26 Mart 2020'de Netflix'te çıkış yapan ülkemizde çok izlenerek top listesine girmiş Alman ve Amerikan yapımı dram dizisi.
Bir Hasidik Yahudi toplumunun içerisinde yaşayan Esty’nin, katı kuralları olan bu hayatından kaçışı ve dış dünyaya tutunma mücadelesine odaklanan bir dizi.
Dizinin yazarı Deborah Feldman’ın otobiyografik kitabından alınıp, Alman yönetmen Maria Schrader tarafından ekrana uyarlanan dört bölümlük her bölümü yaklaşık ellişer dakika olan, başrollerinde Shira Haas (Esty), Amit Rahav (Yanky), Jeff Wilbusch (Yanky'nin kuzeni), Aaron Altaras gibi isimlerin yer aldığı gerçek bir hayat hikayesinden uyarlanan mini dizi.
Hikayenin konusuna geçmeden Hasidik Yahudiler'in kim olduğunu onu öğrenelim.
Hasidik Yahudiler
Yahudiliğin içinde bir yer alan bir mezhep grubu. İkinci dünya savaşında yaşanan Yahudi soykırımı sonrası büyük Yahudi göçleri doğmuştur. Bu göçlerin en önemlilerinden biri Avrupa’dan Amerika’ya göç etmiş olan ''Satmar'' grubu. Zaten dizi de bu grubun içinde olduğu topluluğu anlatmakta.
Hasidik Yahudilerin sıkı dini, toplumsal ve ahlaksal kuralları vardır. Hasidikler kitaplarında yazan bu kuralları doğrudan uygulamak yerine bu kuralları ruhani ritüellere dökerek uygulamaktadırlar. Dizinin büyük bir kısmında dua ederken hep sallandıklarını görüyoruz bu sallanma da o ritüellerden biri.
Hasidik Yahudiler için çocuk doğurmak çok önemli bir yere sahiptir çünkü onların görüşlerine göre soykırımda kaybettikleri Yahudi nüfusunu telafi etmek için çocuk doğurmak çok önemli bir amaçtır. Dizinin bazı yerlerinde ‘’biz kaybettiğimiz altı milyon için doğuruyoruz’’ cümlesini duyuyoruz.
Çocuk doğurmak bu kadar önemli olduğu için evlilikte bir o kadar önemli bir durum. 18-19 yaşında gençler genelde bir ''çöpçatan'' tarafından birbirleriyle eşleştirilerek evlenirler. Kadınlar evlenmeden önce ''mikve (arınma havuzu)'' adında bir havuza giriyorlar. Arınma havuzu tam da adından belli olduğu gibi temizlenmek amacıyla değil arınmak amacıyla girilen bir havuz. Hatta bu havuza girerken önceden kendini tamamen temizlemiş olan gerekiyor. Yine dizide Esty’nin bu sahnesini izleyince daha bir anlaşılır olacaktır.
Dizide de göreceğimiz erkeklerin kulaklarının yanında uzun lüle saçlar bulunmaktadır. Bunlara ''payot'' adı veriliyor. Bunların kesilmemesinin sebebi Hz. Musa’nın erkeklerin payotlarından tutarak onları cennete götüreceğine inanılması. Kadınların ise saçları görünmemelidir, ya bir perukla ya da başörtüyle kapatılmalıdır.
***SPOILER***
Hikaye
Hikaye bize Williamsburg’da sıradan bir güne açılıyor. Dizi başlar başlamaz bir kaçışın içinde olduğunuzu anlayabiliyorsunuz. Esty’nin Almanya’ya kaçış hikayesinin. Dizi flashbacklerle ilerliyor. İlk önce kaçış kısmını sonradan da geriye dönüşlerle kaçışa götüren hikayeyi gözler önüne seriyor. Biz de bu hikayede Esty’nin peşinden gidiyoruz.
Esty içinde bulunduğu ortama artık katlamayıp Almanya’ya annesinin yanına kaçmak istiyor. Annesi de yıllar önce ayyaş kocasına ve içinde bulunduğu kurallara daha fazla dayanamayıp aynı şekilde o da bu toplumdan kaçmış.
Kaçış planlanmadan önce daha doğrusu hikayenin en başında Esty aslında bulunduğu durumdan çok da huzursuz olmadığını görüyoruz. Evlendirilmekten mutlu, dünyaya çocuk getirebileceği için sevinçli ancak bu toplumun içinde yaşarken bile bazı kuralları gizli bir şekilde çiğniyor. Babaannesiyle bir şarkılarının olması toplumun pek tasvip etmeği bir davranış ve ya gizli gizli piyano dersine gitmesi topluma göre günah bir olay.
Bu eski hayatının yanı şu anı gösteren kısımlarda Almanya’ya piyano hocasının yardımıyla ulaşıyor. Annesini görüyor ancak annesinin bir kadınla beraber olduğunu gördüğü için onun yanına gitmeye korkup bir kahveci dükkanına gidiyor. Bir çocukla tanışıp arkadaş oluyor. Çocuk onu diğer arkadaşlarıyla tanıştırıyor. Bu şekilde Berlin de hızlı bir şekilde arkadaş edinebiliyor. Burada belki en önemli detaylardan biri arkadaşlarıyla denize gittiği sırada kendi de denize giriyor ve kafasındaki peruğu atıp denizin içine dalıyor. Bu sahne için özgürleşmeyi tam anlamıyla yaşadığı sahne diyebiliriz.
Yine geçmişe dönecek olursak Yanky diye bir çocukla bir çöpçatan aracılığıyla evlendiriliyor. Bütün kuralları yerine getiriyor. Düğünde zaten çok mutlu olduğunu dans edip oynadığını görüyoruz. Evlendiklerine göre sırada tabi ki bebek var. Kadınların ''bebek makinası'' olarak görüldüğü bu toplumda Esty’nin sınırlarını zorlayan şey aslında biraz da bu oluyor. Kocasıyla cinsel bir birliktelik yaşayamıyor. Bu cinsellik olayına aileler de dahil olmaya başlıyor. Bu Esty’e karşı daha büyük bir yük yarattığı için artık kendini zorlayarak bir birliktelik yaşıyor. Yaşadıkları bu birliktelikten Esty hamile kalıyor ancak bunu tam kocasına söylemek isterken kocasının ondan ayrılmak istediğini öğreniyor işte o zaman gitmeye karar veriyor.
Bu toplumdan çıkmak aslında büyük bir cesaret çünkü toplum dışına çıkarlarsa ölebileceklerini düşünüyorlar. Ancak Esty ''Tanrı benden çok fazla şey bekliyor'' düşüncesiyle ve kendi içinde yer alan cesaretiyle burada kaçıyor. Tabi ki kocası ve kocasının kuzeni hamile olduğunu öğrenip Esty’i almaya geliyor ancak Esty’nin hayatı artık onların düşündüğü gibi olmuyor. Annesiyle barışıyor. Yeni arkadaşları ona değer veriyor. Hatta aralarından bir çocukla cinsel bir ilişkiye giriyor. Sanat okuluna burslu bir şekilde girmek için çaba sarf ediyor ve bunu geldiği toplumun kurallarına aykırı olan ''şarkı söyleyerek'' yapıyor.
Dizinin sonuna geldiğimizde ise Yanky’nin tekrar barışmak istediğini hatta onun için çok önemli olan saçının yanında ki o bukleleri kestiğini görüyoruz. Bir bakıma artık Yanky’nin de özgürleşme sembolünün bu olduğunu söyleyebiliriz ama bu ikisinin birleşmesine neden olmuyor. Esty Berlin’e ilk geldiğindeki kafeye gidiyor ve arkadaşları Esty’nin yanına geliyor. Ardından Esty’nin kameraya bakışıyla dizi son buluyor.
Yorumlar
Dizinin gerçek bir hikayeye dayanması aslında kişiyi etkileyen en önemli yanlardan biri. kadınların bu kadar hor görüldüğü bir yapıdan kurtulan bir kadın için finalde içinizi bir huzur kaplıyor.
Dizinin bazı sahnelerinde diyologsuz bir şekilde dualarla, şarkılarla, mimiklerle bize pek çok şey anlatılıyor. Gerçekten bu sahnelerde konuşmaya o kadar gerek kalmıyor ki o sahne bize o duyguyu fazlasıyla veriyor. Bunun tabiki en önemli nedenlerinden biri oyuncuların çok iyi seçilmiş olması. Esty'i canlandıran karakter gerçekten yaşadığı o duyguyu bize tam anlamıyla empoze edebiliyor.
Ne kadar Esty'nin hayatını izliyor olasakta yan karakterlerinde diziye anlam kattığı çok açık. Anlatılmak istenen konu ana karakter üzerinden ancak yan karakterler bu kadar iyi olmasaydı belki hikayeyi bu denli sevemeyebilirdik.
Dizi Hakkında Bilinmeyenler
- Dizide Yanky’nin kuzenini canlandıran Moische Lefkovitch'i oynayan aktör Jeff Wilbusch, aslında 13 yaşındayken ayrıldığı Hasidik bir ailede yetişiyor.
- Esty 4. bölümde kendine bir ruj satın alırken dizinin yazarı Deborah Feldman, arka planda somon rengi bir gömlekle görülüyor.
- Payot yani erkelerin kulaklarından uzayan buklelerin hiçbiri orijinal değil, hepsi orijinal saç renklerine uyacak şekilde yaratılmış.
- Dizide erkekler tarafından giyilen büyük kürk şapkalara "shtreimel" denir ve genelde bu şapkalar özel günlerde giyilir. Orijinal şapkalar genellikle samurdan yapılır ve her biri 1000 dolar civarındadır.
- Dizideki tüm iç sahneler Berlin'de çekilmiştir.
- Dizinin sonunda Esty'nin seçmeleri için söylediği şarkı, Yanky ile evlenirken söylenen şarkının aynısı.
BENZER YAZILAR
Don't Look Up (2021) Filmi Hakkında Her Şey
Netflix'in kadrosu yıldızlarla dolu en yeni filmi Dont Look Up izleyici karşısına çıktı. İşte eleştirmenleri ikiye bölen film hakkında bilgiler ve incelemesi.
The Godfather
Mario Puzo'nun romanından esinlenerek Coppola'nın yönetmenliği ile çekilen The Godfather, sinema tarihinin mihenk taşlarından birisi ve mafya filmleri ile ilgili düşüncelerimizi değiştirecek bir yapım.