Muhteşem doğası ve kültürleri birleştiren tarihiyle Balkanlar'ın Kudüs'ü olarak anılan Ohrid

 Makedonya’nın doğal ve kültürel merkezi olan Ohrid, UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde bulunan, birçok imparatorluk görmüş bir şehir. İlk ismi “ışıkların şehri” anlamına gelen “Lychnidos” olan bu şehir; zengin tarihi, mimarisi ve incisiyle sadece Makedonya’nın değil Balkanlar’ın da en dikkat çeken bölgelerinden biri.

Ohrid’in Tarihi

Ohrid, birçok farklı kültürü ve devleti ağırlayan bir şehir olarak tarihçilerin ve arkeologların, Avrupa’daki en ilgilendiği şehirlerden biri. Şehrin bilinen modern yerleşimi, Roma İmparatorluğu dönemine kadar uzanıyor. Roma, Bizans ve Osmanlı İmparatorluğu zamanlarında, o dönemin en işlek ticaret noktalarından biri olan Ohrid, İstanbul ve Roma’yı birleştiren güzergah üzerinde yer alıyordu. Bu nedenlerle farklı kültürlerden birçok insanın geçtiği bu şehir, içinde birçok farklı mimarilere ait yapılar da barındırıyor. 1395’ten 1912 yılına kadar Osmanlı İmparatorluğu egemenliğinde bulunan Ohrid, Osmanlı’dan kalma birçok iz de barındırıyor. Efsaneye göre Ohrid’e yılın her gününü ifade edicek şekilde, 365 tane kilise yapılıyor. Ancak ilerleyen tarihlerde bu kiliselerin bir kısmı camiye çevriliyor. Aradan geçen uzun zamanın etkisiyle de günümüzde bunlardan sadece 40 tanesi ayakta duruyor.

St. Panteleimon Kilisesi

Ohrid’in en eski ve en ilginç yapılarından biri St. Panteleimon Kilisesi. Bizans mimarisiyle yapılan bu kilise, Bulgar Devleti hükümdarı I.Boris tarafından, şehri ziyaret eden Aziz Clement adına yapılmış. Kilise, ilk inşa edildiği 893 yılında, St. Clement ismini almış. Ancak daha sonraları kiliseyi istediği kadar büyük bulmayan Aziz Clement, ilk yapılanın üstüne daha büyük bir kilise yaptırmış ve kilisenin adını St. Pantelemion olarak değiştirmiş. Yaptırdığı bu kiliseyi, bir eğitim merkezi olarak kullanan St. Clement’in burada ilk Slav üniversitesini kurduğu düşünülüyor. Ayrıca tarihçiler tarafından, St. Clement’in kilisede, en eski Slav dili olan Glagol yani Kiril alfabesini de öğrettiği ve bu alfabeyi de kendisinin bulduğu düşünülüyor. St. Clement, öldükten sonra kilisede bulunan bir lahite gömüldü.

Uzun süre eğitim merkezi olarak görev yapan bu kilise, 15. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nun egemenliği altına girince, camiye dönüştürüldü. Ancak 16. yüzyılda neredeyse yok olmak üzere olan bu yapı, 16. yüzyıl sonunda yıkılıp tekrar kilise olarak yapıldı. Yakın dönemlerde yapılan kazılarda bulunan, Roma dönemine ait sütunlar ve Venedik’e ait paralar yapıyı çok daha değerli bir hale getirmiş. Arkeolojik bir sit alanı olan ve 2000 yılında, ilk haline benzer bir mimariye dönüştürülen yapı, müze olarak ziyaretçilerine açık.  

Ohrid İncisi

Ohrid incisi, bölgenin en bilinen ve en çok satılan ürünlerinden. O yöreye özgü bir ürün olan bu incilerin yapısı ise normal incilerden farklı. İnci, Ohrid’in en bilinen simgesi olan Ohrid Gölü’nde yaşayan Paşita isimli bir balık türünün pullarından elde ediliyor. Pulların belli işlemlerden geçirilerek inci şeklini almasıyla ya da işlemden geçirildikten sonra sedef üzerine uygulanmasıyla Ohrid incisi yapılıyor. Yapımı büyük bir emek isteyen bu incinin yapım detaylarını günümüzde yalnızca iki aile biliyor. Uzun yıllardır aynı işlemlerle elde edilen incinin, üretim teknikleri aile sırrı olarak nesillerdir korunuyor. Üretilen inciden yapılan kolye, küpe, bileklik gibi takılar ise ziyaretçiler tarafından oldukça ilgi görüyor.

Ohrid Gölü

Ohrid Gölü, sadece şehrin değil, Makedonya’nın da en çok ziyaretçi çeken yerlerinden biri. Göl, Makedonya ve Arnavutluk sınırında bulunuyor. Ancak gölün büyük bir kısmı Makedonya topraklarında yer alıyor. Göl, Ohrid şehriyle beraber 1979’da UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alındı. Yaklaşık 4 milyon yıllık bir tarihi olan bu göl, tektonik hareketler ile oluşmuş, Avrupa’nın en eski krater gölü. Büyüklüğü ve tarihi kadar temizliği ve berraklığıyla da dikkat çeken Ohrid Gölü, aynı zamanda dünyadaki en temiz göllerden biri. Araştırmalara göre göl suyu, birkaç yılda bir kendi kendini yeniliyor.

Balkanların en derin gölü olan Ohrid Gölü, 288 metre derinliğinde ve 30 kilometre uzunluğunda. Göl içerisinde Ohrid incisinin elde edildiği balığın da dahil olduğu, 200’den fazla endemik yani bölgeye özgü tür yaşıyor. Ayrıca gölü çevreleyen dağlar ve sazlıklarla beraber bölge Avrupa’nın en büyük biyolojik kaynaklarından biri olarak biliniyor.Bilim insanlarının olduğu kadar muhteşem manzarası ve berrak maviliğiyle turistlerin de ilgisini çeken bu gölde, kayık turları yapmak veya yüzmek en çok yapılan aktivitelerden biri. 

Uzun yıllar boyunca gölde yüzen birçok insan gölden bir ses geldiğini söylemiş. Bu sesle ilgili birçok hikaye anlatılsa da gelen sesin kaynağının dağlardan akan sular olduğu anlaşılmış.

Ohrid’in Geleneksel Etkinlikleri 

Ohrid, 60 yıldır her sene düzenlenen Ohrid Yaz Festivali’ne ev sahipliği yapıyor. Ağustos ayı boyunca süren festivalde, klasik müzik ve tiyatro dallarında birçok eser sergileniyor. Festivale, dünyanın dört bir yanından çok sayıda ünlü sanatçı katılıyor.

Ohrid’in diğer bir geleneği ise, yine Ağustos ayında düzenlenen yüzme yarışları. Dünyanın en ünlü açık hava yüzme maratonlarından biri olan bu maratona, Ohrid Gölü ev sahipliği yapıyor. 30 kilometre uzunluğundaki bu maratona, dünyanın en iyi yüzücüleri katılıyor.

Ohrid, birçok kültürü bir arada yaşatan tarihi ve mimarisiyle, Balkanlar’ın en çok turist çeken şehirlerinden biri. Doğal güzellikleri, incisi, dar sokakları ve yapıları ile dikkat çeken Ohrid şehrinin en çok ağırladığı milletlerden biri de Türkler. Hatta ülkede, Makedonca ve Arnavutça’dan sonra kabul edilen resmi dil Türkçe’dir. Ülkemizden direkt ulaşımı olmayan bu şehre, Makedonya’nın başkenti Üsküp üzerinden rahatça ulaşılabiliyor.

Kaynaklar:

https://www.discoveringmacedonia.com/destinations/ohrid/

https://www.britannica.com/place/Ohrid 


BENZER YAZILAR

Güllaç: Nasıl çıktı, Nasıl yapılır? Tarifi ve Tarihi

Güllaç neden Ramazan ayında yapılır? Ramazan ayının vazgeçilmez tatlısı güllaç muhallebili yapılırsa nasıl olur? İstanbul’da en iyi güllaç mekanları nerededir?

Taxim Oyunu, 28-31 Mart'ta Baba Sahne'de

Baba Sahne’nin, yeni prodüksiyonu “Taxim”, ilk günden bu yana kapalı gişe sahnelenmeye devam ediyor.


Paylaş