Netflix'in kadrosu yıldızlarla dolu en yeni filmi izleyici karşısına çıktı. İşte eleştirmenleri ikiye bölen film hakkında bilgiler ve incelemesi.

Netflix'te izleyici karşısına çıkalı henüz birkaç gün olmasına rağmen dünyada 111 milyon izlenmeyle en popüler film konumuna yükselmiş Don't Look Up; satir niteliğinde bir bilim kurgu-komedi filmi olarak karşımıza çıkıyor. Filmi Netflix harici sınırlı sayıda sinema salonunda izlemek de mümkün. Peki Leonardo DiCaprio, Jennifer Lawrence, Meryl Streep gibi yıldız isimlerin biraraya geldiği, eleştirmenleri ve izleyenleri ikiye bölen film ne anlatıyor?

Don't Look Up/Yukarı Bakma (2021)

Süresi: 138 dk

Yönetmen: Adam McKay

Senarist: Adam McKay

Oyuncular: Leonardo DiCaprio, Jennifer Lawrence, Rob Morgan, Jonah Hill, Mark Rylance, Tyler Perry, Timothée Chalamet, Ron Perlman, Ariana Grande, Scott Mescudi, Cate Blanchett, Meryl Streep

Müzik: Nicholas Britell

Puanı: IMDB: 7.3/10, Rotten Tomatoes: %56, Letterboxd: 3.2/5

Aldığı Ödüller: Komedi ya da Müzikal Filmde En İyi Erkek Oyuncu ve Kadın Oyuncu, En İyi Komedi ya da Müzikal Film, En İyi Senaryo dallarında 4 Altın Küre adaylığı başta olmak üzere 7 ödül ve 30 adaylık.

Don't Look Up Filminin Konusu

Bir astronomun gözlem sırasında hızla Dünya'ya yaklaşan 9 km çapında bir kuyruklu yıldız görmesiyle kırmızı alarm verilir. Üç bilim insanının dünyayı uyarmak uğruna gösterdikleri çaba; onları Beyaz Saray'a, haber bültenlerine, evsizlerin arasında bir geceye, kafalarına poşet geçirilmiş bir halde FBI araçlarında oturmaya götürür. Kuyruklu yıldızın gerçek olduğuna insanları inandırmak, yok edilmesi için güce sahiplerin örgütlenmesini sağlamak; Dünya'yı ve tüm canlılığı kurtarmak için tek çaredir.

Don't Look Up Filminin Fragmanı

Don't Look Up Filminin Yönetmeni Adam McKay Kimdir?

"The Big Short" filmiyle En İyi Uyarlama Film dalında Oscar kazanmış Amerikalı yönetmen, senarist, aktör ve komedyen. Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPPC) ve çıkan birçok yayından çok etkilendiğini dile getiren McKay; durumun aciliyetini konusunda insanlarla nasıl iletişim kurabileceğini düşünürken, bir arkadaşının "sanki kuyruklu bir yıldız geliyor ve kimsenin umrunda değil" demesi üzerine "Don't Look Up" filminin doğduğunu söylüyor.

Don't Look Up Filminin Kadrosu 

Don't Look Up Filminin Dikkat Çekmek İstedikleri

Bir Tavşanın Tüyleri

Sophie’nin dünyası kitabında şöyle bir betimleme geçer: “İnsanlar bir tavşanın tüylerinin dibindeki pirelere benzer.". Bu tavşanın tüylerinin ötesindeki dünyadan hiçbir pirenin haberi yoktur, hatta sorgulamazlar bile. Sabah olur, yemek yerler, işe giderler, eve gider, birbirilerine diğer pirelerin dedikodularını yapar, televizyon şovlarını izler ve uyurlar. Tüm bu akışın içerisinde durup tüylere doğru başını kaldıran ve o tüylerin ötesindeki dünyayı merak ederek tırmanmaya çalışan 3 grup vardır: filozoflar, bilim insanları ve bebekler. Bebekler, korkan ebeveynler tarafından tırmanmaya çaıştıkları tüylerden indirilirler. Tekrar çıkmak için ağlamaya başladıklarında susturulurlar. Unutturulurlar, korkutulurlar. Korkaklar tarafından diğer pirelerin yaptığını yapmaya alıştırılır; dipteki küçük dünyada büyütülürler, yukarıyı merak etmeyi dahi düşünmeyecek şekilde...

Size Yukarıdan Bakanlar.. Ve Korkaklar

Filozoflar ve bilim insanları ise korkaklar tarafından indirilemez; fakat düşmanlaştırılırlar, deli damgası yerler, aşağılanır ve dışlanırlar. Filmde insanlara "Yukarı Bakmayın" sloganları attıran Başkan bir konuşmasında şöyle der: “Yukarı bakmanızı istiyorlar, çünkü korkmanızı istiyorlar. Yukarı bakmanızı istiyorlar, çünkü size ‘yukarıdan bakıyorlar’. Kendilerini sizden üstün görüyorlar. Yukarı Bakma!"

Yukarı bakmak, biz pireler için her şeyden korkutucudur. Bakıp tırmanmaya başladığımız gökyüzünde bulacaklarımızdan değil, diptekilerin gazabından korkarız. Düşüncelerimizin sesini bastıran alay ve kahkahalar, bizi kıyafetlerimizden tutup çeken ailelerimiz ve çevrelerimiz, meşaleleriyle tutunduğumuz tüyü ateşe verenler, düşüş görüntülerimizi sosyal medyada eğlence niyetine paylaşmak için bekleyen zihni tıkalı kalabalıklar... Sesinizi duymayı reddedenler...

Post-Modern Dünyada Delilik

"Biz kendimize ne yaptık? Bu hale nasıl geldik? Birbirimizle iletişim kurmayı ne zaman unuttuk?" der Leonardo DiCaprio'nun karakteri.

"Her şeyi bu kadar ciddiye alma" derler, "o kadar da derin değil.”. Bize bırakılan seçenekler, isyan edip alay dalgasının yeni kurbanı olmak ya da "zevklere kaçarak" "trol kültürü"ne ayak uydurmak olur. Utandırıldığımız "derin"in; hapsolduğumuz tüyler bahçesi olduğunu, toplumun bizi gömmesine izin verdiğimiz çukur olduğunu unutarak... Derin olanın; uyuşturucu medyanın, sahte yüzlerin, kapitalizmin, paranın ve trendlerin soktuğu uykunun kendisi olduğunu fark edemeden... Çok geçmeden koca bir tiyatro sahnesi haline gelmiş dünyanın maskotu oluruz. 

Hüzünle Kutlama

Fikirlerimiz, haber başlıkları altında sunulan sayılar ve istatistikler haline gelirler. Savunduğumuz değerlerimiz, "akım"lar adını alarak tişörtünü alacağımız, "kutlu olsun" ya da "destekliyorum" pozlarıyla instagrama resim atacağımız bir başka "gün"; mağazaların vitrin süsü; kapitalizmin bir başka kumbarası haline gelir. En büyük acılarımız ve yakarışlarımız popüler şarkılarla "hüzünle kutlanır."

"Her an bu kadar mutlu ve iyi görünmek zorunda değiliz." diye haykırır Dr. Mindy. Kameralar karşısına uyandırmak değil uyutmak için geçirilmiş diğer maskotlar; ses çıkarmaktan korktukları gibi, çıkarılan sesleri duymaktan da korkuyorlardır artık. Onları yöneten cebi doluların ihtiyacı; daha çok sesin çıkması değil, çıkan seslerin azaltılmasıdır.

Mutlak Sessizlik

Düşüncelerin sessizliğini dikte eden bu toplum; dünyayı, kendini varlıklarından izole ettiği başka sessizliklerle paylaşır: duyduğu tek ses yapraklardan yaptığı kıyafetinin hışırtısı ve nehrin suyu olan, evine kürek çeken kabile yerlisinin kucakladığı sessizlik; insan ayağı basmamış topraklarda yuvasına taşıyacağı yaprağı dakikalardır kesmekte olan bir karıncanın dikkatindeki sessizlik; evrende dağılmış 2 gezegenin arasından geçen karanlık boşluğu dolduran mutlak sessizlik...

Birbirinden mekanlar, diller, inançlar, formlarla keskince ayrıştırılmış tüm bu varoluş; yokoluş zamanı geldiğinde evrende bir tekilliğe bürünür. Bencilliğimizde unuttuğumuz bir şey var: mutlak sessizlikten geçmekte olan bir tanecik, evrendeki başka bir taneciğe dokunduğunda; yaprağını sırtına almış karınca, çocuğuna balık uzatan yerli, sevgilisinden ayrılık mesajını alan genç, bu yazıyı okumakta olanlarımız... aynı anda... aynı tekillikte.. artık varolmayacağız. Telefonumuzun arka yüzünde yazmakta olan o rakamın, birbirine bakan 2 dev gezegenin arasındaki boşlukta süzülürken hiçbir anlamı kalmayacak.

Tanrı'nın Ellerinde

Filmde Michalengolu’nun ünlü eseri “Adem’in Yaratılışı"nın olduğu bir görüntü geçer. Bu sefer farklı olan Tanrı’nın elinde son model bir dokunmatik telefon olmasıdır. Tablo; yüzyıllar boyu farklı insanlar, tarihçiler, sanatçılar, filozoflar, biz pireler tarafından yorumlanmış. Tanrı’nın arkasında oluşan imgenin bir beyin olduğu benzetmesine getirilen yorumlardan biri Tanrı’nın insana aklı bahşettiği, bir diğeri de Tanrı'ya uzandığımızda göreceğimiz şeyin bilincimizin derinlikleri, kendi zihnimiz ta kendisi olduğu. Peki Tanrı’nın eline yerleştirilmiş son model dokunmatik telefon; neyi resmediyor? Zihnimizi teknolojiye ve medya çılgınlığına teslim edip yeni Tanrı'mızı bir kutuda yarattığımızı mı yoksa Tanrı'nın insana uzattığının bir kutuya hapsedilmiş yeni bilincimizin olduğunu mu?..  Bu soruyu cevaplandırmak ise izleyicinin kendisine kalıyor.

Don't Look Up Filminin Müzikleri

Don't Look Up Filminin IMDB Genel İzleyici Yorumları

Bunları Biliyor Muydunuz?

Yukarı Bak!

NASA’nın başına geçmiş anestezist gibi, dünya liyakatsız insanların kontrolündedir. Onlardan tek beklenen "alkışlanacak" bir sözün ağızlarından çıkması, “Washington’ın her zaman bir kahramanı olacak.” sözünde belirtilen gibi tezahürat yapabilecekeleri bir "kahraman" imgesidir. 

Tüm bu curcunanın, konfetilerin ve pembe bulutların altında boğulup bastırılmaya çalışanların ise verdikleri bir mücadele var. Yukarı bakma cesaretine sahip iyi bir avuç insan sayesinde ayakta kalır insanlık. Fakat toplum sömürenin, kötünün, "sandığımız kadar kötü olacak zekada olmayanların" altında eğmeye zorlandıkları başlarını kaldırmaz, vurdumduymazlık ve bencillik zincirlerini kıramazlarsa; o bir avuç insanın mücadelesi de dünyayı kurtarmaya yetmeyecek.

Özgürlük; başını kaldırıp gökyüzünü görmeye çalışmaktır, “yukarı bakma” diyen haykırışlara inat yıldızları saymaktır.

Kaynaklar

https://www.theguardian.com/film/2021/dec/13/adam-mckay-leo-sees-meryl-as-film-royalty-he-didnt-like-seeing-her-with-a-lower-back-tattoo, https://www.history.com/news/7-things-you-may-not-know-about-the-sistine-chapel, https://www.imdb.com/title/tt11286314/, https://screenrant.com/dont-look-up-jennifer-lawrence-high-marijuana-method/https://www.imdb.com/title/tt11286314/?ref_=tt_urvhttps://collider.com/leonardo-dicaprio-jennifer-lawrence-adam-mckay-dont-look-up-interview/https://www.dailymail.co.uk/tvshowbiz/article-10297483/Leonardo-DiCaprio-hopes-Dont-Look-alter-behavior-climate-change-despite-private-jet-use.htmlhttps://www.imdb.com/title/tt11286314/reviews?ref_=tt_ov_rt


BENZER YAZILAR

The Crow

Ardından üç devam filmi çekilmiş olan The Crow ve trajik ölümü ile anılan Brandon Lee.

2020’de Gözden Kaçmış Olabilecek En İyi 5 Film

I'm Thinking Of Ending Things, The Assistant, Undine, Mank ve Boys State filmleri hakkında kısa bilgiler.


Paylaş