Yazar: Efe Tüfekçioğlu-Mimar Sinan Üniversitesi
Son çeyrek yüzyıl içerisinde yaşamımızı kolaylaştıran pek çok teknolojik imkan tanımaya,kullanmaya başladık. Elektronik dans müziği yani kısaca “EDM”, bireysel düşüncenin güçlendiği ve hayatımızı daha dijitale kanalize ettiğimiz bu dönemde yeni bir müzik türü olarak hayatlarımıza girdi. Öyle ki kısa süre içinde bu türün adını bilmiyor olsak dahi mağazalarda, reklamlarda, kafelerde duyduğumuz müzikler, “EDM” müziğin kendi doğası gereği aklımıza takıldı. Dünyayı kendi kalp ritimleriyle algılayan bir grup müzisyenin pop müzik algısını tamamen değiştirerek yeni dijital sesler bulmasıyla birçok alt tür oluştu.
EDM nasıl oluştu?
1980’li yılların sonunda kulüp kültürüne olan ilgi ile birlikte dans etmek için kullanılan disko, hiphop, dub gibi türler dijitalleşmenin başlamasıyla kendi içlerinde elektronik sesler doğurmaya başladı. Avrupa’da ve Amerika’da müzik yapan Sylvan Morris, King Tubby, Errol Thompson, Lee "Scratch" Perry, George McCrae gibi müzisyen ve stüdyo mühendisleri Roland şirketinin yeni ritim makineleri ve ortaya çıkan yeni teknolojik müzik aletleriyle tekrar eden bölümlerden oluşan parçalar yapmaya başladı. Bu parçalarda hızlı ritimler ve synthesizer adı verilen yeni müzik aletlerinden elde edilen dijital sesler müziğin,bu zamana kadar devam eden orkestra ve performansa dayalı doğasını değiştirmeye başladı.
Elektronik dans müziği kısa süre içerisinde büyük kitlelerce beğeni kazandı ve tür kendi içinde farklı müzik dallarına da ayrılmaya başladı. 90’lı yıllarda Trance, Breakbeat Hardcore, Jungle,Drum and Bass; 2000’li yıllarda ise Dubstep, Electro House, Trap gibi türleri kendi bünyesinde besledi. Yıllar geçtikçe pop müzik de dans müziğinin kullandığı elektronik ritim ve sesleri kullanmaya başladı.Dans müziği mi yoksa pop müzik mi ayrımını yapamayacağımız kadar ince bir çizgide birbirlerine yaklaştılar.
Neden bu kadar popülerleşti?
Bir müzik dinliyorken o müziği hissetmek,vücudumuzun geliştirdiği doğal bir tepkidir. Bir müzik dinlediğimizde kalp atışlarımız o müziğin ritmine göre atmaya başlar. EDM türü genel müzik türlerinin aksine, söylemek ve hissettirmek istediklerini dolaylı yoldan anlatan bir tür değildir. Karmaşık müzikal sekanslar veya kalıpların aksine, genelde tekrar eden döngüler ve bu döngülerin içinde yükselen ve azalan melodilerle bir örüntü oluşturur. Bu örüntüleri yavaş yavaş inşa eder ve hissettirmek istediklerini adım adım kendinden geçme haline gelene kadar biriktirir.
Ritimlerin ve melodilerin tekrar etmesi yeni kullanılan bir yöntem gibi gözükse de aslında insanlık bu yöntemi yüzyıllardan beri bilmekte ve kullanmaktadır. Çünkü tekrar eden örüntüler insanın aklında kalır ve dile dolanır. Hinduizm’de “Mantra Japa”, Budizm’de “Om Mani Padme Hum”, Taoizm’de “Dafan Yinyu Wuliang Yin”, tek tanrılı dinlerde de İslamiyet’te Tasavvuf, Hristiyanlık’ta “İsa Duası”, Musevilik mistik geleneği Kabala’da Tanrı’nın isimleri gibi mantra şeklinde kullanılan örnekler, bu öğretinin çok eskiden beri devam ettiğini kanıtlar niteliktedir. Nitekim dinde bu kadar yeri olmasından kaynaklı EDM müziğin bir alt dalı olan Trance müzikte de bu dini ögeler oldukça fazla kullanılmaktadır.
2000’li yıllar sonrası EDM devleri müzik piyasasını nasıl fethetti?
2000’li yıllar ile birlikte EDM, en güçlü isimlerini müzik sahnesine çıkarmaya başladı. İnternetin yaygın kullanımı ile birlikte sürekli değişen insan beğenileri, müzik piyasasında da büyük bir rekabeti başlatmış oldu. EDM dinleyicileri; Coachella, Burning Man, Buku, Beyond Wonderland gibi dev müzik festivallerinde sevdikleri müzik türlerini dinleyebiliyorlar. Bu dev endüstri içerisinde EDM’in alt türlerinin başarısı, oldukça parlak bir şekilde ilermeye devam ediyor.
Bu müzik türü ile uğraşan sanatçıların Brit Awards, Grammys, American Music Awards, World Music Awards gibi pek çok prestijli ödülü almaları da EDM’in adının yükselmesine katkıda bulundu. Calvin Harris, Marshmello, Steve Aoki, Skrillex, Avicii, Diplo, Iggy Azalea gibi daha birçok dev isim bu türde eserler vermeye devam ediyor. EDM eserleri sadece sahnelerde değil günlük hayatın her noktasında hayatımıza dahil olabiliyor. Çünkü yapısı gereği bu inanılmaz yakalayıcı müzikler, hemen hemen her müzik isteyen olay ve durumun içine girebiliyor. Girdikleri her proje ve mekana uyum gösteriyor. Örneğin; Calvin Harris’in “How Deep Is Your Love” şarkısını gittiğiniz bir kafede otururken mutlaka duymuşsunuzdur.
Teknolojinin gelişmesi ile birlikte bu müziklerin maliyeti oldukça azaldı ve tek bir müzik yapımcısı ile yapılabilir hale geldi. Her alanda kullanılabilen bu müzikler endüstriyi fethetti ve en sonunda kulüp müziği dünyanın en çok dinlenen müzik türlerinden biri oldu.
“Değişmeyen tek şey değişimin kendisi.” ise her alanda olduğu gibi müzik de değişen koşullara uyum sağlayıp, kendini günümüz için deneysel, ilerisi için klasik bir türe çevirecek yeni pek çok tür doğuracaktır. Günümüzde seveni çok olduğu kadar sevmeyini de bol olan bu müzik türü, deneyselliğin ve yeninin ayak seslerini kapımıza getiriyor.
Kaynaklar:
https://www.last.fm/tr/tag/edm, https://www.fortuneturkey.com/spotify-dunyanin-muzik-haritasini-cikardi-15995, https://en.wikipedia.org/wiki/Electronic_dance_music, https://www.complex.com/music/an-idiots-guide-to-edm-genres/, https://glofx.com/rage-blog/top-10-edm-genres-and-subgenres/, https://www.reddit.com/r/EDM/comments/8g0fmd/understanding_edm_genres_the_beginning/, https://edm.com/
BENZER YAZILAR
Daft Punk: Elektronik Müziğin En Güçlü İkonu
28 yılın ardından dağılan Daft Punk grubunun günümüze kadar yaşadığı ve yaşattığı her şey
Aranje ve Prodüksiyon Nedir?
Aranje, prodüksiyon, mix ve mastering kavramları.