Hayao Miyazaki’nin 1989 yapımı fantastik kurgu türü animasyonu Majo no Takkyūbin (Türkçeye Küçük Cadı Kiki olarak çevrilmiştir ama tam çevirisi Cadının Teslimat Servisi’dir), 1985 yılında Japon yazar Eiko Kadono tarafından yazılan aynı isimli kitaptan uyarlanmıştır. Miyazaki’nin en bilinen ve en sevilen filmlerinden biri olan Küçük Cadı Kiki, çizimleri ve müzikleriyle izleyiciyi içine çeken, değindiği konular ile her yaştan seyircinin keyif alabileceği sıcacık bir film.
Küçük Cadı Kiki Konusu
Bir gelenek olarak cadılar, on üç yaşına geldiklerinde eğitimlerini tamamlamak için bir yıllığına evi terk edip başka bir kasabaya yerleşirler. Orada, kendi “uzmanlık alanlarını” kullanarak insanlara yardım ederler. Örneğin Kiki’nin annesi, gençliğinde şimdi yaşadıkları kasabaya geldiğinden beri iksirleriyle insanları iyileştiriyordur. Kiki de yolculuğuna çıktığı gece süpürgesinin üzerinde, bir yıllık eğitimini tamamlamak ve kendi kasabasına geri dönmek üzere olan bir cadıyla karşılaşır. Bu cadı da geleceği görebiliyordur ve uzmanlık alanı aşk falı bakmaktır.
Radyoda o gece havanın açık olacağını ve çok güzel bir dolunay olacağını duyunca, eğitimini tamamlamak için sabırsızlanan Kiki, babasıyla hafta sonu gidecekleri kamp planını dahi iptal ederek o gece yola çıkmaya karar verir. Kendisiyle konuşan kedisi Jiji’yi ve babasının radyosunu da alıp, annesinin süpürgesi üzerinde yola koyulur. Kiki, büyümek ve bağımsız olmak için heyecanlıdır. Fakat hayalindeki şehri bulup yerleştiğinde, işler istediği kadar pürüzsüz gitmez. Onun için bu yolculuk, ailesinin kanatları altında yaşayan ve kedisiyle konuşan bir çocuktan, kendi ayakları üzerinde duran bir cadıya, bir bireye dönüşümü olacaktır.
Küçük Cadı Kiki Fragmanı
Küçük Cadı Kiki İncelemesi
Farklı Olmak ve Yalnızlık
Kiki, tıpkı hayalini kurduğu gibi okyanus kıyısında ve saat kulesi olan bu şehre geldiğinde, hayal ettiğinden farklı olarak zorlu bir alışma sürecine girer. Kendi küçük kasabasından çok farklıdır bu şehir. İlk geldiğinde, böyle bir kalabalığa ve trafiğe alışkın olmadığından süpürgesiyle uçarken az kalsın bir kazaya sebep olur ve polis tarafından halka açık alanda uçmaması konusunda uyarılır. İlk şoku burada yaşar, her şey hayal ettiği kadar sorunsuz gitmeyecektir. İnsanların tuhaf bakışlarıyla karşılaştığında, ilk hayal kırıklığını yaşar. Ailesi yanında olmadığı için otelde kalmasında izin verilmediğinde, ilk kez ne kadar yalnız olduğunu fark eder.
Bu şehir, gelir gelmez onu kendi kasabası gibi kucaklamamıştır. Yanından hiç ayırmadığı kedisi Jiji, “başka bir şehir bulalım” diye ısrar etse de Kiki burada kalıp kendisini kabul edip sevecek insanlar bulmakta kararlıdır. Bulur da. Fırıncı Osono, Kiki’yi hemen sahiplenir ve ona tavan arasındaki boş odasını verir. Kiki burada kalır ve annesinin süpürgesiyle uçarak teslimat yapmaya başlar. Havacılık meraklısı Tombo, geldiğinden beri Kiki ile arkadaş olmaya çalışır. Sanatçı Ursula, Kiki’yi anında sever ve ona özgüven aşılar. Kiki, siparişlerinin teslimatını yaptığı yaşlı kadınlarla bağ kurar. Ama bütün bu ilişkilerinde, kendi kasabasındakinin aksine, içten içe yalnızdır.
Kendi kasabasında, ailesi ve arkadaşlarının arasında onun için çok da problem olmayan bazı konular bu şehirde Kiki’nin en büyük özgüvensizliklerine dönüşür. Bunun en büyük örneği sahip olduğu tek kıyafet olan siyah elbisesidir. Kiki yola çıkmadan önce annesine, “keşke elbisem farklı bir renk olsa, her şeyim siyah, kedim bile siyah” diye sitem eder. Annesi de ona cadıların yüzyıllardır bu renk giyindiğini, önemli olanın insanın kıyafeti değil kalbi olduğunu söyler. Kiki de biliyordur bunu ve iyi bir cadı olmak için sabırsızdır. Ama aynı zamanda, on üç yaşında bir kızdır.
On üç yaşındaki çoğu kız gibi, rengarenk giysiler, harika bir erkek arkadaş ve kabul görmek ister. Kafasından hiç çıkarmadığı kırmızı kurdelesi, siyah elbisesinin aksine, Kiki’nin kendini bir cadı değil de on üç yaşında bir kız olarak ifade edişidir. Yine de bu kalabalık şehre gelene kadar elbisesinin rengi çok önemli değildir. Ama bu şehirde kendi yaşıtlarını rengarenk giyinmiş, birlikte gülüp eğlenirken görünce, Kiki kendini onlarla kıyaslamaya, mutsuz olmaya başlar. Küçük bir kız olmak zor, farklı bir küçük kız olmak daha da zordur. Belki içten içe bir cadı değil normal bir kız olmak ister; istediği renk kıyafetler giyebilen, yabancı bir şehirde kendi ayaklarının üstünde durmak yerine diğer yaşıtları gibi arkadaşlarıyla arabayla gezip eğlenebilen bir kız. Son parasıyla yemek aldığından, vitrinde gördüğü kırmızı, kurdeleli ayakkabıları alamaz. İyi bir cadı olmak için duyduğu heyecan söner, cadılığına içten içe sitem eder Kiki.
Tombo, Kiki’yi bir partiye davet eder. Kiki, Tombo’ya pek yüz vermese de aslında bu partiye gitmek, yaşıtları tarafından kabul görmek ister. Ama teslimat yapması gerektiği için yetişemez, daha da kötüsü tek elbisesi yağmurda sırılsıklam olmuştur. Yaşıtlarıyla arasındaki uçurum, yüzüne tokat gibi çarpar. Tombo onu arkadaşlarıyla tanıştırmak istediğinde, Kiki onların halihazırda paylaştığı yakınlıktan çekinir ve kendini uzaklaştırır.
Büyümek
Küçükken hepimiz büyümek isteriz. Çünkü yetişkinler bize ne yapmamız ve ne yapmamamız gerektiğini söyler durur. Büyümeyi, özgür olmak sanırız. Yaşamadan fark edemediğimiz şey ise, büyümenin çok yalnız ve sancılı bir süreç olduğudur. Çevremizde bizi seven ailemiz, arkadaşlarımız olsa da hepimiz büyüme eylemini yalnız başımıza gerçekleştiririz. Sonunda büyüyüp yetişkin olduğumuzda da o yalnızlığın bizi bir an bile tam olarak terk etmeyeceğini fark ederiz.
Yalnızlığıyla, ait olamayışıyla her yüzleştiğinde kalbi biraz daha kırılan Kiki, Jiji ile konuşamamaya ve annesinin süpürgesiyle uçamamaya başlar. Miyazaki kendisi de Jiji’nin, Kiki’nin çocukluğunu temsil ettiğini söylemiştir. Dolayısıyla, Jiji ile iletişimlerindeki bu kaçınılmaz değişim, Kiki büyüdüğü içindir. Jiji ile artık aynı dili konuşamaması, yalnızca Kiki ile alakalı da değildir. Jiji de burada kendine bir hayat kurar, karşı penceredeki kedi Lily’ye aşık olur. Kiki, Jiji ile konuşamaz, annesinin süpürgesi artık onu uçurmaz, babasının radyosunu artık dinlemez olur. Büyümenin yalnızlığıyla yüzleşince, bazı şeyler geri döndürülemez şekilde değişmeye başlar. Asıl bu noktada evinden ve çocukluğundan ayrılmıştır Kiki.
Kiki’nin artık uçamadığını öğrenen ressam arkadaşı Ursula ona, ilhamını kaybetmenin normal olduğunu, uçmanın onun için anlamını keşfetmesi gerektiğini söyler. Kiki, filmin sonunda Tombo’yu kurtarmak için, sokaktaki bir adamın süpürgesini alır ve onunla uçup arkadaşını kurtarır. Artık uçmak Kiki için yeni bir anlam kazanmıştır, yalnızca bir cadı olduğu için mecburen değil, bir amaç uğruna uçar. Bunu da annesinin süpürgesinden koparak, sonradan kendi simgesi olacak süpürgeyle yapar. Bu noktadan sonra kendi yolunu bulur, kendi olarak mutlu olmayı öğrenir Kiki. Belki de bir cadı olmaktan yorulmuşken, içten içe diğer kızlar gibi olmak isterken, arkadaşının hayatını kurtarabilmesi cadı olması sayesinde olmuştur. Sonunda yerini bulmuş, yetişkinliğe ilk adımı bu sancılı süreçle atmıştır.
Filmin sonunda Kiki kendini kabul etmiş, arkadaşlar edinmiş, ve bu şehirde kendine bir yer edinmiştir. Jiji ile aralarındaki bağ sonsuza kadar değişmiş de olsa, hala birliktelerdir. Kiki’yi mutlu görürüz, biz de izleyiciler olarak mutlu oluruz ama o hüzünlü havayı da sezeriz. Sonuçta büyümek her zaman biraz yalnız ve hüzünlü olmak demek değil midir?
Küçük Cadı Kiki IMDb
IMDb: 7.8/10
Beyazperde: 3.8/5
Sinemalar: 8.4/10
Rotten Tomatoes: %98
Metacritic: %83
Küçük Cadı Kiki Müzikleri
Kaynaklar
BENZER YAZILAR
Necroman: Sonsuza Kadar Susmak
Dünya’nın en seçkin festivallerinden biri olan Santiago Horror Film Fest’te resmi seçki kazanan, 14 ödül sahibi “Necroman” filmini inceledik.
Lupin: Kibar Hırsız
Arsène Lupin'in kitaplarının hikayesini kendine örnek almış ve yaşadığı haksızlıklara karşı bunu kullanan bir hırsızın hikayesi.