğru genişlemesi kemiğin üstündeki kavisli kısmı andırıyor. Bu biçim yapının toprağa sağlam basması ve stabil kalmasına olanak sağlıyor.

 

Kaynak:

https://www.re-thinkingthefuture.com/fresh-perspectives/a952-10-stunning-examples-of-biomimicry-in-architecture/


BENZER YAZILAR

Sinestezi Nedir?

Sinestezi nedir ? Nasıl ortaya çıkıyor? Sinestezik deneyimler günlük hayatı nasıl etkiliyor?

Asur ve Dünya Kralı: Asurbanipal

Dünyanın ilk kütüphanesini kuran zalim ve gösterişli Asur Kralı Asurbanipal’in hikayesi.


Paylaş