Olağanüstü Bir Gece kitabının konusu, özeti ve yazarı hakkında ufak bir biyografi.

Olağanüstü Bir Gece Konusu

Seçkin bir sınıfa ait olan bir adamın, toplum ahlakından saparak ''suç'' işlemesini konu alır. Bu deneyimleri yaşadıkça hayatın soluk alıp vermekten daha fazlası olduğunu görür. Bu hazzı sürdürürken kendini o gece hayatında göreceği en düşük konumda görür. Bu olay da onu uyanışa sürükler.

Olağanüstü Bir Gece Özeti

Baron, refah düzeyi gayet iyi olan bir yaşam sürmektedir. Ailesi vefat ettikten sonra büyük bir mirasa sahip olur. Bu miras hayatının geri kalanını hiç çalışmadan devam ettireceği bir ortam oluşturur. Gel zaman git zaman Baron, kendini hobilerine adar. Fakat bu hobileri eskisi gibi zevk ve heyecan ile yapmadığını fark eder. Her şeye kolayca ulaşmak onu sıkıcılığa boğmuştur. 

Bir gün çok bunalmış bir duygudurumu içinde sokakta boş boş dolaşmaya başlar. Canı sıkıldığında bir faytona biner. Faytoncu Baron'un at yarışlarına gideceğini tahmin ederek onu at yarışı alanına götürür. Boran bu duruma bir tepki vermez.
At yarışlarını izlerken tribünde göz gezdirir ve bakışları bir kadının üzerinde toplanır. Kadın ile bakışmaya başlar. Bu kaçamak bakışlar Baron'un içinde bir kıpırtı hissetmesine neden olur. Kadının yanında eşi olduğunu zannettiği bir adam görür. Adamı incelediğinde şişman ve kısa boylu olduğunu görür. Kadının eşiyle sadece parası için birlikte olduğunu sanır. Baron, içindeki heyecanın katbekat arttığını hisseder. İçinde oluşan yeni duyguyu oldukça seven Baron, bu çifte daha yakın olmak ister ve onlara yaklaşır. Yarışlar devam ederken kadının eşi elindek tüm kuponları düşürür ve bu kuponlardan bir tanesi Baron'un önüne düşer. Baron kuponu eline alırken yarışlar tekrar başlar. Maçı heyecanla takip etmeye başlar ve elindeki kuponda yarışan at maçı yeniyordur. Yarış sonlandığında at kazanır ve bütün ikramiye Baron'a kalır. 

Yaşadığı heyecanın etkisiyle bir kupon daha alır ve bu kuponu da kazanır. İçini pişmanlık duygusu kaplar. Kendine bu davranışı yakıştırmaz. Suratında karmaşık bir ifade ile panayıra benzeyen bir yere girer. Sanki insanlar onun işlediği suçu biliyor, yüzünden anlıyorlar gibi bir hisse kapılır. İnsanların ondan uzaklaştığını bile düşünür. Üstündeki kıyafetlerin şık ve pahalı görünmesinden kaynaklı olarak insanlar onun gecenin o saatinde ne işi olduğunu anlamaya çalışıyor gibi bir hisse kapılır. Gerçi kendisi de orada ne işi olduğunu bilmiyordur.

Gecenin ilerleyen saatlerinde dükkanlar ve lunapark kapandı. Baron'un yanına bir kadın geldi. Hayatında ilk defa bir insanın ilgisini çektiği için oldukça heyecanlandı ve kadının ardından ilerlemeye devam etti. Alandan uzaklaştığında iki kişinin onu takip ettiğini fark etti. Kadının eline yüklü bir miktarda para verdi. Arkasındaki onu takip eden iki kişiye de acıdı ve onlara para verdi. Parayı o insanlara uzattığında yüzlerindeki ifadeyi görünce içini bir sevinç kapladı.

Bu olaydan sonra o gece gördüğü herkese yardım etti. İnsanlara yardım ettikçe içindeki gerçek benliğini buldu. O akşam onu kalıcı olarak değiştirdi ve artık daha bilinçli daha mutlu bir insana dönüştü. Asla yalnızlık çekmedi. Dışarıdaki insanlarla sohbet etmekten, onlara yardımcı olmaktan son derece keyif duyuyordu. 

Stefan Zweig Kimdir?

Stefan Zweig28 Kasım 1881'de Viyana, Avusturya'da  dünyaya geldi. Küçük yaşlardan beri kültür, edebiyat vb. alanlarda eğitim görmeye başladı. Üniversite eğitimini Viyana Üniversitesi Felsefe bölümünde tamamlamıştır. 1904 yılında ''Hipolyte Taine'in Felsefe'' adı altında doktora tezini tamamlayarak yüksek öğrenimini de tamamlamış oldu.

İlk şiirlerini lisedeyken kaleme aldı. Bu dönemdeki şiirlerinde Hugo von Hofmannsthal ve Rainer Maria Rilke'nin etkisini görebiliriz. İlk şiirlerini ''Gümüş Teller'' adı altında toparlayarak yayınladı. 1901 yılından itibaren Fransızca yazan Paul Verlaine ve Baudelaire'in şiirlerini almancaya çevirdi. Aynı yıl içerisinde Belçika seyahatinde tanıştığı Emeli Verhaeren'in şiirlerini 1904 yılında tercüme etti. 

1902 yılında ''Yeni Özgür Basın Gazetesi''nde işe başladı. Bu işe uzun bir süre devam edecekti.

1907-1909 yılları arasında Seylan, Gwaliar, Kalküta, Benores, Rangun ve Kuzey Hindistan'a seyahatler düzenledi. Ardından 1911 yılında New York, Kanada, Panama, Küba ve Porto Riko'ya seyahat etti. 1914 yılında Emile Verhaeren'in yanına, Belçika'ya gitti. Belçika'dayken 1. Dünya Savaşı patlak verdi ve Viyana'ya döndü. 

1. Dünya Savaşı'nda gönüllü olarak ''Savaş Arşivi'' görevinde çalıştı. Aynı zamanda ise ''Yabancı Ülkelerdeki Dostlara Açık Mektup''u kaleme aldı ve yayıma aldı.
Savaş sona erdikten sonra Avusturya'ya döndü ve Salzburg'a yerleşti. Salzburg'da kariyerinin en verimli yıllarını yaşadı, en güzel eserlerini kaleme aldı. H.G. Wells, Paul Valery gibi dostlar kazandı, onları sık sık evinde ağırladı.

1927'de Almanya'nın Münih kentinde ''Duygu Karmaşası''''Yıldızın Parladığı Anlar'' ve ''Tarihsel Baş Minyatür'' adı ile kitaplarını yayımladı. Aynı yıl içerisinde, 20 Şubat tarihinde ''Rilke'ye Veda'' adı ile konuşmasını yaptı.

1928 yılında Lev Tolstoy'un 100. Doğum Yıldönümü Kutlamaları için Sovyetler Birliği'ne gitti.

1933'de Nazilerin kitap yakma girişimlerinde aralarında kendisinin de kitapları yer alıyordu. 1934'de Gestapo'nun villası basıldı ve bu olaydan sonra Zweig ailesini yanına almadan ülkesini terk etti. İngiltere'ye, Londra'ya yerleşti. Fakat burada kendini hiç rahat hissetmedi.

1938 yılında ''Kalbin Sabırsızlığı'' isimli romanını yayımladı. 

2. Dünya Savaşı sırasında New York, Arjantin, Paraguay ve Brezilya'ya seyahat etti. Konferanslar için gittiği Brezilya'ya yerleşme kararı aldı. Orada yaşadığı sıralarda ünlü ''Bir Satranç Öyküsü''nü kaleme aldı. 

1941'de Montaigne ile ilgili çalışmalar yaptı. ''Dünün Dünyası-Avrupa Anıları''adlı otobiyografisini yazdı. 

22 Şubat 1942 tarihinde, Brezilya'da intihar etti. İntihar sebebi:Avrupa'nın içinde bulunduğu durum nedeniyle karamsarlığa sürüklenmesidir. Adolf Hitler'in kurduğu dünya düzenini kalıcı sanarak ve kafasında kurduğu dünyanın hiçbir zaman fiilen olamayacağı düşüncesiyle,karısı ile birlikte hayatına son verdi. 

Özetlemek gerekirse;

Olağanüstü Bir Gece, insanın kendi benliğinde bulduğu hakikati ne pahasına olursa olsun bulduğu ve bunun ne kadar sancılı bir süreç olduğu düşüncesini bize aşılatıyor. İnsan kendi benliğini,içindeki hakiki beni bulmadıkça hayatı ne kadar bulanık gördüğünü gözler önüne seriyor.

Kaynakça

https://www.bilgikirliligi.net/2020/06/olaganustu-bir-gece-stefan-zweig-ozet.html

https://kitap.yazarokur.com/olaganustu-bir-gece

https://www.biyografi.info/kisi/stefan-zweig


BENZER YAZILAR

Tarihten Alınacak Dersler Kitabı Yayında

Pulitzer ödüllü tarihçiler Will ve Ariel Durant’ın 40 yıllık çalışmalarından çıkan kitap hakkında bilgiler.

Kitap Önerisi: Körlük

Adı bilinmeyen bir ülkenin insanları bir anda sebepsizce kör olmaya başlar. Körlük, bir salgın hastalık gibi ülkenin yarısından fazlasına yayılır. ⁠


Paylaş