Hacivat ve Karagöz Neden Öldürüldü? Filmi Hakkında Genel Bilgiler
14 Şubat 2006 yılında vizyona giren filmin yönetmeni Ezel Akay’dır. Ezel Akay bu filmi "Anadolu Orta Çağ Üçlemesi" serisinin ilk filmi olarak Bursa’nın Orhaneli ilçesinde çekmiştir. Filmin senaristi Levent Kazak, görüntü yönetmeni Hayk Kirakosyan’dır. Filmin oyuncu kadrosu da oldukça güçlüdür. Başrollerinde Beyazıt Öztürk ve Haluk Bilginer olan filmde Şebnem Dönmez, Güven Kıraç, Levent Kazak ve Ayşen Gruda yan rollerdedir. Filmi, Youtube ve diğer online platformlar üzerinden izleyebilirsiniz.
Hacivat ve Karagöz Neden Öldürüldü? Fragman
Hacivat ve Karagöz Neden Öldürüldü? Konusu ve Film Eleştirisi
Film, ilk olarak zıt iki karakter olan Hacivat ve Karagöz’ü, yaşadıkları çevreyi ve sosyo-psikolojik durumlarını anlatarak başlıyor ve daha sonra ikiliyi ortak bir yer olan Bursa’da birleştiriyor. Filmin geçtiği dönem Anadolu’da 1330 yılı şeklinde ve filmin büyük çoğunluğu Orhan Gazi dönemi Bursa’sında geçiyor.
Filmin açılış sekansı, Karagöz’ün şaman olan annesinin (Kam Ana) bir fal bakması şeklinde. Çadırda diğer kadınlarla birlikte fal bakan Kam ana cinlere, "ünlüler alemine nam salacak adem kimdir?" diye soruyor. Cinler ise gösterdikleri şekilde bu kişinin Karagöz ve başka bir adam daha olacağını işaret ediyorlar. Bu iki adamın bir göbek bağı ile bağlı olduğunu ve ancak buluşurlarsa şana şöhrete kavuşacaklarını söylüyorlar. Fal sırasında çadıra Karagöz giriyor ve annesine Tatar’ın yeniden vergi almaya geldiğini ve bu kez çok sevdikleri buzağıları Altun’u istediklerini söylüyor.
Karagöz ve annesi göçmenler ve bu sırada Eşrefoğulları beyliğinden geçmekteler. Eşrefoğulları beyliği ise Moğollara bağlı Tatar valisi tarafından sürekli vergi istenerek sıkıştırılmakta, bu yüzden göçmenlerden bile vergi alacak bir seviyeye gelmişler. Karagöz ise doğuştan işitme konusunda sıkıntı yaşayan ve bu yüzden kelimeleri yanlış anlayıp kısa sürede öfkeye kapılan; fiziksel olarak oldukça güçlü, çok saf ve iyi niyetli bir karakter. Filmde Karagöz vergi almaya gelenlere karşı çıkıyor ve onları yanlış anlayıp dövmekle tehdit ediyor, bu şekilde vergi memurlarını korkutup kaçırıyor. Daha sonra annesi ile beraber Bursa’ya doğru yollara düşüyorlar.
Aynı anda Hacivat karakterine gelirsek kendisi Eşrefoğulları beyliğinde yaşayan eğitim almış, zeki ve aynı zamanda çapkın bir elçi. Kendisi görevinden sonra saraya geri döndüğünde beyliğin kadısı olan Pervane’yi kızdırıyor ve hapse atılıyor.
Pervane karakteri de film için oldukça önemli bir karakter. Kendisi çok zeki ve kurnaz bir devlet adamı. Beyliği ve elbette kendisi için en iyisini isteyen ve bu uğurda elini kirletmekten çekinmeyen birisi. Pervane daha sonra Eşrefoğulları beyliğinin hanı Süleyman’ın yanına gidiyor ve ona Tatar’a artık saldırmaları gerektiğini söylüyor. Ancak Süleyman Han savaşmayı sevmeyen, zevk ve rahatlığına düşkün bir bey. Halkın daha fazla vergi verecek hali kalmadı denilmesine rağmen kendisi Tatar ile anlaşabileceğini düşünüyor ve beyliğinin simgesi olan ünlü Kafinur elmasının Tatar’a verilmesini, işinin ehli cesur bir elçi ve övgü dolu bir mektup ile Tatar’a ulaştırılmasını emrediyor. Bu sırada Pervane, elçi olarak Hacivat’ı öneriyor ve böylece Hacivat, elinde mektup ve Kafinur ile yola çıkıyor. Tatar’a ulaştıktan sonra kendini Bursa’da bulan Hacivat işte bu şehirde Karagöz ile kesişiyor ve asıl hikaye burada başlıyor.
Film aslında buraya kadarki giriş kısmı ile bile, bir film çekilebilecek kadar dolu ve masalsı bir anlatıma sahip, senarist Levent Kazak mükemmel bir iş çıkartmış. Dönem de filme çok uygun bir şekilde yansıtılmış. Şehirdeki Müslümanlık, Hristiyanlık ve Şamanizm inanç mensuplarının birlikte yaşamaları sonucu oluşturdukları kültür karmaşası, dekorlarla, müziklerle çok güzel bir şekilde resmedilmiş.
Filmde en küçük tasarıma bile oldukça dikkat edilmiş. Örneğin başta gösterilen cin tasvirleri aslında ünlü nakkaş Mehmet Siyahkalem'in çizimlerinden ilham alınarak hazırlanmış. Filmdeki diyaloglar oldukça derin ve üzerinde düşünülmüş. Karagöz ve Hacivatın bile kendi aralarında yaptıkları atışmalarda geçen sözler, sadece güldürü olması için değil aynı zamanda içerdikleri alt metinler bakımından düşündüren diyaloglar. Film ayrıca günümüze de oldukça atıfta bulunmuş ve bir nevi eski bir efsaneyi tekrar inceleyip, üzerine sistem eleştirisi yapmış ve bugüne kadar gelen yanlışların köklerine inmiş. Örneğin Pervane’nin söylediği "mizah bir yumruktur" sözü ve rüşvetin tanımını yaptığı sahne bu bakımdan filmi özetler nitelikte. Filmle ilgili tek sorun maalesef ses sorunu. Diyaloglar dönemin Türkçesi ile yazılmış bu yüzden filmi izlerken kaçırmak mümkün. Filmden en üst seviye zevki almak için Türkçe altyazı ile izlemenizi tavsiye ederiz. Herkese iyi seyirler.
-SPOİLER-
Filmin spoiler içeren kısmında komedi motifinden çok filmin sonundaki trajediden bahsetmek istiyoruz. Film sonu ile tam olarak "Çok gülen çok ağlar" atasözünü yansıtmış. Filmimiz hiciv ve komedi ile başlasa da sonu itibariyle tam bir trajedi.
İsminden de anlaşıldığı üzere filmin sonunda Hacivat ve Karagöz, Pervane’nin kurduğu hain kumpas sonucu öldürülüyorlar. Ancak karakterler sadece kendilerinin değil başka kişi ve olayların da yok oluşlarına sebep oluyorlar. Bizce filmdeki en hüzünlü ölüm aslında Kam Ana’nın ölümü. En hüzünlü şarkılar şölenlerde söylenirmişçesine Kam ana da Orhan Gazi’nin şehre gelme töreninde, Ulu Camii'nin önünde uyuyakalıp bir kaza sonucu üzerine harç dökülüp diri diri uykudayken ölüyor. Bizler de bu sırada paralel kurguda Karagöz’ün halkı eğlendirmesini izliyoruz, hiçbir şeyden haberi yokmuşçasına. Olmuyor da zaten aslında, tören gecesinin sabahına aynı meydanda Karagöz ve Hacivat başları kesilerek öldürülüyorlar.
Daha da trajik olanı tüm halk onların ölümünü de yaptıkları tiyatronun bir parçası zannediyor ve ölümlerine kahkahalarla gülüyorlar, gerçek olduğunu fark ettiklerinde de "söz dinlemeyenin cezası budur" diye söylenip gidiyorlar. Geriye sadece bir çocuğun hüzünlü ve korkmuş bakışları kalıyor. Daha sonra onları kurtarmak için Ayşe Hatun geliyor ancak yetişemiyor ve üçlünün ölümünün şahidi oluyor.
Filmin sonunda ise iyilerin kaybetmesinden kendisi de nasibini alıyor ve Bacılar Ordusu dağıtılıyor. Ayşe Hatun da kalan iki dostu ile şehri terk ediyor. İşte böylece güldürü ile başlayan film gerçeklikle son buluyor. Ancak filmin en sonunda, başta gösterilen Kam Ana'nın baktığı fal doğru çıkıyor ve Karagöz ve Hacivat asla unutulmuyorlar. Onların bu trajik ölümünü gören Şeyh Küşteri bu iki karakterin kuklalarını yapıyor ve onları bir gölge oyunu haline getirip padişaha gösteriyor, bu şekilde Karagöz ve Hacivat efsanesi bugüne kadar geliyor. Film son cümle olarak bu sözlerle son buluyor.
“Işık sönünce vücut kaybolup gider ve geriye bomboş bir dünya kalır.”
Hacivat ve Karagöz Gerçekte Yaşadı mı?
Karagöz ve Hacivat’ın gerçekte yaşayıp yaşamadığı tam olarak bilinmez ancak haklarında birçok rivayet var. Onlardan en kuvvetlisi Orhan Gazi döneminde yaşadıkları yönünde. Rivayete göre Karagöz ve Hacivat, Ulu Camii’nin inşaatına katılmışlar. İnşaat sırasında nükteli konuşmalar yapıp çalışan kalabalığı etraflarına toplamış ve inşaatı yavaşlatmışlar. Orhan Gazi'nin "Cami zamanında bitmezse kelleni alırım" dediği cami mimarı, caminin zamanında bitmemesi üzerine Karagöz ve Hacivat'ı padişaha şikâyet etmiş. Orhan Gazi de Karagöz ve Hacivat’ı idam ettirmiş. Ancak halk çok sevdikleri Hacivat ve Karagöz'ün öldüğünü görünce oldukça üzülür. Orhan Gazi de daha sonra bu yaptığından pişman olur ve bunun üzerine Şeyh Küşteri, onların ardından ikilinin kuklalarını yapar ve bir gölge oyunu olarak oynatmaya başlar.
Hacivat Karagöz Neden Öldürüldü Film Müzikleri
Filmin müzikleri Ezel Akay’ın kardeşi Ender Akay tarafından yapılmış ve filmin türünde bir başyapıt olmasındaki en büyük unsurlardan biri. Şarkıların vokallerinde de genelde Haluk Bilginer ve Şebnem Dönmez bulunmakta. Müzikleri, kısa incelemeleri ile aşağıdan bulabilirsiniz.
1-İndik Rum'da Kışladık
Şarkı Yunus Emre’nin şiirinden bestelenmiştir ayrıca Yunus Emre’nin ölüm tarihinin filmin geçtiği dönemden bir iki yıl önce olması detayı da ayrı bir etkileyicidir.
“İndik Rum'u kışladık, çok hayır şer işledik
Uş bahar geldi geri, göçtük elhamdülillah”
2- Dört Kitabın Manası
Şarkı yine aynı şekilde Yunus Emre’nin şiirinden bestelenmiştir.
3-Kam Ana
BENZER YAZILAR
Bilinçaltı ve Düşsel Dünyanın Karanlık Gerçeği: Mavi Kadife
Anlamak için bakışımızı çevreden kendi içimizde derinlere yönlendirdiğimiz, bilinçaltı yolculuğunda kaybolduğumuz bir David Lynch filmi.
Kara Film: Kısa Tarihi ve Kodları
1940'lar ve 50'lerde Hollywood'un gözde türü; kasvetli aynı zamanda da sofistike filmler... Kara Film'in (Film Noir) kısa tarihi ve türsel kodları.