Bu yazımızda İkinci Yeni edebiyatçılarının başlattığı bir gelenek olan “Ölmeme Günü” hikayesini ve İkinci Yeni şairlerinin sanata bakışları, İkinci Yeni oluşum aşamaları ile İkinci Yeni şairlerini ele alacağız.

İkinci Yeni Şiirinin Ortaya Çıkışı 

İkinci Yeni, 1950’li yıllarda Garipçiler’e ve 1940 öncesi kuşağına tepki olarak doğmuş ve şiire yeni bir soluk getirmiştir. İkinci Yeni şiirlerinin ortaya çıkışında Batı şiirinin ve o günkü dünya şiir anlayışının da etkisi görülmektedir. II. Dünya Savaşı’nın getirdiği bunalımı yaşayan dünya ve bunun etkisini umutsuzluğa itilmişlik ve dışlanmışlık ile yaşayan Türkiye’nin neticesidir İkinci Yeni şiiri. Türk şiirindeki gelenekselliği yıkan, geçmişten gelen değerleri yok sayan İkinci Yeni akımı tümüyle şiire yeni bir bakış getirmeyi hedeflemiştir.

İkinci Yeni şiirinin ortaya çıkışında hareketin kuramcısı Muzaffer İlhan Erdost, aynı zamanda bu harekete İkinci Yeni ismini veren kişidir. Akımın şairi Ece Ayhan ise bu şiiri “Sivil Şiir” olarak adlandırmıştır. Cemal Süreya, Edip Cansever, Ülkü Tamer, İlhan Berk, Turgut Uyar, Ece Ayhan ve Sezai Karakoç gibi birbirinden habersizce aynı dil, içerik, üslup özellikleri barındıran şiirler kaleme alan şairleri içerisinde barındıran hareketin bir bildirgesi yoktur, ilkeleri şiirler yayımlandıkça belirlenmeye başlar. Cemal Süreya’nın “Üvercinka” isimli şiir kitabı İkinci Yeniciler’in başlangıcıdır. İkinci Yeniciler; alışılmamışı şiirlerine taşımayı amaçlayan, imgeyi şiirde başköşeye oturtan, sadelikten uzaklaşan bir şiir anlayışını benimseyen bir sonraki kuşağın şairleridir. 

İkinci Yeni Şiirinin Özellikleri 

İkinci Yeni şiir anlayışı, alışılagelmiş sanat ve dil anlayışının dışında kalan bir tutum sergiler. Anlam, soyut bir karaktere sahiptir, şiir dili ise dilin sözdizimi açısından farklılaşmıştır. Dilin bilinen mantığının dışına çıkan, alışılmış deyimleri farklılaştıran, suni kelimeler türeten, gerçeküstücülüğü benimseyen, anlama değil imgeye yönelen, konuşma diline uzak kalıp toplumdan kopan, sözcüklerin çağrışımlarla derinleşen değerine önem veren, şiirin iç zenginliğini yoruma açık bırakan, bilinen kelimeleri yerleşmiş biçimleri dışında kullanan, noktalama işaretlerini reddeden yeni bir şiir anlayışını benimsemişlerdir.  

İkinci Yeni şiirinin genel özelliklerini Asım Bezirci şu sözlerle dile getirmektedir: 

“... gelenekten kopukluk, biçimcilik, günlük konuşma dilinden uzaklık ve gramerde deformasyon, duyuları ve algıları karıştırma, özgür çağrışım, soyutlama, anlamsızlık, imgeleme, akıl dışılık, kapalılık, okurdan uzaklık, halka sırt çevirme, çevreden ayrılma ve kaçış...” (Bezirci, 1986: 46-47) 

İkinci Yeniciler, biçimin içerikten önce geldiğini savunur ve bu görüşlerini “biz şiiri yazarız, ortaya çıkan biçim neyse odur.” sözleri ile ifade ederler. İkinci Yeni şiirinde bireysellik ön plandadır, şiirin öyküleştirilmesini ve şiirde anlam bulunmasını reddederler. Bireyin yalnızlığı, dışlanmışlığı, sıkıntıları, çevreye uyumsuzluğu gibi temaları şiirlerine yansıtan İkinci Yeni şairleri, hayal gücü ve duyguyu ön plana çıkarmışlardır. 

İkinci Yeni şairleri bir anlamsızlık arayışındadırlar. Bu yönüyle İkinci Yeni şiiri; “Soyut Şiir”, “Anlamsız Şiir”, “Kapalı Şiir” gibi isimlendirmeler ile pek çok eleştiriye maruz kalmıştır. 

İkinci Yeni Şairleri ve Şiirleri 

Hareketin öncü şairleri Ece Ayhan, İlhan Berk, Cemal Süreya, Turgut Uyar, Edip Cansever, Ülkü Tamer ve Sezai Karakoç’un yanı sıra Tevfik Akdağ, Yılmaz Gruda, Kemal Özer, Özdemir İnce, Nihat Ziyalan, Alim Atay, Ercüment Uçar, Seyfettin Başçılar gibi isimler de sonradan harekete dahil olmuştur.  

Soldan Sağa: Ece Ayhan, İlhan Berk, Cemal Süreya, Turgut Uyar

Ece Ayhan 

Şiirimizin en önemli “modern ustalarından biri” olarak adlandırılan Ece Ayhan’ın şiirleri özgün imgeler, kendine özgü çağrışımlar, kendine özgü yarattığı dil, poetik kodlar ve anlaşılmazlığı ile dikkat çeker. İkinci Yeni şiirini “Sivil Şiir” olarak adlandıran Ece Ayhan, İkinci Yeni’nin en özgün temsilcisi olarak değerlendirilir. 

“Şiirimiz mor külhanidir abiler.” 

Şiir Kitapları 

Daha pek çok şiir kitabının yanı sıra öyküleri de olan Ece Ayhan, tarih ile yakından ilişkilidir. Ece Ayhan tarihi, şairin anlama ve bilme kaynağı olarak görür.  

İlhan Berk 

20. yüzyıl Türk şiirinin en önemli isimleri arasında yer alan İlhan Berk, İkinci Yeni tarzında şiirler yazmış ve bu hareketi “Salt Şiir” olarak isimlendirmiştir. Doğu şiirinin klasik kalıplarını denerken beyit ve türkü biçimlerinden yararlanmıştır. Daha çok anlamca kapalı şiirler yazmış ve erotizmi şiirin atardamarı olarak görmüştür. Şiirin 40 türlü yazılabileceğini göstermiş ve modernist şiirin öncüsü olmuştur. 

“Ne zaman seni düşünsem 

Bir ceylan su içmeye iner 

Çayırları Büyürken görürüm”  (Ne Böyle Sevdalar Gördüm Ne Böyle Ayrılıklar) 

Öne Çıkan Şiir Kitapları 

Cemal Süreya 

Kendine özgü söyleyiş biçimi, zengin birikimi, çarpıcı imgeleriyle İkinci Yeni şiirinin başarılı örneklerini vermiştir. Gerçeküstü imgeleriyle ve bilinen kelimelere yeni anlamlar yüklemesiyle kendi şiir dilini oluşturan Cemal Süreya, şiirini “benim şiirim erotik şiirdir.” diye tanımlar. Cemal Süreya’nın şiirleri daha çok aşk üzerine yazılmış şiirlerdir. Hareketin diğer üyelerine kıyasla daha kısa şiirler yazmasıyla bilinir, daha çok “mısra şairidir”.  

“Üvercinka” isimli şiir kitabı ile İkinci Yeni hareketinin varlığını ortaya koyan Cemal Süreya, Üvercinka’yı şu sözlerle anlatır: 

“Üvercinka, güvercin kanadından kısaltılarak elde edilmiş bir sözcük. Barışa, aşka, dayatmaya dönük bir kavram.” 

“... 

Aklıma kadeh tutuşların geliyor 

Çiçek Pasajında akşamüstleri 

Asıl yoksulluk ondan sonra başlıyor 

Bütün kara parçalarında 

Afrika hariç değil”  (Üvercinka) 

Şiir Kitapları 

Turgut Uyar 

İkinci Yeni şairleri arasında önemli bir yere sahip olan Turgut Uyar, şiirinde sürekli bir arayış içerisinde idi. “Yalağuz” şiirinde yalnız kelimesinin karşılığını yalağuz olarak kullandı. Şiirlerinde yalnızlık, aşk, ayrılık, ölüm temalarına sıkça yer verdi. 

Dünyanın En Güzel Arabistanı isimli şiir kitabı ile biçim, dil, tema açısından büyük bir değişim göstermiş ve bu kitap ile İkinci Yeni şairi olarak adlandırılmıştır. 

“İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım 

Şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından 

Bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarından 

Durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar 

Şu aranıp duran korkak ellerimi tut 

…"  (Göğe Bakma Durağı) 

Şiir Kitapları 

Soldan Sağa: Edip Cansever, Ülkü Tamer, Sezai Karakoç

Edip Cansever 

İkinci Yeni’nin “kuyumcu şairi” olarak anılan Edip Cansever, şiirlerinde çağdaş insanın yabancılaşmasını konu edinirken imgeye ve anlam kapalılığına yer verdi. Orta Doğu ve Afrika şiirlerinin önemli bir kısmını kapsarken düşüncenin şiirini bulmak asıl gayesi oldu.  

“Yerçekimli Karanfil” şiiri ile kendi şiir evrenini kuran Edip Cansever, İkinci Yeni hareketine bağlı kalarak şiirlerini oluşturdu. 

“Adam yaşama sevinci içinde masaya anahtarlarını koydu 

Bakır kaseye çiçekleri koydu 

…"  (Masa da Masaymış ha) 

Şiir Kitapları 

Ülkü Tamer 

İkinci Yeni akımına, akımın oluşumu tamamlandıktan sonra katılan Ülkü Tamer, kendine özgü imgelerle ve sade, süssüz yazım tarzıyla şiirlerini kaleme aldı. Böylece akımın önde gelen temsilcilerinden biri haline geldi. Keskin bir ironi ile kaleme aldığı şiirlerinde sonradan toplumsal duyarlılıkları dile getirdi. 

“Seher yeli çık dağlara 

Güneş topla benim için 

…" 

Öne Çıkan Şiir Kitapları 

Sezai Karakoç 

İkinci Yeni içerisinde “geleneği sürdüren şair” olarak anılan Sezai Karakoç, şiir üslubu olarak İkinci Yeni şairlerine yakın olsa da kullandığı tema ve kelimeler açısından İkinci Yeni şiirinden ayrılır. Sezai Karakoç’un şiiri “metafizik bir şiirdir.” İslam Medeniyeti düşüncesi ve Müslüman kimliği taşımasının yanı sıra bu düşüncelerini şiirlerine yansıtan Sezai Karakoç, İkinci Yeni şairlerinden ayrılır. 

Şiirleri 

Körfez, Şahdamar, Hızırla Kırk Saat, Sesler, Taha’nın Kitabı, Kıyamet Aşısı, Gül Muştusu, Monna Rosa, Zamana Adanmış Sözler

26 Mart Ölmeme Günü 

26 Mart 1981’de Turgut Uyar ve Edip Cansever’in başlattığı, Tomris Uyar’ın adlandırdığı bir gelenek olan “Ölmeme Günü”; Can Yücel, Salim Şengil, Cemal Süreya, Nezihe Meriç, Ömer Uluç, İsa Çelik, Ferhan Şensoy, Ülkü Tamer gibi isimlerin Rumeli Hisarı’ndaki Avcılar meyhanesinde bir araya gelerek sanat, edebiyat, şiir, politika ve daha nicesini konuştukları bir rakı masasında filizlenerek yıllar içerisinde bir gelenek haline gelmiştir. 

Dönem şairleri ve sanatçılarının etrafında buluşup sohbetler ettikleri o masada 26 Mart 1981 günü, kimsenin kim olduğunu tam olarak bilmediği bir kadın vardır. Bu yabancı kadın, vücudunda dolaşan bir iğne olduğunu ve bu iğnenin kalbine batıp onu öldürmesinden duyduğu korku ve endişeyi dile getirir. Ölüm endişesi ile yaşayan bu kadın, masayı çok etkiler ve böylece bir gelenek başlamış olur. Bu hikayenin ardından Turgut Uyar garsonu çağırarak masaya bir şişe rakı ister. Şişeyi imzalar ardından masadaki herkes sırayla şişeyi imzalar ve şişe tekrardan Turgut Uyar’a ulaşır. Ve bir geleneği başlatan cümleyi söyler: “Bu şişeyi al, gelecek sene bugüne kadar sakla. Önümüzdeki sene 26 Mart’ta burada yine buluşup birlikte içeceğiz bu rakıyı.” der. Turgut Uyar’ın bu sözleri ile edebiyatın yıllarca sürecek olan bir geleneği başlamış olur. 

Ölmeme Günü gelenekselleşerek devam eder. Şişe herkes tarafından imzalandıktan sonra her sene masadaki biri tarafından saklanır ve gelenek 1985 yılına kadar yaşatılır. 

22 Ağustos 1985’te Turgut Uyar’ın vedası ardından bir daha Ölmeme Günü yapılmaz.  

Cemal Süreya’ nın dediği gibi: 

“Ertesi gün için bir şey diyemem ama rakı içtiğin gün ölmezsin.”  

Kaynaklar 

dergipark.org 

turkedebiyati.org 

yapikrediyayinlari.com.tr 

academia.edu 

fikriyat.com 


BENZER YAZILAR

Propaganda Nedir?

Propaganda nedir? Edebiyatta örnekleri nelerdir?

Zülfü Livaneli Hayatı, Eserleri ve Edebi Kişiliği

Sürekli sanat üstüne düşünen, yaratı sancıları çeken ama dönemin ve ülkenin koşulları gereği zaman zaman politikadan kaçmayan birinin anıları.


Paylaş